30 Aralık 2010 Perşembe

"Estonya Euro’ya geçiyor, diğerleri sırada bekliyor"

Hürriyet'te önceki gün yayınlanan haberin başlığı böyleydi.

Estonya Euro’ya geçiyor, diğerleri sırada bekliyor

Tek Para'ya geçişte önemli bir adım, öncelikle toplam para birimi sayısının belli para bölgeleri etrafında toplanarak azaltılmasıdır. İkinci aşamada o paralar da birleşerek sayı bire kadar inecektir. Dolayısıyla, ilk aşamada Euro, Dolar, Yen, Dinar (ya da el-Haliç) gibi para bölgeleri etrafında kümelenerek itibari milli para birimi sayısının azaltılması, Tek Para'ya gidişte gayet sağlıklı bir adımdır.

Diğer taraftan, Estonya'nın 2011 başından itibaren Euro'ya geçmesi, zamanlama olarak da oldukça manidar! Zamanında kendileri ayaklarını yorganına göre uzatmayıp, olmayan paraları (ya da torunlarının refahını) erkenden harcayan bazı ülkelerin politikacıları, sırf kendi hataları yüzünden memleketlerinin düştüğü durumun sorumluluğunu euroya yükleme çabalarının olduğu bir dönemde Estonya'nın bu adımı atması daha da anlamlıdır.

Çok sevdiğim bi sözle bağlamak gerekirse, "büyük fikirlerin benimsenmesi yıllar, bazan yüzyıllar alır."

PIMCO: "ABD rezerv para statüsünü koruyacak"!

Portföyündeki ABD devlet tahvillerini elinden ilk çıkarmaya başlayan fon olan PIMCO, ABD rezerv para statüsünü korumaya devam edecek demiş!

US will keep reserve currency status, says Pimco
Source: BI-ME with Bloomberg , Author: Posted by BI-ME staff
Posted: Thu December 30, 2010 4:00 pm

Ama bu statüyü korumak için bahsettiği dönem, "2011"! Yoksa, 2011'de bile kaybedeceğini düşünenler, söyleyenler mi oldu yoksa, yakalayamadım. Bu görüşün gerekçesi de, "dünyadaki 9 trilyon dolar büyüklüğündeki rezervi Çin'in henüz absorbe edebilecek durumda olmamasına bağlamış.
Buradaki kritik ifade;


“Rising powers such as China are not yet ready to absorb the $9 trillion in reserve assets the world holds, ..."
Yani, henüz, ya da şimdilik hazır değil. Ama bu gidişle çok uzak olmayan bir vadede hazır olacak.

***
Ama bu lafları okurken, Bloomberg-HT'de, SPK Başkanının "dolar sallanıyor, istikrarlı bir rezerv bulunana kadare altın çok daha yukarılara gidebilir" dediğini dinlemek, enteresan bir tecrübe oldu 2010'un sondan ikinci gününde..

16 Aralık 2010 Perşembe

Mundell: "21. yy'da daha az para bölgesi lazım"

Geçen hafta perşembe günü İMKB'nin 25. kuruluş yıldönümü müsnasebetiyle yapılan törenler kapsamında Nobel'li İktisatçı Robert Mundell Haliç Kongre Merkezinde bir konuşma yapmıştı.

Gerek programın "iki saat kadar" sarkması sonucu Mundell'in konuşmasının öğle yemeğini bile geciktirecek bir saate denk gelmesi ve gerekse Mundell'in artık yaşının "kemale" ermesinin ya da onun için yeterince önem verdiği bir konuşma olmamasının etkisiyle tekrarlara düşmesi nedeniyle o kadar heyecan verici geçmese de, konuşmasının sonunda bana göre önemli üç mesaj verdi:

1- Daha az sayıda para bölgesi, daha çok sayıda para bölgesine göre daha iyidir. Meali: para birimi çeşidinin azalması lazım.

2- 21. yüzyılda uluslararası bir lender of rlast resort ihtityacı var. Meali: dolar nihayet bir ülkenin milli para birimi ve kendi ülkesinin işine geldiği şekilde kullanılan bir para. Güzel havalarda verilen şemsiye, yağmur yağarken ROW'a verilmeyebilir, ABD'nin keyfine kalmış ve şimdiye kadarki bazı tecrübeler bunun öyle olduğunu, dahası, giderek daha fazla öyle olacağını gösteriyor.

