25 Haziran 2009 Perşembe

M. Tamer "Skidelky ile yemek"

Skildelsky'ninkonferansını dinleyenler arasında olmayan M. Tamer bugün Milliyetteki köşesinde Skidelsky'nin ağzından konferanstakine benzer hususları özetlemiş. Ondan öğrendiğimize göre Finansbankın sponsorluğunda (herhalde o akşam) dar kapsamlı bi yemek yenmiş, M. tamer de o yemekte Skidelsky'nin fikirlerini dinlemiş. Yazdıklarınabakılırsa Skidelsky büyük ölçüde aynı şeyleri tekrarlamış. yazı oldukça bilgilendirici:

http://www.milliyet.com.tr/Yazar.aspx?aType=YazarDetay&ArticleID=1110492&AuthorID=55&Date=25.06.2009&ver=22

D Gökçe: "Skidelsky Ağır Konuştu"

Bilgi Üniversitesinde Salı günkü Robert Skidelsky konferansını dinleyenlerden olan D. Gokçe bugün Akşam'daki köşesinde konferans ve Skidelsky'e değinmiş.

Skidelsky'nin biyografisine ilişkin verdiği bazı detaylar, bana bu krizi tahminde başarılı olanların (ve çuvallayanların) ortak özelliği konusunda kafamdaki şablona uygun ipuçları verdi. Rus asıllı olan Skidelsky, Çin'de büyümüş, İngiltere'de Lord olmuş. Arap asıllı ama müslüman olmayan, çocukluğu İstanbul'da geçen ve şimdi ABD'de yaşayan Rubini gibi "kültürler arası tecrübesi geniş olan" biri. Bu krizi doğru okuyabilenlerin çoğunda dikkat çekici özellik bu değil mi? Tek yönlü yaşamış olanlar, olaylara sahip oldukları tek gözlükle bakıyorlar. Kültürler arası tecrübesi olanlar ise farklı perspektiflerden bakarak olup bitenleri çok daha iyi algılayıp analiz edebiliyorlar. Bu bakımdan bence Türkler de "safkan" batılılara göre çok daha avantajlı. En şanssız olanlar ise WASP'lar olacak sanırım. Hayatta bi konuda da başarısız olsunlar artık!

D. Gökçe konferansa not alanlar arasında olmasına rağmen yazısında Skidelsky'nin konferansta söylediklerine pek değinmemiş. Adeta sadece başlıkta "ağır konuştu" demekle yetinmiş. Hoşuna mı gitmedi acaba Skidelsky'nin söyledikleri?

http://www.aksam.com.tr/2009/06/25/yazar/13275/deniz_gokce/skidelsky__agir__konustu_.html

K. İlkorur: "Dolar Önemini Yititir mi?"

Genelde yazılarını beğenerek okuduğum Korkmaz İlkorur Radikal'deki köşesinde bugün "Dolar Önemini Yititir mi?" diye sormuş ve "biraz zor" sonucuna varmış.
Zor olacağı kesin, ama olmayacağı anlamına gelmiyor bu malesef.


http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=RadikalYazarYazisi&ArticleID=942084&Yazar=KORKMAZ%20İLKORUR&Date=25.06.2009&CategoryID=101

Çin daha çok altın almaya çalışıyor

Aşağıdaki haberde önemli gördüğüm idfadeleri bold yaptım.
Özellikle son kısmı önemli. SDR'ın bileşimine Yuan'ın da dahil edilmesini istiyor. henüz convertible bile olmayan bi para seneye SDR'a girerse şaşırmamak lazım. Hatta SDR'ın içerik oranlarını bile veriyor: Doların mevcut %44 olan ağırlığı diğer hepsi gibi %20'ye inmeli diyor. Şimdiye kadarki ABD bunu kabul edemez, düşünemez bile, ama dünkü yazıda aktardığım Skidelsky'nin öngördüğü "HUGE MENTAL REALIGNMENT FOR THE US" cümlesinin bi parçası bu olabilir mi?


China should hedge dollar with gold, party researcher says
Submitted by cpowell on 05:21AM ET Thursday, June 25, 2009.
Section: Daily Dispatches
By Zhou Xin and Alan Wheatley Reutersvia Interactive Investor, LondonThursday, June 25, 2009
http://www.iii.co.uk/news/?type=afxnews&articleid=7389276&subject=econom...

BEIJING -- China should buy more gold because the dollar is poised for a fall and the metal is needed to support the greater international role envisaged for the yuan, a senior researcher with the ruling Communist Party said on Thursday.
Li Lianzhong, who heads the economic department of the party's policy research office, said China should use more of its $1.95 trillion in foreign exchange reserves to buy energy and natural resource assets.
Speaking at a foreign exchange and gold forum, Li also said that buying land in the United States was a better option for China than buying U.S. Treasury securities.
"Should we buy gold or U.S. Treasuries?" Li asked. "The U.S. is printing dollars on a massive scale, and in view of that trend, according to the laws of economics, there is no doubt that the dollar will fall. So gold should be a better choice."
There is no suggestion that Li, even though he is a senior researcher, was enunciating an agreed party line. However, a debate is swirling in China about how the country can reduce its exposure to the dollar and to U.S. assets in case America's ultra-loose fiscal and monetary policy rekindles inflation and erodes the value of the dollar and U.S. Treasuries.
To that end, China has said it will buy up to $50 billion worth of bonds denominated in Special Drawing Rights, the International Monetary Fund's unit of account, to be issued by the IMF.
Chinese companies, at Beijing's bidding, are also snapping up energy and commodity supplies around the globe to fuel its fast-growing growing economy.
Sinopec, China's largest oil refiner, agreed on Wednesday to buy Swiss oil explorer Addax Petroleum Corp for $7.24 billion in China's biggest overseas acquisition.
China disclosed on April 24 that it had increased its holdings of gold to 1,054 tonnes from 600 tonnes since 2003.
However, China's foreign exchange reserves have grown so fast over the same period that gold's share of the stockpile, the largest in the world, has shrunk.
Li cited the high share of gold in the foreign exchange reserves of the United States, Italy, Germany, and France to argue that China's gold holdings, which account for about 1.6 percent of its reserves, are too small.
China does not disclose the composition of its currency reserves, but bankers assume around 70 percent is held in dollar assets.
China is the largest single holder of U.S. Treasuries, with $763.5 billion at the end of April, according to U.S. Treasury data.
Analysts say this data set understates the true number as it does not capture paper bought through dealers in London or elsewhere.
Li said a second reason for buying more gold would be in anticipation of the yuan one day becoming a reserve currency.
The yuan is not convertible on the capital account, meaning it cannot be freely traded for other currencies for financial transactions that are not related to trade. This rules out the yuan's use as an international reserve currency, for central banks would not be able to convert it quickly if necessary.
But in a very preliminary step toward that goal, China is paving the way for greater use of the yuan beyond its borders.
The People's Bank of China has arranged currency swap deals with six countries since December totalling 650 billion yuan ($95 billion) so that trade and investment with China can be conducted in yuan, not dollars.
And China will soon allow selected firms in the southern province of Guangdong that trade with Hong Kong to settle their transactions in yuan, or renminbi.
"If the yuan should go international or become a reserve currency, China needs more gold to back that," Li said.
When the yuan does become an international currency, which Li acknowledged was a long way off, he said the composition of the SDR should be reformed to include the Chinese currency.

Ideally, in the long term, the SDR would be made up of the dollar, euro, sterling, yen, and yuan, each with a weighting of 20 percent, Li said.
The SDR is currently made up of the dollar (with a weighting of 44 percent), the euro (34 percent), the yen (11 percent), and sterling (11 percent)
The four currencies in the SDR, which must be convertible, are those issued by fund members with the largest share of global trade. The weights assigned by the IMF are based on the value of exports and the amount of reserves denominated in those currencies.
The composition of the basket is reviewed every five years. the next review is due in 2010.

* * *



24 Haziran 2009 Çarşamba

1994-2001-2008 krizlerinde ithalat ve ihracat

Dünkü konferansa ilişkin notları az önce yazmak hoşuma gitti. Gaza geldim, geçenlerde dinlediğim başka bi konferansta dikkatimi çeken ama bi yere not almadığım bazı hususları da not alayım dedim. Bundan sonra inşallah düzenli devam edebilirim!

Önceki hafta (12 Haziran 2009) Koç Üniversitesi ve TUSİAD ortaklığı olan EAF-Ekonomik Araştırmalar Forumu' bünyesinde "Küresel Ticarette Üretim Ağlarının Rolü-Ekonomik Kriz ve Türkiye" başlıklı bir rapor sunumu ve panel vardı.
Konuşmacı listesi ve sunumlar şurada:
http://www.ku.edu.tr/ku/index.php?option=com_content&task=view&id=3985&Itemid=2334

Konferansta benim asıl dikkatimi çeken husus, ana tebliğ sunumunda çok detayda kalan bir nokta oldu. Konferans konusu Raporu hazırlayanlardan Prof. Erol Taymaz'ın (ODTÜ) sunumunun son kısmınıda yer alan, 1994 ve 2001'deki "home made" krizler ile 2008 "teğet" krizlerini karşılaştırmak amacıyla her üç dönemdeki ithalat ve ihracat gelişmelerini beraber gösteren grafikler bana çok çarpıcı geldi.

http://www.ku.edu.tr/ku/images/EAF/eaf_20090612uretimaglari.pdf
Sunumun 45-51 sayfaları arasındaki o grafiklerden kendi hesabıma bir sürü sonuç çıkardım. O grafiklerin anlattıklarını bazılarını şöyle tercüme etmek mümkün görünüyor:
1- 1994 ve 2001'de ithalat hızla düşerken ihracat hızla artmış. 2008'de ise ihracat da hızla düşüyor! (O zamanlar döviz anında fırlıyordu, bu sefer yeterince fırlamamış demek ki!)
2- 1994 ve 2001'deki kriz grafiklerine bakınca zamansal olarak (yani kriz patladıktan sonra 5-6 ay sonra) dip görünmesine rağmen, 2008 için henüz dipten dönüş (eğrinin eğiminin yön değiştirmesi) görünmüyor. Üstelik sapma öncekilerden çok daha fazla.
3- 2008'de de ithalat tüm kategorilerde düşmesine rağmen, en çok düşüş ara malı ithalatında, en az düşüş ise tüketim malı ithalatında görünüyor! (teğet fakörü?)
4- Temel sonuç: 1994 ve 2001 krizindeki gelişmelere bakarak 2008 için çıkarsama yapmak mümkün değil. Zira 1994 ve 2001'de grafikler hemen hemen paralel giderken, 2008 grafiği çok farklı gelişiyor. Bu seferki bizim şimdiye kadar bildiğimiz krizlerden gerçekten farklı galiba! Zira şimdiye kadar bizde kriz olduğunda (dolar hep yükseldiği için!) ihracat patlardı. Ama bu sefer ihracat da kötü düşüyor!

