11 Ocak 2010 Pazartesi

M3 para arzı neden düşer?

Kaynak: FGMR


Bir SGC toplantısında tanışma fırsatı bulduğum ve o günden beri takip etmeye çalıştığım James Turk'un Free Gold Money Report sayfasındaki son analizi dikkat çekici.



Grafikte de görüldüğ üzere, ABD'de geniş anlamda para arzını gösteren M3 rakamları 2009'da dramatik bir biçimde düşmüş. James Turk bunun nedenelrini sorguluyor iki nedenden kaynaklanabileceğini belirtiyor: 1- dolara olan talep arzdan çok daha hızlı bir şekilde düşüyor, 2- istatistikler hatalı!

Bernanke geleli beri FED resmi M3 istatistiklerini yayınlamayı durdurdu (neden ki? bi şeyleri gizlemeye mi çalışıyorlar? diye pek soran olmadı! oysa savaşta çok kayıp veren ordunun ölü-yaralı asker sayısını açıklamaktan vazgeçmesini düşündürmüştü bana!). Bu istatistiği artık ellerindeki veriler ölçüsünde dışarıdan kişiler hesaplamaya çalışıyor. Tabi onların bütün verilere ulaşmaları ve doğru hesaplamaları mümkün değil. Mesela PPT'nin kullandığı kaynakları dışarıdan M3 istatistiklerini hesaplamaya çalışanlar nasıl bulup da kullanacaklar? Rivayetlere göre sadece ABD piyasası için 2009'de 600 milyar dolardan fazla kaynak bu şekilde piyasaya sürülmüş! (TR'nin Milli Geliri ne kadar?)

Neyse, James Turk analizi sonunda lafı, "ABD hükümetinin aşırı harcamaları nedeniyle ortaya çıkacak bir dolar hiper enflasyonu beklemeye devam ediyorum" diyerek bağlamış. Ana fikir bu!


"Bakır altın mı oluyor?"

Daha çok altın ve kıymetli madenler konusunda piyasa değerlendirmelerinin yer aldığı ceyrekyarimtam.com sitesinde bir yazıda, bakırın son zamanlardaki fiyat harekletleri nedeniyle başlıktaki soru sorulmuş.

Bu vesileyle hatırlatmak isterim ki, 1970'lerden beri içinde yaşadığımız "finansal terör çağı"nın değerler kaosu öncesinde tarihte altın gümüş ya da elektron standardı dışında, bakır standardı da uygulanmıştır! Diğer bir ifadeyle bakır, geçmişte para standardının esasını oluşturmuş kıymetlerden biridir. İsveç'te yanlış hatırlamıyorsam 16-17. yüzyılda bakır madeni paranın değer ölçüsü olarak kullanılmış, hatta kaydi paranın geliştirilmesinde bakır standardının da etkisi olmuştur. Zira aynı miktarda değeri ifade eden bakırı taşımak altın ve gümüşe göre daha zordur!

İsveç'te altın ya da gümüş yerine bakır standardının uygulanmasının nedeni basitti. İsveç'in o dönemde altın ve gümüşü yoktu, buna karşılık piyasa değeri diğerleri kadar olmasa da para edebilecek bir varlık olarak geniş bakır madenleri vardı! O günlerde henüz bazı kağıtları yeşil mürekkeple boyayıp üzerine bazı yazılar ve kafa gravürleri çizilerek insanların reel varlıklarını alma karşılığı bu kağıt parçalarını verme modası henüz yerleşmediği için, ticarette kullanmak için "intrinsic" değeri olan varlıklara ihtiyaç vardı. İsveç de bu sorunu bakır ile çözmüştü. Avrupa'nın en köklü merkez bankalarından sayılan Riksbank'ın kuruluşu ve gelişiminde bu bakır standardının etkisi vardır.

Bakır fiyatlarında son dönemdeki hareketleri yorumlarken bakırın hammadde olarak Çin başta "üreten" ülkeler için önemini dikkate alırken, altın, gümüşten gibi bir doğal rezerv niteliğini dikkate almak gerekir. Zira dolardan kaçmak için alternatif arayanlar sadece altına ve gümüşe bodoslamasına dalsalar onların fiyatlarının atmosferi delmesi işten değil. Onun için bakır ve diğer birkaç nispeten kıymetli madene sarılmaları da gayet anlamlı. Tekrar etmek gerekirse, son dönemde bakır fiyatlarındaki artış hammadde olarak bakıra olan talebin artmasından çok dolardan kaçmanın bir aracı olarak bakıra da başvurulmasının bir sonucudur. gayet de anlamlıdır! hammadde olarak sanayide kullanılabildiği sürece bakır her zaman herkese satılabilir, ama "mukadder piyasa hareketleri" olduktan sonra yeşil kağıt parçalarını kim ne yapsın?

Başlıktaki soruyu bir yerlerde görünce bunları not edeyim dedim.



8 Ocak 2010 Cuma

PPT (Plunge Protection Team) Ne iş yapar?