3- 21. yüzyılda yeni bir rezerv para birimine ihtiyaç var. Meali: dolar görevini layıkıyla yerine getirmiyor. Onu işten atıp işe başkasını almak lazım!

Euro'nun fikir babası olan Mundell'in Euro'nun bugünlerde geldiği noktadan memnun olması veya projeksiyonlarına eskisi kadar rahat itibar edilmesi konjonktürel olarak zor olsa da, bu üç husus not edilmesi gereken önemde bence.

15 Aralık 2010 Çarşamba

Yunanistan Drahmi'ye geri dönecekmiş! (Zaten Elvis de dönecek!)

Bugünkü gazetelerde, Yuaunsitan'ın Drahmi'ye geri dönüşü tartışmaya açtığına ilişkin haberler vardı. (Bazıları içib bkz. Hurriyet, EurActiv, Taraf)

AA kaynaklı habere göre;

Haftalık “Veto” gazetesi “Yunanistan’ın euro’dan çıkması ve yüzde 30 develüasyonla drahmiye dönmesi” senaryosunu manşetine taşırken 2002 yılında tedavülden kalkan 1000 drahmideki tanrı Apollon’un yerine fotomontajla Başbakan Yorgo Papandreu’nun resmini koydu.

Yani %30 devaluasyon yaptıktan sonra, Euro yerine kendi bastığı renkli kağıtları verecek ve krizden çıkacak! Şimdiye kadar yenmiş olanlar da yanına kar kalacak?

Sıkıntıya düştükçe suçu Euro'ya atan Avrupalıları, kendisi tamahkar hesaplarla kredi kullanıp terse düşüp battıktan sonra "bana usulsüz kredi kullandırdılar" diye kredi vereni şikayet eden tiplere benzetiyorum. Sanki gırtlağını sıkarak zorla kredi verdiler... Kredi alırken niye şikayet etmedin, bana usulsüz kredi kullandırıyorlar diye de battıktan sonra şikayet ediyorsun?

Ama euro yüzünden krizi çözemiyoruz diyenlerin durumu asıl, "vergi kaçıramıyorum" diye hayıflananlara benziyor. Euro olmasa onlar da renkli kağıt parçalarını basıp basıp piyasaya verecekler ve krizi aslanlar gibi çözmüş olacaklar! Sanki kriz zaten olmayan paraların harcanmasından çıkmamış gibi, olmayan paraları basarak krizi çözecekler.

Hep söylüyorum. Likidite vermek, eğer kriz bir likdite krizi ise işe yarar. Ama şu anki kriz likidite krizi değil ki! Basit bir iflas durumu! Müflise likidite vermek ise, dipsiz kuyuya para atmak gibidir. Kaçınılma akıbeti sadece geciktirir ve maliyetini yükseltir. Hepsi o!

İzlemeye devam! Saat işliyor, borçların vadesi yaklaşıyor!..

25 Kasım 2010 Perşembe

Perşembe'nin Gelişi: "BANKISTER" ve "DOOH NIBOR"

CNBC-e'de Perşembe günleri duayen borsacı Ali PERŞEMBE'nin hazırlayıp sunduğu "Perşembe'nin Gelişi" programı var. Bence, TV klasiği olmaya aday, harika bir program. Vakit buldukça seyretmeye çalışrım. Bayramdan öncekini kaçırmıştım, az önce seyredince "mutlaka bloga eklemeliyim. Benim burada anlatmaya çalıştıklarımı çok daha kısa zamanda ve çok daha çarpıcı bir üslüpla anlatmış" diye düşündüm.

NTVMSNBC'nin sitesinden videoyu almayı beceremedim. ama linki aşağıda. seyredilmesini hararetle tavsiye ederim. ABD'de oynana oyunun senaryosunu üç perdede özetlemiş:

Perşembe'nin Gelişi, 11 Kasım 2010

"Bankıster" terimini de ilk kez burada duydum. Cuk oturmuş!

"Dooh Nibor"u da. "O da neymiş?" diyenlere, aslında "videoyu izle öğren, her şeyi hazır bekleme" demek lazım ama hadi kıyak geçeyim: ABD hazinesi ve FED imiş!

Hani Robin Hood zenginden alıp fakire verirmiş ya, bunların yaptığı ise, Robin Hood'un tam tersi, fakirden alıp zengine vermek! Doğru söze ne denir?

23 Kasım 2010 Salı

"İngiltere'den İrlanda'ya yardım!"

Dün günün haberi bence başlıktakiydi.

