25 Kasım 2009 Çarşamba

TEDxBosphorus: Dünyanın Yeni Yolculuğu

"Yaypınlaştırmaya değer fikirler" sloganıyla etkili konferanslar düzenleyen uluslararası bir STK olan TED'in Türkiye'deki ilk bağımsız konferansı, "Dünyanın Yeni Yolculuğu" başlığıyla 23 Kasım 200 pazartesi günü İstanbul Modern'de yapıldı. Vaadettikleri gibi etkileyici bir deneyimdi benim için. Değişik disiplinlerden onbeşden fazla konuşmacının çoğu enteresan ve ufuk açıcı sunumlar yaptı.

Yalnız bana göre, böylesine bir finansal krizin tam ortasında (yoksa henüz başında mı?) böyle bir başlık altında düzenlenen bir konferansta mevcut finansal paradigmanın sorunları ve finans ve ekonominin geleceğine ilişkin daha ayrıntılı sunumlar yapılabilirdi.

Nitekim içimde kalmaması için bu düşüncemi konferansın ardından organizatörlerine ilettim. Ümidim, gelecek konferansta örneğin Single Global Currency konusuna ve iktisat paradigmasındaki mevcut çatırdamalara ilişkin daha doyurucu konuşmacılara, sunumlara yer verilmesi.

Zira bana göre konferansta telaffuz edilen en şanssız cümleler, "paraların değerinin arz talebe göre belirlendiği" ve "tek para, tek borsa... gibi tekliklerin ileride de olamayacağı" yönündeki kanaat idi. Çökmekte olan bir paradigmaya ait bu cüğmlelerin TED gibi bir organizasyon bünyesinde telaffuz edilmesi şaşırtıcıydı. Ama sanırım fazla kimsenin dikkatini çekmedi. Ama bu cümleler de TED tarafından "yaygınlaştırmaya değer fikirler" arasında mı görülüp yayılacak?


Ümidimin kaynağı, konferanstan beklentilerin derlendiği şu cümleler:

“Konferastan Ne Bekliyorum?”
konferansın, gündemin sıradanlığının dışına çıkarak, düşüncemi provoke etmesini ve yeni açılımların peşine düşmemi sağlamasını bekliyorum. gezegenimizin günbegün yaşanabilir bir yer olmaktan çıkarılmasına engel olmak için, gereken önlemlerin saptanmasına ve alınmasına katkıda bulunmak istiyorum. sadece düşünenlerin değil, eyleme de geçenlerin safında yer almak istiyorum. teknolojik gelişmeler, çevrenin yıkımı ve bir dizi felaketler zinciri etrafında türeyen komplo teorilerinin ötesinde, gerçeği görebilmeyi bekliyorum. dünyanın ve insanlığın nereye doğru gittiği konusunda söyleyecek yeni şeyleri olanları duymak istiyorum. “süreklilik düşü insanlığın trajik yanılgısı mı” sorusunun nasıl yanıtlanacağını şiddetle merak ediyorum. yalnız olmadığımı görmek istiyorum. sadece çok önemli ve büyük isimlerle değil, anlatacak hikâyesi olan, bu hikâyeleriyle ilham verebilen, basit ama fark yaratan işlere imza atmış kişilerle tanışmayı bekliyorum. dünyamızın gündemini farklı disiplinlerin uzmanlarının vizyonundan izleyebilmek, yeni fikir ve yönelimleri öğrenebilmek, yakın geleceği yakın geçmiş üzerinden değerlendirebilmek istiyorum. çevre ve toplumsal konularla ilgili aileme ve yakın çevreme karşı üstlendiğim yol
göstericilik misyonumda, konferansın bana yardımcı olmasını bekliyorum. dünya barışı ve sürdürülebilir ekonomik gelişme konularında görüşlerimi zenginleştirecek fikirleri dinlemeyi ve katkıda bulunmayı bekliyorum. hayatıma değerli 18 dakikalar katmak istiyorum. gelişen ve değişen dünyada hem değişime ayak uydurmak hem de dünyayı korumak adına, yeni bir bilinç edinmek istiyorum. günlük hayatın kısa vadeli ve birey odaklı hedeflerinin üstüne çıkıp, bütün insanlıkla ilgili konuları düşünmek istiyorum. düşünmeye zaman ayıran, düşündükleriyle somut bir anlam yaratmak için çabalayan kişilerle bir araya gelebilmeyi bekliyorum. hayata baktığım penceremden, farklı duygu ve düşüncelerin habercisi olacağına inandığım yeni ufukları görebilmeyi bekliyorum. geleceğin teknolojilerinin insan olmanın anlamını nasıl dönüştüreceğine dair öngörüleri duymayı bekliyorum. dünyanın aydınlık ve iyimser yanlarını anlamaya yönelik kimi sorularımın yanıtlarını bulacağım, yeni bir hayat deneyimi yaşamayı bekliyorum. her şeyi bekliyorum şu anda…

