31 Ağustos 2009 Pazartesi

ABD'yi hala batırabilecek (en az) 6 neden var:

Kaynak: http://www.visualeconomics.com/six-reasons-why-the-us-economy-may-never-recover/

Son aylardaki bahar havasına aldanılmaması gerektiğini görsel olarak gösteren yukarıdaki grafik üzerinde düşünmeye değer (üzerine tıklayarak grafik büyütülebilir). Altı neden şöyle sıralanmış:

1- ABD'de ticari gayrimenkullerde durum rahat mı? vadesi yaklaşan borçlar rahatlıkla çevrilebilecek mi? Mevcut kredi piyasası koşulları bu borçların çevrilmesine müsait mi? Şayet çevrilemezse ne olacak?

2- ARM dedikleri önce sadece faizin ödendiği, anaparanın daha sonra topluca ödendiği türden konut kredileri henüz (ödemeler sadece faiz taksidinden ibaret olan düşük rakamlarda kaldığı için) patlamadı. Ama onların ana paralarının ödenme zamanı geldiğinde ne olacak? Konut fiyatları düşmüşken bunların yeniden finansmanı mümkün mü?

3- Global gıda sıkıntısı yok mu? Dünyanın gıda üreten ülkelerinde doğal afet ya da savaş, karışıklık gibi nedenlerle gıda üretimi düşerse (talebin fiyat esnekliği çok düşük olan) gıda fiyatları ne olur?

4- Kalifornia gibi (dünyanın 8 inci büyük ekonomisi olan ve bütçesi sadece bu yıl 25 milyar dolar açık veren) bir eyalet iflas eder mi? Kalifornia iflas ederse onu diğer şehir ve eyaletler izlemez mi? Belediyeler zincirleme iflas ederse ekonomi ne olur?

5- FED ekonomiye pompaladığı paraları kazasız belasız geri toplayabilecek mi? Geçmişte FED bu işi çok daha hafif koşullarda bile doğru dürüst becerebilmiş mi? Bu sefer beceremezse enflasyon ne olur? Enflasyon olursa tasarrufların değeri ne olur?

6- Lehman gibi başka bir büyük banka batarsa ne olur? Halk panik olup bankalara hücum ederse bankacılık sistemi ne olur?

Aslında bu sorular artırılabilir ama grafikte sadece bu altısından bahsettiği için onlara değindim.

Amerikanın büyüklüğüne itatta iflah olmaz bir imana sahip olanların cevabını görmek isterim doğrusu bu sorulara.





En sağlam Amerikan parası: nickel ve cent!



Bi blog sayfasında tedavüldeki Amerikan paralarının kupür dağılımına rastladım. (Kaynağı şurasıymış. Grafiği zaten kopyaladım da, yorumların okunması tavsiye edilir.)

Aklıma Türkiye'nin enflasyon tecrübesi geldi. Bence bugünlerde (ve bundan sonraki gelecekte!) en sağlam Amerikan doları, madeni olanlar! Zira intrinsic value (özgün, gerçek değer) olarak en yüksek olanlar madeni dolarlar! Tabloda belirtildiği üzere bir banknotun baskı maliyeti 6.4 cent. Yani 100 dolarlık bir "yeşil" kağıt paranın 99.93 centi bizim ona atfettiğimiz "itibar"! Amerika için de senyoraj geliri. Oysa madeni paralarda öyle mi? 1 centin bile %2,5', bakır, %97,5'i çinko.

Doğrusu bu dönemde ABD'de olsam, elimdeki tüm kağıt dolarları madeni paralara, özellikle de cente çevirmeye çalışırım! Tamamını çevirmek kolay olmasa da harıl harıl etraftaki 1 centlik madeni paraları toplamaya çalışırım. Bilenler bilir, Amerikalılar neredeyse bütün fiyatlar "cent iadeli" (9.99 gibi) olmasına rağmen, centleri kasiyerden mutlaka alırlar ama adam yerine koymazlar. Binlercesini bir kavanozda, fanusta toplarlar. (Ya da benim hatırladığım zamanlarda öyleydi, son kriz döneminde gitmedim doğrusu. Belki de centin halk nezdindeki önemi değişmiştir!)

Neyse efendim. İddiam odur ki, önümüzdeki bir kaç yıl içinde Amerika madeni paralarını değiştirecek! Zira mukadder enflasyon dönemi başlayınca özellikle içinde bakır bulunan centin maden değeri üzerindeki değeri aşacak. Esasen şimdiden aşmış durumda da, pek millet farkında değil. ABD Darphanesi ise, paniğe neden olmamak için olsa gerek, hiç ses çıkarmıyor! Ama Amerika'da bugünlerde olan bir çok şey gibi bu da sürdürülebilir bir şey değil. Mutlaka değişecektir.

Gelin bir hesap yapalım: ABD Darphanesinin açıklamasına göre, 1 centin ağırlığı 2.5 gramdır. Ya da bir doları cent olarak tartarsanız 100 adet cent=250 gram olur. Elimizdeki 100 dolarlık banknotu (kağıt parayı) cente çevirdiğimizi düşünürsek (10.000 adet cent) 25 kg eder!
Bunun %2.5'i bakır. Yani 1 cent içinde 0.0625 gram bakır var. 100 centten oluşan bir "cent dolar"ın içinde 6.25 gram bakır, 100 dolarlık centin içinde ise 625 gram bakır var.

Bakırın tonu 28 Ağustos 2009'da Londra Metal Borsasında (LME) 6490 dolardan kapanmış. Yani 1 kilo bakırın fiyatı yaklaşık 6.5 dolar, 1 gram bakırın fiyatı da 0.65 cent civarında.

0.625 kg bakır * 6.5 dolar = 4.06 dolar!

Türkçesi: 100 doları cent olarak tuttuğunuzda, içindeki sadece %2.5 oranında bulunan bakırın bile değeri 4 dolar ediyor! Ki buna %97.5 oranındaki çinkonun maden değeri dahil değil!

Şimdi de centin içindeki çinkonun değerini hesaplayalım:

2.5 gramlık centin %97.5'i yani 2.4375 gramı çinko. 1 "cent dolar" içinde 243.75 gram çinko var. 100 dolarlık banknot cent olduğunda ise içinde 24,375 gram (24 kilo 375 gram) çinko var.

Yine Londra Metal Borsası'nın 28 Ağustos 2009 fiyatlarıyla çinkonun ton fiyatı: 1820 dolar. Kilosu 1.82 dolar eder.

24.375 kg * 1.82 dolar = 44.36 dolar, 100 dolarlık centteki çinko değeri!

Bakır ve Çinko değerleri toplanırsa; 100 dolarlık centin maden değeri: 48.42 dolar!

Ya da 1 centin maden içeriğinin değeri bugünkü fiyatlarla yarım cente yakın!

Ancak tablodaki rakamlara göre, eğer piyasada 1.65 trilyon adet cent varsa, bunun toplam değeri sadece 16.5 milyar dolar etmektedir ki, bu da Charles Ponzi'nin tezgahı gibi, büyük rakamlarla realizasyon için fiili imkansızlık anlamına gelmektedir.

Şimdi de aynı gerçek değer hesaplamasını ABD 5 centi (nickel) için yapalım.

Yine ABD Darphanesinin açıklamasına göre, nickelin ağırlığı 5 gram ve içeriğinin %25'i nickel, %75'i bakır. (İroniye bakar mısınız, paranın adı nickel ama içeriğinin %75'i bakır!)

1 dolarda 20 nickel var, dolayısıyla "1 nickel dolar"ın ağırlığı 100 gram, "100 nickel dolar"ın ağırlığı ise 10 kg.

Dolayısıyla; "100 Nickel dolar"ımızın içinde 2.5 kg nickel, 7.5 kg da bakır var.

LME 28 Ağustos 2009 kapanışıyla nickelin tonu 19.590 dolar, Bakırın tonu ise, daha önce belirtildiği üzere, 6.490 dolar.

(19.59 dolar * 2.5 kg) + (6.49 dolar * 7.5 kg) = 100 Nickel doların değeri
48.975 dolar + 48.675 dolar = 97.65 dolar!

Yani mevcut piyasa fiyatlarıyla neredeyse, 5 centin maden değeri kendi değerine eşitlenmiş durumda! Acaba bu nedenle mi tedavüldeki en düşük emisyon rakamı nickele ait, sadece 86 milyon adet nickel tedavülde görünüyor (toplam değeri: 4.3 milyon dolar).

Özetle, elindeki dolarları 5 centlik madeni paralara çeviren birinin doların düşüşünden korkmasına gerek yok! En azındaki madeni eritip hurda niyetine satarak değerini kurtarabilir. Peki ya elinde kağıt ya da kuru bir IOU olanlar?

Aynı hesaplamalar diğer Amerikan madeni paraları için de yapılabilir. Ama onlar için de maliyetin banknotun 6.4 centlik baskı değerinden çok daha yüksek çıkacağı kesin! Bir de dikkat etmek gerekir ki, hesaplamalar bugünlerdeki piyasa fiyatlarıyla yapıldı. Yani gelecekte mukadder enflasyonla beraber metal fiyatları daha da yükseldiğinde madeni paraların intrinsic değerleri de yükselecek, kağıt paranın reel değeri ise düşecek! ABD Darphanesi buna ne zamana kadar tahammül edebilir? Göreceğiz!

