18 Şubat 2011 Cuma

"Çin Altın Standardı" mı geliyor?

Kaynak: TheStreet.com

Benim GATA web sitesinde okuduğum haber, TheeStreet.com'da yayınlanmış yukarıdaki videoya dayanıyor.

TheStreet.com haberine göre, Çin'in amacı, Yuan'ı destekleyecek kadar altın stoku biriktirip sonra da Yuan'ı dünyanın yeni rezerv para birimi yapmakmış.

Her ne kadar Batı'lıların hafsalası henüz almasa da, olur mu olur. Zira Çin'in kendi milli parasını dünya ticaretinde daha hakim kılma çabaları yıllardan beri gözlemleniyor. Belki de ABD'nin dünyanın rezerv para birimine sahip olmayı bu derece istismar etmeleri hırslandırıyordur. Mevcut "hakim"ler, "Yuan daha convertible bile değil" diye küçümseyedursunlar, yakında konvertibl paraların düştüğü durumu hep birlikte göreceğiz, malesef! Kaldı ki, herkesin aynı süreci aynı hızda geçirmesi de şart değil ki! Çin para birimi yarın konvertible olur, ertesi gün de dünyanın yeni rezerv para birimi oluverir!

Barış Manço'nun "Müsaadenizle çocuklar" adlı bir şarkısı vardı, orada "karamürsel sepeti"nden bahseder ve "Patlamaz oldu tüfekler" der. Pek severim.

Özleyenler için linki şurada.

Barış Manço - Müsadenizle Çocuklar [www.turkcerock.net]

Video: "Doların öldüğü Gün"


Kaynak: NIA

Amerikan "Milli Enflasyon Birliği" (NIA), önümüzdeki dönemde finans piyaslarında belirsiz bir tarihte ancak kaçınılmaz bir şekilde yaşayacağımız kırılmayı sahneleyen bir video yayınlamış. Beklenen "kırılma tarihi" olarak filmde 19 Aralık 2012 kullanılmış.

Bakalım o tarihten önce mi olacak, yoksa sonra mı?

10 Şubat 2011 Perşembe

Bernanke: "Enflasyonun asıl nedeni, gelişmekte olan ülkelerdeki büyüme"

Daha bir hafta olmadı. Bernanke'nin 3 Şubat 2011 tarihli konuşması üzerine düştüğüm bir notta, Bernanke'nin, enflasyonun sorumluluğunu dünyanın diğer ülkelerine atmasını eleştirmiştim. Ama görünen o ki Bernanke aynı çizgide devam ediyor.

Bernanke, dün (9 Şubat 2011) Amerikan Temsilciler Meclisi Bütçe Komitesi'nde yaptığı konuşmada da suçu bu defa daha spesifikleştirerek, gelişmekte olan ülkelere atmış! Kendileri hem biz "dünyanın rezerv parasının sahibiyiz" deyip hem de bu sorumluluğu hiçe sayarak trilyonlarca dolar karşılıksız para bassın, sonra da "GOÜ büyüyo, o nedenle dünyada enflasyon oluyo, biz masumuz!" diye başkalarını suçlasın. Kadir bile inanır mı buna?

Ne âlâ bir dünya değil mi? İşte bugünlerde aynen o "âlâ dünya"da yaşıyoruz. Bakalım daha ne kadar devam edecek bu sürdürülemez "âlâ dünya"?

Bernanke'nin dünkü konuşmasının özeti şurada:

Bernanke says growth in emerging markets is real cause of inflation
Source: BI-ME with AFP , Author: Posted by BI-ME staff
Posted: Wed February 9, 2011 11:48 pm

Aynı konuşma bizim medyada da "Dolar güçlenmeye devam edecek" başlığıyla haber olmuş.

Bernanke bu konuşmasında, "enflasyon çok düşük" diyerek, ucundan başlayan ve gelecekte hızlanacak olan artışa da yol açmış. Yarın öbürgün enflasyon gerçekten yükseldiğinde "biz zaten öngörmüştük" diyerek büyük iktisatçılık yapmış olacak! Yetkili ağızlardan yapılan çarpıtıcı açıklamalarla yaratılan bütün kafa karışıklıklarına, sapla samanın karıştırlmasına, gerçeklerin örtülmesine rağmen, akıl mantık sahibi sokaktaki adam bile sanki bu gidişle olacakları öngöremiyormuş gibi...

Bernanke'nin bu konuşmasının ardından, geçen hafta yine Bernanke'nin konuşması üzerine yazdığım şu notta dönemin Alman başbakanının 16 Ağustos 1922 tarihli gazetelere yansıyan konuşmasından yaptığım alıntıya bir kez daha dikkat çekmek isterim.

Zamanı gelince Bernanke'nin bu konuşmasına da dikkat çekilecektir! Hele biraz "âlâ dünya" da yaşayalım! Amerikalıların sevdiği ifade kalıbıyla, "gerçeklerin ortaya çıkmaya başlamasından önce, biraz daha yalan söylenmesi lazım!

Keza, "ekonomi iyileşiyor, merak etmeyin" mealinde açıklamalar yapmış. "E birader, madem öyle her şey düzeliyor, neden QE2'ye devam ediyorsunuz ki? Yeter, daha fazla para basmayın!" dememiş sanırım kimse.

