30 Ekim 2009 Cuma

Gerçekleri doğru algılama engelleri: home bias, being politically correct...

Bu haftanın ilk üç günü İMKB'de ilgilisi için önemli bir konferans vardı.

ABD'nin SPK'sı SEC ile Türkiye'nin SEC'i SPK'nın ortaklaşa organize ettiği konferans, 26-28 Ekim 2009 tarihleri arasında İMKB Konferans salonunda yapıldı.

Konferansın bana göre en güzel oturumları, 2009 içinde patlayan en önemli "ponzivari" iflaslar olan Madoff ve Stanford örnek olaylarının denetim detaylarının anlatıldığı Rose Romero'nun 27 Ekim'deki oturumu ile Thomas Biolsi ve Bruce Karpati'nin konuşmacı olduğu oturumlardı. Çarşamba sabahı yapılan rating kuruluşlarının anlattıldığı oturum da öğreticiydi.

Bu yıl ikincisi yapılan bu konferansın geçen yıl yapılanında, o yıl (kriz batıkları henüz patlamadığı için!) henüz "taze" bir konu olan Enron olayı tartışılmıştı. kriz nedeniyle ortaya çıkan yeni batıklar nedeniyle enron hikayesi artık demode oldu!

2008 sonu ile 2009'da ortaya çıkan Stanford ve Madoff olayları dinlerken, aklıma şu soru geldi: geçen sene Enron'u konuşuyorduk ama daha sonra ortaya çıkan bu Ponzivari batıklar Enronu unutturdu. Acaba seneye bu konferans tekrarlanırsa (önümüzdeki bir yılda ortaya çıkacak!) hangi ponzivari olayları konuşuyor olacağız? Daha önemlisi, seneye konuşacağımız olaylar, Madoff'dan (52 milyar dolar) büyük mü olacak, yoksa Stanford'dan (8 milyar dolar) küçük mü?

Rose Romero'ya sordum bu soruyu ama kısaca "Allah bilir" diye cevapladı. Daha sonra Thomas Biolsi de üstüne alınarak cevaplamaya çalıştı, düzenleyici otoritelerin ellerinden geleni yaptığını, yine de sorun çıkabileceğini ama ortaya bi sorun çıkarsa bunun düzenleyici eksiklikten olmayacağını, 11 bin küsur hedge fondan tabi ki sorun çıkabileceğini ama fazla büyük olacağını düşünmediğini, geçen yılki satış dalgalarından ders alındığını, ABD hükümetinin de iş üstünde olduğunu ciddi soruna izin vermeyeceğini, sistemin sağlam olduğunu falan söyledi. Özetle, seneye daha ilginç olaylar çıkmaz, yine Madoff'u konuşuruz demeye getirdi. İnşallah, dedim ben de!

Benim de aklıma home bias ve politically correct kavramları geldi, bu sorunun cevabını dinlerken. Balık derya içre yaşar, ama deryayı bilmezmiş. Amerikalılarda çok bariz bu son dönemde bu, fazla içinde olmaktan dolayı büyük resmi görememe durumu. Belki de mezarlıktan geçerken ıslık çalmak gibidir, söyledikleri. Kötü düşünmeyeleim, kötü olmasın babında...

Konferans sırasında bi şey demedim ama bilahare cevap veren konuşmacıya şunu söyledim: Bir doktorun çok, çok iyi olması, yaşı 90'ın üzerinde olan ve yıllardan beri zaten kanser olan bir hastanın bir de domuz gribi veya HIV gibi bağışıklık sistemini çökerten yeni bir hastalığa yakalnamsı durumunda hayatta kalmasını sağlamaya yeter mi? Böyle bir manzarada doktora güvenmek aşırı iyimserlik olmaz mı? Çok iyi doktorların hastaları hiç ölmez mi? Ne kadar da güveniliyor şu ABD hükümetinin gücüne, hastanın ağırlığına bakılmadan...

Hala merak ediyorum. (1) Seneye inşallah sağ olursak, (2) SEC-SPK konferansının üçüncüsü yapılırsa ve (3) izleme imkanı bulursak, bakalım hangi yeni olayların masaya yatırıldığını göreceğiz? Heyecanlı bir bekleyiş değil mi?

24 Ekim 2009 Cumartesi

ABD'de batan banka sayısı 106 olmuş!

Biliyorsunuz ABD'nin TMSF'si FDIC'nin kriz başlayalı beri her hafta cuma akşamı yaptığı rutin bir iş var: çarkı daha fazla döndürmesi mümkün olmayan (şimdilik çoğu yerel) bankalardan o hafta el konulacak olanlara gidip el koymak! El koyma cuma akşamı yapılıyor ki, cumartesi pazar tatil günlerinde gidip devir işlemlerini rahatça yapabilsinler.

Bloga ilk başladığım haftalarda ben de her hafta kaç tane bankaya daha el konulduğunu takip edip onları yazardım. Sonra baktım, çok rutin bir iş, her hafta yazmaktan vazgeçtim!

Dün akşam el konanlarla birlikte ABD'd bu yıl içinde el konan bankaların sayısı 106'ya ulaşmış. Daha geçen hafta sayı 99 olduğunda, "haftaya dalya olsun yazayım" diye karar vermiştim! Sağolsun bu hafta 7 bankaya birden el koyarak yardımcı olmuş FDIC!

Eylül ayının ikinci yarısında da "1 Ekime kadar Fonun kasasındaki paranın biteceği, o nedenle bankalardan önümüzdeki üç yılın priminin peşin talep edildiği" yönünde bir haber vardı. O da enteresandı ama not alma imkanım yoktu. Enteresan değil mi, hayatta kalma mücadelesi veren banlardan, bir de müstakbel primlerin peşin tahsilatı için ilave nakit çıkışı istemek! Ayrıca o primi ödeyecek bankaların o tarihe kadar sağ kalıp kalamayacakları bile belli değilken! Düşünsenize, bir banka 2012'ye kadar primleri FDIC'ye peşin ödedi ama ardından 2009'da ya da 2010'da battı! İlave primler iade mi edilecek? Ama zaten battığına göre o primin yüzlerce katı maliyeti FDIC'ye fiilen yaratmış olacak! Eğlenceli konular değil mi?