Sonuç olarak, elindeki doların değer kaybetmesinden korkanlar, mümkünse onları hiç olmazsa madeni dolara çevirerek kendini hedge etsin! Zira gelecekte o imkanı verecek centler ve nickeller de kalmayacaktır!

Yakında medyada bu konunun haber yapıldığını görenler şaşırmamalı!

28 Ağustos 2009 Cuma

Japonya seçimden sonra da büyüyebilecek mi?

Son haftaların flaş konusu, bazı gelişmiş ülkelerin teker teker resesyondan "çıkmaları" idi.

Alman, Fransa, Japonya çok küçük oranlarda da olsa 2Ç2009'da artıya geçerek teknik olarak bir anda resesyondan çıkmışlardı! Yani dip bulunmuş, tünelde ışık görünmüş, vs.

(Geçmişteki resesyonların neredeyse üçte ikisinde, erseyon devam ederken arada 1-2 çeyrek pozitif büyüme olsa da resesyonun devam ettiği verisi bir tarafa,) nasıl oldu da "büyümeye" geçti bu ülkeler?

Bu haftasonu Japonya'da seçimler var. Yıllardan beri iktidarda olan liberal hükümetin durumu sakat. Ne demiş atalarımız? Politikacı esnafı, Japonya'da bile olsa nihayet politikacıdır ! Netekim yarım yüzyıllık iktidarı kaybetme tehlikesini farkeden Japon hükümeti de ne yaptı? Seçimlere giderken kesenin ağzını açarak (hazır kriz gerekçesi de var,) halkın kriz algısını seçim döneminde hafifletmek için paraları döktü. Bi yerde rakamını da okumuştum ama hemen not almayınca unutuyor insan, yaşlılıktan! Özetle seçim öncesi Japonya'da popülist şekilde "hormonlu" paralar harcandı ama bu harcamaların krizden çıkış için orta-uzun vadede ne kadar olumlu etkisi olacak, izleyip göreceğiz.

Aynı gerekçe Almanya için de geçerli. Orada da Ekimde seçim var. Yine atalarımızın dediği gibi, politikacı esnafı Alman bile olsa nihayet politikacıdır. Orada da Merkel seçim öncesi paraları döktü, seçim öncesi 2Ç2009'de görüntü kurtarıldı. Darısı izleyen çeyreklerin başına! Ama bu büyümenin sağlandığı dönemde Almanya'da da yeni oto alımlarına 2500 euroluk teşvik vardı. Onun süresi bitti. Bakalım sonraki çeyrek bu aragazı olmadan büyüme nasıl çıkacak?

Bizde de Mart seçimleri öncesi aynısı olmadı mı? O günlerde yatırımlarını gösterme telaşı içinde olan bazı belediyelerden bugün tahsilat yapmaya çalışan müteahhitlerin durumunu bilen var mı? Keza Haziran 15'e kadar otomotive sağlanan vergi indirimi de satışları hareketlendirmişti. Ama vergi indirimi bitince satışlar yine düşüverdi.

ABD geri kalır mı? Orada da geçtiğimiz günlerde biten Cash for Clusters denilen ve 4500 dolara varan hurda indirimi ile, son bi gayret araba almaya çalıştı vatandaş, yeni aldığı arabanın benzin masrafının öncekine göre çok düşük olacağını ümit ederek. Cash 4 Clusters programının uygulamasını ayrıca ele alacağım, inşallah.

ABD'de ayrıca yeni ev alanlara bugünlerde 8 bin dolar vergi avantajı sağlıyor federal hükümet. Aralık ayına kadar devam edecek bu uygulama. ABD'de bugünlerde gayrimenkul satışlarının artmasında bu 8 bin dolarlık teşvikin de etkisi küçümsenebilir mi? Nitekim bu dönemde ev alanların %40'ı vergi teşviki olmasa evi almayacaklarını söylemişler! Zaten şimdiden, Aralık'tan sonra gayrimenkul satışlarının duracağını söyleyenler var. Ayrıca Kaliforniya'da ilave bir 10 bin dolarlık vergi avantajı daha varmış ama ona başvurular azalmış.

Özetle, 2Ç2009 bu gibi ara gazları verilerek bi şekilde geçti. Ama Japonya ve Almanya'da bi kaç aya kadar seçimler bitecek. Türkiye, Almanya ve ABD'de oto teşviklerinin süresi doldu. ABD'de gayrimenkul teşviki devam ediyopr ama Aralık ayında o da bitecek. Zira devlet ömür byu herkesin cebine para koyacak değil ya! Üstelik borçlanarak... Ondan sonra krizin hala geçmediği fark edilince ne olacak? Ümitsizlik! En korkulan şey...

Aklıma Nasreddin Hocaya atfedilen bir fıkra geliyor. Müthiş bir kıtlığın yaşandığı bir sırada Ramazan bayramı gelincee herkes elinde, avucunda ne varsa bayram günüdür diye ortaya dökmüş. Nasreddin Hoca da bu bayram bolluğunu görüp, "buldum!" demiş. "Her gün bayram olursa, kıtlık biter!"

Her günün bayram olamayacağı anlaşılınca, 2Ç2009'da büyüdü denilen ekonomiler ne olacak?

Aşırı kazanca küresel vergi, Tobin Vergisi mi?

Bizim yerli medyadan duyduğuma göre, iki gün önce Londra'da finansal kontrolörler [Edit: FSA Başkanı] aşırı kazançlara karşı küresel bir vergi önermişler ve Taraf'taki köşesinde S. Yaşar da bu vergiyi (küresel niteliği nedeniyle olsa gerek) Tobin Vergisine benzetmiş.

İki gün önce Londra'da önerildiğini yeni öğrendiğim küresel vergi önerisinin detaylarına henüz vakıf değilim. Şimdilik sadece, keşke mümkün olabilse diyebilirim. Ama anladığım kadarıyla, uygulamasının küresel olmasının öngörülmesi dışında Tobin Vergisi ile pek alakası olan bir vergi değil. Orada öngörülen tipik bir aşırı kazanç vergisi (windfall tax). Tobin vergisinin önerilme nedeni aşırı kazancı yüksek oranda vergilendirmek değil, kazanç elde etme motivasyonunu azaltarak istikrar sağlamaktır. Tobin vergisi gelir amaçlı bir vergi değildir, hedefi vergiyi doğuran olayın hiç gerçekleşmemesi (spekülasyon yapılmaması) dolayısıyla hiç vergi tahsilatı yapılmamasıdır. Diğer bir ifadeyle başarılı bir Tobin vergisi uygulaması çok vergi geliri elde edildiği durum değil, hiç vergi geliri elde edilmediği (dalgalanma olmadığı) durumdur. Zira Tobin vergisi gelir amaçlı vergi değil, iktsaidi amaçlı bir vergidir.

"Gençliğinde" Tobin Vergisi üzerine oldukça kafa yormuş 1-i olarak, kur spekülasyonuna karşı küresel vergi fikrine karşı olan biri olmamama rağmen, geldiğim noktada (Tek Dünya Parası ile fikri ile tanışıp "Nirvana"ya erdikten sonra) Tobin Vergisinin ancak ikinci en iyi (second best) çözüm olabileceğini, ideal çözümün ise Tek Dünya Parası olduğunu, bu arada yeri gelmişken vurgulamak isterim. Tek Paranın uygulanabildiği bir dünyada Tobin Vergisinin önerilme nedenini oluşturan kur dalgalanmaları, tanımı gereği olmayacağı için, Tobin vergisine ihtiyaç da doğmayacaktır.

-----------------------------------------------

Edit-1- 01.09.2009

Yukarıdaki kısmı yazarken vakıf olmadığım detayları
daha sonra öğrenince ekleyeyim dedim.

Öncelikle, başlıkta sorduğum sorunun
aynısını
başka birinin daha sorduğunu görmek sevindirdi.

Bahsedilen vergi önerisini getiren, İngiltere'nin SPK'sı FSA'nın başkanı imiş. FSA başkanı Prospect Magazin'e verdiği röportajda bahsetmiş vergi önerisinden. Öneriye bakılırsa, talep edilen şey Tobin vergisine gayet yakın bir vergi. Hayırlısı olsun! Bundan 10 sene önce olsa, çok sevinirdim. Ama bugün, Tek Vergi alternatifi gibi bir
ideal çözüm gündemdeyken (10 sene önce henüz doların hakimiyeti tartışma konusu bile yapılamıyordu!) bugün ikinci en iyiyi hedeflemek zaman israfı geliyor. Ancak yine de sorunun bu boyutuyla da olsa tartışma gündemine getirilmesi sevindirici.

İşin enteresan tarafı, biz İstanbulu "finans merkezi" yapmaktan bahsederken, aynı günlerde, Londra'nın fazla büyük bir finans merkezi olarak İngiltere'nin önüne geçmesinin
İngiltere ekonomisinde dalgalanmalara neden olduğu, bu nedenle Londra'nın finans
merkezi büyüklüğünün Tobin vergisi türü bir vergiyle caydırılarak küçültülmesinin düşünülmesi!

"Sistemi düzeltin, lüzumsuz (useless) bankacılar Londra'dan defolup gider" diyenler
de var!