Bu metin konferans katılımcılarının başvuru formlarında belirttikleri istek
ve beklentilerden derlenmiştir.



FDIC'nin "problemli" banka sayısı 3.çeyrekte %33 artmış (=552)

ABD'de her cuma akşamı için rutin bir iş olan banka kapatma faaliyetlerini artık ben bile haber niyetine aktarmıyorum!

Ama bugün okuduğum bir haber şu "bahsetmeye değer" dedikleri cinsten: FDIC'nin "problem" listesine eklenen banka sayısı 2009'un üçüncü çeyreğinde üçte bir oranında daha artarak 533'e yükselmiş!

Allah Allah, her hafta "problemli" bi kaç bankanın "problem"ini onları kapatarak çözdükleri halde, Haziranda 416 olarak açıklanan rakam azalmamış, bilakis artmış ve 552'ye ulaşmış!

FDIC'nin son üç aylık raporuna göre:

- FDIC'nin "problem"li banka sayısı 1993'den beri en yüksek rakama ulaşmış,

- Son üç ayda 50 banka kapatılmış, bu sayı 1992'nin son çeyreğinden beri en büyük sayıymış,

- (Hepsinden önemlisi): ABD'nin tasarruf mevduatı sigorta fonunun kasası 30 Eylül 2009 itibarıyla -8.2 milyar dolarmış. Yani FDIC'nin kendisi halihazırda batıkmış!

kendisi batık olan bir kurumun sayısı 500'ü aşan ve batıkları fiilen her gün büyüyen batık bankaları nasıl kurtaracağını önümüzdeki aylarda hep birlikte göreceğiz!

Kitap değerlendirmesi: "Bu Sefer Farklı"


Carmen Reinhart ile Kennetth Rogoff'un son kitabından daha önce bahsetmiştim.
Adını, bütün çöküşler öncesindeki balonlar şişerken söylenen tekerlemeden alan kitap hakkında bugün bi kitap değerlendirmesine rastladım. Kitabın tamamını okuyamayanlar için yararlı bi eser!


Hoşuma giden iki cümlesi şöyle:
This book is needed now because many so-called scholars implicitly assume that the US Government could never default on its obligations. Yes, it would be a horror, but leading nations in the world have defaulted before, and they will do so again. It is the nature of mankind that it is so. Promises happen in good times, and defaults happen in bad times.
Meali: Bugünlerde bu kitaba ihtiyaç var. Çünkü kerameti kendinden menkul bazı akademisyenler ABD hükümetinin asla iflas etmeyeceğini varsayıyorlar. Evet öyle bir şeyin gerçekleşmesi korkunç bi durum yaratır ama geçmişte de dünyanın lider ülkeleri iflas etti ve bundan sonra da bu durum gerçekleşecek! Bu durum insanoğlunun doğasında var. Verilen sözler iyi zamanlarda tutulur, iflaslar ise kötü zamanlarda gerçekleşir!"
Who could benefit: if you want intellectual confidence that disasters can happen even in the US (note we have had two so far), this will give you confidence that you are not a nut. If you want to educate one of your friends who thinks that disasters are impossible, this is the book for him. Just make sure he is willing to endure a semi-academic book.

[Bu kitaptan] kim yararlanabilir: Eğer felaketlerin ABD'de bile olabileceği konusunda entelektüel güvence istiyorsanız, bu kitap size garanti verir. Ya da şayet "felaketler imkansızdır" diye düşünen arkadaşlarınızdan birini gerçekler konusunda eğitmek istiyorsanız, bu kitap tam ona göre..."