Neyse, bu haftaya gelelim. Yahoo Finance'daki habere göre; yılbaşından beri kapatılan banka sayısı 106'ya ulaşmış ve henüz kapatılmayan diğer bi sürü bankanın durumu da sakatmış! Aaa, hayret! ne kadar yeni bir haber! Haberin devamında, "diğer bankalar da kötüyse neden el konmuyor o zaman?" sorusunun mazeretleri açıklanmış.

Düzenleyiciler batık bankalara yavaşça ve seçici olarak el koyuyorlarmış. Bunun bir nedeni mevduat sahiplerinde paniğe yol açmamak, ikinci nedeni de batık bankaları devralıp tasfiye edebilecek sağlam banka bulamadıkları içinmiş! Bu gerekçelerle yavaş olmak mantıklı görünüyor. Ama bu mantıklı olma durumu ancak, eğer ekonomide iyileşme erken olacaksa geçerli. Şayet ekonomik iyileşme çok uzun vadeye yayılacaksa, o zaman bu elkoymadaki yavaşlık maliyeti yükseltecektir.

FDIC'nin bir adamı bu yavaş olma mazeretini şöyle açıklamış:

The FDIC's first priority, spokesman Andrew Gray said, is to maintain public confidence in the banking system. "As evidenced by the stability of insured deposits throughout last year, this mission has been a success," he said.

He said public confidence isn't reason enough to delay a bank closing, because legally the decision to close rests with whoever chartered the bank -- a state or federal agency.

But more than a dozen experts, including current and former regulators, bankers and lawyers, say the FDIC's mission to maintain public confidence in the banking system contributes to the go-slow approach.

"The FDIC was set up to create confidence and prevent bank runs," says Mark Williams, a former bank examiner for the Federal Reserve. Being too aggressive about bank closings "can be counter to the mission."


Yani FDIC'nin görevi halkın bankacılık sistemine olan güveninin korumakmış. O nedenle yavaş gidiyorlarmış. (Aynen Greenspan'ın elini açık edip kolay arbitraj imkanı yaratan baby steps yaklaşımı gibi!) Batık olduğu malum olan bir bankanın kapatılmasını geciktirmek bu güvene fayda mı veriyor, yoksa tüm sistem hakkında şüphe yaratarak daha çok zarar mı veriyor, iyi düşünmek lazım. Daha Haziran ayında 416 bankayı "durumu sakat, nabzını yakından izliyoruz" diye ilan ettikten sonra ayda sadece 10-15 banka kapatarak diğerlerinin zararlarının büyümesini seyretmek işini iyi yapmak mı, karar veremedim.

ABD bankalarını yabancılara devretmek milliyetçi gerekçelerle henüz düşünülemiyor ama bu şekilde ızdırabı ve ekonomiye olan maliyeti artırmak yerine, Amerikan malına meraklı yabancıların (mesela Çinlilerin, Arapların) o bankaları devralmalarını kolaylaştırsalar daha mantıklı olmaz mı? Er geç ya o noktaya gelecekler, ya da toptan kapatıp kaotik küçülmeyi göze alacklar. Yoksa batıkların boyutu yakında FDIC'nin boyunu aşacaktır.



23 Ekim 2009 Cuma

M Faber: "5 yıl içinde ABD'nin vergi gelirlerinin %30-40'ı borç ödemelerine gidecek"

Marc FABER'in başlıktaki öngörüsünü okuyunca, aklıma Türkiye'nin 1990'lardaki durumu geldi. O dönemde bizim de vergi gelirlerinin yarısı borç transferine (çoğu dış borçlar nedeniyle yurtdışına) gidiyordu. Gerçi hala gidiyor ama en azından oran olarak o kadar yüksek değil.

Ayrıca TR ile ABD arasında bir fark var: TR o halde iken, yani içtiği ayranın parasını dıış borçla karşılayabilirken, "dünyanın lideri benim" demiyordu ve hacet gidermeye tahtırevanla gidemiyordu! En azından hicap duyuyordu düştüğü bu durumdan.

"In 5 Years 30-40% of US Tax Revenues Will Go To Servicing The Debt"

"Great Recession, gittikçe Depresyona benziyor!"

Şu yaşadıklarımıza sadece "resesyon" (teknik tanımıyla iki çeyrek üstüste negatif büyüme)diyenler çoğunlukta. Büyüklüğünü ifade etmek için mevcut manzaraya daha uygun olan depresyon (GSMH'nın >%10 daralması) kavramını seçmek yerine, resesyon kavramına "büyük" sıfatını eklemek tercih ediliyor, algı ve beklenti yönetiminin bir parçası olarak!

Bugün İngiltere'nin büyüme verisi açıklandı. İngiltere 2009 üçüncü çeyrekte de negatif büyümüş, yani -beklentilerin aksine- resesyondan yine çıkamamış! Altı çeyrek olmuş negatif büyüme! Birkaç çeyrek sonra ikna olacak bugün resesyon diyenler...

Bugün okuduğum bir yazı, "vaziyet gittikçe depresyona benziyor" demiş ve grafiklerle açıklamış durumu.

Sesi çok çıkanlar korosu "Resesyondan çıkıyoruz" demeye devam ederken "durum depresyona dönüyor" diyenlere yavaş yavaş alışmak lazım!


Peak Watch
More Like A Depression Every Day

Google'da en çok aranan konu: "doların çöküşü"!