Bu konjonktürde finans merkezi olmaya çalışırken durup bi düşünmeyi gerektirir
mi acaba?
--------------------------------------

Edit-2- 02.09.2009

Bugünkü FT'deki blogunda Willem Buiter, "Tobin vergisini boşver: finansal sistemi hizaya getirmek için daha iyi yöntemler var" diye yazmış. Başlığı okuyunca heyecanlandım, "yoksa tek paradan mı bahsediyor?" diye. Ama yazarın yaklaşımı Tobin vergisinin teorisinden değil, Londra'daki ihtiyacın giderilmesine ilişkin. O bakımdan haklı. Maksat sadece Londra'daki verimsiz finansal işlemleri engellemek ise Tobin vergisi yerinde doğrudan Londra'ya yönelik başka tedbirler alınabilir.

Yazar mealen şöyle diyor:

"FSA Başkanı Lord Turner Prospect Magazine'deki röportajında diyor ki, İngiltere
finansal sistemi haddinden fazla büyüdü. Sosyal açıdan bakınca bazı finansal işlemler değersiz (worthless), buna karşılık bu sktör İngiltere ekonomisinin istikrarını bozuyor, o nedenle bu sektördeki aşırı karı kısmak için bu sektörün
ödeyeceği yeni vergiler gerekli. Bütün bu görüşler doğru olsa bile bunlar Tobin Vergisine ihtiyaç olduğunu gösteren şeyler değil
."

Aynen katılıyorum. Tobin vergisi bu tür ihtiyaçlar için önerilen bir vergi değil. Anlaşılan FSA başkanı bu konuya yeterince çalışmamış. Onun ihtiyacı olan vergi, kendi anadillerinde "windfall tax" dedikleri, aşırı kazancı engelleme vergisi. Koskoca Lord'a etrafında kimse söylememiş mi acaba?

Tobin vergisi gündeme gelince o konuda ahkam kesen başkaları da var. Real Clear Markets blogunda da önerilen vergisinin finansal kesim üzerindeki vergi yükünün azlığı nedeniyle eşitlik sağlama amaçlı olduğu düşünülerek yorumlar yaılmış.

En azından Tobin vergisinin tartışılması güzel. Tartışmaların çoğu şimdilik sadece İngiltere'de olsa da!..

Keşke İstanbul'un finans merkezi yapılması çabaları kapsamında Londra'nın bugünlerde yaşadıkları da dikkate alınsa, daha anlamlı bir sistem hedeflenebilir.



ABD'nin gelecek 10 yıldaki bütçe açığı ne kadar olacak?



Son günlerde ABD'de bütçe açığına ilişkin entersan rakamlar ortalıkta dolaşıyor. 2009 için bütçe açığı tahmini 1.8 trilyon dolardan 1.55 TRİLYON DOLARa indirildi diye sevinmek çin mazeret aramaya çalışanlar yine sevindiler. ABD'de sadece bir eyaletin (California) yerel bütçe açığının bile yıllık 25 milyar dolar olduğu bi ortamda, koca ABD'ye de bu kadar açık vermek yarışır diyenler olabilr. (1 trilyon doların fiziken nasıl büyüklük olduğunu merak edenler geçen ay yazdıklarıma bakabilir!)


ABD'de hükümet sağa sola "kurtarma" amaçlı paralar dağıtırken ve geleckte de dağıtmayı taahhüt ederken, bu yılki açık rakamının gelecek yıllarda da kapanması kolay olmayacak. Nitekim bugünlerde ABD'nin gelecek 10 yıldaki bütçe açığı rakamlarına ilişkin değişik tahminler ortalıkta dolaşıyor.


a) ABD hükümetinin (2010 bütçe projeksiyonlarında yer alan) kendi tahminine göre gelecek 10 yıldaki bütçe açığı 9.51 Trilyon dolar olacak.

b) Kongre Bütçe Ofisinin aynı dönme için tahmini ise 7.137 Trilyon dolar.


c) Bir blogger, economistmom, 14 trilyon dolardan az olmaz diyor.
d) Kamu bütçe politikalarını takp eden Concorde Coalition unvanlı NGO'nun tahmini ise 14.4 trilyon dolar.
e) Bu satırların yazarı 1-i'nin öngürüsü: Hiçbiri! Bu rakamların hiçbirinin tutması mümkün değil. En yükseğinden bile çok daha yüksek olacak. Çünkü hepsi bugünkü dolar ile düşünüyor! Hayatlarında (Bizim Türkiye'de yaklaşık 30 yıl botyunca yaşadığımız yüksek enflasyon dönemini yaşamadıkları için, enflasyonist ortamda uzun vadeli öngörü yapmanın zorluğu konusunda (henüz) fikir sahibi değiller! Enflasyonist ortamda 10 yıl, hele "2010'dan itibaren başlayan gelecek 10 yıl" çok, çok uzun bir zaman!
Bir kaç yıla kalmadan (ABD'de patlayan enflasyon, daha doğrusu stagflasyon ile) bugünkü tahminlerin ne kadar iyimser olduğu ortaya çıkacak. Kongre Bütçe Ofisi'nin 7 Trilyonluk tahminini şimdiden diğer ABD'lik tahminciler bile "naif" olarak nitelendiriyor, ancak 10 yıl sonunda bugün yapılan en yükek tahminin bile naif kalacağını malesef göreceğiz.
Bu arada hatırlatmak gerekirse, yukarıda bahsedilen rakamlar daha önceden borcu olmayan bir hükümetin vereceği açık değil, ABD hükümetinin hali hazırda bundan çok daha yüksek miktarda borcu zaten var! Bahsedilen açıklar, mevcut borcun üzerine gelecek 10 yılda ekleneceği öngörülen rakamlar!
O zaman yine her zamanki soruya dönelim: ABD bu kadar inanılmaz büyüklükte açık verirken ve çok daha fazlasını vereceğini herkes öngörürken, bugünkü doların değeri ve rezerv niteliği aynı kalabilir mi?

ABD'de artan konut satışları o kadar çok sevinmeyi gerektiriyor mu?

Son günlerde ABD'de konut satışları verisi önceki aya göre arttı diye ortalık toz pembe oluverdi.
Fiyatı %40 düşen bi ürünün satışı % 5 arttı diye bu kadar sevinmek makul mu? diye siz de merak ediyorsanız, buyrun buradan okuyun.

Yoshikami: Rising Home Sales Don't Equal Recovery
CNBC Guest blog



ABD'nin TMSF'sinin parası azalmış!


Bizim TMSF 2001'deki elkoymalardan sonra tahsilat aşamasına geçtiği için, bugünlerde artık ne kadar para topladığı haberleri ile medyaya konu oluyor ama ABD'nin TMSF'si FDIC henüz birinci (bankalara el koyma) aşamasında olduğu için, para harcayıcı konumda.

Geçtiğimiz haftasonu el konan 4 bankayla birlikte bu yıl başından beri sayı 81'e çıkınca ve son iki haftadır elkonulan bankalar arasında öncekilere nazaran daha büyük bankalar yer almaya başlayınca (Örneğin geçen hafta batan ABD'nin Garanti Bankası 13 milyar dolarla batmış!), FDIC de para sıkıntısı çekmeye başlamış ve para arayışlarına girmiş!
1-i der ki: bu daha iyi günler.


FDIC seeks cash to cope with shortage
Reporter Steve Henn talks with Bill Radke about why the FDIC's is running low on money, and why it's encouraging private-equity firms to get into banking.




26 Ağustos 2009 Çarşamba

V, U, L, W... den sonra kriz için yeni harf: X

Mevcut krizde piyasaların hareketinin alfabenin hangi harfine uyacağına ilişkin teroler yakında aklfabedeki harfleri de tüketecek gibi görünüyor. Son okuduğum bi makale, şimdiye kadar telaffuz edilmeyen bir şekilden "X" harfinden bahsediyor!
"To Wall Street, the recovery will appear V-shaped, but for ordinary workers, it will be an X."

Maryland İşletme okulunda hoca olan yazar, Türkçe'de kibar versiyonuyla "havayı almak" diye ifade edilen durumu öngörüyor, krizden "çıkış"ın şekli için!

Doğrusu çok ters görünmedi bana!

Ekonomi blogçuları



Bu blog sayfasının sağ tarafında görünen blogların birçoğunun yazarlarının yer aldığı ve ekonomi blog yazarlığı hakkında fikir veren bi video. Tanımak isteyenler için.

Videoda bi cümle dikkatimi çekti. Ekonomi blog yazarlığının fonksiyonu ve geleceği için Schumpeter'in ifadesiyle "Creative Destruction" benzetmesi yapıyorlar. Yani mevcut hakim medya düzeninin sakatlıklarını (bir anlamda yüzüne vurarak ya da ortaya koyarak) onun yıkılmasına neden olacak ve daha iyiye ulaşılmasını sağlayacak ekonomi blogculuğu... Bu anlamda ekonomi blogcuları kendilerini hem iktisatçı, hem gazeteci hem de eğitmen olarak tanımlıyor.

Bu satırların yazarı da kendi çapında o creative destruction'a katkıda bulunmaya çalışacak...

"Helikopter Ben tekrar atanacakmış, yani enflasyon kesin!"