Lord Robert Skidelsky: "Economics is a moral science, not a natural science"

Dün Bilgi Üniversitesi Dolapdere kampusunda güzel bi konferans vardı. Dinleyici sayısının az ama oldukça kalburüstü göründüğü konferansa Keynes'in üç ciltlik ödüllü biyografisinin yazarı olan Lord Robert Skidelsky Keynes ve güncel ekonomik kriz üzerine konuştu.

Skidelsky yaklaşık bir saatklik konuşmasında Keynes'i yalayıp yutmuş biri olarak, Keynesçi perspektiften bugünün değerlendirilmesine ilişkin çok sayıda çarpıcı cümle sarfetti (öyle ki bu yazının başlığına hangisini alsam, karar veremedim!) bazılarını başlıklar halinde vermeye çalışayım:

* "Borçlanmayı ucuzlatabilirsiniz ama insanları borçlanmaya zorlayamazsınız!" (krizden çıkış çaresi olarak pazarlanan son günlerin modası harcamayı teşvik (stimulus) paketlerinin etkinliği üzerine...)
* "Klasik iktisat görüşü: 'yatırım tasarrufun fonksiyonudur' der. Yani tasarrufun otomatik olarak yatırıma dönüşeceğini varsayar. Oysa 'yatırım, gelecekteki getiri beklentisinin bir fonksiyonudur.' Eğer yapılan yatırımdan gelecekte anlamlı bir pozitif getiri ümidi yoksa tasarruf olsa bile yatırıma dönüşmeyebilir." (=eğer geleceğe ilişkin beklenti olumlu değilse stimulus işe yaramaz!)
* "Genel teoriyi tekrar okuyacaksanız Chaapter 12'den başlayın [stock market, liquidity...]" Piyasa şövenizmi abartılmıştı, son zamanlarda ayakları faazla havadaydı yere basmalı...)
* "Faiz oranının tasarruf üzerine çk az etkisi vardır. Asıl gelir seviyesi belirler tasarruf düzeyini." (Ah bunu yıllardır bizimkiler de kabul etseydi...)
* Stimulus harcamasının etkili olması çarpan etkisinin pozitif ve yüksek oranda olmasına bağlıdır. Eğer çarpan etkisi sanıldığı kadar yüksek değilse, hele bi de stimulus paketi nedeniyle devletin yaptığı harcama para basılarak fiananse edilmşse, beklenen etki olmayabilir!"
* Finansal aracılığın (finansal araç, ürün) artması sanıldığı kadar iyi bi şey değildir. Bu konuda yapılan hatalı varsayım: "daha çok fianansal araç, ürün oldukça gelecekteki tüm olası durumların (contingency) kapsanarak sigorta edilmesi mümkün olabilir." HATALI BİR VARSAYIMDIR.
* "ECONOMICS IS A MORAL SCIENCE, NOT A NATURAL SCIENCE"
Bu cümleyi önemine binaen aynen aldım. Konuşmasında bir kaç defa tekrarladığı üzere, İktisat pozitif bir bilim değildir, bir moral bilimdir.
* Bankalar "mevduat sigortası" ve "son kredi mercii" (lender of rast resort) düzenlemelerinin tadını çıkarıyorlar. Bu konular reforme edilmeli. (Nitekim hatırlanacağı üzere 2001 krizi öncesi, bizim bankalar bunun tadını sonuna kadar çıkarmadılar mı?)
* "Enflasyon hedeflemesi varlık fiyatlarının istikrarı için yeterli bir yaklaşım değildir. Çünkü dönemselliğe karşı etkisizdir."

* Peki bu kadar laftan sonra devamından ne olacak sorusunu cevaplandıracak şu cümleyi sarfetti: "there is a huge mental realignment for the US!" kastettiği büyük zihinsel ayarlmanın ne olduğunu gelecekte göreceğiz. ama Sadece ABD değil, duruma bakmaksızın ABD'ye koşulsuz biat edenler için de geçerli olacak bu "HUGE MENTAL RE-ALIGNMENT!"

Skidelsky ayrıca yeni bir paradıgma gerektiğini söyleyerek yapılması gerekenleri de şöylece özetledi:
* "Öncelikle üniversitelerde iktisat eğitimi değişmeli! Büyük ölçüde faydasız (useless!) olan matematik eğitimi iktisattan çıkarılmalı! politika, sosyoloji, uluslararası ilişkiler, hatta genetik ve biyoloji öğretilmeli"
* "Enflasyon en büyük problem gibi algılanmamalı. enflasyon her zaman en büyük problem olmayabilir!" (Netekim o konuda önümüzdeki günlerde "enflasyon mu geliyor, deflasyon mu? sorusuna şahsi kehanetlerimi yazacağım, inşallah!)
* "Animal spirits doesn't mean irrational, under given uncertainity" hayvani güdüler gayet mantıklı olabili.r İktisat bunları daha fazla dikkate almalı. "Eğer ben sana güveniyorsam bunun rasyonel ya da irrasyonel olmakla alakası yok!"
* gelecek tam olatrak bilinemez. Dolayısıyla matematikle kesin olarak hesaplanamaz, her şey sigortalanamaz.
* "Stimulus için sadece bir ay geçerli para verilebilir. Eğer o süre içinde harcanmazsa değersiz kalır." Entersan. Japonya bu nedenle mi başarısız oldu acaba? Harcamayı teşvik için normal parayı değil de özel para dağıtsaydı sonuç nasıl değişirdi?)

Bunlar Skidelsky'nin konuşmasından benim aldığım notlar ve aklıma gelenler.

Bu vesileyle şunu da belirteyim. Skidelsky'i dinleyenler arasında, saydım 8 tane köşeli yazar vardı. Bugünkü yazılarına baktım hiçbiri henüz yazmamış, saat itibarıyle bugüne yetiştirilmesi zor olabilir. Bakalım ilerleyen günlerde hangisi ne yazacak? Zira konferans boyunca dikkat ettim, 8 köşeli yazardan sadece 3 tanesi not tutuyordu. Bir tanesini ayırmak lazım belki, bir çok konferansta karşılatığımız ve her zaman elinde büyük boy pötikare defteriyle ciddi ve uzun notlar tutan o yazar muhtemelen yine en ayrıntılısını yazacaktır ama diğerlerinin ne yazacağını doğrusunu merak ediyorum. Hele televoceilerin biri konuşmacıyı dinlerken bırakın not tutmayı, konferans sırasında cep telefonuyla tetris oynadı! Gayet iyi gördüm zira hemen arkasındaki sıradaydım! Acaba o televoleci hoca, kendisi konuşurken öğrencileri derste cep telefonuyla oyun oynasa ne düşünürdü? Belki yeterince zeki olduğu için, bir taraftan cep telefonuyla oyun oynarken aynı zamanda konuşmacıyı çok iyi dinlemiş de olabilir. Ama konuşmacının görebileceği bir mesafede yapılan bu hareketin bir "empati harikası" olduğu gerçeğini değiştirir mi? Hayli yaşlı olmasına rağmen İstanbula ilk kez geldiğini söyleyen konuşmacı acaba Türk prof.ların konferans dinleyiş tarzları hakkında ne düşünmüştür?
Bir de şunu düşündüm, "bazı iktisatçıların kapı arkasından söylediklerini" dinleyerek TRnin notunu yükseltmediklerini Söyleyen Botan hanım (bu konferansta yoktu) bu cep teefonuyla oyun oynayan köşeli televolecileri dinleyerek mi not veriyor acaba?

Ege Cansen: "Krizin nedeni Paradır. Diğerleri ara sonuçtur."

Ege Cansen'in bugünkü Hürriyet'teki yazısı yine harikaydı. (Bu vesileyle, Ege Cansen'i dilime doladığım ve böyle malzeme vermeye devam ederlerse tekrardan vazgeçmeyeceğim "köşeli iktisatçılar" tanımı kapsamında değerlendirmediğimi not düşmeliyim.) Krizin asıl sebebinin parasal olduğunu söylüyordu. Bu blogun ana fikrinin kavranması bakımından okunmalı.

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/11931017.asp?yazarid=260&gid=61
Yazının ilk paragrafı:
"Yaşanmakta olan küresel iktisadi bunalım son tahlilde bir para krizidir. Bunun dışında söylenenler, sebep değil ara sonuçlardır. Bilimsel düşünmenin esası sebep sonuç ilişkisini çözmektir. Ancak bu ilişki çoğu kez "bir sonuç-bir sebep" şeklinde kendini göstermez. Bırakın bir olayın birden çok sebebi olmasını, bir sebebin de birden çok sonucu vardır. Sebep ve sonuçlar karmaşık zincirler oluşturur. Bu yüzden bu kriz için "ipotekli kredilerden" veya "finansal piyasalardaki denetimsizlikten" çıktı demek çocuksu bir açıklama olmaktan ileri gidemez. Analizin nihai amacı "kök sebebi" bulmaktır. Krizin kök sebebi "para sistemi"dir. Yani "küresel ekonomi-ulusal para birimleri" uyuşmazlığıdır. "

Denizbank da Rus Rublesi efektif işlemlerine başladı

Geçtiğimiz hafta Yapı Kredinin Rus Rublesiyle ile ithalat-ihracat işlemlerine başladığına ilişkin bi habere rastlamıştım ama not alamamıştım. Az önce Denizbank'ın da ruble işlemlerine başladığını görünce bu sefer atlamadan not düşeyim dedim.
Geçen mart ayındaydı sanırım, bizim başbakan ya da CBaşkanının ziyareti sırasında Putin "ikili ticaretimizi araya dolaruı sokmadan TL-Ruble ile yapalım" önerisini getirmişti. Ardından gerekli mevzuat düzenlemesi yapılmıştı. (Zaten Rusya bugünlerde herkese aynı öneriyi getiriyo. geçenlerde BRICKçilere de aynı öneriyi yaptılar. Özellikle Çin ile ticarette doları devreden çıkarmaları önemli olacaktır. Anlaşılan Rusya dolara benden çok daha fazla takmış durumda!)

Bu tür haberler küçük gibi görünse de doların rezerv para niteliğini tartışmaya açacak büyük gelişmelerin küçük tohumları, öncü göstergeleri olarak düşünülmelidir. Özetle bu gelişmeler TL ve Ruble için iyi, dolar için kötü, uluslararası finansal sistemin istikarı için de kötüdür. Zira dünya üzerindeki 140 küsur değişik para birimine dayanan bu çarpık mimari şimdiye kadar çökmediyse, hakim paranın ezici üstünlüğü sayesindeydi. Şimdi onun payı azalırken başka "1" para yerini alamazsa, yani doların nispi ağırlığı düşerken dolar dışındaki diğer tüm paraların nispi ağırlığı artarsa, bu durum uluslararası finansal sistemde maliyetlerin artması ve kaos anlamına gelecektir. İnşallah o noktaya varmadan köklü çözüm bulunur (amin!) ama ümitli olmak zor. Zira kapitalizmin geçmişi, dayak yemeden düzeltme yapma konusunda iyi bi sabıkaya sahip değil malesef!