İngiltere Maliye Bakanı'nın açıklamasına göre, IMF ve AB'den 100 milyar euro kadar yardım koparan İrlanda'ya İngiltere de 7 milyar sterlin doğrudan yardım yapacakmış.

Tabi bu yardım aslında İrlanda'daki kendi alacaklarını ve menfaatlerini korumak için ama yine de insanın aklına bununla ilgili bir sürü atasözü geliyor:

"Bugün sana, yarın bana!"
gibi. Ya da,
"Ayranı yok içmeye..."


Merakım şu: yarın kendisi o yardıma muhtaç olduğunda, İrlanda yardım edebilecek mi?

Ülkelerin kişibaşına kümülatif cari açık miktarları

Kaynak: WikiMedia
Yukarıdaki harita ilginç. Adeta "sıradaki?" sorusunun cevabını vermiyor mu, kırmızının tonları? Dikkat buyurun, en koyu kırmızı İzlanda. Zaten ilk önce o "morarmış" durumda! Sonra Yunanistan, İngiltere ve şürekası ile İspanya ve Portekiz birbirine yakın renkler... ABD ve Avustralya da aynı renkte ama onların da "morarabilecekleri", büyüklükleri nedeniyle şimdilik yeterince dillendirilemiyor. Ancak, manzara budur.

Global manzara


Bugünlerde moda İrlanda. Önce İzlanda, sonra Yunanistan, şimdi İrlanda... Sıradaki?

"Sırada kimse yok, olsa da bizim biat ettiğimiz, en büyüğün onlar olduğuna hala inandığımız ülkeler olabilemez, olmamalı, çünkü biz onların hala büyük olduğuna inanıyoruz. tarasa da bizim küçümsediğimiz ülkeler olabilir" diyenlere göstermek üzere güzel haritalar buldum.

Wikipedia'nın "kardeşi" Wikimedia Commons'un güzel haritaları var. Aklınıza gelen gelmeyen bir sürü konuda, ülkelerin mukayeseli durumunu dünya haritası üzerinde renkli şekilde gösteriyor. Faydalı bir eser.

O haritalardan akılda bulundurulması gereken birkaç tanesinin manzarasını buraya ekleyeyim istedim. Yukarıdaki haritada, Ağustos 2010 itibarıyla CIA Factbook'undan alınan verilere göre, ülkelerin döviz rezevlerinden dış borçları çıkarıldıktan sonra kalan miktarlar gösterilmiş.

Lincoln'ün şu lafını hatırlama zamanı değil mi?

"Bir an için herkesi kandırabilirsiniz, bazılarını sürekli kandırabilirsiniz. Ama
herkesi her zaman kandıramazsınız."

Lincoln'ün sözünde geçen ikinci gruptaki tiplerde olmak istemeyenlerin gözatması gereken haritalar olduğunu düşünüyorum.

5 Ekim 2010 Salı

Piyasa Sürülen Dolarlar Nasıl Toplanacak?

Kaynak: İktisadiyat

Helikopter Ben, ismiyle müsemma bir şekilde dolarları saçarak "yangın"ı söndürmeye çalışıyor. Şimdiye kadar verilen bir kaç TRILYON DOLAR yetmedi, bir aya kalmaz "dipsiz kuyuya" YARIM TRİLYON daha atılacağını açıklar, "QE2" gibi fiyakalı bir isimle. Şüphesiz bu kafayla QE2 son olmayacak, aynı seriden 3, 4... gibi yeni filmler de gelecektir.

Ama helikopterden saçılan bu dolarlar bir süre sonra yeryüzünde çevre kirliliği yapmayacak mı? O zaman nasıl temizlenecek (merkez bankacılarının teknik ifadesiyle nasıl sterilize edilecek?) Bir blog sayfasında rastladığım yukarı daki resim bu sorunun cevabını çok güzel vermiş. Kıyıda köşede kalmasın istedim.

Bu satıların yazarı, nasıl bu kadar emin olabiliyor, koca iktisat profunun icraatının yanlışlığı konusunda? Çünkü biliyor ki "Batı"daki sorun basitçe likidite eksikliği değil, batık (insolvency) durumudur. Eğer sorun sadece likidite olsa, (Bkz. 2001 Türkiye'si) saçılan bu paralar işe yarardı. Ama sorun iktisaden iflas etmiş olma durumu olduğu için, saçılan paralar sadece mukadder sonucu geciktirir ve batanların bazılarının kimliklerini değiştirir. Hepsi o! Yeterince uzun yaşayanlar bunu görecekler netekim!