Dün Obama süresi 0cak 2010'da dolacak olan Ben Bernanke'nin yeniden atanacağını açıkladı. Bizde özellikle ekonomik birimlere atamaların süresi dolmasına rağmen aylarca, hatta bazan yıllarca yapılamadığı düşünülünce imrenilecek bir durum. Dere geçerken at değiştirilmemesi tercihi bakımından da takdir edilesi bir tavır.

Ancak Bernanke'nin her ne kadar akademik çalışmaları 1929 Buhranı üzerine olsa da, şimdiye kadarki tercihleri ve bundan sonra yapması beklenenler konusunda piyasadakilerin görüşü o kadar net değil.

Bugün rastladığım bi yorumda, mealen; "Bernanke yeniden atandı. Emniyet kemerlerinizi takın. Enflasyona çarpacağız" diyordu!

Bernanke'nin 1929 Buhranı ile paralellik kurarak sorunu likidite sıkışıklığı olarak algılayıp ortalığa (adeta helikopterle!) para saçması işe yarayabilir ama ancak koşullar aynen 1929'daki gibiyse! Peki ya bu sefer diğer koşullar (mesela halkın ve kamunun borçluluk düzeyi) 1929 gibi değilse, para vermekle sorun çözülebilir mi?
Ortalama her vatandaşın 50 bin dolar borcu varken, cebine bedavadan bin dolar para koymak neyi çözecek? Bu vatandaş harcamalarını ne kadar artırabilir? Ya da zaten iktisaden batık ve ürünlerini dünyaya karlı bir şekilde satma potansiyeli gelecekte de şüpheliolan firmalara para vermek, mukadder akıbeti geciktirmekten (ve bu arada zararı artırıp kamulaştırmaktan) başka ne işe yarayacak? Önümüzdeki dönemde göreceğiz!

Yukarıda bahsettiğim yazıda Bernanke'nin politika tercihleri nedeniyle önümüzdeki dönemde yüksek enflasyon yaşanacağının söylenmesi bence meselenin sadece bir boyutu. Evet, belirtilen nedenlerle enflasyon yaşanacaktır. Ancak aynı zamanda tüketicinin tükenmişliği, ABD hükümetinin borçlanarak harcama sınırlarına (koca ABD bile olsa!) yaklaşması nedenleriyle, bu defa yaşanacak olan, bildik enflasyonun çok daha acı bir versiyonu olan STAGFLASYON olacaktır. Malesef!

Diğer taraftan, diyelim bu satırlarının yazarının öngördüğü stagflasyon olmadı, sadece enflasyon oldu! O durumda bile doların değeri ne olur?

25 Ağustos 2009 Salı

İrsail MB faiz artıran ilk banka olmuş

Biz hala deflasyon korkusuyla yaşayaduralım, bazı ülkelerde sonraki perdenin hazırlıkları başlamış bile. Bu global manzarayla sonraki aşamada enflasyonun (dolayısıyla faizlerin) yükseleceğini herkes söylüyor ama daha o zamana çok var, heşe bi deflayon bitsin önce diye düşünülüyor. Ancak İsrail MB fazla beklemeden dün faizlerini yükseltmiş bile.

Tam bu noktada şunu sormanın vakti değil mi? Tüketicinin (ve atmosfere sığmayan borçların) durumu ortada iken, enflasyon ve faizler yükselince tüketim nasıl değişecek? Kitaplarda okuduğumuz klasik ilişkiler çalışacak mı? Yoksa tüketicinin tükenmişliği nedeniyle, bu defa hem enflasyon, hem de durgunluğu birlikte mi yaşayacağız?


Meredith Whitney: "ABD'de iflas eden banka sayısı 300'ü geçecek"

Haberin orjinalini bi yerde okumuştum ama not almamıştım, bizim yerli sitelerin birinde rastlayınca not düşeyim dedim: ABD'nin önemli iki piyasa uzmanı, bankalar için yeni iflas dalgasının geldiğini söylemiş ve yıl sonuna kadar biri (Richard Bove) 150-200 diğeri (Meredith Whitney) 300 bankanın batabileceğini öngörmüş.

Bu satırların yazarı aylar öncesinden bu yıl sonuna kadar batacak banka sayısnı 200 diye "atarak" insaflı davranmış galiba!

PIMCO: "Dolar rezerv statüsünü kaybediyor, portföyünüzü çeşitlendirin!"

PIMCO portföy yönetim şirketinin yatırım danışmanlarından Curtis A. Mewbourne, Ağustos bülteninde yatırımcılara doların rezerv statüsünü kaybetmekte olduğunu, portföylerindeki nakit varlıkları çeşitlendirmelerini önermiş!

Aslında bu yeni değil, Bloomberg'de yer alan ayrıntılı habere göre, yine PIMCO'nun başka bir portföy yönetcisi, Bill Gross da Haziran ayında yatırımcılara merkez bankaları ve ülke fonları ellerindeki dolarları boşaltmadan acele edip ellerindeki dolarları boşaltmalarını önermiş!

Bunları söyleyenler karamsar akademisyenler değil, piyasada yoğun işlem gerçekleştiren ve para sahiplerine akıl veren profesyoneller. Yani akademisyenin söylediği önemsenmeyebilir ama bu tiplerin söylediklerini dinleyerek alım-satım yapılıyor!


Bu kriz LİKİDİTE krizi mi, BATIK krizi mi?

Geçen yıldan br bir likidite krizi lafı dolaşıp duruyor. Çok kişi de bunu üzerinde fazla düşünmeden, tekerleme gibi tekrar ediyor. Nedir likidite krizi? malı mülkü olan ama acil nakit ihtiyacı ortaya çıkınca cebinde hazır nakdi bulunmayan "zengin ama nakitte olmayanların" krizi. Böyle durumlarda acil ihtiyaç duyulan nakdi verirsizni, daha sonra likit olmayan varlıklar nakde dönüştürülünce de alacağı tahsil edersiniz, olur biter. Peki ya nakde sıkışık olan geröekte batıksa? Bugün likidite sorunu yaşadğını düşünerek para verdiğiniz kişi/bankanın gerçekte o parayı iade edecek varlığı yoksa?

Peki bu kriz hangi duruma daha çok benziyor? FT'de çıkan makalesinde Rubini de aynı soruyu sormuş ve bu kriz likidite krizi değil, borcu ödeyecek varlığa sahip olmama (=batık olma) krizi demiş. Ancak batıkların zararları kamulaştırıldığı için henüz durumun tam anlaşılmadığını eklemiş. Şu cümle daha önemli: "bu durum bankaların kredi vermesini, tükecilerin tüketmesini, şirketlerin de yatırım yapmasını engelliyor".

Ancak bunu sadece Rubini'nin söylediğini de düşünmemek lazım. Mart ayında Anna Schwartz da hemen hemen aynı şeyleri söylemiş ve fiilen batık bankaların batmasına izin verilmesi gerektiğini savunmuş.

"Dibi bulduk, ışık göründü" demeden önce bunları bi kere daha düşünmek lazım sanırım.



"FED bizzat kendisi Mart ayında 1.4 trilyon dolarlık türev işlem yaptı!"

http://georgewashington2.blogspot.com/2009/08/zero-hedge-claims-that-federal-reserve.html

ABD'de türev işlemlerin ayyuka çıkması nedeniyle patlamasının kaçınılmaz olduğu daha mortgage krizinden de önce konuşulyordu ama mortgage daha sabırsız çıktı "patlamak" için! Ancak gerçek dünyayla bağı iyice kopan türev işlemlerin patlamak için (aynen ticari gayrimenkul, kredi kartları, diğer tükeci kredileri gibi) sırasını savıp savmadığını "yakında" göreceğiz!

Bu arada enteresan bir haber okudum: FED bu yılın Mart ayında bizzat, şahsen, kendisi piyasalarda bir spekülatör gibi 1.4 Trilyon dolarlık türev işlem gerçekleştirmiş! Belki evveliyatı da var ama daha nce açıklamadığı için onlar şimdilik bilinmiyor. Bu rakamın büyüklüğünü ABD'nin GSMH'sinin %10'undan fazla şeklinde düşünebilirsiniz. Dikkat, FED'in türev piyasalarda sadece bir aylık işlem hacmi bu! Eğer FED'in bu eğilimi devam ederse, Türkçesi: FED ABD'nin yıllık geliri kadar parayı türev piyasalatrda spekülasyona yatırıyor diye tercüme edilebilir! Meyhanecinin kendisinin de içmeye başlamasına benzemiyor mu bu? O zaman hesabı kim doğru yapacak, dahası hesapları kim toplayacak? Yakında daha enteresan şeyler öğreneceğiz gibi görünüyor. Kokusunu alıyorum!



Stigitz: "küresel finansal istikrarın garantilenebilmesi için doların yerine yeni bir rezerv parasının yaratılması lazım"

Geçtiğimiz Cuma günü Bangkok'ta bi konferansta konuşan Stiglitz, tam da bu satırların yazarının savunduğu cümleleri kullanmış.