Clusterstock'tabi habere göre, Google'de 2008 başından beri "doların çöküşü" konusunu arayanların sayısı iki kattanfazla artmış!

Aynı şekilde "altın al" başlığının aranma oranı da iki kat artmış!

Bundan nasıl sonuçlar çıkarılabilir?

1- Hani bi atasözü vardır, "bi şeyi 40 kere söylersen olur" diye, acaba doğru mu?

2- "Gokcegillere" kötü haber, her şeyi toz pembe gösterme çabaları yetmiyor sanırım!

3- Doların çöküşü ile altın almak arasında son aylarda bariz negatif korelasyon var!

4- "Tamam dibi bulduk, önümüz açık" ara gazı işe yaramış galiba, son aylarda azalma var!

İzlemede kalmakta yarar var sanırım!

TBTF değil, TDTR: çözmek için fazla karışık!

"Batırılamayacak kadar büyük" kavramı ve onun yeni versiyonları tartışılırken, bugün yeni bi kavramla daha karşılaştım: TDTR, "too difficult to resolve"!

ABD Senatosu Bankacılık Komitesinin eski baş iktisatçısı Robert Johnson imiş isim babası.




22 Ekim 2009 Perşembe

Gümüş future piyasası enteresan işaretler veriyor

Az önce okuduğum bi haber, daha önceki yoksa çöküş gümşten mi gelecek?" sorusunu hatırlattı.

Mevcut gümüş vadeli işlem kontratlarının seviyesi hakkında bazı entersan rakamlar verilen habere göre;

- bir traderın alabileceği max. short pozisyonun maktu limiti 6.000 olmasına rağmen birileri 19.000e varan short pozisyon açabilmiş!

- Dünyanın yıllık üretiminin yaklaşık üçte biri anlamına gelen 191 milyon ons gümüş, sadece iki banka tarafından açıpa satılmş durumdaymış! Bu pozisyonların kapatılamaması ya da cornera alınması durumunda yazılacak zarar ne kadar olabilir?

- short kontratlar 659 milyon onsa yükselmiş. Geçen yıl dünyanın toplam üretimi 670 milyon onsmuş! (Yakında dünya üretimini de geçecektir!)

- Ticari short pozisyonlar toplamı 458 milyon ons, yani COMEX'deki tüm short pozisyonların %82.4'üymüş. Yani dünyadaki herkesin ticari olarak gümüş işlemi ve dolayısıyla hedge ihtiyacı mı var? Yazıda, "e artık bu da manipülasyon değilse, manipülasyon nedir? diye soruyor!

- sadece bir ayda 8.500 kontrat short artmış ve gümüş fiyatı 16 dolardan 17.63 dolara çıkarken 42 milyon ons açıpğa satılmış. Fiyatları bu miktar açığa satış da düşürememiş!

Yazıda başka bilgiler de var. Bu yazıyı okuduktan sonra ben Ponzi'ye o kadar yüklenmenin haksız olduğunu ciddi ciddi düşünmeye başladım. Ortalık Ponzi dolmuş! Zavallı Ponzi amcam sadece gerçekten ticaretini yapmadığı posta cevap kuponlarını sanki alıp satmış da arbitraj karı elde etmiş gibi birilerine kar dağıtmış. N'olmış yani, çok bi şey mi yapmış?








21 Ekim 2009 Çarşamba

"Hepimiz Gokceyiz!"

Bir fıkra vardı, Dink cinayetinden sonra "Bulent ablamız" korumaya alınmış diye.
Malum milletimiz Akdenizlidir, kolay gaza gelir. O meşum cinayetten sonra "hepimiz ermeniyiz" sloganları atılmıştı. Allah korusun, "Bulent ablamıza" bi şey olursa nasıl slogan atılır?

Bugünlerdeki piyasalara bakınca başlıktaki ifadeyi ona nazire olarak attım.

İktisat biliminin beklenti yönetiminden ibaret olduğunu, herşeyin çözümünün beklentiler olduğunu, sadece ve sadece beklentiler yönetilerek işlerin iyileştirilebileceğine, "herşey iyi olacak" denilirse her şeyin iyi olacağını, kötü şeylerin bütün sorumlusunun "kötü olacak" diyen "munafık"lar olduğunu düşünen, buna samimi olarak inanan ve bunu kendi hayatında ve eğer varsa köşelerinde defalarca çuvallasa da ısrarla sürdüren bazıları, olabilir.

Ama bu psikolojinin genele yayılması, duvara doğru 100 km hızla giden frensiz bir otobüste herkesin polyannacılık oynaması, sonuçta herkesin birden zarar görmesinden başka bir sonuç verir mi?

Bugünlerde aklıselim bazılarınca sık tekrarlanan bir laf var, köpek (reel ekonomi) kuyruğu (mali piyasaları) değil, kuyruk köpeği sallamaya başladı diye. Dikkat etmeklazım. Irrational exuberance sonsuza kadar sürebilir mi? Aşırı iyimserlik ciddi balonlara, algılama hatalarına, gerçeklerden kopmaya neden olur, sonunda da bir travmayla hayatın gerçekleriyle yüzleşilir.