1 Eylül 2010 Çarşamba

"Hindenburg kehaneti": 12 Ağustos 2010 + 36 gün?

Kaynak: Econtwist's Blog

Erdal ŞAFAK'ın 27 Ağustos 2010 tarihli Sabah gazetesindeki yazısı enteresandı. Piyasaların gidişatı açısından tarihe not düşmek adına burada zikretmek istedim.

Yazı şurada:

Hindenburg kehaneti

Hindenburg, 6 Mayıs 1937'de New Jersey'de yanarak düşen zeplinin adıymış. O zeplin için o zamanlar "asla yanmaz, asla düşmez" falan deniyormuş. Aynen Titatinc için "asla batabilemez", sesten hızlı uçan Concorde için "asla düşmez" dendiği gibi. Ama, bilindiği üzere, bir zamanlar bazılarınca "asla olamaz" denen o ihtimallerin hepsi gerçekleşmiş!

Çok küçük ihtimalli birçok durumun aynı anda gerçekleşmesi sonucu Hindenburg zeplininin düşmesi, bir teknik analiz yöntemine isim vermiş. Erdal Şafak'ın yazısında aktardığına göre;

"Wall Street'te genel trendin yükseliş yönünde olduğu herhangi bir seansta işlem gören hisse senetlerinin en az yüzde 2.2'si son 52 haftanın en yüksek değerine ulaşırsa, yine aynı seansta hisse senetlerinin yine en az yüzde 2.2'si son 52 haftanın en düşük değerine inerse, yandı külüm keten helva!"
Bunlar gerçekleşirse ne oluyormuş? 36 gün içinde, %25 ihtimalle "çok güçlü bir deprem" oluyormuş. Erdal Şafak'ın yazısında yok ama başka bir yerde %41 ihtimalle de "panik satışlar" olduğunu okudum. Yani %25 ihtimalli olan panik satış ötesi bir çöküş.

Peki bu Hindenburg kehaneti en son ne zaman gerçekleşmiş? 13 Ağustos 2010'da, yani 18 gün önce!

"13 Ağustos'ta Wall Street'te bu kehanet gerçekleşti: O gün New York Borsası'nda işlem gören hisse senetlerinin yüzde 2.9'u son 52 haftanın en yüksek değerine ulaştı, yüzde 2.6'sı da son 52 haftanın en düşük değerine indi."

Eğer takvim günü hesabı sayılırsa önümüzdeki 18 gün içinde (19 Eylül 2010'a kadar) işlem günü sayılırsa da 27 Eylül 2010'a kadar ABD borsalarında ciddi bir çöküşün başlama ihtimali hayli yüksekmiş.

Fazla uzun değil, bekleyip göreceğiz!

Erdal Şafak bunları nasıl olsa yabancı basından bi yerden almıştır diye düşünerek Hz Google'a sorunca, son haftalarda bu konuda yazılmış binlerce blog yazısına ve gazete haberine rastladım. WSJ bile bunu haber yapmış!

Öncelikle, Hindenburg kehanetinin şartları sadece yıllık ortalamalarda en düşük ve en yükseğin aynı gün bolca bulunması değil, toplam beş kriter varmış ve bazı blog yazılarına göre bu beş kriterin hepsi gerçekleşmiş!


Ayrıca kritik oranın %2.2 değil, %2.5 olduğunu söyleyenler de var. Zaten bu kriterlerin gerçekleşme tarihi de 13 Ağustos değil, 12 Ağustos imiş! (Bu durumda vade 26 Eylül'e geriler!). dahası, 36 gün, kehanetin gerçekleşmesi çin değil, hareketin teyit edilmesi çin öngörülen süreymiş! %25 ihtimalli hareket, 120 gün içinde oluyormuş!

Sanırım sayın Şafak tek kaynağa bakmış ve yanlış tercüme etmiş haberini yazarken.

Diğer taraftan bazıları (her zaman olduğu gibi) bu indikatöre pek itibar etmiyorlar. İtibar etmeyenlere göre, bu kriterlerin kabul edilmesi için, mesela bir ay içinde en az üç kez gerçekleşmesi lazımmış. 2008'de bu kriter 7 defa sağlanmış ve o yıl ABD borsaları 1929 buhranından beri en büyük düşüşü yaşamış. 12 Ağustos'ta gerçekleşen eğer ilk ise, (beklenen çöküş 1929'dan daha beter olduğuna göre!) önümüzdeki günlerde birkaç defa daha gerçekleşmesini beklemek gerekir. Bu durumda kehanetin tahakkuk tarihi gecikir ve o çöküşten önce (İngilizceki klasik ifadeyle) düşmeden önce daha yüksekler görülür.