10:56 24Jun2009 Denizbank ruble ile efektif kabulüne başladı
İSTANBUL, 24 Haziran (Reuters) - Denizbank , 1 Haziran itibariyle Rus rublesi ile efektif kabul etmeye başladığını duyurdu. Bankadan yapılan yazılı açıklamada, Rus rublesiyle döviz alım-satım ve forward işlemlerini 2 senedir yürüten banka müşterilerinin rubleyle ithalat, ihracat, para transferleri, hesap açılışları, harici garanti işlemleri, döviz alış-satış ve arbitraj işlemleri gibi her türlü bankacılık işlemini gerçekleştirebilecekleri belirtildi. Açıklamada, Denizbank Genel Müdür Yardımcısı Bora Böcügöz, “Denizbank’ın Moskova’daki iştiraki CJSC Dexia Bank’ın ticarette üstlendiği önemli işlevin avantajını da değerlendirerek, ruble ile işlem yapmaya başladık. Bu uygulamanın Rusya ile iş yapan müşterilerimizin hayatını kolaylaştıracağı ve ülkeler arasında ticaret hacminin büyümesine olanak sağlayacağı düşüncesindeyiz” dedi. Türkiye ve Rusya arasındaki ticaretin ruble ile yapılabilmesinin önünü açan yasal düzenlemenin Mart ayında yürürlüğe girmesiyle birlikte bankalar rubleyle işlem yaptıklarını duyuruyorlar.
(Haberi yazan Melis Şenerdem; Redaksiyon Ceyda Çağlayan) ((melis.senerdem@reuters.com; +90 212 350 7000, Reuters Messaging:

23 Haziran 2009 Salı

134 Milyar dolarlık sahte ABD tahvili!

Geçtiğimiz hafta basına yansıyan haberlere göre, İtalya'dan İsviçre'ye tren yoluyla geçmeye çalışan iki Japon'un valizlerinde toplam nominal değeri 134 milyar dolara ulaşan ABD tahvili ele geçirilmiş! ABD Hazinesi, ele geçirilen tahvillerin "sahte" olduğunu açıklamış!
Kriz dönemlerinde absürdlüklere rastlanır da, bu olay inanmak için fazla absürd değil mi?
(Bizde albayın hazırladığı raporun sahteliğinin tartışıldığı günlerde başkaları da 134 milyar dolarlık ABD hazine bonosunun sahteliğini tartışıyor!)

İngiliz gazetesi the Telegraph'da yazan Edmund Conway, 20 haziran 2009 tarihli yazısında bu konuya değinmiş ve Rus bonoları değil de Amerikan bonolarının sahtesindin yapılmış olmasına dayanarak, demek ki ABD bonoları daha değerli diyerek "dolara bi şey olmaz abicim" sonucuna ulaşmış. "Milyonlu yıllarda" bile sahte TL'lerin üretildiğini düşünerek biz de sevinmeliyiz sanırım. Demek ki TL o yıllarda bile kalpazanlık için kredibilitesi olan bir paraymış! O yıllarda dolar yerine TL'nin sahtesini bastıklarına göre!..

Yazının tamamını buraya almak isterdim ama çok uzun. Linki aşağıda:

http://www.telegraph.co.uk/finance/economics/5586543/Is-this-the-death-of-the-dollar.html

Yazı dışında yazıya yapılan okuyucu yorumlarını da okumanızı tavsiye ederim. Nedense son zamanlarda yazılardan çok commentler hoşuma gidiyor!

Bu arada insanın aklına gelmiyor değil: Acaba ABD 10 trilyon dolara ulaşan Hazine borcunun 134 milyar dolarlık kısmından bu şekilde yırtmış olabilir mi? Eğer "sahte" tahvili elinde bulunduranlar haberlerde yeraldığı gibi mafya ise, (aslında haberde yer almasına bile gerek yok. Olayların gidişatından kolayca tahmin edilemez mi?) tahvili kaptıranlar bu tahvilleri edinecek parayı nasıl bulduklarını açıkça ifşa etmeyeceklerine, ettikleri takdirde suç geliri olarak müsadere edilecek parayı kurtaramayacakları gibi bir de diğer suçlardan cezalandırılmaları sözkonusu olacağına göre, sahtelik iddiasıyla konu üstüne gidilmeden kolayca kapatılabilir, ABD Hazinesi de dev borcunun hiç olmazsa bu kadarlık kısmından kurtulmuş olur. Nasıl teori ama?

Moodys: "ABD kredi notu üzerindeki diğer bir risk ise doların rezerv para birimi olmaktan çıkması"

Moody's bugün "ABD'nin kredi notu, devlet borçlanmasını azaltabildiği sürece tehlikede değil" demiş.
Bence bu cümle halka açık bir şirket için ifade edilse, Sermaye Piyasası Kanunu'na göre "yalan, yanlış, yanıltıcı bilgi verme" kapsamında değerlendirilirdi.
Zira ifadeden, sanki ABD'nin devlet borçlanması azaltılabiliyormuş da, o eğilim devam ettiği sürece sorun yokmuş!
Moody'sin bu cümlesinden sonra ABDnin kamu borçlanmasının son 10 yıllık trendine ve diğer ekonomik göstergelerine bakan ve mantıklı düşünebilen herkesin (iktisat bilmesine gerek yok, akl-ı selim olması kafi) eğer düşünce sistemi başka bir nedenle malül değilse, ABD'nin kredi notunun düşeceğini öngörmesi hiç de zor değil! Zira ABD'nin devlet borçları azalmıyor bilakis artıyor ve bundan sonra da ABD hükümetinin mevcut taahhütleri ve ekonomideki daralmalar nedeniyle borçların daha da artması kaçınılmaz. Öyleyse Moody'sin öngördüğü pozitif şart gerçekleşmeyecek ve kredi notunun düşürülmesi gerekecektir. Bakalım pek itibarlı Moody's "devlet borçlanması arttığı halde ABD'nin kredi notunu indirmemek" için o gün hangi mazerete sığınacak ve hangi laf cambzalığı ile durumu farklı ifade etmeye çalışacak. Sabırsızlıkla bekleyeceğim.
Acaba Moody's hangi vadede azaltılmasını öngörüyor bu cümleyi sarfederken? Mesele gelecek 10 yıl boyunca hep artsa bile, "ben 20 yıllık vadeyi kastetmiştim. geri kalan dönemde hala azaltılması ihtimali var" diyerek mi kredi notuna dokunmayacak?

Doların rezerv para niteliğinin tartışılmaya başlanmasına değinmeye bile gerek yok. Türkiye'de incir çekirdeğini doldurmayan tartışmaları mazeret gösterip "darbe olabilir" diyerek kredi notunu yükseltmeyenler, doların rezerv niteliği istisnasız her Allah'ın günü dünyanın her tarafında tartışılırken ve doların uluslararası ticaretteki ağırlığının her gün erozyona uğradığı rakamlara da yansırken, ABD'nin kredi notuna dokunmuyor. Bu kadarını bile söyleyebilmelerini takdir mi etmek lazım acaba?


10:26 23Jun2009 ABD'NİN AAA OLAN KREDİ NOTU, DEVLET BORÇLANMASINI AZALTABİLDİĞİ SÜRECE TEHLİKEDE DEĞİL - MOODY'S
10:27 23Jun2009 ABD KREDİ NOTU ÜZERİNDEKİ DİĞER BİR RİSK İSE DOLARIN REZERV PARA BİRİMİ OLMAKTAN ÇIKMASI- MOODY'S
10:32 23Jun2009 ABD'nin kredi notu, devlet borçlanmasını azaltabildiği sürece tehlikede değil-Moody's

TOKYO, 23 Haziran (Reuters) - Kredi derecelendirme kuruluşu Moody's şu açıklamalarda bulundu:
*ABD'nin AAA olan kredi notu, devlet borçlanmasını azaltabildiği sürece tehlikede değil *ABD kredi notu üzerindeki diğer bir risk ise doların rezerv para birimi olmaktan çıkması
Haberin orijinali için tıklayınız: [nTKF106439] ÖNEMLİ: Bu haber, linkleri yukarıda belirtilen haber ya da haberlerden derlenmiştir. Tam çevrilmiş metin olmayabilir.

ABD'de bu yıl 25 haftada 40'ıncı banka da batmış

ABD'de hemen her haftasonu 1-2 yerel banka mali durumu negatife düştüğü için ABD'nin TMSF'si tarafuından kapatılıyor. En son Kansas merkezli bir banka daha kapatılmış. Eskiden kapatılan bankalar bizde de tek sütunluk haber olurdu ama artık haber bile olmuyor. Acaba biz tünelin ışığıyla uğraşırken kafa karıştırmasın diye mi?

http://www.marketwatch.com/story/kansas-bank-is-40th-failure-of-2009?siteid=bnbh

By John Letzing
SAN FRANCISCO (MarketWatch) -- Anthony, Kan.-based First National Bank of Anthony became the third bank seized by regulators Friday, marking the 40th bank failure of 2009, according to the Federal Deposit Insurance Corporation. South Hutchinson, Kan.-based Bank of Kansas has agreed to assume the failed bank's deposits, the regulator said. National Bank of Anthony, the second bank in Kansas to fail this year, had $156.9 million in assets and $142.5 million in deposits as of March 31, the FDIC said.

ABD borçla yaşarken IMF'ye neden 108 bn$ veriyor?

ABD'de hükümet bugünlerde IMF'ye 108 milyar dolar yardım yapmak için Kongreyi iknaya çalışıyor. Allah Allah, kendi çarkını borçla çevirmeye çalışan ABD 108.000.000.000.- doları IMFye vermeye niye çalışır? Resmi açıklama, "fakir ülkelerin borçlarını ödeyebilmeleri" içinmiş. Sanki "zengin ülke"nin borcu daha az gibi! Gerçi o nasıl olsa dolar basıp veriyor ama çok kişinin bildiği üzere, "no free lunch in real life" Türkçesi; "bugün harcadığın dolarlar yarın mideni tırmalar."
Neyse efendim. Fakir ülkelere güzel havalarda bile fazla önemsenmezken, kendisi derin bir kriz içindeyken hatta kendi ülkesinde parasızlık yüzünden okullar kapanırken ve binlerce öğretmen işsiz kalırken (bkz. alttaki link ve İngilizce haber) ABD'nin "fakir ülkelerin borçları" için IMF'ye yardım etmek istemesi, üzerinde düşünmeye değmez mi?

Yine bi kaç soru:
1- IMF'ye verilecek paralar Afrika veya Asya'nın gerçekten fakir ülkelerinin borçlarına mı gidecek? Yoksa Doğu Avrupanın bazıları AB üyesi olan ülkelerine mi gidecek?
2- ABD bu Doğu Avrupa ülkelerinin borçlarının tasfiyesine neden bu kadar önem veriyor ? Acaba bu ülkelerin borçlarının büyük kısmı Batı bankalarına ve Euro cinsinden, üstelik bu ülkelerin para birimi Euroya pegli olduğu için olabilir mi?
3- Ne olmuş yani bu ülkelerin borcu Euro cinsinden ve Batılı bankalara ise? El cevap: ne olacak uluslararası para sistemi sarsılıverir, biz tünelin ucundaki ışığını tartışırken!
Özetle ABD IMF üzerinden Doğu Avrupa ülkelerinin borçlarının çevrilmesini sağlamaya çalışırken esasen kendi parasının hakim olduğu mevcut sistemin istikrarını mı korumaya çalışıyor?
Bak yine mevzu dönüp dolaşıp Doların değerine geliverdi! O kadar ki, bugünlerde doların değerini korumak, ABD'deki çocukları, gençleri okutmaktan daha önemli.