Sadece iyi haberler görülür, kötü haberler gündeme getirilmeyip iyier abartılırsa, bir hisse 2 lira iken sat diyenler sadece 6 ay sonra 6 liraya gelince "al!" derse, piyasa duayeni kabul edilen manipülatörler "2 yıldır hisse almıyordum, ama şimdi piyasa uygun ben de almaya başladım" diye açıklama yaparsa ve kimse de o "duayen"in aldığı fiyatların sadece altı ay önce yarı yarıya düşük olduğunu, sadece altı ay önce fiyatlar o kadar ucuzken bu trendi göremeyip fiyatlar bu kadar kısa sürede bu kadar yükseldikten sonra şimdi iki katı fiyatlarla almaya kalkarsa ve alım öneren büyük yatırımcının "ne kadar da basiretli" olduğunu kimse düşünmeden sadece cümlede geçen "al" kelimesine kilitlenirse, nadiren dillendirilen kötü haberler verilirken hemen her seferinde bir "ama" eklenerek o kötü haberin nedeni olan faktörlerden biri vurgulanıp "o faktör olmasa aslında kötü sonucun da olmayacağı" ima edilip kötü haberlerin küçümsenmeye çalışıldığı bir ortamda, doğru-yanlış ayırımı yapılamayan bilgi bombardımanı altında "data-maniac" durumuna gelen ortalama vatandaşın belki de farklı davranması mümkün değil.

Korkarım kamu-medya destekli çok büyük bir piyasa manipülasyonu, reel ekonomideki W'nun müsebbibi olacak.

Bugün İMKB 51.300e, İMKB'30 da 64900'e yakın seviyelerden kapandı. Sanırım iki yıla yakın bir dönemin (yani kriz başladığından beri) en yüksek seviyeleri görmüş. Ortam o kadar mı güzel?

Daha ilginci, vadesine sadece 6 iş günü kalmış olan Ekim kontratı VOB'da 65250den kapandı! Yıllık faizlerin %8 civarında olduğu bir ortamda, sadece 9 gün için %0.6 arbitraj az değil! hele gün içinde b farkın 600-700 puanlara kadar yükseldiğini duyunca, irrational exuberance dedikleri işte bu demekten kendimi alamadım.

-------------------
Edit 22.10.09
Şu an (10:26) IMKB 30: 64315, VOB'da Ekim kontratı: 64875! Yani 8 gün için 560 puan fark!
Yani akşamki irrational exuberance, vadeye sadece 8 gün kalmış olmasına rağmen aynen devam! Yaşasın etkin piyasalar hipotezi! (Daha bilimsel olması için: look at the market efficiency hypothesis)


N. Ferguson: "ABD İmparatorluğu Çöküşte"

Tahlillerini genelde beğendiğim Harvard'ın Tarih profesörlerinden Niall FERGUSON Yahoo tech-ticker'daki şu videosunda, ABD imparatorluğunun çöküşte olduğunu ve bunu geri döndürme çaresinin de olmadığını söylemiş.

Videodaki şu ifadeler dikatimi çekti:

- Çöken bir imparatorluğun çaresi yok. Bunu Çin de görüyor. Çin'in gözünde ABD, [tarihteki diğer örnekleri gibi] basitçe, çökmekte olan bir imparatorluktan ibaret.

- Problem, ABD'nin haddinden fazla borçlu olmasıdır. Eğer siz finansal sisteminizi kurtarmak için 9 trilyon borçlanmak zorunda kalıyorsanız ve şimdiden borç senetlerinizin yarısı yabancıların elindeyse, bu "yükselen bir imparatorluğun" yapacağı bir iş midir? [Güzel bir soru!]

  • [kişisel tercüme: gelecekte kazanacağını varsaydığı paraları önceden harcadı. Ama ya onları kazanamazsa: bkz. ABD]

- Bugünkü ABD, 17. yüzyıldaki İspanyol İmparatorluğu ve 20. yüzyılın başındaki İngiliz İmparatorluğuna benziyor. [Anlamayana not: yapılan benzetmedeki her ikiimparatorluk da "bir zamanlar kartaldı" ama hemen ardından battı!]

- Ekonomik değişim, = politik değişimdir.

  • Bizim kraldan çok kralcıların anlayamadığı en önemli nokta bu. Politik değişim daha yavaş olur. Ama ekonomik değişime (fakirleşmeye) rağmen politik güç değişmeden kalamaz, ekonomik güç zayıflarken politik güç korunamaz! Osmanlı'nın son yüzyılının iktisadi tarihine birazcık gözatanlar bunu gayet iyi görebilirler. Osmanlı battığı güne kadar önemli bir siyasi güçtü, nitekim o nedenle bazıları Osmanlı devletine olan saygısını, güvenini asla kaybetmedi. Ama ekonomik gücü yoktu ve sonunda politik gücünü de kaybetti. Son dönemindeki büyük kavgaların hemen hepsi, ekonomik gücü olmamasına rağmen sahip olduğu politik gücü elinden alma çabaları kaynaklıdır. Bugünlerde yavaş da olsa ABD'nin yaşadığı bundan ibarettir! Bugün henüz herkes farkında olmasa da ABD'nin ekonomik gücü ile politik gücü mütekabil değildir ve sonuç politik gücünün de azalması ile çözülecektir!

- Çin ekonomisi 2030'a kadar ABD ekonomisini geçecek.

  • Kişisel ek: eğer ABD'nin krize yaklaşımı bugünkü kafayla giderse, (çöken ekonomiye rağmen DOW'u 10.000in üzerine atarak ateşin üzerine körükle giderse) süreç 20 yıl da almayacak gibi görünüyor.

- Çin deniz kuvvetlerini güçlendirmek için ciddi çaba içinde.

- Çin deniz kuvvetlerinin ABD kadar güçlü olması şart değil, stratejik olarak tehdit oluşturabilecek ve ABD ordusuiçin "problem oluşturabilecek" seviyede olması yeterli!

- Bugünkü Çin-ABD ilişkisi, 1900'lerin başındaki İngiltere-Almanya ilişkisine benziyor.

- 1900'lerin başında da İngiltere'nin politika yapıcıları (Churchill dahil) Almanya'yı küçümsemişlerdi.

  • tercümesi: bugün de ABD [ve dünya genelindeki paradgma mahkumu kraldan çok kralcılar] Çin'i küçümsüyor, ama onlar da yanılacak!