Bizim gazetelerde fazl yer bulamayan Stiglitz'in nethaber.com'da rastladığım açıklamaları kısaca şöyle:

"ABD’li iktisatçı Joseph Stiglitz, küresel finansal istikrarın garantilenebilmesi için doların yerine yeni bir rezerv parasının yaratılmasını istedi.
Nobel ödüllü, ünlü ABD’li iktisatçı Joseph Stiglitz, küresel finansal istirkrarın garantilenebilmesi için doların yerine yeni bir rezerv parasının yaratılmasını isterken mevcut krize, ABD’nin teşvik ettiği neo liberal kapitalizmin yol açtığını savundu.Bangkok’da bir konferans veren ABD’deki Columbia Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Stiglitz, “yeni bir küresel rezerv sistemine ihtiyaçımız var” dedi ve dünya finansal istikrarının garanti altına alınması için doların yerini alacak yeni bir küresel rezerv parasının yaratılmasının gerektiğini vurguladı."

Stiglitz'in açıklamalarına Referans'taki köşesinde Kerem Alkin de güzel bi özet vermiş.

Yabancı basında da vurgu Stiglitz'in doların akibeti konusunda söylediklerinden çok, Tayland'da kahraman gibi karşılanması konusunda olmuş. WSJ blog sayfasında konuyu sadece magazin tarafından bakarak böyle haber yapınca, ne kadar çok sitenin onun haberini kopyaladığı da basit bir Google araştırması ile ortaya çıkıyor! FT blogunda konuya daha iktisadi bakarak "yeni bir gün, yeni bir dolar tarışması" diye başlık atmış. Kapsamlı bilgiler var. Özellikle doların değer saklama niteliğinin tartışılır olduğunu ilk paragrafta vurgulaması önemli.
Stiglitz'e eleştirel yaklaşanlar da var. Ama Konunun en detaylı anlatıldığı yer burası sanırım.

Özetle, doların rezerv niteliği artık sadece marjinal kabul edilen "mahallenin zencisi" iktisatçılar tarafından değil, kahrman gibi karşılanan Nobel ödüllüiktisatçılarca da yüksek sesle dillendirilebiliyor. Farkındalık açısından bu önemli.

24 Ağustos 2009 Pazartesi

ABD konut sektörü toparlanıyor mu?

chart courtesy of M Hanson Advisors via bigpicture

Geçen cuma günü ABD'de, mevcut konut satışlarının geçen yılın aynı ayına göre 45 bin adet (yaklaşık 2,800,000 küsurluk rakam içinde % 0.016 oranında) yükselmesi nedeniyle ortalık adeta bayram yerine döndü. Aynen geçen hafta Fransız ekonomi bakanının tatilini yarıda kesip "Fransa'nın 2009 ikinci çeyrekte "binde üç" oranında büyüdüğü" müjdesini bizzat, şahsen, kendisinin vermesi gibi, ABD'de konut satışlarının aylık bazda "onbinde onaltı" oranında arttığı haberi, krizin bittiğinin sağlam bir göstergesi diye pazarlandı.
Oysa 2008 ve 2009'un sadece Temmuz ayları karşılaştırıldığında bir aylığına 45 bin adet artış olsa da, 2009'un ilk 7 ay toplamı 2008'in ilk yedi ay toplamıyla karşılaştırıldığında, 2009'un toplam rakamı hala 2008'in 70 bin küsur gerisindeymiş! Ama nedense sadece hoşa giden rakamlar veriliyor! İstatistik disiplininin sebeb-i mevcudiyeti de bu değil mi zaten?

Oysa yukarıdaki grafiği aldığım makalenin başlığı Existing Home Sales Far Worse Than Advertised şeklinde. Özetle, sadece bir aydan diğer aya gerçekleşen 45 binlik bir artışa bu kadar sevinmenin yersiz olduğunu, zira 2009 toplam rakamının hala 2008 rakamlarının altında olması dışında, gerçekleşen satışların giderek daha büyük kısmının mortgage borcunu kapama amaçlı mecburi satışlar (icra satışı) olduğunu vurguluyor. Grafikte de görüldüğü üzere, toplam satışları gösteren mavi çizgi ile, banka borcu nedeniyle mecburen yapılan satışları gösteren kırmızı çizgi arasındaki mesafe gittikçe kısalıyor, yani satışların giderek daha fazla kısmı mortgage borçlarını kapama amaçlı yapılıyor. Ayrıca artan satışlar ortalama fiyatlar konusunda fikir vermiyor. Geçen yıl mesela 100 dolara el değiştiren gayrimenkuller bu yıl 70-80 dolara el değiştiriyorsa buna hala başarı gözüyle bakılabilir mi?
Acele karar vermemek lazım. Bir ay dediğin nedir ki, 30 güna kadar yine gelecek! Bakalım o zaman rakam artmazsa yine arttığı zaman sevindiği kadar endişelenecek mi aynı tipler? Keza 3Ç2009 sonuçları da üç aya kadar gelecek. Eğer yine negatife dönerse "hani resesyon bitmişti" diye hatırlatacak mı birileri?

21 Ağustos 2009 Cuma

ABD'nin Mili Borç Saati

Geçenlerde sayfanın sağ marjına ABD'nin milli borcunu ve nufusnu gösteren bir hesap makinası eklemiştim. O "saat"i koyarken tek hedefim, biat ettiğimiz ABD'nin borcunun mutlak rakam olarak büyüklüğünün bi kere daha düşünülmesini sağlamak idi. Ancako günden beri ara ara o "saat"e bakarken beni bile çok şaşırtan bir durum daha dikkatimi çekti: rakamlar çok hızlı büyüyordu! henüz bir ay olmadı o makineyi ekleyeli ama her bir ABD vatandaşının ortalama borcu o kısa sürede bile bin dolar civarında arttı! Rakamdaki büyüme hızına dikkat çekmekiçin bugün itibariyle rakamı buraya not düşmeye karar verdim. Daha sonraki bi tarihte bakanlar bugünkü rakamlarla karşılaştırarak aradaki sürede borcun ne kadar arttığını hesaplayabilsinler istedim!


US NATIONAL DEBT 11,720,268,001,478.84
DEBT PER CITIZEN 38,161.72
US POPULATION 307,120,994

Daha ayrıntılı bilgiler içeren bir Amerikan borç saati görmek isteyen şuraya bakabilir.

20 Ağustos 2009 Perşembe

Almanya 1923 hiper enflasyonu o kadar da yüksek değilmiş!

http://www.cato.org/pubs/journal/cj29n2/cj29n2-8.pdf

Hiper enflasyon denince herkesin aklına 1. Dünya Savaşı sonrası 1922-1923'de Almanya'nın yaşadıkları gelir. Rastadığım bi blog sayfasında, Cato bünyesinde hazırlanmış bir makaleye atıfla, Almanya'dan daha sonra daha beter hiper enflasyonların yaşandığını söylüyordu! Hatta Almanya'nın 1923'de yaşadığı, bugünlerde Zimbabwe'de yaşanandan bile daha "hafif" bi hiper enflasyonmuş!
Tablonun en çok hoşuma giden yeri, son sütunu. Fiyatların ikiye katlanma süresini veriyor. Macaristan'da 2. Dünya Savaşı sonrasında fiyatlar 15 saat içinde ikiye katlanıyormuş! Almanya için anlatılan bir hikaye vardır, lokantaya oturanlar yiyecekleri yemeğin parasını peşin öderlermiş, zira hesabı masadan kalkarken öderlerse fiyatlar yükselmiş olurmuş! Yine o dönemde pazara çıkanlar mutlaka pazar arabası kullanırlamış. Giderken pazar arabasına ağzına kadar para doldurur, dönüşte de aynı arabayı ancak aynı miktarda sebze-meyve ile doldurabilirlermiş!
Belki önümüzdeki yıllarda başka ülkelerden başka hikayeler de eklenir bu tabloya.


Enteresan linkler:

On the Measurement of Zimbabwe’s
Hyperinflation
Steve H. Hanke and Alex K. F. Kwok
http://www.cato.org/pubs/journal/cj29n2/cj29n2-8.pdf

The Weimar Hyperinflation? Could it Happen Again?
by Ellen Brown

"Almanya ve Fransa'dan sonra Japonya da resesyondan çıkmış" mı?

Geçtiğimiz hafta Almanya ve Fransa'nın 2Ç2009 GDP oranlarının ("binde" ile ifade edilebilecek kadar küçük oranlarda da olsa) pozitif rakam olması politikacıları ve hakim medyayı pek sevindirmiş. Hatta Fransa Ekonomi Bakanı tatilini yarıda kesip Fransa'nın ikinci çeyrekte %0.03 oranında büyüdüğünü bizzat, şahsen, kendisi açıklamış! Almanya'dan da gelen positif rakaın ardından bu hafta da Japonya'nın bile(!) son çeyrekte pozitif büyüdüğünün açıklanması,"tamam, bu iş bitti, yeşil filizler bambu ağacı kadar hızlı büyüdü, her taraf Amazon ormanlarına döndü" havasını yarattı.

Keşke öyle olsa ama gerçekten öyle mi? Daha önce bi yerlerde okumuştum (ama o sıralarda blog yazmadığım için not almamıştım!) geçmişteki reseyon dönemlerini inceleyen bir çalışmada, resesyonların yarısından çoğunda arada pozitif büyümenin olabildiği bulunmuş!