Marc Faber: "Üretilmiş bir düşmana savaş açılacak ve çöküş gelecek"

Bir kaç hafta önce Garanti Master's'ın davetiyle İstanbul'a da gelmiş olan Marc Faber, bugün Singapur'da bir konferansta konuşmuş İstanbul'da söylediklerine benzer şeyler söylemiş.Bu da Marc Faber'in en kötümser tahmini başlığıyla haber olmuş. Aslında aynı şeyleri İstanbul'da da söylemişti ama burada söylerken o kadar dikkate alınmamış demek ki!

İstanbul'daki konferansında da "savaş" kelimesini telaffuz etmesi üzerine dinleyicilerin biri; "bahsettiğiniz savaş kiminle kimin arasıonda olacak ve TR ne tarafta yer alacak?"

Marc Faber'in cevabı: "Savaş ABD+AB (kısaca "Batı") ile Asya ve Ortadoğu arasında olacak. TR ve Avustralya'nın durumu belirsiz. Her iki tarafta da yer alabilirler." demişti ve TR'nin menfaatinin Batı değil Asya tarafında yer alması yönünde olduğunu belirtmişti.

Bugün Singapur'da da ABD'nin "kendi üreteceği bir düşmana" (invented enemy) karşı savaş açacağını ve büyük finansal çöküşe neden olacağını söylemiş.

İnşallah yanılır demekten başkası gelmiyor insanın içinden. Her ne kadar, "bu işler inşallahla maşallahla olamz" sözü de Türkçemizde bulunsa da...

İngiliz MB Çalışanları kendi emeklilik fonundaki tahvilleri değiştirmiş!

Dünkü the Telegraph'da enteresan bir haber vardı.

İngiltere Merkez Bankasının çalışanları, kendi uzun vadeli birikimlerini nemalandırdıkları emeklilik fonundaki sabit getirili İngiliz hazine tahvillerini 2009 yıl başından itibaren boşaltmışlar! Onun yerine enflasyona endeksli tahviller koymuşlar! Üstelik bunu, "İngiltere Merkez Bankası" olarak faizleri indirirken ve parasal genişlemeye giderken yapmışlar!

Bunun anlamı ne?

İngiltere Merkez Bankası çalışanları kendi devletlerine ve ekonomilerine (bir zamanların üzerinde güneş batmayan imparatorluğuna) güvenmiyorlar!

Ayrıca, yakın gelecekte enflasyonun yükselmesinden korkuyorlar! Hisse senetlerini de neredeyse sıfırlamışlar, demek ki sermaye piyasasının da kötü olacağını düşünüyorlar!

Hatırlayan vardır, yıllar önce bizde dönemin Merkez Bankası Başkanı kişisel tasarrufunu tam da devalüasyon öncesi TL'den dolara çevirtince tefe konmuş, hatta dava konusu bile olmuştu. İngiltere Mekez Bankası çalışanlarınınbu yaptığı çok farklı mı?

24 Kasım 2009 Salı

RTS: "ABD'de 3. çeyrek büyümesi %3.5'den 2.8'e revize edildi"

Az önce Reuters'den geçen aşağıdaki haberi görünce, herkesten önce ben yazayım dedim.

İki hafta kadar önce ABD'nin üçüncü çeyrek büyümesi (hesaplama yöntemindeki bütün absürdlükler gözardı edilerek) %3.5 olarak açıklanınca "tamam, ABD resesyondan çıktı, ABD kendini kurtardı, TR kendine baksın" diye "büyük resme vakıf piyasa gurusu" edasıyla açıklama yapanlar, bu haberden sonra ne diyecekler merak ediyorum.


15:30 24Nov2009 ABD'DE Q3 GSYH BÜYÜMESİ %3.5'TEN %2.8'E REVİZE EDİLDİ (BEKLENTİ: %2.9)

15:30 24Nov2009 ABD'DE Q3 ÇEKİRDEK PCE %1.3 OLDU (BEKLENTİ: %1.4) 5:36

24Nov2009 RTRS-ABD'de üçüncü çeyrek büyümesi %3.5'ten %2.8'e revize edildi
WASHINGTON, 24 Kasım (Reuters) - ABD'de açıklanan verilere göre:
*ABD'de Q3 GSYH büyümesi yüzde 3.5'ten yüzde 2.8'e revize edildi (Beklenti: %2.9) *ABD'de Q3 çekirdek PCE yüzde 1.3 oldu (Beklenti: %1.4) *Verinin ardından dolar yen karşısında değer kaybetti, FTSEurofirst 300 endeksi <.FTEU3> eksiye geçti


Amerikalılara göre dünya

Kaynak: GoBiz

Konuyla doğrudan alakası olmasa da yukarıdaki dünya haritası düşündürücü.