Bu videoda anlatılanlara rağmen, "dolar rezerv para olmaya devam edecek" diyecek var mı acaba?

"Dolar hegemonyasasının bitiş tarihini not düşebilirsiniz"

Telegraph'da yaklaşık iki hafta önce yayınlanan haberi ben yeni gördüm.

"Çin'in geçen ay aldığı yabancılara satılacak devlet tahvillerini Yuan üzerinden ihraç etme kararını, "doların hegemonyasının bitiş tarihi" olarak not düşebilirsiniz" diyor.

Yazıda ayrıca, doların ardından tek bir rezerv para biriminin değil, (1920'lerde olduğu gibi) 4-5 tane bölgesel rezerv para biriminin (Yuan, Rupi, Euro, Real ve Doların) birlikte işlem göreceğini, doların bu paralar arasında birinci olsa da sadece bunlardan biri olacağını ancak onlardan üstün olmayacağını söylüyor.

Mundell'in Türkiye'deki konferansında sarfettiği,

"para tarihine bakıldığında büyük devrimlerin (revolution) değil zaman içinde
küçük/yavaş iyileştirmelerin (evolution) olduğu görülür"

sözü hatırlandığında, dolardan tek Para'ya geçişin malesef kısa yoldan olamayacağı, bir süre de çoklu bölgesel rezerv para birimleri ile zaman (ve efficiency) kaybından sonra çoklu rezervlerin de maliyetinin yüksekliğinin idrakiyle Tek Para gündeme gelebilecektir.

China calls time on dollar hegemony
You can date the end of dollar hegemony from China's decision last month to sell its first batch of sovereign bonds in Chinese yuan to foreigners.


"Hedge fund domino taşları düşmeye başlayabilir"

Galleon Management unvanlı bir hedge fund'ın geçtiğimiz günlerde insider trading suçlamasına maruz kalması ve yaklaşık 3.7 milyar dolar batırması üzerine yapılan bir yorumda, hedge fund piyasası için "domino taşı" benzetmesi yapılarak, yakında tüm hedge fund sektörünün çuvallayabileceği hatırlatılıyor. Aslında buna "çuvallayabileceği" gibi bir olasılık (olabilir de olmayabilir de) değil, mukadder çöküşün artık oldukça yaklaştığı demek daha doğru olacaktır!

Zavallı Kalyon'cular, 1-2 ay daha idare edemediler! Hem kendileri 2009 için çuvallar dolusu bonustan oldular, hem de kendi müşterileri yüzünden piyasaya gelen satış talebi nedeniyle umutsuzca aynı numarayı çevirmeye çalışan diğer hedge fundcı arkadaşlarının tezgahını tehlikeye attılar! (ifadeye dikkat. İddiam şu: Yaptığı numaralar bakımından Kalyoncular yalnız değil. Önümüzdeki dönemde bir sürü HF için benzer haberler duyacağız. Bugün 21.10.2009, Demirbank olsaydı, "iyi günler" dilerdi!)

Her ne kadar bu yıl sonuna kadar (portföy yöneticilerinin 2009 bonuslarını garantiye almak için ite kaka geciktirileceği anlaşılsa da,) kanaatimce, önümüzeki yıl için ciddiyetle dikkate alınması gereken bir uyarı! Zira mızrak çuvala sığmaz demiş atalarımız!

Brezilya'dan tek taraflı Tobin Tax

Dün, Brezilya'nın ülkeye girecek spekülatif yabancı sermayeyi sınırlamak amacıyla %2 oranında vergi koyduğuna ilişkin şaşırtıcı bir haber duyuldu. Bu radikal kararın FT dışında yabancı basında fazla dikkate alınmamış olması da aynı derecede şaşırtıcıydı. Belki jeton düştükçe ileride daha fazla tartışılır!

Son yıllarda imrendiren ekonomi politikaları izleyen Brezilya, bir kez daha hayran bıraktı bu kararıyla. Daha bir kaç sene öncesine kadar olsa, "aman memleket batar, sakın ha!" denilecek bir uygulamayı Brezilya pat diye başlattı ve hiç de yer yerinden oynamadı.

Darısı, gölgesinden korkan, yabancıların kendi işine yarayan politikaları empoze çabalarını bilimsel tavır ve evrensel doğru sanan, paradigmanın dışında düşünme imkanı olamayan diğer ülkelerin ekonomi yöneticilerine!



20 Ekim 2009 Salı

SUCRE: Latin Amerika Ülkelerinin Yeni Ortak Para Birimi



Geçtiğimiz haftasonu medyada, Latin Amerika ülkelerinin Bolivya'daki zirvesinden dolara karşı ortrak para birimi oluşturma kararı çıktığı haberleri vardı. (örnekler: bir, iki, üç , dört, beş, ...)

Habere göre;


"Bolivya’da yapılan Amerika için Bolivar İttifakı Örgütü (ALBA) zirvesinde
alınan kararla, solcu hükümetler tarafından yönetilen Venezuela, Ekvador,
Bolivya, Dominik Cumhuriyeti, ve Nikaragua gibi Latin Amerika ve Karayip
ülkelerinin üye olduğu örgüt içindeki ticaret ortak para birimi ‘Sucre‘ ile
yapılacak."

Adının "Sucre" olacağı ve 2010 içinde yürürlüğe konulacağı belirtilen yeni ortak para birimi kendi aralarındaki ticarette kullanılacakmış. Eğer Latin Amerikalılar bu kadar kısa sürede bu işi becerirlerse yıllarıdır havanda su döven Araplara fark atacaklar ve büyük bir takdiri hakedeceklerdir.

Basında Ekim 2009 ortasında gündeme gelse de, meğer Sucre adı ve kurulma kararı geçen hafta değil, Nisan ayında yapılan ALBA toplantısında kararlaştırılmış.