Ayrıca yılın en yükseğini görenlerin sayısının, yılın en düşüğünü görenlerin sayısının iki katından fazla olmaması lazımmış.

Bu kriteri ciddiye almayanlar, henüz geliştirilme aşamasında olan ve mükemmel olmayan bir indikatör olduğunu belirtiyorlar ve kendi kendini doğrulayan kehanet olarak nitelendiriyorlar. Bazılarına göre ise, bütün piyasa formasyonları arasında en çok korkulan patern bu.

Bütün bu yazıları okuduktan naçizane kanaatim, bahsedilen etkinin mutlaka gerçekleşeceği (%25 falan değil, %100!) ama bahsedilen sürede gerçekleşmeyeceği. Zira balon çok büyük ve patlamasıın geciktirilmesi için şapkadan tavşanlar çıkarılmaya devam edecek. Ta ki, tavşan ya da şapka kalmayıncaya kadar! Dolayısıyla kanaatim, bu seferkinin çok büyük olması nedeniyle defalarca teyitten sonra (dolayısıyla) daha uzun sürede ama mutlaka gerçekleşeceği yönünde. Bekleyip görelim!

* * *

Sahi, "asla olmaz" denen başka neler var günümüzde? Doların rezerv para niteliğini kaybetmesi? ABD hegemonyasının çökmesi?... "Asla olmaz" mı?

27 Ağustos 2010 Cuma

Sarkozy: "Dolar rezerv Para Olmasın"

Ben haberi Finans Gündem internet sitesinde okudum, orijinaline ulaşırsam onu da belirtirim. Unutmadan not alayım istedim.
Haberin tamamı şöyle:


Dolar rezerv para olmasın


Sarkozy, alternatif para birimlerine daha büyük bir rol verilmesi çağrısı yaptı. 27 Ağustos 2010 Cuma Saat: 08:27

Fransa Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy, G-20 üyesi ülkeleri global parasal düzeni reforme etmek için birlikte çalışmaya davet etti. "Kur hareketlerin müzakere etmek için yeni bir çerçeve tanımlamamız gerekli" diye konuşan Sarkozy, muazzam miktarda döviz rezervi biriktiren Çin olmadan kurlar konusunda konuşmanın saçma olacağını da ifade etti. Sarkozy, Fransa'nın G- 20'ye başkanlık edeceği Kasım ayındaki ajandasının en üst sıralarında değişken döviz ve emtia piyasalarına istikrar getirilmesi olduğunu da belirtti. ABD Doları'nın rezerv para olarak hakimiyetini azaltma yönünde bir ihtiyaç olduğunu savunan Sarkozy, alternatif para birimlerine daha büyük bir rol verilmesi çağrısı yaptı.

16 Ağustos 2010 Pazartesi

Hasan Ersel: "Ne Olacak Bu ABD'nin Hali?"

Hasan Ersel üstadın bugün Referans'taki yazısının başlığı, benim bu blogda hep söylediğim, hatta etiket haline gelen cümlem. Hoşuma gitti! Tabi bzim derdimiz ülke ve ya siyasetle ilgili olmadığı in ABD değil, dolar diye ifade ediyorum ama ABD=Dolar değil mi netekim? Biri olmadan diğeri anlam ifade eder mi?

Hatta Referans, Üstadın yazısını günün önemli haberlerinden biri olarak webde ana sayfadan da anons etmiş! Çok yeni ya da şaşırtıcı şeyler değil ama mainstream medyada yer bulmaya başlmaası bakımından anlamlı sayılabilir.


Ne olacak bu ABD'nin hali
16.08.2010 Hasan Ersel

13 Ağustos 2010 Cuma

Malezya'da 1 eyalet altın ve gümüş para basmış!

AP'nin haberine göre, Malezya'nın Kelantan eyaleti, yerel kullanım için altın Dinar ve gümüş Dirhem basmış!