ABD'de 1987 krizinden sonra 1988'de Reagen tarafından kurulan ve adını "Çöküş Koruma Takımı" şeklinde tercüme edebileceğimiz "Pluunge Protection Team-PPT" diye bir teşkilat varmış. Anlaşıldığı kadarıyla derindevletvari bir örgütlenme.

Geçenlerde MarketWatch'da okuduğum bir haberde, "FED piyasalarda PPT'nin manipülasyon yaptığı iddialarını araştırmalı" mealinde bir yazı vardı. Yazı, TrimTabs'ın kurucusu Charles Biderman'ın, "ABD hükümetinin hisseleri manipüle ettiği" iddiasına dayanıyordu.

İddialar aslında yenilir yutulur türden değil ama mevcut havada bizim gibi bi kaç "rüzgarın tersine yürüyen"in dışında kimsenin dikkatini çekmesi mümkün değil diye düşünerek geçtim.

Ama bir gün sonra bu haberin Referans'ta yer aldığını görünce sevindim.

Referans'ta Sıla Özçelik imzasıyla yayımlanan "2009 rallisinde devlet manipülasyonu iddiası" başlıklı haber, yukarıda verdiğim linkteki haberlerin Türkçeye bir özeti niteliğindeydi.

İleride muhtemelen şu an "komplo teorisi" denilerek geçiştirilen bu tür haberlerin doğruluğu teyit edilecek ama bu teyit muhtemelen, PPT'nin çabaları mukadder çöküşü engelleyemeyip bir de ABD bütçesine (ve dolayısıyla düntyanın rezerv para birimi olma iddiasındaki doları ndeğerine) muazzam miktarda ilave yük getirdiğinde ortaya çıkacaktır.

Şüphesiz PPT'nin "marifet"lerinin dünya ekonomisine maliyeti, ABD bütçesine getirdiğinin kat kat üzerinde olacaktır. Ama henüz "erken öten horoz" konumunda olduğumuz için mevzuyu uzatmanın alemi yok!

Bu arada yine Referans'ta rastladığım "Korku endeksi 16 ayın dibinde ama piyasalar tedirgin" başlıklı haber de PPT'nin marifetleri penceresinden bakıldığında oldukça manidar. Piyasaları son bir yılda nereden geldiği ve kime ait olduğu belli olmayan 600 milyar dolarla manipüle edenler korku endeksi VIX'i manipüle edemeyecekler mi? Kaldı ki 600 milyar dolar da ne ki? gerekirse 600 trilyon dolar da basarlar. Nasıl olsa suyun kaynağı orada değil mi?

Bence şu PPT ne iş yapar? sorusu, üzerinde ciddiyetle durulmaya ve bundan sonra daha yakından izlenmeye değer! Yarın bir gün PPT'nin medyaya da, ekonmistlerin yorumlarına da hükümetlere de müdahale ettiği haberlerini duyarsak şaşırmamak lazım! Zira, dünya ekonomileri tarihin en büyük çöküşünü yaşarken finans piyasalarının coşmasını daha güzel açıklayan bir teori yok!

Bu anlamda PPT için en büyük tehlike, kolay kontrol edemedikleri bloggerlar! Geçenlerde bi yerde, ABD'de ekonomi blogçularıyla toplantı yapıldığını okumuştum. Eminim PPT'den birileri de katılıp kulaklarını çekmiştir, tatlısubloggerlarının! Zira sadece iyi haberlerin verilmesi, kötü haberlerin geçiştirilmesi ya da hiç görülmemesi türünden hareketker mainstream medyada normal ama bazı bloglarda görülmeye başlanması "tatlısublogçusu" kavramının türetilmesini gerektiriyor! Bu satırların yazarının en büyük avantajı, okuyucusunun olmaması ve Türkçe yazması! PPT'nin müdahale işini okunmayan Türkçe bloglara kadar götürmesi en azından şimdilik beklenen bi şey değildir herhalde!

Ancak ABD'de nasıl ki borçla, mortgage'la tüketim gazı ABD'de uçağın havada kalmasına yetmediyse, PPT çabasıyla finans piysalarının manipülasyonu gazı da ABD ekonomisini giderek momentum kazanan çöküşten kurtarmaya yetmeyecektir. Sadece kaçınılmaz çöküşü geciktirecek, buna karşılık çöküşün şiddetini ve maliyeti artıracaktır.

Piyasa manipülasyonunun krize çözüm olabileceğini düşünülmesi ne büyük bir yanılgıdır yarabbim! Bir balonun hasarı, başka bir balon şişirilerek giderilebilir mi?


6 Ocak 2010 Çarşamba

Başbakan 30 Aralık'ta yaptığı IMF açıklaması ile kimlerin ekmeğine yağ sürdüğünün farkında mı?

Finans piyasalarındaki "büyük oyuncular" için rüya gibi geçen 2009, yine rüya gibi bir finalle sona erdi! Bu finalin TR'deki son gazı da başbakan ağzından bir rivayetle verildi.