Yani, geçmişte yaşanan resesyonların çoğunda, bir kaç negatif çeyrekten sonra arada bir (hatta iki) pozitif çeyrek yaşanmasına rağmen, daha sonra yine negatif çeyrekler devam ediyormuş. Öyleyse, 2ç2009'da rastlanan pozitif oranlardan sonra 3ç2009 ve 4ç2009'da yine negatif oranlar çıkarsa, bugün göbek atanlar ne yapacaklar? (verecekleri cevabı da şimdiden söyleyeyim: "2çdeki pozitif büyümeden sonra 3Ç ve 4Ç'de negatif büyümeye döneceğini kimse tahmin edemezdi" diyeceklerdir!)

Aşağıdaki linkte de benimkine benzer itirazlar var.


Positive GDP Can Occur Mid-Recession
By Barry Ritholtz - August 13th, 2009, 7:27AM
http://www.ritholtz.com/blog/2009/08/positive-gdp-often-occurs-mid-recession/

18 Ağustos 2009 Salı

"Yuan konvertible olduğunda dünyanın rezerv para birimi de olacak"

BNP Paribas'ın global FX stratejisti olan Hans Redeker söylemiş bunu!
--------------------------------------

Convertible yuan will be reserve currency – Hans Redeker - Update 1
Posted by Ivo Cerckel on August 18th, 2009

The many faces of the dollar
Published: August 11 2009 14:23 Last updated: August 17 2009 14:59
Hans Redeker, global head of FX strategy at BNP Paribas, answering readers’ questions on the many faces of the US dollar on Monday August 17
http://www.ft.com/cms/s/0/cc90cc8c-8679-11de-9e8e-00144feabdc0.html

17 Ağustos 2009 Pazartesi

Zimbabwe milli para birimini iptal etmiş!

Bu sabah tesadüfen okuduğum bir haber şaşrtıcıydı ama esasen global para politikalarının trendi konusunda öngörü ve talebimize uygun gelişmelerdi.

Zimbabwe malum son yılların hiper enflasyon rekortmeni. 1 ABD doları 6 trilyon Zimbabwe dolarına kadar çıkınca, geçtiğimiz günlerde Zimbabwe hükümeti tuvalet kağıdı olarak bile işe yaramayan milli paralarını tedavülden kaldırıp ABD doları ve Güney Amerika Rand'ının tedavülde kullanılacağını açıklamış. Özetle, aşırı ve karşılıksız para basmanın gideceği noktaya Zimbabwe de varmış!

Haberin konusu, milli para tedavülden kaldırılmasına rağmen günlük hayatta hala kullanılmasına ilişkin. Hükümet milli parayı tedavülden kaldırdığını açıklamasına rağmen, halk hala günlük işlerinde bu karşılıksız parayı (bişekilde değerleyerek!) kullanmaya devam ediyormuş.

Tarihte çok sayıda örneği olan duırumun, güncel bir tekrarı. Gökkubbe altında yeni bir şey olmadığının başka bir örneğinden ibaret. Osmanlı da son yıllarında kıymetli maden ve para tükenince posta pullarını para kullanmıştı. "Para pul oldu" deyimi de oratan türemişti netekim!

Tedavülden kaldırılan paraların mecburieyyetn hala kullanılıyorolması, aslında bugün global ekonominin dolara mahkumiyeti de açıklayan bi şey aslında. Nasıl ki tam da bugünlerde Zimbabwe dolarının tedavülden kaldırıladığı resmen açıklandığı halde (alternatif başka bir araç elde olmadığı için) hala minibüs ücreti olarak ödemede kullanılabiliyorsa ve onun minibüs ücreti olarak kabul edilmesi gerçek bir değeri olduğu anlamına gelmiyorsa, diğer doların da bugün kulanılıyor olması değeri olduğundan değil, mecburiyetten kaynaklanıyor olabilir.

yine, nasıl ki, Zimbabwe dolarının alternatifi yaygınlaştığı anda kullanımı sona erecekse elinde patlayanlar o kağıt parçalarının son sahibi olacaksa, aynı risk, bgün mecburiyet nedeniyle kullanılan diğer fiat-currency'ler için de sözkonusudur. Bugünden yarına gerçekleşmesi gerekmez. Ancak trend budur. Buna rağmen yine "BUGÜN mecbur" diyerek doların UZUN VADELİ trendi hakkında ahkam kesenler çıkacaktır. Vade uyumsuzluğna dikkat!

The "Zimdollar:" Dead, but still used for bus fare
http://news.yahoo.com/s/ap/20090816/ap_on_re_af/af_zimbabwe_zimdollar


Gelelim Zimbabwe'nin kendi para birimini iptal etmesinin yorumuna. Bu esasen bu satırların yazarının savunduğu "tek dünya parası" idealine doğru atılmış doğru bir adımdır. Nitekim bu sayede dünyada tedavül eden para birimi (çok bilinmeyenli denklemde bir değişken) sayısı azalmış oluyor. Dolayısıyla Tek Para'ya geçişte öncelikle bölgesel para birlikleriyle para birimi sayısının kademeli azaltılması hedefiyle uyumlu. Sonraki adım ise, kullanılan para biriminin USD ya da Rand yerine uluslar-üstü yeni ve sağlam bir para birimi olması. Zavallı Zimbabweliler sonraki tokadı da şu an (kendi paralarını bırakıp) yılana sarılırcasına sarıldıkları USD'nin dalgalanmaları ile yedikten sonra, o adıma da yaklaşılmış olacaktır.

Acelemiz yok, yaşarsak göreceğiz inşaallah


Bu kriz sayesinde "iktisatçıların" iktisat hakkında öğrenmesi gerekenler!

CEPR bünyasinde hazırlanmış sekiz sayfalık güzel bir paperda, mevcut krizi utanılacak kadar sayıda az sayıda ekonomistin (tahmin edemeyenlere göre hiç kimsenin!) doğru tahmin etmiş olması neeniyle, iktisatçıların şapkayı önüne koyup düşünmesi gereken bazı soruları sorarak cevaplarını vermeye çalışıyor.


Economists and economics:
What does the crisis tell us?
Luigi Spaventa
University of Rome and CEPR
http://www.cepr.org/pubs/PolicyInsights/PolicyInsight38.pdf

Aynı kapsamda benim sorum daha basit: bu kadar bariz ve büyük krizi bile tahmin edemeyen tiplerin, hala ortaya çıkıp bu sefer de "kriz geçti, dolara bişey olmaz abicim, ABD bu işten karlı çıkacak" mealinde ahkamlar kesmesinin kredibilitesi, 10 sene sonraki Amerikan parasıyla kaç dolar eder?

14 Ağustos 2009 Cuma

Bazı Amerikan şirketleri Çin'de Renminbi ile borçlanacak

Aşağıdaki haber FT'nin blog sayfasında yayınlandı ve muhtemelen pek çok kimsenin üzerinde düşünmeden geçip gittiği bi haber oldu.

http://ftalphaville.ft.com/blog/2009/08/14/67001/buyout-firms-to-raise-renminbi-funds/

Buyout firms to raise renminbi funds
Posted by Gwen Robinson on Aug 14 05:20.
Blackstone and the private equity arm of Goldman Sachs are among US firms
establishing investment companies in China to raise renminbi funds from local investors and take stakes in local companies with Chinese partners. The two buyout firms join banks such as Citibank and HSBC in their ability to offer renminbi products. Blackstone plans to announce the new venture, which it hopes will raise Rmb5bn ($732m), as soon as Friday; Goldman has not yet selected its partner but has many close ties in China including with ICBC and Ping An Insurance.
This entry was posted by Gwen Robinson on Friday, August 14th, 2009 at 5:20 and is filed under
Capital markets, Private equity. Tagged with ,

Soru şu:
* Bu Amerikan bankaları neden kendilerinin milli, dünyanın da rezerv para birimiyle borçlanmıyorlar?
* Dünya rezervlerinin %60'ından fazlasının bağlı olduğu para birimini neden kullanmıyorlar?
* Bazı Amerikan bankalarının bu hareketi, bundan sonra ABD hükümetinin daha fazla borçlanabilmek için izlemek zorunda kalacağı yolun öncüsü mü?
* Amerikan bankaları ve muhtemelen sonraki aşamada ABD hükümeti bile kendi parasıyla borçlanamazken, dolar dünyanın rezerv para birimi olarak kalmaya devam edebilir mi?

13 Ağustos 2009 Perşembe

ABD 2009 = Arjantin 2001 ?

Yakın zamana kadar olsa "yok deve! Olur mu hiç" diye cevaplanabilecek olan yukarıdaki soru, artık ciddi analizlere konu olmaya başlamış:
Birinci bölüm:

Does USA 2009 = Argentina 2001?
Falling economy reaches terminal velocity
Eric Janszen
http://www.itulip.com/forums/showthread.php?p=106493#post106493

İkinci bölüm:
Does USA 2009 = Argentina 2001? Part II: Four Crisis Indicators ($ubscription)

Günün karikatürü: kana durdu, tedavi başladı!


Doların tarihsel değeri

Doların 1905'den beri değerinin değişimini görsel olarak metre metaforu ile gösteren düşündürücü rakamlar.


The Changing Dollar
Inflation
... the change most know at least a little about

http://www.nowandfutures.com/changing_dollar.html



Piyasa gurularının doğru tahmin yüzdeleri!