Kelantan eyaletinin yönetimini 1990 yılından beri elinde bulunduran Malezya İslam Partisi, şer'i hukuk çerçevesinde altın ve gümüş para basmış! İlk aşamada 630 bin dolar değerinde altın ve gümüş para basılmış ve bu paralar eyaletin merkezindeki bin kadar mağazada işlem görecekmiş. Altın paralar (dinar) 180 dolar, gümüş paralar (dirhem) ise 4 dolar değerinde imiş. Yerel hükümet ayrıca kamyu görevlilerine isterlerse maaşlarının belli kısmını bu paralar cinsinden alma hakkı da verecekmiş.

Malaysian state introduces Islamic currency

Haberden, sözkonusu uygulamanın her ne kadar dini gerekçelerle yapıldığı anlaşılsa da, kanaatimizce uzun vadede "fiat currency" kavramının sorgulanmasına imkan sağlayacak bir laboratuvar ortamı sağlaması nedeniyle olumlu olacaktır. Zira Malezya'nın mevcut para birimi olan Ringitt'in uluslararası piyaslardaki dalgalanmalardan olumsuz etkilenmesine rağmen altın dinarın değerinin daha istikrarlı kaldığı müşahade edildikçe, itibari kağıt paraların itibarları daha kolay sorgulanabilecektir.

9 Ağustos 2010 Pazartesi

Greenspan: "Şimdiye kadarki en olağan dışı finansal krizle karşı karşıyayız" Günaydın!

Eski FED başkanı, bi zamanlar hep pembe tablolar çizdiği için "piyasa" tarafından pek sevilen, Maestro" falan denilen Greenspan bu sefer piyasaların alışık olduğu ve hoşuna gider şekilde konuşmamış. Gözüme çarpan haberin başlığı şöyleydi:

Greenspan says we now face 'the most extraordinary financial crisis ever seen'

Allah Allah, dünya tersine mi döndü? Greenspan'ın başına saksı mı düştü? Yoksa sırtında yumurta küfesi olmamasının rahatlığıyla hidayete mi erdi? gibi düşüncelerle haberin detaylarını okudum. Greenspan, Bush zamanında (tabi ki zenginlere) getirilen 2001 ve 2003 vergi indirimlerinin iptali gerektiğini söylemiş. Ama bunun borç parayla yapılmaması gerektiğini söylüyormuş. ABD hazinesi artık tuvalet kağıdını bile borç parayla aldığına göre, nasıl yapılacak? Tek yol kalıyor: daha fazla karşılıksız yeşil kağıt parçalarından basmak!

Greenspan, "ben de vergi indirimine taraftarım ama borç parayla değil" buyurmuş! Peki o kadar "Maestro" iktisatçı olmasına rağmen, o indirimler yapılırken görevde olduğu halde ABD bütçesinin durumunu ve sadece bir kaç sene sonrası için projeksiyonları görmüyor muymuş? Kendisi görevden ayrılıktan sadece 2-3 sene sonra ortaya çıkan manzarayı doğru öngöremeyecek kadar beceriksiz miymiş yani? Greenspan'ın bu önerisi bana bir zamanlar Beyaz'ın showunda canlandırdığı psikopat genç karakterini hatırlattı. Hani vardı ya, bir sürü şey isteyen, çoğu birbiriyle tutarsız ve birlikte gerçekleşmeleri imkansız ama yine de isteyen biri, o işte..

Merak ediyoruım, bir zamanların "Maestro"su, ABD ve dünya ekonomisinin içine düştüğü ve daha da kötü bir şekilde düşmesi kaçınılmaz olan durumda kendi sorumluluğunu ne zaman itiraf edecek? Ya da terk-i diyar etmeden kendi fahiş hatalarını itiraf edecek kadar samimi olabilecek mi? Henüz pek kimse dillendirmese de, ABD'nin içine düşmekte olduğu krizin ana mimarlarından biri "Maestro"dur. Kaderin cilvesine bakın ki hala ahkam kesen de o! Bugünlerde 84 yaşında olan Greenspan'ın bizdeki "nesildaşı" politikacılarla olan tavır-üslup benzerliği dikkate alınınca, herhalde o jenerasyonun karakteristiği o tavırlar diye düşünmemek elde değil!

NY Times haberindeki şu paragrafı aynen almak lazım:

I’m in favor of tax cuts, but not with borrowed money,” Mr. Greenspan, 84, said Friday in a telephone interview. “Our choices right now are not between good and better; they’re between bad and worse. The problem we now face is the most extraordinary financial crisis that I have ever seen or read about.”

Koyu-italik kısmın meali şöyle:

"Şu an önümüzdeki seçenekler iyi ile kötü değil, kötü ile daha beteri arasında bir tercih yapmak. Şu an yüzyüze olduğumuz problem, şimdiye kadar yaşanmış ya da hakkında bilgi sahibi olunan en olağan dışı finansal kriz."