"Âlemin Kralı Dolardan, Bancor'a"

M. Bülent Deniz'n blog sayfasında dolar konusunda Türkiye'de benimle paralel düşüncelere sahip olanların mevcut olduğunu görünce, sevindim. Burada da belirteyim dedim.

Özellikle şu cümle, benim de sürekli vurgulamaya çalıştığım mevzuyu özetliyor:

"Bir yandan Çin, ulusal parası Yuan’ın rezerv para olması için bastırırken, küresel ekonominin dizginlerinin Çin’in eline geçmesinden korkan diğer ülkeler de, -memnun olmasalar da- şimdilik dolar’a razı gelmiş görünüyorlar.

Ama bu durum sürgit böyle gitmeyecektir.Bir süre sonra dünya, dolar temelli küresel ekonomiyi terk edecek.Bu radikal dönüşüm tezimiz, “bir yıldır yaşanan küresel ekonomik krizin, insanlık için önemli dönüm noktalarından biri olduğu ve süreçle birlikte yeni dünya düzeninin oluşturulacağı” ana tezimizin doğal sonucudur."



22 Kasım 2009 Pazar

"Âlemin Kralı Dolar'dan, Bancor'a..."

21 Kasım 2009 Cumartesi

SFA: Sudden Financial Arrest

Oldukça kaliteli ekonomik-finansal paperların yer aldığı bir site Voxeu.org sitesinde ani kalp krizi geçirilmesi (kalbin durması) kavramıyla benzerlik kurularak "finansın kalinin durması" diye tanımlanabilecek bir kavram geliştirilmiş. Ufuk açıcı.


Sudden financial arrest
Ricardo Caballero
17 November 2009


Liu: "FED'nin sıfır faiz politikası dünya için yeni sistemik risk"

IMF-DB toplantıları sırasında İstanbul'da dinlediğimde etkileyici ve önemli bulduğumu belirttiğim Çin BDDK'sının başkanı Liu Minkang, Çin seyahatinin hemen öncesinde Obama'ya fırça kaymış (bunu söyleyen ben değilim, konuşmaları aktaran blog sayfalarındaki ortak görüş bu!) Cümle aynen şu:


On the eve of U.S. President Barack Obama’s visit to China, a major Chinese official has criticized U.S. monetary policy in unusually harsh language. Liu Mingkang, China Banking Regulatory Commission chairman said the zero interest rate policy of the U.S. Federal Reserve posed a “new systemic risk.”

Liu, "FED'in sıfır faiz politikası, [yarattığı carry trade ortamı nedeniyle] dünya için yeni bir sistemik risk gerekçesi" demiş, Obama gelirken. Az şey mi bu?

Şurada da konuya ilişkin farklı kişilerin daha detaylı görüşleri var.

Başka bir blog sayfasında da "Borcun Gücü" (the Power Of Debt) başlığıyla, Obama'nın son Uzakdoğu seyahatinde maruz kaldığı laf ve muamelelere atıfla şöyle manzara çizilmiş:


"- 1994'de Clinton Japonya'ya gittiğinde Japonya'nın sahip olduğu ABD tahvili miktarı 196 milyar dolar idi ve Clinton iyi muamele gördü,

- 2008'de Japonya'nın elindeki ABD tahvili miktarı 1.05 Trilyon dolara ulaştı, Obama vasat itibar gördü,

- 2014'de Japonya'nın elindeki ABD tahvili miktarı (bu hızla giderse) 4 trilyon doları geçecek ve 2014'de ABD başkanı muhtemelen davet ettiği Japon kral ve kraliçesinin önünde "basit bir Pearl Harbour kazası için Japonyaya karşı verdikleri aşırı tepki nedeniyle Japonlardan Japonca özür dilerken, Japon konuklara Beyaz Saray'da sadece parmak sandviçler ikram edecek ve Beyaz Saray bunun fakirlikten değil, standart protokol uygulaması olduğunu açıklayacak!"