Keza "Sucre'yi ilk duyduğumda ortak paranın adının "şeker"den geldiğini düşünmüştüm ama meğer Latin Amerika'nın bağımsızlığında önemli payı bulunan Antonio José de Sucre'den alıyormuş adını. Anlamlı!

Hayırlı olsun!

15 Ekim 2009 Perşembe

Putin: "Rusya Çin ile enerji ticaretinde doları devreden çıkarmaya hazır"

Az önce okuduğum bir haber, beklenen değişimlerin ne kadar hızlı geliştiğini gösterir nitelikte:

Russia ready to abandon dollar in oil, gas trade with China

Geçen hafta çıkan, "Araplar petrol ticareti için dolar dışında alternatif arıyorlar" türünden haberlerin üzerine cuk oturmuyor mu?

Bakan Çağlayan: "Kendi paramızla ticaret yapalım"

Üç günden beri Kahire, Mısır'da devam eden "Uluslararası İşadamları Forumu"nda konuşan Dış ticaretten sorumlu Bakan Zafer Çağlayan, "İslam ülkeleri olarak ticareti kendi milli paralarımızla yapalım" demiş.

Geçen hafta da bi yerlerde İran ile Türkiye'nin ticareti kendi paralarıyla yapmak için görüştükleri haberini okumuştum ama not düşememiştim. Google'da şöyle bi arayınca, o haberlerin yeni olmadığını, 2009 Nisan ayında ve hatta 2008 Mayıs ayında da Riyal ve TL ile ticaret haberlerinin geçtiğini farkettim. Anlaşılan İran bu konuda eskiden beri istekli. (Şaşırtıcı değil. ABD'nin düşnmanlığını çekmesinin önemli nedenlerinden biri de işlemlerin Euro üzerinden yapılacağı bir Petrol Borsası kurma girişimi değil miydi? Önceleri Kaddafi de petrolü euroile satmayı düşündü ama sonra "vazgeçtim, Dolar ile satıcam" deyince uslu çocuk oluverdi ve terörist ülkeleri listesinden bile çıkarıldı!)

Onun öncesinde de TR ile Rusya ile t,icarette kendi paralarının kullanımı için görüşmeler yapıldığı, hatta oldukça ileri aşamalara gelindiği biliniyor. Hatta bizim bazı bankalar efektif Ruble işlemleri yapmaya başladılar.

Rusya'yla ticaretin TL-Ruble, İranla ticaretin TL-Riyal ile yapılması gündemde iken, bu defa çok daha fazla sayıda ülkeye, tüm islam ülkelerine birden bu çağrının yapılmasını "doların tabutuna çakılan bir çivi daha" diye tanılmalamaktan daha uygun bir ifade var mı? Çağrıyı yapanın Türk bakan olması da kişisel olarak şaşırtıcı ve sevindirici.

Teşekkürler Kutlay, bu haberi görmemiştim.

12 Ekim 2009 Pazartesi

Soros on "Irrational Exuberance"

Bugün okuduğum bir blog sayfasındaki haberde mealen; "Soros ABD'nin krizden çıkışı yavaş olacak diyor ama kendisi hala hisse almaya devam ediyor" diye eleştirilmişti.

Geçen hafta Istanbul'daki IMF-DB toplantılarına katılan Soros, bir konuşması sırasında aslında bu sorunun cevabını vermişti.

IMF-DB seminerleri kapsamında 5 Ekim 2009 sabahı (09:00-10:30, Anadolu Auditorium) yapılan Future of the Global Financial System başlıklı oturumda konuşan Soros, yukarıdaki haberde bir çelişki olarak gündeme getirilen tavrının gerekçesini, Greenspan'ın adını da vererek "Irrational Exuberance" kavramı ile açıklamıştır. (Sözkonusu oturumun videosu şuradan izlenebilir.)

Soros;

"Ortada irrasyonel bir çılgınlık varsa, ben satmam. Irrasyonel olmasına rağmen, fiyatların artacağını gördüğüm için, (kaçınılmaz düşüş başlamadan önce satma ümidiyle!) alım yaparım"

şeklinde bir açıklama getirmişti.

En baştaki haber, bu detayı hatırlattı!


Max Keiser: Doların, orta sınıfın ve tüm ekonominin çöküşü



Daha önce Wall Street'te brokerlık yapan, bugünlerde ise toz pemvbe tablo çizmeye çalışan "resmi" açıklamalara zıt uç yorumlarda bulunan kişilerden biri olan Max Keiser'in, Arap ülkelerinin petrolü dolar dışında başka birimler üzerinden satma görüşmeleri hakkında geçen hafta ortaya çıkan haber üzerine yaptığı açıklamaları içeren bu beş dakikalık video şok düşündürüsü.

Bugünlerde yaşadığımız şu yalancı bahar ortamında dikkate almak zor ama yalancı bahar sonrasını düşünenler için fikir verici.




GCC ülkeleri ortak para biriminin adı için anket düzenliyormuş

Körfez İşbirliği Teşjkilatı (GCC) ülkelerinin yaratmayı planladığı ortak para biriminin adının El-Haliç (the Gulf, Körzfez) olarak kararlaştırıldığı söyleniyordu ama geçen hafta bir bölge yaatesinde yer alan habere göre nihai isim henüz kararlaştırılmamış ve isim seçimi için anket düzenleniyormuş. Bir sürü alternatif isim önerilmiş ama herkesin bildiği Dinar veya Riyal daha fazla tercih ediliyormuş. Dinarın tercih edilmesi daha muhtemelmiş.

İsmi her ne olursa olsun bir an önce yürürlüğe girmesi her şeyden daha önemli bu yeni ortak para birimi için. Ama ortam MBnın yer alacağı şehir gibi bir konudan sonra, şimdi de isim gibi en basit konuda bile bu kadar uzun zaman harcayanlarla kolay olmayacağı da belli! Ama da mukadderat kaçınılmaz görünüyor!