Greenspan'ın bu cümlesini, "dibi bulduk, kriz geçiyor, ikinci dip asla olmaz" falan diyenlere ithaf ediyorum!

6 Ağustos 2010 Cuma

AGFLASYON geliyor mu?

Bu satırların yazarını tanıyanlar, tarım ürünlerinin mevcut fiyatlarını "inanılmaz derecede düşük" bulduğunu ve çok uzak olmayacak bir gelecekte birçok gıda maddesini şimdiye kadar alıştığımız fiyatlardan çok daha yüksek fiyatlarla satın almak zorunda kalacağımızı düşündüğünü bilirler. Bu öngörü konusunda yalnız değil, günlük popüler "indi-çıktı" haberleri dalgasına kapılmayıp büyük resmi görebilen "aklı başında" birçok iktisatçı aynı şeyi düşünüyor. Yakın bir gelecekte tüm dünya halklarına büyük acı vermesi bekenen bu durumun adı da konulmuş durumda: Agriculture (tarım) kelimesinin "agri"si ile enflasyonun "flation"u birleştirilerek: AGFLATION. Sadece "AG"ı yeterli bulmayıp (ya da gümüşün kısaltması ile karışmaması için?) AGRIFLATION diyenler de var.

Nitekim, yarın bir gün yaşayacağımız yeni "flation"lar kapsamında örneğin altın fiyatlarındaki aşırı artış nedeniyle ortaya çıkacak enflasyona AUflation ya da Goldflation, gümüş fiyatlarındaki artışın neden olacağı fiyat artışlarına da AGflation denmesi durumunda tarım ve gümüş enflayonu kafa karıştırıcı olabilir. Keza, tarım enflasyonunun yan komşusu olan STAGflation durumunda da AG ile ST-AG içindeki AG da karışıklık yaratabilir.

Şahsen AGRIflation ibaresi bana daha uygun gelse de, basit bir Google aramasında, Agriflation için sadece 582 sonuç dönerken, AGFLATION kavramı için 88400 sonuç gelmesine bakılırsa, bu kavram yerleşecek gibi. Ayrıca Wikipedia'da ve Investopedia'da tanımı verilen kavram da Agflation olmuş. Roubini'ye göre, AGFLATION ibaresini ilk kullanan the Economist olmuş. "Seeking alpha" blogundaki bir yazıya göre terimin mucidi Raymond James Chief Strategisti Jeff Saut imiş.

Bizde var mı diye baktığımızda, Kutsal bilgi kaynağına ve TDK sözlüğüne henüz girememiş her iki terim de! Gelişmeler bu hızla devam ederse, henüz duymamış olanlar da yakında duymaya başlarlar...

Roubini de Agflation ibaresini kullanmış. Wiki ve investopedia tanımları dışında daha iktisadi açıklama isteyenler Roubini'nin sitesindeki açıklamalara bakabilirler.

***

Neyse, mevzuya dönersek, dün medyaya düşen bir haber, "yoksa o süreç beklediğimden daha erken mi başlayacak?" diye düşünmeme neden oldu. Merdyaya düşen habere göre; Rusya, bu seneki aşırı sıcaklar nedeniyle ortaya çıkan kuraklık ve bazı geniş arazilerde yaşanan yangınlar sonucu tahıl rekoltesi düşük beklendiğinden buğday ihracatını durdurma kararı vermiş. Tabi bu haber anında buğdayın vadeli fiyatlarını fırlatmış, buğday fiyatı uluslararası piyasalarda dün son iki yılın zirvesine çıkmış, bugün %6 daha yükselmiş.

Buğdayın uluslararası fiyatının birkaç gün içinde 800 dolar/ton üstüne çıkması son yıllardaki trend dikkate alındığında inanılmaz bir durum. Bu rakamın karşılığı, 1.2 TL civarında. Tabi seviyelerde kalırsa! Bu seviye bile şimdiye kadar türkiye'de hiç görülmemiş bi fiyat. Oysa bizim çiftçimiz daha bir ay önce hasadını 40-45 kuruştan sattı! Üstelik bu sene (Rusya gibi) Türkiye'de de buğday verimi düşükmüş, ama farklı bir nedenle: Mayıs-Haziran-Temmuzdaki aşırı yağışlar buğdaya zarar vermiş. Daha bair kaç gün önce görüştüğüm bazı çiftçiler verim düşüklüğünden yakınıyordu. Bir kaç güne kadar buğday fiyatlarının bizim piyasada da geldiği seviyeleri görünce üzüntüleri daha da artacak, ürünlerini 40-45 kuruştan vermek zorunda kaldıkları için. Çiftçiler için çok moral bozucu bir durum. Haklılar da. Zira "finansal terör çağı" zevale ulaştığı dönemde sadece kendi piyasasına değil, tüm dünya ekonomilerine, o piyasalarla hiç işi olmayan köydeki çiftçiye bile zarar veriyor...