Ama en güzeli, önceliği işsizliğe verdiğini açıklaması. Yalnız bir konuda hakkını teslim etmek lazım. Bu yapılanlar ABD'de işsizlik sorununun çözümünde işe yarayacak. Geçmiş örneklerden biliniyor ki, hiperenflasyon dönemlerinde genelde işsizlik olmaz! Zira, yurtiçi ücretler dışarıya göre komik-ötesi seviyelere indiği için, fırsatı olan herkes yurtdışına çalışmaya kaçar, ülke içinde işgücü arzı azaldığı için de işsizlik değil, bilakis işgücü açığı olur! Almanya'da 1922-1923'de öyle olmuş! Kendi ülkesinde değeri her gün düşen mark cinsinden aldığı ücretle geçinemeyen Almanlar; Hollanda, Belçika, hatta o dönemde siyasi bakımdan kanlı-bıçaklı oldıukları Fransa'ya geçerek daha iyi koşullarda (en azından değeri her gün artan bir para cinsinden ücret alarak) çalışma imkanı bulmuşlar ve yurtiçinde işsizlik sorunu çözülmüş. Bu gidişle önümüzdeki yıllarda ABD'den de öncelikle Kanada ve Meksika'ya, daha sonra diğer tüm dünya ülkelerine işgücü kayışı haberleri okuyunca şaşırmamak lazım. Zaten finans sektörü çalışanlarında o eğilim başladı bile...

Ancak, "bu defa farklı" olduğu için, hiper-enflasyıon döneminde geçerli olan yukarıdaki durumun, hiper-stagflasyon aşamasına geçildiğinde nasıl bir manzara yaratacağını henüz bilmiyoruz! Zira, önceki örneklerde, bir ülkede hiper-enflasyon varken diğer ülkelerde aynı iktisadi çarpıklık yaşanmadığı için, o ülkenin işgücü arzını diğerleri absorbe edebiliyordu. Ancak bu defa o süreci yaşayacak olan, dünyanın rezerv para biriminin sahibi ve dünyanın "ağababası" olduğuna inanılan bir ülke! Üstelik Avrupalı yoldaşları da ekonomik koşulları itibarıyla kendisinden geri kalır durumda değil. Yani ABD'nin derdine AB'nin çare olması mümkün değil, tencerelerin dibi misali. Dolayısıyla, bu defa sorunu tek ve küçük ülke yaşamayacak. Çok sayıda ve büyük ekonomiler yaşayacak!

ABD sayesinde ekonomi biliminin teorisine yapılacak yeni katkılarla, "hiper-stagflasyon öneminde işsizlik" konusunu da öğrenmiş olacağız. Tabi ki eğitim pahalı bir iştir!

8 Şubat 2011 Salı

"Beklenen Çöküş"ün vadesi belli oldu: üç yıla kadar!

Başta ABD birçok gelişmiş ekonominin mevcut durumunun parlak olmadığı konusunda hemen herkes hemfikir. Bu ortamda bile "çöküş" kelimesi tabu olduğu için ağza pek alınmıyor ama aşırı naifler hariç çok kişi beyan edemese de kaçınılmaz bir çöküş bekliyor. Belli olmayan şey, bu çöküşün zamanlaması.

Az önce gözüme ilişen bir haber, çöküşün beklenen zamanlaması konusunda ipucu yakalamamı sağladı! Aşağıya aldığım Anadolu Ajansı haberine göre, FDIC, ABD'nin (henüz batırılmadığı için) "büyük" ama gerçekte "zombi" bankalarının yöneticilerinin bir de utanmadan milyon dolarlık prim almaya devam etmelerini bi türlü engelleyemese de, "en az 3 yıl" ertelenmesini planlıyormuş.

Neden 3 yıl? 2 veya 5 yıl değil de 3 yıl? Demek ki bugünkü oyunun en fazla üç yıl daha sürdürülebileceğini, o üç yıl geçtikten sonra bugün prim taep eden yöneticilerin prim talep edecek hallerinin ya da prim talep edecekleri bankalarının kalmayacağını düşünüyor olmalılar!

Diye çıkarsama yapıverdim! Üç yıla kadar anlarız!


(YENILEME)FDIC,BUYUK FINANSAL SIRKETLERIN UST YONETICILERININ YILLIK PRIMLERINI EN AZ 3 YIL ERTELEMEYI PLANLIYOR

ABD FEDERAL MEVDUAT SIGORTA FONU (FDIC), BUYUK FINANSAL SIRKETLERIN UST YONETICILERINE YILLIK PRIM ODEMEYI ERTELEMEYI PLANLIYOR. FDIC, 50 MILYAR DOLAR VEYA UZERINDE VARLIGI OLAN SIRKETLERIN UST YONETICILERININ YILLIK PRIMLERININ YARISINI ALMALARI ICIN EN AZ 3 YIL BEKLEMELERI KURALINI GETIRMEYI ONERIYOR.
ONERIDEN, BANK OF AMERICA, JPMORGAN CHASE, CITIGROUP, GOLDMAN SACHS VE
WELLS FARGO GIBI BUYUK FINANSAL KURULUSLAR ETKILENECEK. HUKUMET YETKILILERI VE KANUN YAPICILAR, KISA DONEM RISK ALIMINI TESVIK ETTIGI GEREKCESIYLE BUYUK MIKTARDAKI PRIMLERIN FINANSAL KRIZIN CIKMASINDA PAYI OLDUGUNU DUSUNUYOR. ONERININ KABUL EDILMESI ICIN ABD MERKEZ BANKASI (FED), HAZINE BAKANLIGININ IKI AJANSI VE SERMAYE PIYASASI KURUMU (SEC) GIBI DIGER BUYUK FINANSAL DUZENLEYICI KURUMLARIN DA ONAYINDAN GECMESI GEREKIYOR. FON, AYRICA, TUM ABD'LI BANKALARIN SIGORTASI ICIN BUYUK BANKALARIN DAHA FAZLA PAY ODEMESINI GETIRMEYI PLANLIYOR.