Bunlar asla olmaz diyebilen var mı? Eğer varsa, borçlu olmanın çok güçlü insanları (toplumları) düşürebileceği acizliğin gücünü bilmiyordu demektir!

Bundan daha on sene önce, bir Çin'li bürokratın ABD Başkanı önünde o lafları edebileceğini kaç kişi tahayyül edebilirdi? Bugün tahayyül edemediğimiz laflar, tavırlar da ileride olacaktır.




13 Kasım 2009 Cuma

B. Eichengreen: "Doların öldüren cazibesi"

Project Syndicate sitesinde Barry Eichengreen'in "doların öldüren cazibesi" başlıklı yazısı hoş.



The Death-Defying Dollar
Barry Eichengreen


9 Kasım 2009 Pazartesi

Rubini: "Bütün carry-trade'larin anası (da) kaçınılmaz çöküşü yaşayacak"



Geçen hafta bizim basında da yeterince tartışılan Nuriel Roubini'nin Mother of all Carry Trades Faces an Inevitable Bust başlıklı son yazısını tarihe not düşmek ve vakti geldiğinde hatırlamak adına belirteyim dedim. (şurada videosu da var)
Diğer taraftan, Rubini'nin söylediklerinden hoşlanmayan birileri de oturmuş Rubini'nin öngörülerinin gerçekleşme durumlarını incelemiş.
Habere göre, "sürekli piyasa düşecek diyen bir akademik iktisatçı (küçümseme sıfatı!) Rubini saf yatırımcılarıdan oluşan bir dinleyici kitlesine sahipmiş! Yani eğer biri Rubini'ni dinliyorsa küçük olmakzorunda ve saf olmak zorunda!
Yazıda tabi ki Rubini'nin öngörülerinin tutmadığı iddia ediliyor. Ama hiç olmazsa bunu söylemek için öngörü vadelerinin dolması beklenseydi! Mesela, Rubini S&P 500 için "2009'da 600'ün altını görecek" demiş. Rubini çuvalladı diyen yazar bunu söylemekiçin 2009'un bitmesini bile bekleyememiş! Henüz yılın bitmesine iki ay varken, "Bak gördün mü, Rubini bilemedi bugün endeks 600ün üstünde" diyor. Ama önümüzde daha iki ay var ki o iki ay ki mızrağın çuvala sığdırılmasının gittikçe zorlaştığı bir dönem olacak!
Anladığım kadarıyla Rubini ve zat-ı çakerileri gibi "karamsar"larla müzmin iyimserler arasındaki temel fark, vadeden kaynaklanıyor. İyimserler sadece bugüne, hatta şu ana bakıyor. rubini vb ise trende, geleceğe Anglo saksonların "at the end of the day" dedikleri döneme bakıyor. Ama iyimserlerin o zamana kadar beklemeye tahammülleri yok, beklemek için bile!
********
Bu arada, Rogoff ve Carmen Reinhart'ın son kitabının adını çok tuttum: "This time is different". Kitapta son sekiz yüzyıldaki finansal dalgalanmaları incelemişler. Acilen okunmalı diye düşünüyorum.



"ABD İmparatorluğu 2020'ye kadar çökecek" (Prof. Johan Gultang)



"Fall of the US Empire" (ABD İmparatorluğunun çöküşü) başlıklı bir kitabı olan Prof. Johan GULTANG, yukarıdaki videoda, "bu öngörü o kadar da şaşırtıcı değil" diyor.

Gultang, nasıl ki tarihte İngiliz imparaorluğu, Fransız imparatorluğu, Sovyet imparatorluğu çökmüşse, ABD imparatorluğu da çökecek. Tarihte olur böyle şeyler, gayet normaldir" demeye getiriyor.

Daha enteresan başka ifadeleri de var. Mesela;

- "2000 yılında ben ABD'nin çöküşü için 2025 yılını öngörüyordum ama Bush'un politikaları bunu hızlandırdı. Şimdi 2020 yılı diyorum" diyor!

- "ABD imparatorluğunun çökmesi, Amerikan halkı için o kadar da kötü değil. Nasıl ki Sovyet impatorluğunun çökmesi bugünkü Rusya için iyi olduysa, ABD imparatorluğunun çökmesi de ABD halkı için olacak, çok daha efficient bir sistem kurulacak."