Kaynak: http://www.cxoadvisory.com/blog/internal/blog5-07-09/
Enteresan bi çalışmaya rastladım. Birisi işi gücü bırakıp piyasa duayeni sayılan tiplerin söylediklerinin gerçekleşme oranlarını hesaplamış. Yukarıdaki grafik 2005-2008 dönemi doğru tahmin yüzdelerini veriyor. Görüldüğü üzere, yazı-tura atarak yapılan tahminin doğru çıkma ihtimalinin (550) altında!
Çalışmanın detaylarına aşağıdakilinkten ulaşılabilir:

İktisatçının beyni!

Aşağıdaki fıkra, çuvallamasına rağmen burnundan kıl aldırmayan iktisatçılara, "tamam kriz bitti, düze çıktık" diyenlere ve "dolara bişey olmaz abicim" diyenlere...


A shipwreck victim washes up on an unknown South Seas island, one with a surprisingly developed economic system, if based on cannibalism. Wandering penniless through the local meat market, he notices the stall selling human brains in many appetizing forms has an interesting pricing scheme; the sign over 3 glistening, bloody buckets of brains reads:
Accountant brains: 15 cowrie shells/kilo
Lawyer brains: 25 shells/kilo
Economist brains: 50 shells/kilo.
“Hey,” says the traveller, “I guess those economist brains must be pretty special. What is it, do they like, taste better?”
“No way dude,” says the brains butcher. “You know how many economists you have to kill to get a kilo of brains?!”


Economist brains
June 1, 2009 · 18 Comments
http://ultimibarbarorum.com/2009/06/01/economist-brains/

12 Ağustos 2009 Çarşamba

İyi merkez bankası nasıl olur?


Adını şimdi hatırlayamadığım bir merkez bankacının (P. Volcker olabilir) bir sözü vardı: "iyi bir merkez bankacı, eğlencenin zirvede olduğu anda içkileri kaldıran barmen gibidir" mealinde bi sözdü. O sözün karikatürünü görünce kopyalayayım dedim. Aldığım yerde konu, MB bilançolarının şiştiği dönemde exit stratejilerinin zamanlamasınınönemi babında kullanılmış.

Ekonomistler neden krizi öngöremedi? kendi açıklamaları!

Hatırlanacağı üzere geçen yıl İngiltere'de Northern Rock'ın batışıyla tetiklenen şok sırasında İngiltere Kraliçesi, bir zamanların üzerinde güneş batmayan imparatorluğunu mali olarak iflas noktasına getiren malum kriz üzerine "iktisatçılar bu kadar büyük krizi neden öngöremediler?" diye sormuştu. Bazı iktisatçılar Kraliçeye o soruyu kendi çaplarında cevaplayan bir mektup göndermişler.

Credit crunch failure explained to Queen
By David Turner
Published: July 26 2009 17:44 Last updated: July 26 2009 17:44

http://www.ft.com/cms/s/0/7e44cbce-79fd-11de-b86f-00144feabdc0.html?nclick_check=1


Financial Times da bu sorunun cevabına ilişkin bir forum sayfası açmış ve iktisatçıların mazeretlerini sıralama şansı vermiş. Eğlenceli açıklamalar var. Zaten mevcut "oturmamış" haliyle iktisat disiplini bir anlamda güzel mazeret üretme sanatı değil midir?

What is the point of economists?
July 28, 2009 7:59am

http://blogs.ft.com/arena/2009/07/28/economists-what-is-the-point/


------------------
Kraliçe'nin o basit sorusunu üstüne alınarak Kraliçeye bi mektup yazıp açıklama yapan iktisatçıların Mektuptaki açıklamaları şöyle:
""In summary, your majesty”, the authors conclude, “the failure to foresee the timing, extent and severity of the crisis and to head it off … was principally a failure of the collective imagination of many bright people, both in this country and internationally, to understand the risks to the system as a whole.”

Mealen şöyle diyorlar; "bi sürü parlak beynin kollektif tahayyülünde çuvallama" nedeniyle krizi tahmin edemedik! İfadede bi kakafoni dikkat çekmiyo mu? parlak beyin ve kolektif çuvallama!
* Eğer gerçekten parlaksa nasıl çuvallar, hem de hepsi birden!
* Eğer gerçekten parlaksa nasıl o derece sürü psikolojisine kapılır?
* Eğer parlak beyine rağmen çuvallıyorsa, tahayyüllerinde (dünyayı algılamaya ilişkin ellerindeki şablonda, paradigmalarında) sorun olduğu ortaya çıkmış olmuyor mu? Bu noktada Eisntein'in çok sevdiğim bi cümlesini hatırlamamak mümkün değil: "Bir sorunu, o sorunu yaratan düşünce seviyesinde çözemezsiniz".

Kraliçeye açıklama yapan iktisatçıların açıklamaları, bırakın o sorunu çözmeyi, sorunu algılayıp doğru tanımlamalarının dahi mümkün olmadığını kanıtlamıyor mu?


6 Ağustos 2009 Perşembe

işadamları: TCMB günde 100 milyon alsın, dolar 1.60'ya çıksın

Dünkü referansta, dolar kurunun 1.45'e inmesi üzerine ighracatçıların şoka girdiğini ve dolar kurunun yükseltilmesi çin taleplerini dile getirdikleri konusunda ayrıntılı bir haber vardı:

http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=127217

Bazı işadamlarının beyanlarını da yansıtan habere göre;

* TCMB müdahale ederek dolar kurunu yükseltmeliymiş,
* TCMB günlük alımlarını 1000 milyon dolara çıkartmalıymış,
* dolar kuru 1.60'ın altında olmamalıymış!..

Ben de bu tür haberleri, görüşleri hayretle seyrediyorum.

Merak ediyorum:
* Bu işadamlarımız neden ısrarla hala dolarla işlem yapmaya devam ediyorlar?
* Neden ölçü aletlerini değiştirmiyorlar? ticaretlerini dolar yerine diyelim TL-ruble örneğinde olduğu gibi diğer alternatif ölçülerle yapsalar doların düşmesi onları bu kadar ilgilendirir miydi?
* Ortada çöken bir dev varken bizim TCMB o enkazı kaldırabilir mi? koca dolarınçöküşünü bizim merkez bankası engelleyebilir mi?


4 Ağustos 2009 Salı

"Çin yuanı küresel para birimi yapmak için atağa kalktı"

Bugünkü refersanan bir haber.

Önemli detay: Çin'in dış ticaretinin %45'ini gerçekleştirenlerle "swap anlaşması" yapılması. Şİmdiden önemli bir oran. Bu oran yükseldikçe dolara ihtiyacı azalacak.

Çin yuanı küresel para birimi yapmak için atağa kalktı
04.08.2009 Dış Haberler
Haber
http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=127131&KOS_KOD=7

"The Augmented Misery Index"

Source: Peterson Institute
http://blogs.wsj.com/economics/2008/10/29/measuring-misery/

Izdırap endeksi kavramına taktığımı sabahki ilk yazıda belirtmiştim.





Interneti biraz daha karıştırınca, üç iktisatçının Izdırap endeksinin gelişmş versiyonu üzerinde çalıştığını farkettim:






The Augmented Misery Index
Gary Hufbauer, Peterson Institute for International Economics
Jisun Kim, Peterson Institute for International Economics
Howard Rosen, Peterson Institute for International Economics
October 28, 2008
Revised November 3, 2008
© Peterson Institute for International Economics



http://www.petersoninstitute.org/publications/papers/hufbauer1008.pdf





Bu iktisatçıların katkısı, sadece işsizlik ve enflasyon oranının toplanması yerine, varlık fiyatlarındaki değişimin de bu hesaba eklenmesi halinde daha anlamlı sonuçlara ulaşalıcağı şeklinde özetlenebilir. Nitekim, Temmuz 2009 itibarıyla (henüz negatif olan enflasyon oranı nedeniyle) 8 civarında (= tarihi seviyelere nazaran gayet düşük) düzeyde olmasına rağmen, varlık fiyatlarının düşmesinin olumsuz etkisi eklendiğinde geliştirilmiş ızdırap endeksi tarihi seviyelere çıkmaktadır!





Kanaatimizce de ızdırap endeksinin geliştirilmiş versiyonu daha anlamlı bir ölçü sunmaktadır. Zira fiyatların sadece artması değil düşmesi de "acı" vermektedir. (Bkz. mortgage borçluları!)


Bu konuya devam etmek lazım!

Gelen kriz tahmin edilebilir miydi? Kimler doğru tahmin etti?

VOX sitesindeki aşağıdaki makalede, malum krizin önceden tahmin modelleriyle tahmin edlip edilemeyeceğine ilişkin akademik olarak güzel bi makale var. Makale "tahminin pek de kolay olmadığı" ana fikrine bağlanıyor.

Could an early warning system have predicted the crisis?
Andrew K. Rose Mark M. Spiegel3 August 2009
http://www.voxeu.org/index.php?q=node/3834


Yukarıdaki makaleye karşılık, onun kadar kantitif ve akademik olarak kıymetli olmasa da, aşağıdaki blog yazısında, önceden bu krizi tahmin eden bazı iktisatçıların isimleri ve tahmin tarihleri var. Bugünlerde "Kimse bu krizi önceden tahmin edemezdi" diyerek yarın çuvallayacakları başka tahminler yapmakla meşgul olan önemli şahıslara ithaf olunur:

No-one saw this coming?” Balderdash!
Published in July 15th, 2009
Posted by
Cassander in Debtwatch
http://www.debtdeflation.com/blogs/2009/07/15/no-one-saw-this-coming-balderdash/

İAB Başkan vekili: "Altın 1030 doları aşmaz"!