-AA-

7 Şubat 2011 Pazartesi

"İkinci Dip" mi "Yeni Dip" mi? Global manzaranın özeti



Yukarıda kapağını gördüğünüz kitap 2011 Ocak ayında yayınlandı, henüz çok taze. Kitap esasında, İMKB'nin geçtiğimiz 25 yılına damgasını vurmuş kişilerden seçilmiş 25 kişiyle yapılan röportajları içeriyor. Daha bu kitaptan haberdar olduğum zaman, çok önemli bir kitap olduğunu düşünmüştüm. Ama kitabı edinip satır satır okuduktan sonra, başlangıçta tahmin ettiğimden de faydalı bir eser olduğuna kani oldum.

"Borsacıların anılarının derlendiği bir kitabın bu blog konusuyla alakası ne?" diye düşünenler olabilir. Kitabın tamamını okumadan önce, ben de öyle düşünürdüm. Ama kitapta anılarına yer verilen kişilerden özellikle tecrübeli fon yönetici Feyyaz ÖNCEL'in anı ve açıklamalarının yer aldığı bölümü okuduktan sonra, kitabın bu blogda anlatmaya çalıştığım şeyler bakımından da çok önemli olduğunu anladım.

Feyyaz ÖNCEL, kitabın 491-520 sayfaları arasındaki açıklamalarında global finansal sistemin mevcut durumuna ilişkin çok önemli tespitlerde bulunmuş. Özetle;

* 2007'de başlayan ve hala devam eden krizin, daha önce yaşadığımız herhangi bir krizle karşılıştılamaz olduğunu, çok büyük ihtimalle dünya finansal piyasalarının da daha önce yaşadığı bir deneyim olmadığını,

* Piyasalardeaki büyük yıkıma karşı hükümetler ve MB'larının bazı alışılmadık önlemler aldığını ancak bu olağanüstü önlemlerin doğuracağı sonuçları tam olarak öngöremediğini,

* Dünyadaki mevcut sistemin sürüdürülebilir olduğunu düşünmediğini, insanların "ikinci bir dip" beklediğini ancak kendisinin (ikinci dibin daha da derinde oluşacağı) "yeni bir dip" beklediğini,

* Mevcut yapının model olarak sürdürülemez olduğunu, mesela ABD'de 1980 yılından başlayıp giderek artan bir şekilde ekonomik büyümeyi sağlayan modelin sürüdürülebilir olduğunu düşünmediğini, insanların servetini artırıp, servetin artan kısmının kredilendirilerek tüketimi artırmayı hedefleyen bir büyüme modelinin devam ettirilemeyeceği, o balon patladığı zaman işlerin yürütülemeyeceğini ve o boyuttaki bir balondan sonra yeni bir balon yaratmanın kolay olmayacağı,

* Çok ciddi ve devam ettrilmesi imkansız bir borç krizi olduğu, dünyadakli temel problemlerden bir tanesinin, finansal piyasaların reel ekonomiye göre çok fazla büyümesi sonucu oluşan "sermaye fazlası" olduğu, bu problemin çözülebilmesi için bir kısım sermayenin imha olması gerektiği, bunun içerisinde üretim araçlarının da bulunduğu, çok büyük bir kapasite fazlası olduğu ,

* Kar marjlarının çok düştüğü, sermayenin para kazanma oranının belirgin bir biçimde azaldığı, bu ortamda ekonomilerin sağlıklı bir şekilde kendilerini büyütme imkanlarıın kalmadığı, o nedenle tüm ülkelerin kısıtlı talepten daha fazal pay almak için çabaladığı, bunun yollarının rekabetçi devalüasyon ve kur savaşlarına kadar gittiği,

* Borçların parasallaştırıldığı, büyük bir sermaye kaybı olmadan sistemin yeniden sağlığına kavuşturulmsının mümkün olmadığı, bu sermaye kaybının da kısmen olduğu, ancak henüz muhasebeleştirilmediği ve borsalarda henüz fiyatlandırılmadığı,

* Dünyada varlık fiyatlarının düşeceği ve o varlık fiyatlarına dayalı sermayenin yok olacağı, geri kalan talebin geri kalan sermayeye para kazandırır duruma geleceği ve sistemin tekrar sağlıklı çalışır duruma gelebileceği, ama bunun için kapitalist ahlak gereği kötü olanların batması gerektiği,

* Ancak bugün kötü olanların batmasına izin verilmediği, çünkü kötü olanların sistemik risk doğurduğu, finansal sistemin özellikle de bankaların dünyayı kendilerinin batması ve sistemin çökmesi tehdidi ile rehin almış oldukları, sistemin de onları zorla ayakta tutmaya çalıştığı, gerçekte ise onların zaten batmış durumda, yani hayalet banka oldukları, bazı muhasebe oyunları ile örtemeye çalıştıkları çok büyük zararların üzerinde oturdukları,