- "ABD imparatorluğunun çöküşü esasen Kore savaşı ile başladı. (Osmanlı'nın çöküşünün başlangıcını refahın zirvede olduğu taa Kanuni devrine kadar götürenleri hatırlattı bu yaklaşım). Ardından gelen Vietnam, Afganistan, Irak falan tuz biber ekti, bugün ABD'nin 170 ülkede 1000'den fazla askeri üssü var."

diyor.

Prof. Johan Gultang, Oslo'da doğmuş, halen İspanya, Fransa, Japonya ve ABD'de yaşayan biriymiş. Yani bu satırların yazarının nezdinde, bir kişinin öngörülerinin kredibilitesi için -belki de önyargılı fakat yararlı- bir "artı puan" olan inter-cultural" özelliklere sahip biri.

Kraldan çok kralcılar kızacaktır bu öngörülere ama aceleye gerek yok, sadece 10 seneye kadar saç düşecek kel görünecek. Bakalım, kimin başından? Karar vermek için aceleye gerek yok! Sadece 10 yıl!

Diğr taraftan, aynı tarihlerde başka bri blogda da (Hobbes'un Leviathan'ına atıf yaparak) "ABD hükümeti ABD halkı ile olan sosyal sözleşmeyi bozdu mu?" diye soruyor. Benzer soruları kriz ilerledikçe ve maliyetini masumlara yıkılmaya çalışıldıkça daha fazla duyacağımız kesin gibi görünüyor.

5 Kasım 2009 Perşembe

Marc Faber İstanbul'daydı

Geçtiğimiz Pazartesi akşamı "adamım" Marc Faber Garanti Masters Özel Bankacılık daveti kapsamında İstanbul'da bir konferans verdi. Hemen her gün yazdıklarını, söylediklerini dikkatle takip etmeye çalıştığım tiplerden olan Marc FABER'i canlı dinlemek güzeldi.

Faber, bir kısmını daha önceden blogunda ve videolarında izlediğimiz şeyleri söyledi. Sunumu 57 sayfadan oluşuyordu ama yaklaşık bir buçuk saat konuşmasına rağmen bir kısmını atlamak zorunda kaldı. Ayrıca sunumdaki tabloların büyük kısmının 2009 Mayıs-Hazirana kadar olması, daha önce başka bir yer için hazırladığı sunumu 4-5 ay sonra İstanbulda da tekrar etti düşünmesine nedden oldu, benim gibi tiplerin!

Sunumuan ilişkin özetleri ve değerlendirmelerini daha sonra yzıcam inşallah!



2 Kasım 2009 Pazartesi

Büyük çöküş geliyor mu? "Erteleme, inkarın en öldürücü biçimidir"

Peak watch blogunda "büyük çöküş geliyor mu?" sorusunun cevaplandırılmaya çalışıldığı yazıya, C. Northcote Parkinson'a ait olduğu belirtilen "Delay is the deadliest form of denial" sözüyle başlanmış.

Biraz uzunca ama o yazıya dikkat çekmeden geçemedim.

Big Crash Coming?

Yazıda özetle; bugünlerde (FED'in dağıttığı paralar ve düşük hatta negatif faiz oranları sayesinde) dünyada tüm carry trade'lerin anasının yaşandığı, carry trade'çilerin dolar short, ROW varlıklarında long olmasının da bizatihi doların düşüşünü desteklediği, ama bunun sonsuza kadar sürdürülemeyeceği, çünkü doların değerinin sonsuza kadar düşmesinin mümkün olmadığı ve FED'in bir noktada faizleri artırmak zorunda kalacağı, doların düşüşünün durması ve yükselmeye başlaması halinde carry tradecilerin ROW'dan aldıkları varlıları satarak dolardaki short pozisyonları kapatmak zorunda kalacağı, bunun da tüm dünyada varlık fiyatlarını düşürerek büyük çöküşe neden olacağı belirtiliyor.

"Yok canım bu ihtimal gerçekleşmez" diyebilen aklıbaşında iktisatçı var mı? (sorudaki kısıta dikkat!).

Bugün dünya borsalarındaki durum aynen, Nasreddin Hoca'nın doğuran kazanı gibi! Kazan doğurduğunda herkes inanıyor (zarar eden hatta fiilen "batık" şirketlerin hisseleri hem de kriz ortamında yükselirken kimse şaşırmıyor) ama yarın bu balonu şişiren carry trade bittiğinde herkes pek şaşıracak!