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=876182&keyfield=6F736D616E2073617261C3A7

Dünkü Zaman'daki habere göre, İAB'nin başındaki bürokrat "altın 1030 doları geçmez" buyurmuş. Hem de "altın 3500 dolar olacak diyen (daha önce gelen krizi doğru tahmin etmeyi başaran az sayıda iktisatçıdan biri olan) Christopher Wood'un öngörüsünü referans gösterip alenen yalanlama cüretini de göstererek!

"Dolar 1030 dolar olmaz" kehanetinin referansı ise;
- altın satın alma gücünün son yüz yıldır pek değişmemiş olması ile
- dünya para sisteminin dayandığı son duvarın altın olması, o da çökerse sistemin yıkılacağı, barter sistemine dönüleceği.

adeta gerekçeleri bile sonucu tekzip eder nitelikte değil mi?

1- Altının satın alma gücü son yüzyılda pek değişmemişse, bundan sonra da değişmeyeceği varsayılabilir. Kabul. Peki ama eğer doların satın alma gücü düşmesi kaçınılmazsa ve gittikçe daha çok kişi bunu kabul ediyorsa, altının satın alma gücünün korunması için dolar cinsi fiyatının ne olması lazım? Bildiniz, altının satınalma gücünün sabit kalması için dolar fiyatının artması lazım. Basit bir çarpma işlemi! O zaman 1030 dolar sınırından nasıl bahsedebiliriz? Gelecekte dolar ne kadar düşerse, altın da o kadar artmalı ki, altının satın alma gücü düşmesin!

2- Dünya para sistemi ilahi bir düzen mi? Asla ve kat'a yıkılmaz mı? Yıkılması dünya için çok kötü olur demek ayrı, o sistem asla yıkılamaz. O sistem asla yıkılamayacağına göre altın da yükselmez çıkarsaması yapmak ayrı. Altın yükseldiğinde (esasen o artışın nedeni dolar düştüğü için olacak. O nedenle dolar düştüğü demek daha doğru!) Dünya finans sistemi çok kötü günler görecek. Malesef. Ama o dönemin kötü olması, bu koşullarda gerçekleşecek olmasının önünde yeterli bir engel değil malesef. Malesef! Keşke engel olabilse. Ama gidişat hiç de öyle değil!


Bu arada aynı kahin daha beş hafta önce, (altın o sırada 907 dolar iken) aynı gazetede yer alan beyanatında "altının onsu 900 doların altına iner" şeklinde müthiş bir öngörüde daha bulunmuş ama aradan geçen zamanda o kehanet de gerçekleşmemişti!


'Altının onsu, 900 doların altına iner'
http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=862302&keyfield=6F736D616E2073617261C3A7

Altın fiyatı 900 dolara inebilir
AA - Istanbul - 24.06.2009
http://www.taraf.com.tr/haber/36313.htm

Özetle, "altın 1030" doları geçmez" beyanatının -Greenspan gibi- söyleyenin "track record"u dikate alınarak değerlendirilmesi gerektiği kanaatindeyiz.


Youtube'dan süper 1 şarkı: Enflasyon mu, deflasyon mu?



Country müziğindenpek anlamam ama müziği de sözlerini de pek sevdim.

"Zimbabwe mi olacağız (hiper enflasyon), Japonya mı? (deflasyon)" diye soruyor!

Naçizane cevabım: neden sadece biri ile yetinsin ki? Orası koca Amerika! İkisi birden (stagflasyon) neden olmasın? İkisi birden yakışır!

Bu arada bu şarkıyı yapan "Merle Hazard" grubunun (iktisattaki ahlaki çöküntü - moral hazard- kavramına nazire!) mortgage krizi ve ekonomi üzerine başka güzel şarkıları da varmış. Youtube ya da Grubun web sitesinden ulaşılabilir. Hedge, mark-to-market, bailout gibi isimler taşıyan başka şarkıları da var. Hepsi şuradan izlenebilir:

http://www.merlehazard.com/Merle_Hazard/Home.html

Ekstra malumat:

Merle Hazard adını alırken 1970'lerin meşhur bir country müzisyeni "Merle Haggard"dan da etkilenmiş sanırım. Güzel bi kolaj olmuş! Merle Haggard'ın bazı şarkıları:

http://www.youtube.com/watch?v=BXshNR0nmp8&feature=related

http://www.youtube.com/watch?v=ffHcGlF0xDw&feature=related

Merle Hazard bana bi fıkrayı da hatırlattı.

Özetlemek gerekirse; hani bütçesi sürekli açık veren bi ülkenin kralı halka yeni yeni vergiler koyuyormuş. Her seferinde halk homurdansa da ilave vergiler devam ediyormuş. Birgün halk homurdanmayı bırakmış, artık dayanılmaz hale gelen vergilere bakıp gülüp oynamaya başlamış. Kral o noktada artık daha fazla yüklenmemek gerektiğini anlamış ya, mevcut krizin artık insanları krize özgü gruplar kurup krize özgü şarkılar söyletmeye başlatmasını da öyle mi yorumlamak lazım yoksa?



Greenspan: "Dibi gördük"!

ABDdeki mevcut durumun baş müsebbibi olan Gereenspan efendi, "dibi gördük" demiş.
Geçmişte söylediklerinin ikinci perdesini (veya öngörülerinin gerçekleşme durumunu) dikkate alarak bunun tercümesini nasıl yapmalı acaba?

Bana sorarsanız, bu açıklamalar bile (açıklamayı yapanın kredibilitesi itibarıyla) dibe henüz çok uzak olduğumuzun göstergesi! İnanmayan bekleyip gürür! Ya da bu beyanatın kredibilitesini görmek için hemen altındaki okuyucu yorumlarını okur!

Greenspan: 'We've already seen the bottom'
August 02, 2009 11:52 AM

http://blogs.abcnews.com/george/2009/08/greenspan-weve-already-seen-the-bottom.html

Izdırap endeksi (Misery Index)

Dünkü Sabah'ta okuduğum bir haber http://www.sabah.com.tr/Ekonomi/2009/08/03/turkiyenin_artan_istirabi_borsada_dususun_habercisi
bi anda beni her şeyi bırakıp Misery Index üzerine internette ne bulursam okumaya sevketti. Zira basitçe enflasyon ve işsizlik oranlarının toplamından ibaret olan bu endeks, esasen (önümüzdeki dönem için bu satırların yazarının temel beklentisi olan) STAGFLASYONu ölçüyordu.

Okulda iktisata giriş dersinde öğrendiğimiz Philips Eğrisi, enflasyon ile işsizlik arasında ters yönlü ilişki olduğunu söylüyordu. Tarihin bazı dönemlerinde, dalgaların sınırlı olduğu koylarda bu teori çalışıyordu da. Ama açık denizlerde, okyanuslarda durum neydi? Okyanuslarda ölçüm yapma şansı da her zaman herkese nasip olmaz, "teknik imkanların" müsait olması gerekir. Önümüzdeki dönemde buna şahit olacağız gibi görünüyor. Arthur Okun'un 1970'lerde bulduğu bu Izdırap Endeksi, Philips eğrisinin o kadar da mekanik bir ilişki olmadığını da ima ediyor aslında.

Izdıraap Endeksi hakkında özet bilgiler için:
http://www.brookings.edu/opinions/2008/1217_misery_index_nessen.aspx
http://en.wikipedia.org/wiki/Misery_index_(economics)
http://www.investopedia.com/articles/financial-theory/09/misery-index.asp

Amerikanın güncel Misery Indeks'ini takip etmek için:
http://www.miseryindex.us/

ABD'de mevcut oran 8 civarında. Tarihi yüksek seviyesi ise 1980'de 21.98 olarak gerçekleşmiş. Enflasyon şimdilik negatif olduğu için oran düşük ama enflasyon artıya döndüğünde hızla yükseldiğini göreceğiz.

BCG'den Ö. Altugun çalışmasına göre, TR ise halen dünyada ızdırap endeksinin (işsizlik artı enflasyıon oranının) en yüksek olduğu ülkelerden biri!


Önümüzdeki dönemde bu Izdırap Endeksi kavramının daha sık tartışılacağını düşünüyorum. İzlemekte yarar var!








3 Ağustos 2009 Pazartesi

ABD'de ilk 7 ayda batan banka sayısı 68'e ulaşmış!

Temmuzun son günü Amerikan TMSF'si tarafından 4 banka daha kapatılmış ama hakim medyada yine pek haber olmamış. "Resesyon"un başından kapanan banka sayısı 93, sadece bu yılın ilk 7 ayında kapanan banka sayısı da 68'e ulaşmış. Benim dikkatimi çeken bri husus da, bu sefer bankalar arasındaNew Jersey'den bir bankanın da olması. batıklar NY'a yaklaşıyor mu ne?

Detay için:

Four more failed banks brings year's tally to 68 - MarketWatch

Posted using ShareThis
Clicky Web Analytics Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-Noncommercial-Share Alike 3.0 United States License.