Budget Crisis Forces Deep Cuts at California Schools
http://www.truthout.org/062209EDU?n Terence Chea, The Associated Press:
"California's historic budget crisis threatens to devastate a public education system that was once considered a national model but now ranks near the bottom in school funding and academic achievement. Deep budget cuts are forcing California school districts to lay off thousands of teachers, expand class sizes, close schools, eliminate bus service, cancel summer school programs, and possibly shorten the academic year."

22 Haziran 2009 Pazartesi

"Kriz Metaforları" Taner Berksoy

Taner Berksoy Radikal'de 20.06.2009'de yayımlananyazısında Kriz metaforlarından bahsetmiş. Bu tür metaforlarda tutarlılık kaygısı olmadığını, bunları kullananları affetmek gerektiğini söylüyor. Sabahki yazdıklarımdan sonra biraz sakinleştim!

http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=RadikalYazarYazisi&ArticleID=941405&Yazar=TANER%20BERKSOY&Date=22.06.2009&CategoryID=101

"Türkiye'nin kredi notu olması gerekenin altında mı?"

Bugünkü Dünya'da Fatma Melek, Türkiye'nin kredi notuna ilişkin güzel bi yazı kaleme almış. ben beğendim:

http://www.dunyagazetesi.com.tr/yazar.asp?authId=96

Bu noktada aklıma geldi.
Geçtiğimiz hafta FITCH Türkiye Temsilcisi A. Botan BERKER, Türkiye'nin kredi notunun yükseltilmemesinin mazeretlerini açıklarken;
1- "darbe ihtimali" ve
2-"bazı iktisatçıların kapalı kapılar ardında anlattıkları"ndan bahsetmiş.

İnşallah kapalı kapılar ardından görüşünü aldıkları iktisatçılar, tek tünele takılıp adeta (İstanbul'un fethedildiği günlerdeki Bizans büyükleri gibi) meleklerin cinsiyetini tartışırcasına far ışığı-güneş tartışmasından öteye geçemeyen köşeli sığ iktitaçılar değildir! Rastlarsam kendisine soracağım.

Güneş ve Far metaforu ışığında köşeli iktisatçılarımızın kısırlığı

Bugün Pazartesi. Sabahtan beri gazete ve dergilerin haftasonu ve bugünkü sayılarını okuyorum. Neredeyse köşesi olan herkes "tünelin ucundaki ışık gun ışığı mı yoksa araba (ya da tren) ışığı mı?" diye tartışıyor. Neredeyse o konuda ahkam kesme konusunda genel bir zorunluluk getirilmişçesine çok sayıda köşeyazarı geçen hafta TCMB Başkanı Durmuşş Yılmaz'ın gündeme getirdiği tünel mevzuu üzerien kalem oynatmış. Vakti bol ve gündemi takip etmeye çalışan biri olarak bize de hepsini okumak düştü. Ama o yazıları okuduktan sonra, bizim köşeli iktisatçılarımızın çoğundan bir kez daha ümit kestim. Zira şu tünel mevzuunda bile bu kadar sığ ve birbirini tekrar eden, yaratıcılıktan yoksun yorumlarla bu krizden çıkış konusunda anlamlı çözüm bekleme arasındaki tutarsızlık korkuttu. Neredeyse bütün köşeli yazarlarımız (iktisat ya da politika yazsın farketmiyor) tünelin sadece bir tane olacağı konusunda emin. Nasıl bu kadar emin olabiliyorlar anlamıyorum. Bugünkü ilk yazıda da belittiğim üzere, velev ki görünen gün ışığı olsun. Ya ardından daha uzun başka tüneller geliyorsa? Ama bizim köşeli iktisatçılarımız bu ihtimali dahi düşünme zahmetine katlanmadan bütün derin analizlerini tek tünel ve görünen tek ışık üzerine yapmaya ısrarla devam ediyorlar.
Üstelik, teknik analiz bildiğini bilidiğimiz, dolayısıyla klasik "omuz-baş-omuz" formasyonunu bilen kişiler bile tek tünel varsayımıyla yorumlar yapıyor.
Görünen o ki, far ve güneş ışığı metaforu, bizim iktisat ve politika yorumcularının düşünce derinliğine de ışık tutuyor.

Who is Pessimist?

Aşağıdaki yazıyı gönderdikten sonra, kötümserin tanımına ilişkin yıllar önce okuduğum bir cümleyi hatırladım. "SOMEONE WITH BETTER INFORMATION" (daha iyi bilgiye sahip olan kişi!)
Gerçekten de şöyle bir düşününce hayat ve tarih hakkında (sadece ekonomi değil, her konuda) daha fazla bilgiye sahip oldukça iyimser olmak zorlaşmıyor mu? Daha sınırlı ya da tek yönlü bilgi sahibi olanların mutluolması çok daha kolay değil mi? Medyanın önemi de buradan geliyor sanırım. İnsanların edinebilecekleri bilgileri yönlendirerek mutsuz olmalarını engellemek!

Yıllar önce bir arkadaşım "ne söylendiğine değil, mikrofonun kime tutulduğuna bakmak lazım" demişti. biraz düşününce ne kadar doğru bir laf demiştim ve o günden beri "mikrofonun" neden "o"na değil de "bu"na tutulduğuna dikkat etmeye çalışırım.

Belli düşünceleri hakim kılmak için onu çok rasyonel argümanlarla desteklemeye çalışmak yerine, mikrofonu sadece belli kişilere tutup diğerlerini ötekileştirmek, "öteki"lerin söylediklerini değersizleştirip berikilerin söylediklerinin ise mantık, akıl süzgecinden geçirilmeden kabul edilmesini sağlamanın daha pratik yolu olarak mainstream medya tarafından dünya genelinde kullanılmıyor mu?

Görünen o ki, bu krizin hasarının dünya genelinde büyümesinin bir nedeni de, bilimsellik ya da iyimserlik adı altında mainstream medyanın mikrofonunun pessimist ya da gerçekçilere kapalı olmasıdır. Öyle olmasa Rubini gibiler zamanında daha fazla ciddiye alınırdı, buna karşılık kıskançlıkla karışık kendisi kadar "iyimser" olmayanları "ziftçi" diyerek aşağılamaya çalışan televoleci holding doçentleri medyada bu kadar kolay yer bulamazdı, değil mi?

İkinci Dalga teorisi, Devrilen gökdelenin yanındaki "sağlam" villa!

Son günlerde herkes krizde dibin göründüğü, TCMB başkanının benzetmesinden sonra da tünelin ucunda ışığın göründüğü söylenmeye başladı. Bugün aklıbaşında köşeyazarlarından Fatih ÖZATAY'ın da;

"Küresel krizin bundan sonra nasıl gelişeceğine ilişkin çoğu iktisatçının üzerinde anlaştığı nokta, artık en kötünün geride kaldığı şeklinde."

diye yazdığını görünce, İkinci Dalga Teorisine değinmenin vaktinin geldiğine kani oldum. Zira son zamanlarda doların 150 dolardan 50 doların altına inmesi, emtia fiyatlarının (nedense sadece altın hariç!) düşmesi, borsaların dönemsel coşması ile hemen herkes bahar havasına kapılmış durumda. Doğru, mevsim de bahardı bu dönemde. Ama artık bahar bitiyor ve KAVURUCU sıcaklar geliyor. Daha sonra da DONDURUCU soğuklar gelecek. Baharın bu mevsimsel döngüsünün kalıcı olması mümkün değil!

Hatırlarsanız geçen yıl Güngören'de bir meydanda terör örgütü bomba patlatmıştı. Akşam saatlerinde meydandaki bir çöp kutusuna konulan birinci bomba patlatılınca bizim meraklı halkımız patlayan yere toplanmış, asıl hasar daha güçlü ikinci bomba patlayınca oluşmuş, pekçok vatandaş ölmüş ya da yaralanmıştı. İkinci bombanın hasarının büyük olmasının bir nedeni, ilkine göre daha güçlü olmasıydı ama hasarın büyüklüğünün başka bir nedeni de ilk bombadan sonra tekrar başka bir bombanın daha patlatılabileceği ihtimalini düşünmeyen tedbirsiz kişilerin oraya toplanması idi kuşkusuz. Ümidim odur ki, bugün "artık dibi bulduk" ya da "tünelde ışık göründü" diyenler bunu sadece lafta bırakasınlar, bu düşünceye göre hemen genişletici pozisyonlara girmesinler. Zira bugün "tamam, tünelin ucunda ışık göründü" diye pozisyona girenler, yarın ikinci dalga vurduğunda bombaya (ya da gelen trene) en yakın pozisyonda yakalananlar olacaklardır, korkarım.

Bu noktada basit soru şu: Velev ki tünelin ucunda gün ışığı göründü. Hemen ardından daha uzun başka bir trenin garantisi olabilir mi bu? Ya başka tarafa dönme imkanı olmadan hemen başka bir tünele girmek zorunda kalınırsa, bu tünelde ışık görüldüğü için göbek atmaya değecek kadar sevinmenin alemi var mı? Ne demek istediğimi anlamakiçin İstanbul-Ankara otoyolunun Gebze-İzmit arasındaki tünellerini hatırlamak bile yeterli sanırım. Bir tünelden çıkarken hemen başka bir tünele giriliverir. Bu kadar tünel muhabbeti yapanlar o yoldan geçmemişler midir?
Hatta şu da olabilir. Malum, tüneler tanımı gereği engebeli arazilerde olduğundan, düzlüğü sağlamakiçin tünel çıkışları da genellikle viyadüklerle bağlanmıştır. Ya ışık göründü diye sevindiğimiz tünel çıkışındaki viyadük yeterince sağlam değilse, hatta henüz inşa edilmemişse? Tünelden çıkıyoruz diye seinirken ya uçuruma yuvarlanma riski varsa! O nedenle ışığı gördük diye hızlı yol almamak her halükarda mantıklı görünüyor sanırım.

Neden bu kadar emin ahkam kesiyorum? Bi kaç soruyla cevap vereyim: Tamam "mortgage batığı tünelinden çıkılıyor olabilir (inşallah!) ama ama ya diğer batıklar? Kredi kartları tüneli? türev piyasalar tüneli? hepsinden önemlisi dolar tüneli?

ABD'nin ikili-üçlü açıkları kapandı mı? Dolar basmaktan vazgeçildi mi? Bundan sonra piyasaya ilave dolar sürülmese bile mevcut basılanalr ve taahhüt edilenlerin sterilizasyonu nasıl olacak? ABD için (hyper?) enflasyondan başka yöntem görünüyor mu? Dolar bölgesinde enflasyon olursa dünyanın geri kalanının bundan olumsuz etkilenmemesi mümkün mü?