* Dünyadaki büyük sorunlardan diğer bir tanesinin de denetimsiz türev piyasalar olduğu, dünyadaki türev işlemlerin ne kadar büyük olduğunu kimsenin bilmediğini,

* 2010 yılında ekonomilerin canlandırma (stimulus) programıyla büyüdüğü ancak bunun devam ettirilemeyeceği, çünkü devletlerin borcunun arttığı, ancak insanların gelirlerinde bir artış olmadığı, işsizliğin çok yüksek olduğu ancak kapasite fazlası olduğu için de düşemediği, ... servet artışından kaynaklanan bir büyüme ile karşı karşıya olmadığımızı, bunun sürdürülebilir olmadığını,

* Profesyonellerin bile çok ciddi hatalar yaptığı bir dönemde olduğumuzu, daha önce kimsenin olmadığı sularda dolaştığımızı, 2007 yılında başlayanve halen devam eden sürecin daha ne kadar devam edeceğini kestiremediğini ancak bu mücadelede hükümetler MB'larının elindeki enstrümanların giderek azaldığı, olağanüstü enstrümanların bile etkisinin azaldığını, bir müddet içinde piyasanın bunu fark edeceğini ve fark ettiği zaman da fiyatlayacağını, bu sürecin tetikleycisinin ne olacağını yani "siyah kuğu"nun ne olduğunu bilmediğini..."

söylemiş.

Buraya aldığım kısmın altına aynen ben de imzamı atarım. Bu blogda iki yıldır tam da onu anlatmaya çalışıyorum. Söylemeye çalıştığım şu: global manzara bu iken, o ortamın tekrarını engelleyecek global para sisteminin kurulması için kafa yormaya başlamanın vaktidir!

Bence sadece bahsettiğim sayfalarda anlatılanlar için bile alınmalı bu kitap.

QE'de karşılıksız paranın kaydi yaratılmasının faydası: çevre temizliği!


Önceki mesajda, ABD'nin "QE1, QE2" adıyla yarattığı ve görünen o ki önümüzdeki dönemde QE3, QE4, QE5 ... şeklinde yaratmaya devam edeceği karşılıksız dolarların kaydi olarak yaratılmasının sakıncasından bahsetmiştim. Ama objektiflik gereği, bu karşılıksız paranın kağıda basmak yerine kaydi şekilde yaratılmasının faydasından da bahsetmek gerekir!
Macaristan hiper-enflasyonu döneminde çekilmiş olan yukarıdaki fotoğrafta görüldüğü üzere, kağıt para denilen şey haddinden fazla olduğu zaman, çevre kirliliği yaratıyor! Kimse yere dökülen o kağıt paraları dönüp toplamıyor bile! İş yine çöpçülere düşüyor. Zavallı çöpçüler, o dönemde zaten geçinme sıkıntısı çekerken bir de fazla mesai yapıyorlar, yere dökülen o kağıt paraları temizlemek için.
Ama çok şükür, günümüzde ABD'nin bastığı ve büyük bir gururla daha fazlasını yaratmaya devam edeceğini her fırsatta açıkladığı karşılıksız dolarlar nedeniyle 201x'lu yıllarda yaşanacak hiper-stagflasyon döneminde bu tür kirli ortamlar fazla oluşmayacak! Zira, teknoloji sayesinde artık karşılıksız dolarlar kağıda bile basmaya gerek kalmadan, elektronik ortamda yaratılabiliyor! Böylece, hem binlerce ağaç kağıt üretmek için kesilmemiş oluyor, hem mürekkep gibi doğaya zararlı kimyasallar kullanılmıyor, hem de yere atılan işe yaramaz paralarla çevre kirliği yaratıp çöpçüleri uğraştırmıyor olacak! Özetle, teknolojinin bir faydası daha yaşanmış oluyor!
Ayrıca aklıma gelmişken, 1922 yılının Haziran ayında, maaşlarının düşüklüğünden şikayet eden Alman MB banknot matbaası çalışanları para basmayı durdurunca, ülkede mini bir kriz çıkmış. Çünkü maaş ödeme günü maaşların ödenememesi tehlikesi doğmuş! Allahtan dönemin MB başkanının grev kırıcı işçileri banknot matbaasında çalıştırması sayesinde, Alman Merkez Bankasının banknot matbaaları fazla mesai yaparak maaş ödeme gününe kağıt paraları yetiştirmiş de, millet maaşını alabilmiş. Her ne kadar o para ceplerine girene kadar fiyatlar çoktan artmış olsa da, maaş bekleyen Alman işçileri bir anlık teselli bulmuşlar.
Zaten o dönemde Alman kağıt paralarında;
* birkaç renkli baskı yapmak,
* kağıtların iki yüzüne birden baskı yapmak,
* kağıt parada kopye edilmesini zorlaştırıcı filigranlı kağıt kullanmak ve
* banknotlara müteselsil seri numarası vermek,
gibi baskıda zaman kaybettirici ve maliyet yaratıcı (dolayısıyla senyoraj geliriniazaltıcı!) uygulamalarından da vazgeçilerek, büyük ölçüde maliyet ve zaman tasarrufu da sağlanmış!
Ancak o dönemde Alman MB'nın uyguladığı bu "teknolojik yenilikler" kapsamında, banknotlar daha önce basılan kalın filigranlı kağıtlar yerine daha ince saman kağıtlara basılmaya kalkılınca, işçiler ve halk bu değişikliklere uyum sağlasa da banknot matbaasının makineleri uyum sağlayamamış ve "para üretimi" bir süre gecikmiş!
Zaten, o dönemde basılan kağıt parların ülke geneline dağıtılması da yeterince hızlı olmuyormuş! Yani banknot matbaasında basılan paraların ülke genelinde dağıtımı sırasında harcanan zamana bile tahammülü yokmuş fiyatların! Kaldı ki Alman MB Banknot Matbaası tam mesai yapsa bile, bi türlü yetişemiyormuş para basmaya. Kağıt para kupürleri (1 milyon mark, 50 milyon mark, 100 milyon mark, derken 100 milyar mark, 500 milyar mark ... şeklinde) sürekli büyütülse bile yetişemeyince, sonunda Alman MB, ülke genelinde yerel yönetim ve "ihtiyaç duyan kurumları" kendi kağıt paralarını basma konusunda serbest bırakmış! Yeter ki o kağıt paraları kabul etmeye razı birilerini bulsunlar! Alman MB dışında kurumlarca basılan bu paralara "notgeld" (Acil Durum Parası) demişler ki koleksiyoncular için en renkli örnekler bunlardır!
Günümüzde olduğu gibi karşılıksız para kaydi şekilde yaratılabilseydi, Alman MB başkanının grev yapma tehlikesi bulunan işçilerle uğraşmasına ve ayrıca yukarıda özetlenen sakıncaların hiçbirinin yaşanmasına gerek kalmazdı. Bernanke kendini şanslı hissetmeli! Bugün FED'in banknot matbaası işçileri grev yaptığı için para basamama gibi bir sorunu yok! Ya da yaratılan karşılıksız dolarları tüm dünyaya fiziki olarak dağıtmaya çalışmak gibi bir nakliye problemi de yaşamıyor. Elektronik olarak bilgisayar tuşlarına basılarak karşılıksız dolarlar anında yaratılıp, ekonomi için "çok iyi işler yapan" Amerikan bankalarına hemen transfer edilebiliyor! Düşünsenize, en son basılan 600 milyar doları 100'er dolarlık banknotlar halinde basmaya kalksalardı ne kadar uzun zaman alırdı! Hele bunu tüm dünyaya fiziki olarak dağıtmak zorunda kalsalardı? Mazallah, dağıtım sırasında hırsızlar bir kısmını çalabilirdi bile!
Özetle, teknoloji güzel şey! Kimsenin ruhu duymadan, taş atıp kolu yorulmadan trilyonlarca dolar yaratılabiliyor.