7 Ekim 2009 Çarşamba

Depresyon < (küçüktür) resesyon mu?

Dün IMF_DB toplantıları kapsamında verilen bir seminerde, IMF mensubu bir konuşmacıya az daha şu soruyu soracaktım:

"size göre depresyon mu daha ağır bir iktisadi hastlıktır, yoksa resesyon mu?"

Vermesi beklenen cevap (20 nci yüzyıl paradigmasıyla iktisat eğitimi almış herkes gibi) "tabi ki depresyon" şeklindeydi. Bunun üzerine ikinci soru şu olacaktı:

"Peki mevcut durum mu daha ağır bir iktisadi kriz, yoksa 1929 mu?"
(ki bunun cevabını konuşması içinde halihazırda kendisi "tabi ki bugünkü" şeklinde vermişti.)

Bunun üzerine, "madem bugünkü daha ağır bir kriz diyorsunuz, be güzel abicim neden sunumunun başlığını "Great Recession..." şeklinde koydun?" şeklinde devam edecekti. "Eğer 1929 Great Depression ise şimdikinin tanımı Great-er Depression olması gerekmez mi?"

Anlamıyorum, kriz jargonundaki bu tutarsızlıkları. Gerçi gittikçe daha çok kişi "1929'dan beter" benzetmesini yapıyor ama krizin adı hala "resesyon"!

Belki buna da şükretmek lazım. Geçen sene kriz patladığında ilk günlerde "son 50 yılın en büyük krizi" deniyordu, sonraları "İkinci Dünya savaşından beri en büyük kriz" denmeye başlandı. Ardından yavaş yavaş "1929'dan beri en büyük kriz" diyenler arttı. Arada "son yüzyılın en büyük krizi" diyenler de çıkıyor. Eminim ki yeni şoklar yaşandıkça "tarihin en büyük krizi" diyenler artacaktır, zira o tipler için tarih, kendileriyle başladığı için doğrudur.

"Tarihin en büyük krizi" tanımlaması gerçek anlamda da doğru olabilir. Tarihte Osmanlı İmparatorluğu, hatta Roma İmparatorluğu bile battı. Şüphesiz o batış süreçleri de bugünkünden daha az dramatik değildi, zira batanlar 600 yıllık ve bin yıllık imparatorluklardı. Amerikan İmparatorluğu ne kadar geriye giderseniz gidin, sadece yüzyıllık bir hegemonyadır. Ancak önceki imparatorluk batışlarına ilişkin günümüze ulaşan bilgi fazla olmadığı için, bugünkü geçiş dönemi için "bilinen tarihin en büyük krizi" ifadesi yanlış olmayacaktır. Aynen "tarihin en düşük faiz oranı" ifadesi gibi!

Bu arada, "ABD de batacaktır" mealinde yazdığım için alınganlık yapmayı düşünen kraldan çok kralcılara şunu da okumalarını öneririm:

World Bank President: U.S. Economic Power Is Declining

Özetle, ben demiyorum, Dünya Bankası başkanı diyor, ABD'nin ekonomik gücü zayıflıyor diye...

Bu arada aklıma geldi, geçtiğimiz haftasonu 2016 Yaz Olimpiyatlarını yapacak ülke belirlendi. ABD'nin aday olduğu bir uluslararsı organizasyonda, Obama'nın bütün işini gücünü bırakıp ABD'nin adaylığını desteklemek için açıklamanın yapılacağı Avrupa ülkesine gidip gövde gösterisi ile açıkça destek vermesine rağmen, ipi göğüsleyen Brezilya oldu. ABD'nin (yani köyün ağasının) talip olmasına rağmen seçimi dünkü "maraba"ya kaybetmesi bir tarafa, dört aday arasında ilk elenen oldu! Kazanan Brezilya'nın devlet başkanı Lula'nın ağlayarak yaptığı açıklama anlamlı: "Brezilya artık ikinci sınıf bir ülke değil, birinci sınıf bir ülkedir" demiş.

Bundan sonra dünya üzerindeki ülkelerin güç ve sınıf sıralamalarını yeniden düşünme gerektiğini gösteren örneklerden biri daha işte. Aynen IMF-DB toplantılarının tarihte ilk kez İstanbulda iki defa yapılması gibi. Yakında "2 yıl DC, 1 yıl yurtdışı" uygulaması da değişirse şaşırmamak lazım. Ya da UEFA kupasının kaldırılıp bu yıldan itibaren farklı bir sistemin kurulması gibi. Çünkü AB-ABD ekibinin şimdiye kadar kendilerine yontar şekilde kurdukları sisteme diğerleri sızmaya, onları kendi sistemleriçinde geçmeye başladı.

Açıkça anlaşılması gereken şu: ikinci Dünya Savaşı sonrası kurulan ABD-Avrupa merkezli hegemonik sistem çatırdıyor. Bazılarının muhayyilelerine sığmasa veya işine gelmese de...
-----------------------
Edit 09.10.09

Resesyon mu depresyon mu tartışmasında dün yazdıklarıma destek veren ve Krugman'a atıf yapan aşağıdaki makaleyi okudum bugün:

"‘It’s Not the Great Depression — It’s Worse’"

Yani, "bu büyük depresyon değil, daha beter" diyor.

WP: Doların düşüşü yeni rezerv arayışlarını gündeme getiriyor

Washington Post'ta bugün çıkan bir haber öyle diyor. Doların dünya üzerindeki 60 yıllık hakimiyetinin tehlikede olduğunu, kriz endeniyle FED'in dolar saçmasının değerine ilişkin endişeleri artırdığını vurguluyor.

haberde ayrıca, dünyanın geri kalanının doların etkisinin azalmasını istediğini ama bunun hızlı ve radikal bi şekilde olmasının kimsenin işine gelmediğini söylüyor. Nitekim haberde Cornell'den Eswar Prasad'ın önümüzdeki 2-3 yılda doların değişmesini beklemediğini söylemiş. Ama ya 4 yıl sonra? dört yıl uzun vade midir dünyanın reserv para birimi için?