Son yıllarda sık yaptığım bi benzetme var, yeri gelmişken tekrarlayayım: 99 İzmit depremi sırasında bir arkadaşımın yakınları da vefat etmişti. Üstelik evleri sadece iki katlı ve sağlam olmasına rağmen. Çünkü kendi evlerinin hemen yanındaki çok katlı çürük bir apartman, onların küçük evlerinin üzerine yıkılmış ve kendi evlerinin hiç bir mimari sorunu olmamasına rağmen üzerlerine gelen dev kütlenin altında ezilmişlerdi. Nedense son yıllarda aklıma çok sık gelmeye başladı bu örnek. Yanıbaşımızdaki ABD ekonomisi ve dolar gibi iki "gökdelen" sallanırken, bizim evimizin küçük olması, az katlı olması, sağlam olması bizi kurtarabilir mi? Üstelik dışaçık gibi bir soruna rağmen kredilerin nispi olarak azlığı nedeniyle kerameti kendinden menkul sağlamlık ne kadar kurtarıcı olabilir?
Bütün yazdıklarıma rağmen yanılmayı çok isterim. İçine girilen yegane tünelin "mortgage batığı" tüneli olmsını ben de çok isterim. Zira diğer tünellere girildiğinde onların birikimli zararı çok daha fazla olacaktır. Malesef.

19 Haziran 2009 Cuma

"Dolar neden rezerv para?"

Bu blogda değinilen çoğu yabancı çalışmaları bi çırpıda silip "dolara bi şey olmaz abicim" diye düşünenler için güzel bi yazı.
Ben bu yazıya ibretlik olduğu için değinme gereği duydum. Hesap günü geldiğinde hatırlamak için...

http://www.dunya.com/yazar.asp?authId=114

"En yüksek döviz borcu İngiltere'ye" Mi?

Bugünkü Dünya gazetesinde bu başlıkta bi haber ve başlıca Türkiyeden alacaklı ülkelerin sıralandığı bir tablo vardı. Habere göre Türklerin döviz borçlarının %20.7'si İngiltere'ye imiş. Allah allah, doğru dürüst tasarruf yapmayan, o nedenle ABD ile birlikte en çok zarar görecekler arasında sayılan İngilizler kendileri o kadar kredi kullanırken Türklere de borç mu vermiş?
Bu durum aslında finans merkezi olmanın nasıl bişey olduğunu gösteriyor. Türkiye'nin İngilizlere görünen o borcu esasen petrol zenginlerine değil mi? O tablodaki İngiltere finans merkezi olması nedeniyle sadece proxy değil mi?

"Eğer ABD Doları Çökerse?"

Brad W. Setser tarafından yazılmış Nisan 2009 tarihli çok önemli bi rapora rastladım. O kadar önemli ki, bu blogun hazırlanma gerekçesini tek başına sağlayan, o rapordan sonra devamına gerek yok diye düşündürebilecek bir rapor. Rapor başlığı: "If the U.S. Dollar Plummets" daha net nasıl ifade edilebilir ki?
Raporu hazırlatan kurum da enteresan: The Council on Foreign Relations (CFR) bünyesinde The Center for Preventive Action (CPA)! Raporun başında kurum hakkında benel bilgi var.
Rapor toplam 12 sayfa ve 9 tane önemli grafik var. Demek istediğim uzun ve sıkıcı değil! Özellikle baştaki "POTENTIAL TRIGGERS" ve "INDICATORS" kısımları düşündürücü. Şurada:
http://www.cfr.org/content/publications/attachments/CPA_contingencymemo_1.pdf

"Rezerv" kavramı ve dolar

Rubini'nin sitesinde dolar rezerv para niteliği üzerine Menzie Chinn imzalı taze bi çalışmaya rastladım. Okumak isteyenler şuradan bakabilir.

http://www.rgemonitor.com/globalmacro-monitor/257071/the_dollar_as_a_reserve_currency_apres_le_deluge

Yazının aslı Econobrowser'da yayınlanmış. http://www.econbrowser.com/archives/2009/06/the_dollar_as_a.html

RGE Econobrowser'dan alıp tekrar yayınlamış, çok iyi etmiş. Zira dikkatimi çeken, her iki sitede yayınlanan aynı yazının alttındaki okuyucu yorumlarının farklılığı!bu da econobrowser ve RGE'nin "müşteri kitlelerinin" farklılığını ve kalitelerini ortaya koyuyor sanırım.

Benim daha çok hoşuma giden, Chinn'in yazısı üzerine bi okuyucunun RGE sitesindeki commenti. O çok daha çarpıcı geldi. Aynen veriyorum. Wilson'u tanımıyorum ama ayıp olmaz sanırım!

Comments
Do we not find it absurd that we are using a reserve currency that has no fundamental assets to back it up?The word Reserve implies something of substance that can be used in times of need.It seems like the real reserve that is left for any reserve is the dwindling reserve of "pure faith" in the US currency.Not here to talk down the US$ or what, but the more one thinks about it, the more shocking it becomes.If you think of something of reserve, it should be of great strength, wealth, and substance.The current Bretton Woods of default mode is a dangerous game and the whole world has been forced in playing with it.When one looks into dictionary for the application of the word reserve:
1. Reserve army ( you would picture great lines of army strong and well equipped. Not old and naked)
2. Food for reserve in times of need( you would picture lots of food ready for in time of need)
3. Stocks of supplies of reserve ( you know what)Now picture this:Reserve Currency (US Dollar)

What is US dollar? A currency(a promissionary note or bond) which has defaulted on its gold obligations). And has no substance it in.Can anyone write something factual to calm my nerve? Please don't tell me it is the world' most liquid asset therefore it is good. Because No Shxt sherlock, and that is why it is terryfying.Great research by the author though. Writing this so to look for people to write something factual to calm one's nerve.
Hide reply Reply to this comment By Wilson on 2009-06-16 14:15:13

18 Haziran 2009 Perşembe

"ROUBİNİ KEHANATLERİNİ SÜDÜRÜYOR..."

Daha önce İngilizcesini gönderdiğim haberin Türkçesini gönderince onu da göndereyim dedim.


Dr. Noyan UMRUK imzalı.

Ünlü ekonomistten rezerv para hakimiyetinin geleceğiRoubini, gelişmekte olan ülkelerin, er geç doların rezerv para hakimiyetinin sona ermesine katkı yapacağını söylediEkonomist Nouriel Roubini, bir konferansta yaptığı açıklamada, gelişmekte olan piyasaların dünya ekonomisi üzerinde etkisinin genişlemeye devam edeceğini ve doların global rezerv para olarak hakimiyetinin sona ermesine er geç katkı yapacağını belirtti.Gelişmekte olan piyasaların yükselişinin temel bir değişiklik olduğunu belirten Roubini, Çin ekonomisinin de neticede ABD'den daha fazla büyüyeceğini belirtti.
İŞTAH AZALACAK Çin ile diğer büyük gelişmekte olan ülkeler Rusya ve Brezilya'nın ABD'nin en büyük kreditörleri arasında olduğuna dikkat çeken Roubini, bu gelişmekte olan ülkelerin güçlü büyümelerinin ABD'nin artan bütçe ve cari işlemler açığının finansmanı yönündeki iştahlarını yavaş yavaş azaltabileceğini de vurguladı. Roubini, "Zamanla, ABD'nin kreditörlerinin ABD'nin harcamalarını finanse etme ve rezerv olarak dolar alımları azalacak" diye konuştu.
ÇİN VE RUSYA İSTİYORRusya Başbakanı Dmitry Medvedev, geçtiğimiz hafta yaptığı bir açıklamada doların yerine geçebilecek ’milletlerüstü’ bir para birimi yaratılması çağrısını yinelemişti. Çin Merkez Bankası Başkanı Zhou Xiaochuan da Mart ayında IMF’ye doların yerine bağımsız bir para birimi yaratılması önerisinde bulunmuştu. Çin’in 2 trilyon dolarlık yabancı para rezervi içerisinde 744 milyar dolarlık ABD Hazine bonusu bulunuyor.
REZERV PARA NEDEN ÖNEMLİDoların tek rezerv para niteliğini kaybetmesi, ABD ekonomisi için finansal maliyetlerin artması ve dünya ekonomisinde egemen gücünün zayıflaması anlamına geliyor.

Likidite Tuzağı - Tersine Likidite Tuzağı!

Keynes'in Likidite Tuzağı teorisini lisansta iktisat okuyan herkes görmüş, 1980 ve 1990'larda Japonya'da yaşayan herkes de tecrübe etmiştir. Kısaca özetlemek gerekirse, klasik iktisat teorisi der ki, "ekonomiyi canlandırmak isterseniz faizleri indirin, paranın maliyeti düşünce yatırımlar artar". Ama Keynes işin o kadar basit olmadığını, bi noktadan sonra faizler inse bile para politikasının beklenen etkiyi yaratamayabileceğini söylemiştir. Nitekim nominal faizler de en fazla sıfıra kadar inebilir! Hatta Japonya'da 1990'larda "negatif faiz" önerisine rağmen yatırımların canlanmadığı da görülmüştür.

Bugün tesadüfen okuduğum bi yazıda mealen iktisatçıların pek de zeki yaratıklar olmadığı iddia edilirken arada, "likdite tuzağı" teorisi geçerliyse, "tersine likidite tuzağı niye geçerli olmasın?" sorusuyla karşılaştım:
http://health.rediff.com/money/2006/jun/24econ.htm

Gerçekten de ufuk açıcı bi soru. Faizler astronomik seviyelere çıksa bile yatırım talebinin devam etmesi ihtimali olamaz mı? Eğer bu ihtimal de sözkonusu ise, iktisatçı geçinenler faizler bi tik inerse şu olur bi tik çıkarsa şu olur derken gerçekte ne yapmış oluyorlar?