"Hiper-stagflasyon"




Bir önceki haberde, Bernanke'nin 3 Şubat 2011'de yaptığı konuşmada, "biz ABD ekonomisinin ihtiyacı olan şeyleri yapıyoruz" dediğini belirtmiştim. Bu "mükemmel safsata"ya (perfect fallacy) göre; demek ki "ABD ekonomisinin ihtiyacı olan şey", hiper-stagflasyon! değerlendirmesini de eklemek lazım.

Malum, Almanya 1920'lerin başında tarihin bilinen en yüksek hiper-enflasyonunu yaşadı. Ama ABD'nin bu gidişle yaşayacağı şey, çok para basıldığı için enflasyon veya halk borçlu olduğu için tüketememesi nedeniyle deflasyon olmayacak, stagflasyon olacak! Ama manipüle edilen rakamların ulaştığı boyut ve (Alman Markından farklı olarak) ABD dolarının global rezerv para niteliği nedeniyle de bu unvanına yakışır şekilde basit bir stagflasyon değil, "hiper" olacak. (Herhangi bir şeyin normali ya da küçüğü ABD'ye yakışır mı? Bizim şimdiye kadar gördüğümüz ABD herhangi bir şeye sahip olacaksa, her zaman en irisi olmalı, değil mi?)

Neden Almaya hiper-enflasyon yaşadı ama ABD hiper-stagflasyon yaşayacak diye düşünüyorum? Basit. Almanya hiper enflasyon yaşarken sadece hükümeti borçluydu. Dönemin Alman Hükümeti, [o tarihlerde henüz "birinci" olduğu bilinmeyen] Dünya Savaşı'nı kaybetmesi nedeniyle üzerine çullanan bazı "fırsatçı aç kurtların", Almanya'nın ödeme gücünü dikkate almayan (ya da aldığı için, Almanya'yı fısat bulmuşken iyice bitirmek niyetiyle) aşırı talepleri ve zaten küçülmüş olan Alman topraklarının bazı önemli bölümlerini işgal tehditleri gibi zaten savaş kaybetmenin psikolojik çöküntüsü üzerinde olan yaralı kediyi düşünmeden iyice köşeye sıkıştırmaları nedeniyle, bir anlamda mecbur kalmıştı. Ama o yıllarda sadece Alman hükümeti borçluydu. Savaştan çıkmış Alman halkı ise, sadece fakirdi. Para bulduğunda, koşa koşa harcıyordu.