İşte bu cümle önemli. Şu an yapılan sadece dönüşümün yavaş, züccaciyeci dükkanındaki fil gibi davranmadan gerçekleştirilmeye çalışılması. Ama büyük resmi görmeyenler bu durumu, "dolara bi şey olmaz abicim. Bak hala taş gibi ayakta" diye yorumluyorlar. Oysa bugün olmaması, yarın da olmayacağının gerekçesi olamaz. Aynen bugün sağ olan bir hastanın bu durumunun, yarın da yaşayacağının garantsi olamayacağı gibi! Benim anlatmaya çalıştığım dabu.

"Körfez ülkeleri doları bırakacak"

Yukarıdaki başlık, TRT'nin web sitesinde dün geçen bir haberden. Haberin önemli kısmı şöyle:


"Petrol ihraç eden Körfez ülkelerinin, Rusya, Çin, Japonya ve Fransa ile Amerikan dolarının bırakılması yönünde görüşmeler yaptıkları öne sürüldü.

İngiliz İndependent gazetesi, söz konusu ülkelerin, petrol alışverişinde Amerikan dolarının yerine, Yen, Yuan, Avro veya altından oluşan bir başka para birimi üzerinde durduklarını iddia etti.

Habere göre, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt ve Katar'ın petrol ihracında Amerikan dolarını bırakma süreci 9 yılı bulabilecek."


TRT bu haberi Independent'ten aldığını belirtmiş. Haberin Independent'deki orijinali şurada.

Haber aslında taze değil. GCC ülkeleri kendi paralarını yaratmak için yıllardır çalışıyorlar. Şimdiye kadarki manzara, kendi paralarını sadece dolar peginden kurtulmak için yaratacaklar ama petrolü dolarla satmaya devam edeceklermiş gibiydi.

Bu sefer anlaşılan, ya kendi paralarının bileşimini netleştirmeye çalışıyorlar, ya da kendi paralarının hayata geçişine kadar bile beklemeden petrol satışında dolardan kurtulmak için acil alternatif arayışı içindeler. Bu hikaye gerçekleştiğinde, doların tabutundaki en büyük çivilerden biri olacaktır.

Nitekim dünkü bu haberden sonra hemen "yok öyle şey, doları bırakmayız" mealinde "yerseniz" niteliğinde açıklamalar geldi gecikmeden. Yerseniz!

Diğer taraftan "dolara bişey olmaz abicim" diyenlerin hoşuna gidecek, "dolar henüz ölmedi" diyen de var. Dolar henüz ölmedi diyenlere cevabımız da şu: Evet, henüz kaydıyla haklısınız. Ama ömrü de fazla kalmadı!

6 Ekim 2009 Salı

Çin, doların yerine kendi parasının rezerv olacağını düşünüyor!

Geçen hafta seyahatteydim, Blogdan uzak kaldım. Güncelleme yapılmamasına rağmen ısrarla siteye girmeye devam eden "yoğun" okuyucu ilgisine teşekkür! Ama bomba gibi bi haberle dönüyorum! Başlıktaki bilgi sadece burada, bizim medyada başka yerde bulamazsınız!

Başlıktaki kanaat, İstanbul'daki IMF-DB toplantıları kapsamında dün bir seminerde (Implications of Regulatory Changes for Developing Countries, 05.10.2009, 4:15 p.m. - 5:45 p.m. Topkapı A Salonu) konuşmacı olan Çin BDDK'sı Başkanı Mingkang LIU'ya bu satırların yazarı tarafından sorulan aynen "what about the future of the reserve currency" şeklindeki soruya Mr. LIU'nun verdiği cevaptan kaynaklanmaktadır. Zira soru;

* dolar devam edebilecek mi?
* yerine başka bir şey geçecekse o ne olabilir?
- başka bir veya birkaç milli para mı,
- IMF'nin SDR'ı mı,
- yoksa uluslarüstü bir tek para mı?
türünden alt soruların cevaplanmasını ima etmesine rağmen, Mr. LIU bu soruya doğrudan şu şekilde cevap vermeyi tercih etti:

"şimdilik Renminbinin rezerv para olması sözkonusu değil. Parası rezerv olan
ülkenin sorumlu davranması gerekir"

Bu cevabı ben şöyle tercüme ettim:

1- Şimdilik Renminbi'nin rezerv olması sözkonusu değil, (zira henüz konvertibl bile değil!) Ama uzun vadede tercihimiz Renminbi'nin rezerv olması. Yani şimdi ortam müsait değil ama yarın ABD dolar için direnirse ya da başkası kendi parasını önerirse Çin kabul etmeyecek Renminbiyi önerecek.

2- Parası rezerv olan ülkenin sorumlu davranması lazım. ABD bu sorumlşulşuğunu yerine getirmiyor! Ama ne ABD ne de biz bu kriz ortamında sorumlu davranacak halde değiliz, kendi menfaatlerimiz ön planda! Ayrıca bi sonraki rezerv para birimi de yine bir ülkenin milli para birimi olacak. (Yani TDP konusu henüz onların vizyonunda değil. Bu kısım üzücü!)

Çin'in mali sisteminin en başındaki bi kaç kişiden birinin görüşleri böyle. Bence önemli ipuçlarıiçeriyor. Bakalım gelişmeler nasıl olacak, izleyeceğiz!




Clicky Web Analytics Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-Noncommercial-Share Alike 3.0 United States License.