Bugün "tüm balonlar birgün patlar" (aynen hiç bir uçağın sonsuza kadar havada kalamaması gibi) diyenler de, o gün pek şaşıracak olanların haline şaşacaklar!

* * *
Bu arada işin daha acı bir tarafı var. Onu da kendi web sitesinde Kaan Sarıaydın (geçenlerde kapatılan Morgan Stanley TR ofisinin kurucusu ve Bear Stearns ve Lehman'ın traderı- kurumların akıbetine ve tecrübeye bakar mısınız!) "Şeytanın avukatlığı" başlıklı yazısında güzel açıklamış. Kaan Sarıaydın yazısında özetle iki husus vurgulanıyor:

1- Bugünlerde dolar karşısında hemen bütün para birimleri değerleniyor. Bu durum o ülkelerin (özellikle Japonya gibi ihracatçıların) işine gelmez. Buna rağmen paralarının değerlenmesine (rekabet güçlerinin zayıflamasına) neden izin veriyorlar? Ulaştığı kanaat şu: ellerinde bol miktarda USD tahvil var. Bunları piyasaları sarsmadan nakde çevirmelerinin mümkün olmadığını biliyorlar. Onun yerine ithalat yaparak bu dolar rezervlerini mala çevirmeye çalışıyorlar. Tüm uluslararası varlıklar (henüz!) dolarla fiyatlandığı için, bu çevirme sürecinde de doların düşük olması işlerine geliyor. Böylece akıbetini tehlikeli gördükleri parayı mala çevirmeye çalışıyorlar.

2- İkinci perde olarak vurgulanan kısmı (daha veciz ifade edemeyeceğim için) aynen alıyorum:

"Önümüzde ki aylarda USD lehine çok hızlı gelişen sert bir hareket görürsek, bu hareket sırasında bazı büyük ellerde bulunan büyük pozisyonların piyasalara özellikle yatırım fonlarına dağıtıldığını izlersek şaşırmayalım. Sonrasında ise acınacak bir USD kuruna da hazırlıklı olalım. Bunları olacak diye yazmıyorum ama dedik ya şeytanın avukatlığını yapıyoruz, neden olmasın? Yani işin türkçesi şu: Neden USD/TL 1.85-2.00 aralığına gidip sonra 1-1.10 aralığına düşmesin? Olur mu olur."

Bu cümlelerdeki kanaati naçizane bu satıların yazarı da uzun zamandan beri "korku filmlerinde kötü adamın son hareketi" anolojisi ile vurgulamaya çalışıyor. Daha önce de blogun bi yerinde yazmıştım sanırım. Aynı konuyu benim ifade biçimim şöyleydi:

Hani "klasik" korku filmlerinin sonuna doğru tam da seyirci "kötü adam müstahakını buldu" diye sevinirken o kötü adam birden doğrulur ve son bir can havliyle son pisliğini yapar ve elindeki bıçağı iyi adamın sırtına saplar ya da elindeki tabancayı ateşleyip artık kötü adamın öldüğünü düşünen iyi adamı da yaralar ya, bizim doların da önünde o türden bir hareket var. Yani tam da herkesin "tamam artık doların işi bitti" diye düşüneceği noktaya kadar düşecek, carry trade'in son yolcularının da trene bindiğinden emin olunduktan sonra da dolar öyle bir yükseliş yapacak ki, herkes allak bulak olacak. O hareketten sonra doalrın değeri deniz seviyesine yakın yerlere kadar indiğinde, yeşil kağıt parçalarının son sahiplerinin kimler olduğuna en çok elinde dolar patlayan küçükler (ülke veya yatırımcı anlamında) şaşıracak!"

Türkiye'nin İran'la ticaretinde dolar kullanmama kararı uluslararası haber olmuş!

Geçtiğimiz haftalarda, Türkiye ile İran'ın kendi aralarındaki ticarette dolar yerine kendi para birimlerini kullanmayı kararlaştırdıkları haberini doların akıbeti açısından önemli bularak bloga almıştım.

Yabancılar da bu haberi önemli bulmuşlar ve bu konu Rus basınında: "Türkiye, İran ve Çin ile ticaretini kendi milli paralarıyla yapacak" başlığıyla, ABD basınında da "Türkiye İran ve Çin ile ticaretinde doları bırakacak" başlığıyla haber olmuş.