Ama ABD'de bugün sadece ABD hükümeti değil, herkes gırtlağına kadar borçlu! Almanya'da halkın eline para geçince anında onu harcıyordu. Ama ABD halkı yarın eline para geçse, tüketime değil, borcunu ödemeye kullanması lazım. Eline para geçen halk (şimdiye kadar başarılı bir şekilde sürdürüldüğü üzere!) borcunu ödemek yerine daha fazla harcamayı tercih etmek iste bile, şu an ses çıkarmayan alacaklılar öyle bir durumda buna müsaade eder mi? Şu an, nasıl olsa sonuç alınamayacağı için işleme konulmayan hacizler, tahsilat şansı hissedilince yağmur gibi gelmez mi?


Böyle bir durumda, fiyatlar yarın öbürgün (Bernenke'nin suçladığı gibi "dışsal" nedenlerle!) kaçınılmaz bir şekilde arttığında, ABD halkı şimdiye kadar "çok başarılı" olduğu tüketme işinde şimdi bile zorlanırken, yarınki fiyatlarla, çok daha fazla zorlanacaktır. Klasik deflasyon teorisi, öyle bir durumda (1929 sonrasında olduğu gibi) fiyatların düşmesi gerektiğini söyler ama o durumda ABD halkı hiç tüketemese de fiyatlar düşmeyecek! Zira o zamanki enflasyon talep kaynaklı değil, maliyet kaynaklı olacak. Böyle bir ortamı da "hiper-stagflasyon"dan daha iyi anlatan bir kavram üretilene kadar, bu kavram ile tanımlamak güzel durmuyor mu?

Bu arada, 1920'lerdeki Almanya hiper-enflasyonu hakkında yazılmış "When Money Dies" kitabını okurken bugünkü koşulları düşününce, birden kafamda yanan ampul ile bulduğum "hiper-stagflasyon" kavramını bir anda "keşfettikten" sonra, şu Google'a da bi sorayım dedim. Meğer benden önce "hyper-stagflation" kavramı kullananlar olmuş! Hatta wikipediea'da da varmış bu kavram. Hani derler ya, şerreffsizim kopye etmedim, benim aklma Almanya'nın durumunu okurken bugün ile o gün arasında karşılaştırma yapmaya kalkınca gelmişti!
Bu kafayla giderse ABD'nin yaşayacağı ve etkisi öçüsünde tüm dünyaya yaşatacağı şeyin hiper-stagflasyon olacağı iddiasına ilişkin çok sayıda gerekçe ileri sürülebilir. Sadece bir tanesini belirtmekle yetineyim: Almanya'da 1923 kışında kağıt para yakmak, odun yakmaya göre daha ucuzdu. Diğer bir deyişle elinde o dönemin Alman kağıt paralarına sahip olanlar, ellerindeki Alman paralarını hiç olmazsa yakıt olarak kullanarak fayda sağlayabiliyorlar, fiyatları o soğukta ateşten daha yakıcı hale gelen odunları satın almaktan kurtuluyordı. Ancak 201x'lı yıllarda ABD halkı ve dolara güvenenlerin o şansı dahi olmayacak. Zira artık "QE" gibi fiyakalı isimlerle yaratılan karşılıksız paraların kağıda basılmasına bile uğraşılmadığı için, bu çöplerin yakıt olarak kullanılması dahi mümkün olmayacak! Daha başka gerekçeler de var, 191x'ların ABD'si ile 1923'ün Almanyası arasında paralellik kurmayı zorlaştıran. Ancak, onlar akademik çalışma konusu!

4 Şubat 2011 Cuma

Bernanke: "international factors lead to higher oil and commodity prices"

Dün (3 Şubat 2011) Ulusal Basın Kulübünde konuşan Bernanke, para basma politikalarının (fiyakalı adıyla QE) başarılı olduğunu falan söylemiş (bkz. konuşma metni). Gerçi artık pek ciddiye alan yok. Bi sürü eleştiren blog yazısı var (örn. şu ve şu). Ama piyasalar çok beğenmiş ve gazete haberlerine göre, Bernanke'nin konuşması hisse fiyatlarını yukarı itmiş!

Benim takıldığım nokta, soru-cevap bölümünde bir gazetecinin "karşılıksız para basarak dünya genelinde varlık fiyatlarının artmasına neden oluyorsunuz" suçlamasına karşı Bernanke'nin, bastıkları karşılıksız kağıt paralar yüzünden dünya genelinde ortaya çıkan dengesizlikleri hiç üstüne alınmamış olması! Bernanke'ye göre, petrol ve varlık fiyatlarının artmasına diğer ülkelerdeki gelişmeler neden oluyormuş (bkz. Reuters trancript)!

(Zaten MarketWatch'daki günsonu piyasa değerlendirmelerine bakın, düşüş olduğu günlerde hep mazeret diğer ülkelerdeki bir gelişmedir! Fakat amerikan borsaları arttığı zaman, içerideki iyileşme yüzünden endeksler yükselmiştir. Merak eden biri bu korelasyonu inceleyebilir! Güzel istatistiki çalışma olur bu arada!)

Daha da ilginci, ABD'de FED'in bastığı paralarla diğer ülke ekonomilerini sakata soktuğunu da kabul etmemiş ve "biz kendi ekonomimizin ihtiyacı olan şeyleri yapıyoruz. Onların da kendi para politikaları var. Onlar da kendi para politikalarını uygulasınlar (yani faiz artırsınlar da bizim işimiz daha kolay olsun) demiş! Sanki dünyadaki mevcut tüm kağıt paraları doların bir türevi değilmiş, ya da dolar dünyanın rezerv para birimi değilmiş gibi...