Malum, IMF gazının çetelesini tutmaya çalışan bazı köşe yazarları var. O gazlar o kadar çok ki, işleri hiç kolay değil! Zira yılın son gününe kadar devam etti IMF ara gazları ve yeni yıla da "899'uncu" IMF gazıyla girildi.

Yılın son günlerini hatırlayalım:

- 29 Aralık günü ekonomiden sorumlu bakan bir basın toplantısında (her zaman olduğu gibi) "bir soru üzerine" "IMF ile anlaşmaya yakınlaşıldığını" açıklamıştı.

- Ama hemen ardından JP Morgan, "artık bu konuda söylenenlere fazla inanmamak gerektiğini" açıklayınca, ara gaz yetersiz kalmıştı. Oysa JP Morgan daha önce defalarca IMF ara gazını kendisi de vermişti. Acaba artık o da mı ümit kesmişti, yoksa mevcut "pozisyonları" mı müsait değildi?

Herneyse, piyasaya gaz verilmesi ihtiyacı vardı ve yılsonuna da fazla zaman kalmamıştı.

- 30 aralık akşamı başbakan parti toplantısında (yani sadece partililere, basına değil!) "IMF ile anlaşıldığını" laf arasında açıklar. Nedense bu haber medyaya anında sızar ve o sabah piyasalar açılmadan herkes "IMF ile anlaşma imzalandı, hatta para cash olarak geldi, kasaya kondu bile" havasına giriverir.

Sonuçta nolur? Borsa endeksi yılı en yüksek seviyesinden kapatır. Borsa endeksinin ekonomik başarı olduğunu düşünenler sevinir. Ama o arada, o açıklamanın birgün sonra değil de o gün yapılmış olması nedeniyle birileri iyi para kazanır!

1- İzleyen günlerde basına yansıdığına göre, yılın son günü DIBS faizleri %9'un altına inince bankalar 12 milyar TL'lik HB satın alırlar ve 200 küsur milyon lira kar yazarlar.

2- VOB'da o gün vadesi dolan 31.12 X30 kontratlarında uzun poziyonda olanlar. o gün her halükarda vadesi dolacak (teknik ifadesiyle expire olacak) olan kontratların yılın zirve seviyesinden kapanmasıyla, karlarını margin ölçüsünde katlamış olurlar.

Peki kimler VOB'da uzun poziyon taşıyordu? Cevabı daha önce FITCH'in not artırımı arkasından bu sayfada yazılmıştı. Aralık ayının başında (yani sadece 1 ay önce!) FITCH'İn not artıracağını bilen "bir kaç yabancı" 1-2 günde binlerce kontrat uzun pozisyon açmıştı! Dubai krizinin patladığı günlerde bütün dünya borsaları düşerken bizim borsamız kurban bayramı tatili nedeniyle düşemedi diye düşünenler satarken FITCH'in insider bilgisiyle uzun pozisyon açan ve ardından Noel tatiline giden bu yabancılar, sadece bir ay sonra başbakanın da yardımıyla paralarını başka hiç bir şey yapmadan ikiye katlamışlardı. Hatta pozisyon kapatmakiçin tatillerini bölmeleri bile gerekmemişti! İsteyen hesabını yapabilir!

Merakım şu: acaba başbakan o açıklamayı yaparken, bunun bir kaç yabancıya ne kadar para kazandıracağını, memleketin ne kadar büyük parasının bir kaç banka ve yabancıya transferine tavassut ettiğinin farkında mıydı?

Bir de not: bundan sonra ekonomiden sorumlu bakan ne zaman bir basın toplantısı yapsa, IMF gazı beklemek lazım. Zira mutlaka orada bir gazeteci çıkıp "noldu IMF?" diye soracak ve beklenen ümitvar cevap (ara gazı) gelecektir.

Hzleyip görelim. Hatta komplo teorisi olarak görenelere bir ilave de yapalım: Borsa önümüzdeki haftalarda ne zaman düşmeye başlarsa, ekonomi bakanından bi basın topantısı beklemek lazım! Çünkü anlaşılan "global manipülasyon"un faillerince çoktan karar verilmiş ki, endeksler düşmemeli! Ne pahasına olursa olsun! Medyası, politikacısı, iktisatçısı... Herkes de buna yardım etmeli. Allah sonumuzu hayır etsin!




Gerçeküstü piyasalar ("surreal markets")

2010'un bu ilk yazısında 2009'u özetlemek gerekirse, başlıktaki iki kelime yeterli sanırım. Geçen hafta bi blog sayfasında rastlamıştım bu ifadeye. Daha sonra O. Erdoğan hocamız da HT Gazetede aynı ifadeyi kullandı. Google'da kısa bi aramada, bu ifadenin 286 kez tekrar edildiğini farkettim.

Bakalım bu "gerçek-üstü" durum 2010'da da sürdürülebilecek mi?


Clicky Web Analytics Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-Noncommercial-Share Alike 3.0 United States License.