Doğrusu, TR'nin Rusya, İran ve Arap ülkeleri ile bu konuda görüştüğünü biliyorduk ama Çin ile ticarette bu konunun ne seviyede gündemde olduğunu bilmiyorduk. Çin ile ticarette Yuan-TL kullanımı konusunda önerinin TR'den değil, Çin tarafından gelmiş olması ihtimali de az değil. Zira Çin zaten ufak ufak (ABD dışındaki) ticaret partnerlarıyla dolar dışında paraların kullanımı konuusunda çabalıyor. TR de buna gecikmeden eklenirse her ikisi için de iyi olacaktır.

Bu vesileyle, geçen hafta okuduğum ama not düşemediğim benzer bir habere de değineyim.

Yeni Şafak'ta 30 Ekim'de çıkan habere göre eski dış ticaretten sorumlu bakan olan Kürşat Tüzmen, "üç deniz açılımı ile TL bölgesi" yapılacak demiş.

Doğrusu haberi okuyunca, vizyondan gurur duydum. Haber şöyleydi:

"AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Kürşad Tüzmen, Hazar Denizi, Karadeniz ve Akdeniz'in bulunduğu coğrafyada 'Türk Lirası Bölgesi' oluşturmak istediklerini belirterek, böylece bölgede yerel para birimleriyle ticaret yapılmasına imkan sağlamak istediklerini söyledi. Tüzmen, açıklamasını şöyle sürdürdü: " Nasıl mı? İran, Rusya, Suriye ve Irak'ta karşılıklı olarak yerli para birimlerimizi kullanalım. Bu durum, bizim daha önce yapmış olduğumuz komşu ve çevre ülkeler stratejisinin '3 Deniz Açılımı' idi. Hazar Denizi, Karadeniz ve Akdeniz etrafındaki ülkelerle yerli para birimiyle ticaret yapılması açılımıydı. Yani son dönemdeki moda deyimiyle açıklayayım; bu bir 'Türk Lirası Açılımı'dır.“ Tüzmen, söz konusu 3 deniz etrafında da 'Türk Lirası Bölgesi' oluşturmakta kararlı olduklarını ve bu yolda emin adımlarla ilerlemek istediklerini sözlerine ekledi. "



İfadedeki koyulaştırmalar benim. Türkiye'nin global finansal mimarinin gidişatını bu kadar erken görmesi sevindirici. Zira bugünden itibaren bu vizyona göre hareket edilirse mukadder "global finansal deprem"den Türkiye'nin göreceği zararın azaltılması mümkün olabilir. İnşallah, gecikmeden ve belirlenen yoldan sapmadan gerekenler yapılır. Türkiye'nin ekonomik geleceği için gerçekten ümit verici düşünceler bunlar.

CIT -nihayet!- gitmiş. CITI ne zaman?

Bu haftasonu CIT Group nihayet iflastan korunma (ABD'nin meşhur Chapter 11) başvurusunu yapmış. Bazılarınca kaçınılmaz görünen ve uzun zamandır beklenen bir gelişme nihayet gerçekleşmiş!

Aynı kişilerin beklediği başka gelişmeler de var. Mesela, CIT ile yegane farkı bir adet "I" harfinden ibaret olan bankaya sıra ne zaman gelecek?

Geçen sene Lehman giderken "Biz daha fazla yerliyiz. Biz gidersek yanımızda başkalarını da götürürüz" diyerek ABD hükümetinden "tamam koçum, arkandayız. Merak etme sen" sözüyle açık çek kapmayı başarmıştı. O günden beri de "batırılamayacak kadar büyük" gazıyla (aslında yaşayamayacak kadar dinozor oomasına rağmen) bitkisel hayatta gidiyor. Ama zararları da gittikçe "çuvala sığmayacak kadar" büyüyor. Bakalım ABD hükümeti bu dipsiz kuyuya para atmaktan ne zaman vazgeçip CIT'in kafiyedaşının da fişini çekecek?

CITI'nin sonu CIT gibi olmaz. CITI'nın arkasında ABD hükümeti var diyenler için, benim değil, başka birinin yazdığı şu yazıdaki rakamlara göz atmalarını önerebilirim.

Clicky Web Analytics Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-Noncommercial-Share Alike 3.0 United States License.