Bu arada, son 1-2 yıldır ABD merkezli tüm dünyada yaygınlaşan faizleri indirerek canlılık yaratma (=krizden çıkış) politikaları (1990larda Japonya'da olduğu gibi) Likidite Tuzağına takılırsa "tamam dibi bulduk, ışığı gördüm, güneşi gördüm" diyenlerin üstünden tünele giren tren geçmez mi?
Japonya'nın 90'lardaki resesyonu ile ABDnin geleceği arasında paralellik kuran bir yazı:
http://www.facebook.com/topic.php?uid=2229718737&topic=46245

17 Haziran 2009 Çarşamba

Russia wants gold incorporated in SDRs

GATA-Gold Anti-Trust Action Committee, Altının "modern finans" (ya da "finansal terör") çağında geldiği durumu inceleyen faydalı bir kuruluş. Mainstream medya ile yetinmekten memnun olmayanlara önerilebilir. aşağıdaki haber Reuters kaynaklı, GATA'dan alıntı.
http://www.gata.org/


Russia wants gold incorporated in SDRs
Submitted by cpowell on 11:53AM ET Tuesday, June 16, 2009. Section: Daily Dispatches
BRIC Demands More Clout, Doesn't Assault Dollar
By Gleb Bryanski and Guy FaulconbridgeReutersTuesday, June 16, 2009
http://www.reuters.com/article/bondsNews/idUSLG67435120090616
YEKATERINBURG, Russia -- The leaders of the world's biggest emerging markets demanded a greater say in the global financial system on Tuesday at their first summit, but steered clear of any assault on the U.S. dollar's dominance.
The summit of Brazil, Russia, India, and China (BRIC) ended with a short statement by Russian President Dmitry Medvedev and a communique that demanded more power for developing nations in international financial institutions and the United Nations.
But it did not mention two key Moscow initiatives -- a smaller role for the U.S. dollar and a supranational reserve currency although a Russian delegation source told Reuters that BRIC finance ministries and central banks were tasked to work on reserve currency proposals.
"We are committed to advance the reform of international financial institutions, so as to reflect changes in the world economy," a joint communique issued by the BRIC countries said.
"The emerging and developing economies must have a greater voice and representation in international financial institutions," it said. "We also believe that there is a strong need for a stable, predictable and more diversified international monetary system."
In the run-up to the summit, the Kremlin said reserve currencies would be discussed and that the world needed more reserve currencies, including widened International Monetary Fund Special Drawing Rights (SDRs).
But China -- which holds nearly $2 trillion in foreign currency reserves -- was silent, indicating little unity on any potential challenge to the greenback.
Analysts say the BRIC four are united by strong economic growth in recent years but not much else. Their political standpoints and global priorities differ widely and diplomats question whether the forum can forge strong, united positions.
The U.S. dollar slid on Tuesday on Russia's comments, which came a day after Finance Minister Alexei Kudrin said the dollar's status as the world's main reserve currency would be unlikely to change in the near term.
"The existing set of reserve currencies, including the U.S. dollar, have failed to perform their functions," President Dmitry Medvedev told a news conference in the Russian city of Yekaterinburg, ahead of the BRIC summit.
"We will not do without additional reserve currencies," Medvedev said, adding that a new supranational reserve currency was also an option as the IMF's SDRs gained a bigger role.
The BRIC term was coined by Goldman Sachs economist Jim O'Neill in 2001 to describe the growing power of emerging market economies, but Tuesday's summit was an attempt to give the grouping a bigger voice in the world.
"We talked about making the decision-making process on the most important international issues -- on the economic agenda, the international political agenda on security -- fairer," said Medvedev in his final statement after the meeting.
"The BRIC summit must create the conditions for a fairer world order."
The other presidents sat next to Medvedev as he made the final statement. They then departed without making any comments of their own after the summit.
BRIC countries account for 15 percent of the $60.7 trillion global economy but Goldman Sachs predicts that in 20 years time, the four countries could together dwarf the G7 and China's economy will overtake the United States in total size.
Medvedev's chief economic aide, Arkady Dvorkovich, called on the IMF to expand the basket of SDRs to include the Chinese yuan, commodity currencies such as the rouble, Australian, and Canadian dollars, and gold.
The SDR is an international reserve asset allocated to member countries with its exchange rate determined by a basket of currencies, at the moment including dollar, euro, yen and sterling. A review of the basket is due in November 2010.
"The world economy will grow. ... In the future we are sure growth will resume. This growing pie should be divided in a fairer way. We are not talking about excluding the dollar but the share of other currencies should increase," Dvorkovich said before the meeting.
BRIC leaders would discuss investing their reserves in each other's currencies, settling bilateral trade in domestic currencies and striking currency swap agreements, he said.
Chinese President Hu Jintao has remained silent on the Kremlin's currency ideas which could ultimately indicate more about the divisions of the BRIC club rather than its strength.
The lack of mention of the dollar in the final statement appeared to underline again the differing positions among the BRIC nations about how to reform the world currency system.
Russia has tended to be much more outspoken against U.S. dominance of the financial system than other BRIC nations, which favour a more cautious and diplomatic approach.
China also has huge investments in U.S. Treasury bonds and vast reserves of U.S. dollars.
The initial response from the developed world to Russia's initiative came from Japan where Finance Minister Kaoru Yosano reiterated his view that the dollar will remain the world's key reserve currency.

Rubini'nin sitesinden Doların geleceğine ipuçları

Henüz fazla kişinin dikkatini çekmese de, popüler medyada "krizi tahmin eden kahin" diye lanse edilen Nuri El Rubini'nin son dönemde söylediklerinin büyük kısmı Doların rezerv niteliği üzerine. Bugün söylenenleri fazla dikkate almayan popüler medya yarın muhtemelen "Rubini doların biteceğini de öngörmüştü" diyecek...

http://www.rgemonitor.com/10000?cluster_id=6919

Long-term Outlook for USD as Reserve Currency: Waning Eminence?
Print
Recent global financial instability and the spike in US debt has prompted holders of the world's largest USD reserves to reconsider the wisdom of adhering to the US dollar as the dominant reserve currency. Were the USD to weaken, it would feed into foreign investors' aversion to purchase long-term US securities unless yields rose. Is the dollar zone crumbling? Will there be sufficient foreign demand for US long-term securities to "finance" the mammoth US trade deficit if and when risk aversion subsides?
Dollar's future among top USD holders (in decreasing order of USD reserve size)
China: China has been clamoring for a switch to a new reserve currency. China is back to buying long-term Treasuries at a slower pace than in early 2008 and selling T-Bills
Japan: The opposition party, likely to win this year's election, vowed to shun US debt
Caribbean banking centers: A tax shelter for many of the world's hedge funds, the Caribbean is unlikely to add more US debt to its holdings as hedge funds struggle with wealth destruction due to the global financial crisis
Oil Exporters: The dollar peg is growing increasingly untenable as it contributes to financial instability and inflation in the GCC. The political will to de-peg is lacking though and higher oil prices could revive petrodollar flows
Russia: Russia has joined China's bandwagon for a new reserve currency. Russia pledged to buy $30bn of SDR-denominated IMF bonds and reduce the share of dollar-denominated assets in its reserves
Brazil: BCB returned to intervene in the spot market in May, buying USD
United Kingdom: British demand for US debt is actually just a proxy for Middle Eastern and Chinese demand. If oil revenues continue falling, UK demand for US debt is unlikely to rise
Global Outlook
In sum, the dollar's future as the world's dominant reserve currency looks bleak. Reserve accumulation looks unlikely to resume on an aggregate EM basis in 2009 (Merrill Lynch). In the longer-term, the dollar's strength will largely lie in how the US will be able to unwind both previous spending commitments and current crisis-induced bailouts without having to resort to inflation (Merrill Lynch). Euro could overtake dollar as early as 2015 (Chinn/Frankel)
Global TrendFor now, however, it seems emerging markets have reverted to their old habit of accumulating reserves to dampen currency appreciation. Nonetheless, known dollar reserves have continued to trend down since 2001. In 2008, ostensible reserve "diversification" away from USD was mostly due to rebalancing after valuation changes (ECB). A decrease in the flow of USD vs non-USD into reserves does not necessarily reflect diversification from USD. Central banks tend to 'buy low and sell high' to preserve benchmark targets for currency composition (MS). Reserve diversification has been more intense in industrialized countries than in emerging markets (SG).
Jun 16, 2009

Roubini'den yeni dolar kehaneti

Hurriyet'ten:
http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/11884478.asp?gid=229


Roubini'den yeni dolar kehaneti



17 Haziran 2009

Roubini, gelişmekte olan ülkelerin, er geç doların rezerv para hakimiyetinin sona ermesine katkı yapacağını söyledi
Ekonomist Nouriel Roubini, bir konferansta yaptığı açıklamada, gelişmekte olan piyasaların dünya ekonomisi üzerinde etkisinin genişlemeye devam edeceğini ve doların global rezerv para olarak hakimiyetinin sona ermesine er geç katkı yapacağını belirtti.
Gelişmekte olan piyasaların yükselişinin temel bir değişiklik olduğunu belirten Roubini, Çin ekonomisinin de neticede ABD'den daha fazla büyüyeceğini belirtti.
İŞTAH AZALACAK
Çin ile diğer büyük gelişmekte olan ülkeler Rusya ve Brezilya'nın ABD'nin en büyük kreditörleri arasında olduğuna dikkat çeken Roubini, bu gelişmekte olan ülkelerin güçlü büyümelerinin ABD'nin artan bütçe ve cari işlemler açığının finansmanı yönündeki iştahlarını yavaş yavaş azaltabileceğini de vurguladı.
Roubini, "Zamanla, ABD'nin kreditörlerinin ABD'nin harcamalarını finanse etme ve rezerv olarak dolar alımları azalacak" diye konuştu.
ÇİN VE RUSYA İSTİYOR
Rusya Başbakanı Dmitry Medvedev, geçtiğimiz hafta yaptığı bir açıklamada doların yerine geçebilecek ’milletlerüstü’ bir para birimi yaratılması çağrısını yinelemişti. Çin Merkez Bankası Başkanı Zhou Xiaochuan da Mart ayında IMF’ye doların yerine bağımsız bir para birimi yaratılması önerisinde bulunmuştu.
Çin’in 2 trilyon dolarlık yabancı para rezervi içerisinde 744 milyar dolarlık ABD Hazine bonusu bulunuyor.
REZERV PARA NEDEN ÖNEMLİ
Doların tek rezerv para niteliğini kaybetmesi, ABD ekonomisi için finansal maliyetlerin artması ve dünya ekonomisinde egemen gücünün zayıflaması anlamına geliyor.
Ekonomik araştırma firması RGE Monitor’un Yönetim Kurulu Başkanı olan ve aynı zamanda New York Üniversitesi’nde ders veren Profesör Roubini, yaşanan krizin geleceğini tahmin ederek ’krizi bilen adam’ ünvanını kazanmıştı

16 Haziran 2009 Salı

Japon Maliye Bakanı: "Dolar rezerv olarak kalacak"!

Öncelikle "İnşallah!" demek, sonra da acaba şimdiye kadar Japonya'nın uluslararası fianansal konularda ABD'nin karşısında durduğu bir örnek olup olmadığını düşünmek lazım sanırım.

'Dolar rezerv kur olarak kalacak'
Japonya Maliye Bakanı Kaoru Yosano, ABD Doları'nın rezerv para birimi olarak kalacağından emin olduğunu ve ABD'nin politikasının güçlü doları sürdürmek olduğunu anladığını bildirdi.
Yosano, "ABD Doları'na karşı güçlü bir güven duyuyordum. Bu değişmedi. ABD'nin politikası güçlü doları sürdürmek. Dolar, anahtar para birimi olarak kalacak" diye konuştu.

Russia seeks currency debate at first BRIC summit

Aşağıdaki haber, yeni bir dünyanın, en azından finansal piyasalarda oluşmakta olduğunun habercisi değil mi?