Neyse, benim asıl belirtmek istediğim anlamlı görülen ifadelerdeki oxymoronları listelemek değil. Tarihin telekkürrürden ibaret olduğunu hatırlatmak.

Fransız devrimi sonrasında devrimci Fransızlar 1790'larda kağıt parayı "keşfedince" çok sevinmişler. Hatta, o dönemde kağıt paranın altından daha iyi olduğunu falan söylemişler koro halinde. Ancak kağıt paranın kullanıma başlamasının üzerinden daha on yıl bile geçmeden ipi ucunu kaçırıp ekonomik kriz ortaya çıkınca, hiç kimsenin aklına yaşanan o ekonomik krizin müsebbibinin "biraz fazlaca" basılan o karşılıksız kağıt paralar olduğu gelmemiş!

Daha sonra 1920'lerin başlarında Almanlar kağıt paranın "faziletini" keşfetmiş ve "bolca" basmışlar. Sonuçta, 1922 yılının kış aylarında ısınmak için sobada para yakmak, odun yakmaktan daha ucuz hale gelmiş! Ama o sırada da kimse o yaşanan hiper enflasyonun nedenini "bolca" basılan kağıt paralar olduğunu düşünmemiş bile! O zaman da suçu, diğer ülke paralarının (kurların) çok yükselmesine bağlamışlar. Sanki diğer ülkelerin paraları durup dururken yükselmiş gibi! Ciddi ciddi bunlar konuşulmuş ve diğer ülkeler suçlanmış o dönemde!

Bakın, 16 Ağustos 1922 tarihinde "Vossiche Zeitung" gazetesinde yayınlanan habere göre, dönemin Alman devlet başkanı ne demiş :

"... the opinion that the flood of paper is the real origin of the depreciation is not only wrong but dangereously wrong ... Both private and public statistics have long shown that for the last two years the interior depreciation of the Mark is due to the depreciation of the rate exchange ... It should be remembered today that our paper circulation, although it shows on a terrifying array of milliards, is really not excessively high ... We have no "dangerous flood of paper" but, on the contrary, our total circulation is at least three or four times as small as peace time."

Dönemin Alman devlet başkanı "derin" ekonomik analiz içeren bu açıklamanın muhtemelen almancasını söylemiştir. Ama bizim İngilizce kaynakta aynen böyle aktarılmış. ben de dokunmadım ki, belki Bernanke veya şürekasından birinin yolu bizim fakirhaneye düşer de sbeblenir. Eğer Türkçeleştirsem, işlerine yaramazdı!

Yukarıdaki alıntı, 1920'lerin başlarında enflasyon kavramının kaynağına ilişkin algılamayı yansıtmaktadır. Belki dönemin Alman politikacılarına, iktisatçılarına ya da gazetecilerine fazla yüklenmemek lazım. Zira o yıllarda enflasyon-emisyon ilişkisi iktisat literatüründe henüz keşfedilmiş değil! Nihayet 1950'lerin ortalarından itibaren Friedman ve şürekası "enflasyon basit bir matbaa problemidir" tespitine ulaşsa da, Bernanke'nin dünkü konuşmasından görünen o ki, yarım yüzyıl sonra da değişen bir şey yok! Bernanke'nin dünkü konuşmasının tutarsızlığına herkesin inanması için, maalesef sonuçlarını da yaşamamız gerekecek!

Gümüşün para olarak kullanıma sokulması önerisi



Yukarıda posterini eklediğim "Sağlam Para Konferansı", 27 Ocak 2011 tarihinde Londra'da bir varlık yönetim şirketinin sponsorluğunda düzenlenmiş. Orada yapılan konuşmların sunum ve videoları web sitesinde var.
Sağlam Para Konferansında yapılan sunumlardan birinin konusu, gümüşün para olarak kullanıma sokulmasına ilişkinmiş. Bir Meksika'lı yapmış sunumu! (Bu vesileyle, Meksika'da gümüşün tekrar para olarak paralel kullanıma sokulması için sivil toplum hareketi olduğunu öğrenmiş olduk.)
Biraz uzunca olan gümüş para sunumu (51 dk) oldukça ilginç. Meksika'da 1945 yılına kadar gümüş paralar tedavüldeymiş. Ancak 1920'de 24 gram olan gümüş peso, önce 18 grama, sonra 12 grama indirilmiş ve 1945'de kaldırılmış. Tümüyle "modern"leştirilerek itibari paraya geçmişler!
Eski ama sağlam paraya tekrar geçilebileceğini savunuyor. Ön şart, gümüş paraya ağırlığı dışında isim ve birim verilmemesi! "Bir ons", "yarım ons", çeyrek ons", onda-bir ons" gibi isimler olabilir. Ama başka bir isim verildiğinde, hükümete o parayı sulandırmak için fırsat verilmiş deniyor. Mantıklı. (Bkz. aynı para biriminin içindeki gümüş miktarının yavaş yavaş azaltılması sendromu. Türkiye, hattaİngiltere dahil tüm ülkeler geçmişte yaptılar netekim!) Ayrıca bu gümüş paraları merkez bankası değil, hazine kendisi basmalı diyor.

Kağıt paranın asla vazgeçilmez ve rakipsiz olduğunu düşünenlere...