* Biggest emerging market powers to meet for BRIC summit
* Russia starts discussion about currencies
* Russia calls on IMF to review SDR basket
* China silent on currency debate
(Recasts, adds Medvedev comments) By Gleb Bryanski and Guy Faulconbridge

YEKATERINBURG, Russia, June 16 (Reuters) - The first summit of the world's biggest emerging economies will confront the failures of the global financial system and could discuss ways to reduce the dominance of the U.S. dollar. The leaders of Brazil, Russia, India and China, known as BRIC, are seeking to use their economic clout to get a bigger say in how the world's financial system is run. The Kremlin said reserve currencies will be discussed at the meeting but China -- which holds nearly $2 trillion in foreign currency reserves -- was silent, indicating little unity on any potential challenge to the greenback. "The existing set of reserve currencies, including the U.S. dollar, have failed to perform their functions," President Dmitry Medvedev told a news conference in the Russian city of Yekaterinburg, ahead of the BRIC summit. "We will not do without additional reserve currencies," Medvedev said, adding that a new supranational reserve currency was also an option as the International Monetary Fund's Special Drawing Rights (SDR) gained a bigger role. The U.S. dollar slid on Tuesday on the Russian comments, which came a day after Finance Minister Alexei Kudrin said the dollar's status as the world's main reserve currency would unlikely change in the near term. Chinese President Hu Jintao has remained silent on the Kremlin's currency ideas which could ultimately indicate more about the divisions of the BRIC club rather than its strength. The four BRIC countries, which account for 15 percent of the $60.7 trillion global economy, are expected to issue a communique after the summit on Tuesday and BRIC leaders are scheduled to speak to the media at 1345 GMT. The initial response from the developed world to Russia's initiative came from Japan where Finance Minister Kaoru Yosano reiterated his view that the dollar will remain the world's key reserve currency. [ID:nT2262] U.S. DOLLAR Medvedev's chief economic aide, Arkady Dvorkovich, called on the International Monetary Fund (IMF) to expand the basket of SDRs to include the Chinese yuan, commodity currencies such as the rouble, Australian and Canadian dollars and gold. The SDR is an international reserve asset allocated to member countries with its exchange rate determined by a basket of currencies, at the moment including dollar, euro, yen and sterling. A review of the basket is due in November 2010. Dvorkovich said BRIC leaders will discuss new reserve currencies at the summit but called for caution in the currency debate, saying it was in no-one's interest to ruin the dollar. He said new reserve currencies were inevitable. "The world economy will grow ... In the future we are sure growth will resume. This growing pie should be divided in a fairer way. We are not talking about excluding the dollar but the share of other currencies should increase," he said. BRIC leaders will discuss investing their reserves in each other's currencies, settling bilateral trade in domestic currencies and striking currency swap agreements, he said. He said BRIC countries had a common position regarding the reform of the International Monetary Fund while a decision by China, Brazil and Russia to purchase SDR-denominated bonds issued by the IMF would boost the role of SDRs. China, the biggest single holder of U.S. Treasuries, has been careful to distance itself from the currency debate in public and the currency debate may indicate more about divisions than unity of the BRIC club. The overseas edition of the People's Daily, the official newspaper of China's ruling communist party, carried an editorial on the BRIC summit on Tuesday. "The fact is that the process of decoupling from the U.S. dollar has already begun in many countries' bilateral and multilateral trade arrangements. Of course, the evolution of the U.S. dollar's status will be a long drawn-out process," it said. Goldman Sachs, which coined the BRIC term in 2001, now predicts that in 20 years' time the four countries could together dwarf the G7 and China's economy will overtake the United States in total size. Russia rattled the markets last week when a senior central banker said the country would cut the share of U.S. Treasuries in forex reserves in favour of bonds issued by the International Monetary Fund and bank deposits. (Editing by Stephen Nisbet) ((guy.faulconbridge@reuters.com; +7 495 775 12 42; Reuters Messaging: guy.faulconbridge.reuters.com@reuters.net)) Keywords: BRIC/

Rusya global rezerv para birimi konusunda ihtiyatlı olunmasını istiyor-Rus müsteşar

BERIC toplantısında Doların rezerv niteliğinin tartışmaya açılacağı haberlerinin yarattığı sarsıntı gecikmeden geri adım açıklamasına neden olmuş anlaşılan. Ancak bu durumda sorun çözülmüş oluyor mu?

10:22 16Jun2009 YEKATERINBURG, Rusya, 16 Haziran (Reuters) - Üst düzey bir Kremlin yönetimi yetkilisi, Rusya'nın finansal çalkantı yaratmaya çalışmadığını ve global rezerv para biriminin değiştirilmesi konusunda ihtiyatlı bir yaklaşım izlenmesinden yana olduğunu söyledi. Basın toplantısında konuşan Arkady Dvorkovich, "Şu anda ihtiyacımız olan son şeyin finansal piyasalarda yeni bir çalkantı olduğunu biliyorsunuz" dedi. Dvorkovich, "Biz de dahil olmak üzere kimse dolara zarar vermek istemiyor. Bu konudaki yaklaşımımız sorunun nüanslarını bütün incelikleriyle tartışmaktır" dedi. Dünya ekonomisinin para birimi konusunda belirsizlikte kalmaması gerektiğine inandığını belirten Dvorkovich, Kremlin yönetiminin global rezerv para birimi konusundaki tavrının ihtiyatlı olduğunu belirtti. Dvorkovich ayrıca ruble, yuan, emtia ile ilgili para birimler ve altın rezervlerinin de IMF'nin SDR sepetine eklenmesi gerektiğini kaydetti.
Haberin orijinali için tıklayınız: [ID:nLG370215] ÖNEMLİ: Bu haber, linkleri yukarıda belirtilen haber ya da haberlerden derlenmiştir. Tam çevrilmiş metin olmayabilir.
(Haberi yazan Gleb Bryanski; Haberi derleyen Can Sezer; Redaksiyon Ayşe Sarıoğlu) ((can.sezer@reuters.com; +90 212 350 7000, Reuters Messaging: can.sezer.reuters.com@reuters.net))
For Related News, Double Click on one of these codes:[TS] [TSI] [DNP] [TR] [TRN] [RU] [CN] [G7] [PLCY] [MCE] [FRX] [DIP] [US] [ASIA] [EMRG] [EUROPE] [MEAST] [SEEU] [CEEU] [CISC] [G8] [GEN] [PIL] [POL] [LTR] [RTRS] Tuesday, 16 June 2009 10:22:56RTRS [nSEZ626336] {TR}ENDS

LaRouche on Dollar

Lyndon LaRouche, ortalama Amerikalının genel kabullerine aykırı şeyler şöylediği için ABD'de fazla taraftarı olmayan ama esasen büyük resmi bi çok kişiden daha iyi tarif edebildiğini düşündüğümüz bir kişi.
Rezerv para birimine ilişkin son günlerdeki Rus-Çin çıkışlarına ilişkin aşağıdaki değerlendirmeleri ve önerileri enteresan görünüyor.


June 10, 2009 (LPAC)--When Lyndon LaRouche was briefed this afternoon on the threat of China breaking with the dollar, he issued the following statement to end any confusion that may still exist on the matter."If the dollar were dumped by Russia putting pressure on China to do so, then we would see the complete disintegration of the planet. The only solution is mine. Obama's a disaster, and all aspects of his current policy are a disaster. What we need to do is take an American System approach which is my proposal. Without that approach of mine, of establishing international agreements between Russia, China, India, and the U.S., the planet as a whole cannot and will not survive. "We're pulling rank. "The United States government and other nations have all failed, and because of that, we are on the verge of plunging in a planetary-wide new dark age for all humanity for many generations to come. There is one solution, take it, otherwise there is no possibility. Only my policies will work, forget all other programs, none of them will work. And anyone who opposes what I am proposing, for the sake of civilization should go to hell."
LIVEInternationalWebcastJune 27, 20091PM Eastern · 10AM Pacific
www.LaRouchePAC.com

Rusya: Yeni rezerv para birimine ihtiyaç var

Reuters'de geçen aşağıdaki türden haberlere son zamanlarda giderek artan sayıda rastlanmasına rağmen, bu tür gelişmeler bizim ortodoks iktisatçılar tarafından , "dolara bişey olmaz abicim" özgüveniyle hiç gündeme getirilmemekte, bu tür haberlerin sadece sadece bir kısmı gazetelerde tek sütun haber olabilmektedir.

Bu blogda, mevcut rezerv para biriminin geleceğine ilişkin aşağıdaki türden haberler rastlandıkça derlenecektir. Zira mevcut "ignorant" ekonomi medyamız, ileride mukadder değişiklikler vuku bulduğunda çok şaşırmaya ve "kimsenin tahmin edemediği değişiklikler" diye yorumlar yapmaya aday görünmektedir. Aynen mevcut kriz bağıra bağıra gelirken "Amerikaya bişey olmaz abicim" diyerek semptomlara hiç dikkat etmeyip, ondan sonra da "aaa hiç kimsenin tahmin edemediği bi kriz" diye ahkam kesmeleri gibi. Aynı tipler bugünlerde aşağıdaki türden haberleri gözardı etmekle meşgul. Aynı kişiler yarın doların tahtı sarsılınca da "aaa dolar bu hallere düşer miydi? ama hiç kimse doların devrinin biteceğini tahmin edemezdi ki" diyeceklerdir. Aşağıdaki türden haberler, gelecekte o cümleyi sarfedecek iktisatçılara bugünden ithaf edilmiştir.





09:18 16Jun2009 RTRS-Rusya'ya göre dünyada yeni rezerv para birimlerine ihtiyaç var


YEKATERINBURG, 16 Haziran (Reuters) - Rusya Devlet Başkanı Dmitry Medvedev, dünyada yeni rezerv paralara ihtiyaç olduğunu söyledi. Şanghay İşbirliği Örgütü'nün (SCO) zirve toplantısına katılan Medvedev, "Uluslararası para sistemini sadece doları konsolide ederek değil, aynı zamanda yeni rezerv paralar yaratarak da konsolide etmemiz gerekir" dedi.
Haberin orijinali için tıklayınız: [nLG281330] ÖNEMLİ: Bu haber, linkleri yukarıda belirtilen haber ya da haberlerden derlenmiştir. Tam çevrilmiş metin olmayabilir.
(Haberi yazan Conor Sweeney; Haberi derleyen Ayşe Sarıoğlu; Redaksiyon Ercan Ersoy) ((ayse.sarioglu@reuters.com; +90 312 292 7000, Reuters Messaging: ayse.sarioglu.reuters.com@reuters.net))
For Related News, Double Click on one of these codes:[TS] [TSI] [DNP] [TR] [RU] [MCE] [FRX] [POL] [DIP] [ASIA] [EMRG] [PLCY] [EUROPE] [MEAST] [SEEU] [CEEU] [CISC] [GEN] [PIL] [LTR] [RTRS] Tuesday, 16 June 2009 09:18:27RTRS [nERS622704] {TR}ENDS

12 Haziran 2009 Cuma

Bu blog neden siyah zemine yazılıyor?

yakın zamana kadar siyah zemin üzerine yazılan internet sayfaları hoşuma gitmezdi. Geçenlerde
http://www.siyahgoogle.com/ diye bi web sitesinden haberdar oldum. Bu site vasıtasıyla öğrendim ki, siyah zeminli web ekranları daha az enerji harcıyormuş. Enerji tasarrufu konusunda takıntılı (ya da bazılarına göre "cimri") biri olarak buna kayıtsız kalamazdım. Bu blog sayfasında da binlerce okuyucunun saatlerce zaman geçireceğini düşünerek blog zeminini siyah seçmeye karar verdim!

Ayrıca siyah zeminin okunabilirlik bakımından beyaz zemine göre daha avantajlı olduğunu da düşünmeye başladım. Yıllarca metin fontuna ilişkin "times new roman" vs. "ariel" kavgası vermiş biri olarak (ki bilen bilir!) bu defa ziyah zemin yeni favorim.

Tabi isteyen, sitenin adı nedeniyle "mevcut rezerv para biriminin makus geleceğine bakılarak" blog sayfasına bu kara rengin seçildiğini de düşünebilir. Saygı duyarım!

TARP borcunu ödeyen ABD bankaları

Geçtiğimiz hafta ABD Hazinesinden TARP yardımı almış olan 10 bankanın bu borçlarını geri ödemesine izin verilmesine "piyasalar" pek sevindi.
ama benim kafam karıştı:
Acaba bu bankalar mali durumları çok iyileştiği, "kefeni yırttıkları" için mi bu borçları ödemeye kalktılar, yoksa yoksa Amerikan hükümetinin (tipik alacaklı olarak!) her şeylerine burnunu sokmasından sıkılıp, "zayıf fakat başına buyruk" olmayı tercih ettikleri için mi bu borcu ne pahasına olsun kapatmaya çalıştılar? Bugün kapatmış olması, yarın bazılarının yine sıkıntıya düşmeyeceği anlamına gelir mi?

Litvanya-Türkiye

Bu global kriz süreci sonunda değişecek şeylerden biri de "Batı"nın her dediğinin (malesef şimdiye kadar Türkiye'nin de dahil olduğu) kendini gönüllü olarak "ikinci sınıf" kabul eden ülkeler tarafından tartışmasız kabul edilmesi döneminin sona ermesi olacak gibi görünüyor. Bunların başında da batılı derecelendirme kuruluşlarının kendi kredibileteleri geliyor. Bu konuda bu kadar kolay ahkam kesmemin nedeni, kerameti kendinden (ve onları ulaşılmaz görenlerden) menkul olan rating şirketlerinin verdiği "absürd" notların sadece Türkiye gibi zarar gören taraflarca değil, aşağıda verilen örnekte görüleceği üzere üçüncü kişilerce de eleştirilmeye başlanmasıdır.

Son günlerde ekonomisi can çekişen, Euro'ye geçmek bir tarafa, yakında parasını Euro peginden bile koparmak (= devalüasyon yapmak) zorunda kalacak olan Litvanya'nın uluslararası derecelendirme kuruluşları nezdindeki kredi notunun HALA Türkiye'nin 3 kademe önünde olması konusunda bir RBS analistinin yaptığı çok güzel bir değerlendirme. Elinde mikrofon tutan, köşe sahibi "ortodoks" iktisatçılarımız neden bu konuda ortalığı ayağa kaldırmaz?
Timothy ASH'ı naçizane tebrik etmek isterim. Bakalım bu önemli analizi tercüme ederek bir köşe yazısını bedavaya getirecek Köşe Sahibi iktisatçımız çıkacak mı? Eğer çıkarsa burada belirtirim!



--------------------------------------------------------------------------------
Emerging Markets Strategy EM Alert

--------------------------------------------------------------------------------

11 June 2009
Latvia versus Turkey rating comparison

Moody's just affirmed that their existing Baa3, i.e. investment grade, rating on Latvia already incorporates their perception of the "moderate devaluation risk" in Latvia. S&P and Fitch have both recently removed Latvia's investment grade rating, rating it BB+ at present, and S&P even have it on negative creditwatch.

Rating agencies in general never seek to amaze me.

Take Latvia's Baa3 rating. This puts Latvia 3 notches ahead of Turkey, which is rating Ba3/BB-. With the market pricing Latvia 5Y CDS at ~ 700bps, and Turkey at ~ 255bps, someone is clearly wrong.

Reviewing the two's credit fundamentals, in my mind Turkey massively outscores Latvia, and I would certainly be on the side of the market in terms of pricing the two credits.

First, the Turkish lira floats, and indeed has "benefitted" from a marked nomination depreciation since last October, which have produced a ~15% real effective devaluation over this period, providing something of a soft landing for the economy. Latvia's fixed exchange rate is a key Achilles heal in the current market environment, and indeed in real effective terms the currency has actually appreciated since last October - given currencies around it have devalued.

Second, Turkey's flexible exchange rate regime is being reflected in the real economy impact, relative to Latvia. Thus while real GDP is expected to contract by 4-5% in 2009 in Turkey, possibly returning to growth in 2010, Latvia is expected to post a 15-20% real GDP contraction in 2009, and we simply cannot see where growth is going to come from beyond that.

Third, the weak growth outlook is massively undermining Latvia's fiscal position, with the budget deficit ~ 10% of GDP in 2009, and likely to stay around this level in 2011. Turkey's budget deficit has increased to ~ 6% this year (from US$15bn, with US$65bn in FX reserves (sub US$4bn for Latvia) this also means that Turkey's net public sector debt/GDP ratio is at least ten percentage points below that of Latvia. Latvia's PM, meanwhile, has indicated that if the IMF does not disburse the latest credit tranche by July the country is likely to be at risk of default. Remarkable, on the basis of this comment alone, then that Moody's still keeps Latvia's investment grade rating.

Fifth, Latvia's current account has adjusted rapidly, moving from a deficit of ~20% of GDP in 2007, to a small surplus likely in 2009. Turkey has also though benefitted from a massive cut in its CAD, from 5-6% in 2008 to ~ 1-2% of GDP expected in 2009.

Sixth, Latvia is sitting on a huge stock of external debt, equivalent to around ~ 130% of GDP, compared to around 40% of GDP for Turkey. Servicing this debt obviously imposes a huge burden in terms of external financing reserves (see below).

Seventh, Latvia's short term debt/FX reserve ratio stands at a hugely worrying 555%, versus only around 60% for Turkey.

Eighth, Latvia's external financing needs/reserve ratio also stands at something over 600%, versus only around 160% for Turkey.

Ninth, Latvia is dependent on official financing to avoid a devaluation/default, while Turkey is still able to fund itself from the market. The IMF has though made it plain that it would lend to Turkey in time of need; lending that has been proven in the past.

Tenth, Turkey's banking sector, while only 40% foreign owned (versus ~ 65% in Latvia), appears in much better shape than its Latvian counterpart. It is much better capitalised and profitable at present. It has not thrown credit down consumers throats at the pace which has occurred in Latvia, and given the more sedate pace of economic downturn in Turkey, NPLs are likely to be contained (probably to sub-10% through the current crisis, versus likely 20%+ in Latvia even without a devaluation). Turkish banks have, meanwhile, proven able to roll external liabilities relatively successfully through the current crisis.

Eleventh, EU support. Evidently the above ten risk factors clearly show Turkey's credit fundamentals are light years away from those of Latvia, but evidently Moody's must attach a very big subjective element into its rating in terms of likely EC/EU support, relative to Turkey, given Latvia's EU membership versus Turkey's candidate member status. This is the only way we can explain the 3 notch rating differential between the two credits. However, if this support manifests itself in providing a drip feed of official financing, to retain a fixed exchange rate regime, at the complete expense of the real economy in Latvia, its value has to be seriously questioned. The exchange rate peg in Latvia has been described as "key to Latvia's economic stability" by various official creditors. How these officials can square "economic stability" with a likely 15-20% real GDP contraction this year, and possibly a peak to trough economic contraction of up to 30% is somewhat beyond us.


--------------------------------------------------------------------------------
Timothy Ash
timothy.ash@rbs.com

--------------------------------------------------------------------------------

Hoşgeldim!

İnsanlar neden yazar?
Bir sürü gerekçe sayılabilir ama sanırım önemlilerinden biri içini boşaltmak, deşarj olmak içindir. Benimki de öyle. Malum, dünyada kriz var. Bazılarına göre "bize bişey olmaz abicim, biz ne krizler gördük", bazılarına göre "dibi bulduk, bundan sonrası roket gibi yukarı", bazılarına göre ise "öldük, bittik, mahvolduk"... Böyle dönemlerde fikir sahibi, başkalarına anlatacak sözü olanların sayısının artması da normal karşılanmalı. Zira herkes "filin bir tarafından" tuttuğuna göre, herkes tuttuğu kısmını "fil" diye tanımlaya çabalıyor.
Bu noktada aklıma geldi: Osmanlı'nın son dönemlerinde çıkan gazete dergi sayısının hızla artması tesadüf mü? Cumhuriyetten sonra bu sayının-çeşitliliğin azalması neden?
Neyse efendim, bu satıların yazarı da ekonomi-finans eğitimi almış, mesleki olarak da o konulara uzak olmayan, dahası krizi "vakti ölçüsünde" ulaşabildiği yerli-yabancı kaynaklardan takip etmeye çalışan biri olarak olayalara zihnindeki paradigma çerçevesinde baktığında şaşırdığı ya da öngördüğü için hiç şaşırmadığı gelişmeleri, önüne çıktıkça ve aklına geldikçe tarihe not düşmek adına bu sayfada biriktirmeyi düşünmektedir.
Ancak içinde "kriz" kelimesi geçen her şey ya da bölük pörçük derlemeler değil. Kriz "fil"inin bu blog yazarının zihni penceresinden bakıldığında önemli görünen kısmı olan "dünya rezerv para biriminin geleceği" konusunda bundan sonra "gözüne çarpan" gelişmeler derlenecektir.
Argümanımız şudur: bazılarıan göre "ABD'de bi kısım çulsuzlara konut kredisi verilmesinden ibaret" olduğu ve (bu blogun yazılmaya başlandığı Haziran 2009 itibarıyla) "en kötünün geride kaldığı", "ABD'ye bu krizin vız gelip tırıs gideceği, ABD'nin iktisadi gücünün ilelebet payidar kalacağı" düşünülen bu kriz, bu satırların yazarına göre, dünyanın rezerv para birimiminde köklü bir değişiklik yapılmadan (malesef!) bitmeyecektir. Daha basit ifade etmek gerekirse, dünya üzerindeki Ayşe Hanım teyze ve Ali Rıza amcalar hala dolara yatırım yaptıkça ve birileri doları "adam yerine koymaya" devam ettiği sürece BU kriz sürecinin tamamlanması mümkün değildir. Bundan sonraki yazılar, (blogun ömrü vefa ederse) bu temel argümanın desteklenmesi-kösteklenmesine ilişkin argümanların derlemesi olacaktır.
Clicky Web Analytics Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-Noncommercial-Share Alike 3.0 United States License.