3 Şubat 2011 Perşembe

Davostakiler: Dolar gücünü kaybediyor; Jim Rickards: Birden fazla rezerv para olabilir.

Belki de "daha da gitmediğimiz" için Davos toplantılarında konuşulanlar bizim medyada bu sene yeterince yer almadı ama alternatif medyadaki haberlere göre, Davos'ta en çok konuşulan konuların başında "ne olacak bu doların hali?" geliyormuş.

Mesela, GATA'nın aktardığı Reuters haberine göre, "Davos'taki politika yapıcılar", "doların rezerv para birimi olarak cazibesini yitirmekte olduğunu" söylemişler. Haberin spotu şöyle:

(Reuters) - The U.S. dollar's role as a reserve currency will diminish in the coming years as Asian economies like China grow and countries seek to diversify their monetary holdings, policymakers said on Friday .


Diğer taraftan, KingWorldNews'e beyanat veren Jim Rickards, dünyanın yeni finansal mimarisinde "birden fazla reserv para birimi olabilir" demiş. Ayrıca, Çin'in dünyanın yeni süper gücü olmak için altın biriktirmesinden bahsetmiş.

Altın demişken, bugün okuduğum bir FT haberine göre, Çin'in altın ithalatı geçen yıla göre iki kattan fazla artmış ve Çin, şimdiye kadar bir numaralı altın ithalatçısı olan Hindistan'ı geçmiş!

Bu altın talebinin bir kısmı da Çin'li ailelerin geleneksel yılbaşında birbirine eskiden kırmızı zarf içinde nakit olarak verdikleri yılbaşı hediyelerini artık altın olarak vermelerinden kaynaklanıyormuş! Londra'daki altın tacirleri, Çin'den son aylarda gelen altın talebinden şaşkınmış. Üç ayda 200 ton altın ithal etmiş Çin!

Şubat ayına denk gelen Çin'in geleneksel yeni yıl kutlamalarında, Çin ve Japonya gibi bazı Uzakdoğu ülkelerinde aile bireyleri ve dostlar birbirine kırmızı zarflar içinde nakit para verirler. Batı'nın christmasta birbirine lüzumlu- lüzumsuz hediyeler vermesinden çok daha anlamlı gelmiştir bu yöntem bana. Ancak artık Çin'de yılbaşında nakit hediye verme geleneği de değişiyormuş. Zira habere göre, Çin'de de "cash is trash" anlayışı yerleşmeye başladığından, hediye olarak nakit değil, fiziki altın verliyormuş.

Hayırlı olsun!

1 Şubat 2011 Salı

Peter Schiff: Japonya ABD'den 1 trilyon dolar alacaklı ama onun notu iniyor!



Kaynak: Euro Pasific Capital

Peter Schiff, tribünlere yönelik pembe gözlüklü tiplerden olmadığı için bazılarınca makbul görülmese de, takip etmeye çalıştığım yorumculardan biridir.

Malum, geçen hafta S&P Japonya'nın kredi notunu indirdi. Schiff haklı olarak "nası yani?" diye soruyor. ABD Japonya'ya 1 Trilyon dolar borçlu, ama "alacaklarını tahsil edemeyeceği" endişesiyle Japonya'nın notu indiriliyor! Eğer Japonya alacaklarını tahsil edemediği için iflas edecekse, kimden edemeyecek? En büyük alacaklı olduğu ABD'den. Dolayısıyla, Japonya'nın iflası için önce ABD'nin iflas etmesi gerekmiyor mu? Neden uçan kuşa borçlu olan ABD'nin notu indirilmiyor da Japonya'nın notu indriliyor?

Keza, Çin ABD'den 3 trilyon dolar alacaklı iken, Çin'in notu ABD'den nasıl daha düşük olur? diye de soruyor. Uçan kuşa borçlu olan ABD'nin notu hala zirvede, ama ona borç verenlerin notları daha düşük ya da indiriliyor. Ne ala dünya! Böyle bir ortam sürdürülebilir mi? O meşhur lafı hatırlamamaya imkanı var mı?

Bir an için herkesi kandırabilrisiniz.

Bazılarını sürekli kandıabilirsiniz.

Ama herkesi, her zaman kandıramazsınız!

Bu videoda ayrıca Schiff, ABD'de o kadar borçlu olmasına rağmen tüketicinin kredi kartı harcamalarının hala artıyor olamsını, nasıl olsa o borçları ödeme niyetlerinin olmamasına bağlıyor! Enteresan. Eğer durum böyle ise, ip kotuğunda çok "eğlenceli" olacak demektir ortalık.

INET Bretton Woods Conference

George Soros tarafından 2009 yılında kurulan Institute for New Economic Thinkinging (INET), 8-11 Nisan 2011 tarihleri arasında, Bretton Woods (BW) görüşmelerinin yapıldığı Mount Washington Otelinde bir konferans düzenlemiş!

BW sisteminin tartışılması için anlamlı bir mekan. Ancak ilk değil. Tek Dünya Parası Birliği 2004 ylından beri her yıl aynı otelde bri Tek Para Konferansı düzenlemeyi planlıyor. Mevcut sistemin tartışılması için anlamlı bir mekan ve anlamlı bir konu.

Konferans hakkında bilgi şurada:

Bretton Woods Conference
CRISIS and RENEWAL: International Political Economy at the Crossroads.
Clicky Web Analytics Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-Noncommercial-Share Alike 3.0 United States License.