Keşke bugün moral bakımından dibe vurmaya yakın olan çiftçilere dişlerini sıkmaları için moral ve bu dönemi atlatmaları biraz kaynak verme imkanı olsa. Zira bu bir kaç yılı kazasız belasız atlatmayı başaranlar için ciddi kar dönemi gelecek, zira fiyatlar bu seviyelerde de kalmayacak ve "finansal teröristler" kendi kendilerini imha edecekleri için yaptıkları manipülasyonlarla reel sektöre zarar verme güçleri de olmayacak. Ama o güne kaç kişi sağ-salim, kazasız-belasız ulaşabilecek? işte soru bu!

21 Temmuz 2010 Çarşamba

"9 ayda 1 trilyon dolar - 200 yılda 1 trilyon dolar"




ABD'nin sadece son 9 (yazıyla: dokuz) aydaki borçlanması 1 trilyon dolar (rakamla: $1.000.000.000.000-) imiş!

"Ne olacak ki, büyük memleket, her şeyin ölçeği bize göre büyük" diyenler olabilir.
Ama aynı ABD'nin kuruluşundan itibaren Reagan dönemi dahil iki yüz (rakamla 200) yıllık geçmişindeki tüm borçlanmasının da ancak bu dokuz aylık borçlnma kadar olduğu düşünülürse?
O zaman da "ne olacak ki, matbaa onların elinde. Adamların parası rezerv para istediği kadar basar" diyenler çıkacaktır. Onlara cevabım da şu olur: ABD eğer önceki iki yüz yıllık dönemde de bu dokuz aylık dönemdeki gibi davransaydı, parası rezerv olamazdı. Önceki dönemlerde başkaları bol borç borçlanırken, ABD böyle fütursuzca borçlanmadığı (harcamadığı) için parası rezerv idi. Ama şu an ABD'nin de kendi parası rezerv olmayanlar gibi davranıyor. Bunun sonuçları olmaz mı?
Evet soru bu: 9 ayda 1 trilyon dolar borçlanan bir ülkenin millii parası daha ne kadar süre rezerv para kalabilir?
Hani bi söz vardır: "Bir an için herkesi kandırabilirsiniz, bazılarını sürekli kandırabilirsiniz. Ama herkesi her zaman kandıramazsınız."
Şu an sağlam rezerv para kandırmacasında hangi evredeyiz acaba?

20 Temmuz 2010 Salı

"Tobin Vergisi İşe Yarar mı?"

Habertürk Ekonomi Gazetesinin dünkü orta sayfa manşeti, İş Bankası Genel Müdürü Ersin ÖZİNCE'nin Tobin Vergisi uygulansın önerisiydi. HT bugün de başlıktaki soruyu tartışmaya açmış ve "Tobin Vergisi işe yarar mı?" sorusunu değişik "yorumcu"lara sormuş. Bugün diğer bazı gazetelerde de Tobin Vergisi haberleri var. (Örneğin Dünya)

Buıgünlerde medyada bu derece yaygın Tobin Vergisi tartışmalarını görmek, Tek Dünya Parası konusunda ümitlerimi artırıyor! Zira bundan çok değil daha on yıl kadar önce "mainstream" tiplerce ciddiye alınmayan, nasıl olsa uygulanamaz diye küçümsenen, akademik çalışma konusu yapılması dahi istenmeyen bir konu, bugün ülkenin en büyük bankalarından birinin genel müdürünün ağzından önerilebiliyor ve geçmişte, çok değil daha 1-2 yıl önce Tobin Vergisini üzerinde düşünmeye, konuşmaya değer bile bulmayan bazı "bukalemun" tipler, bugün Tobin Vergisini destekleyici açıklamalar yapabiliyor.

Tobin Vergisi önerisinin yaşadığı süreç, Tek Dünya Parası fikrinin geleceği açısından büyük ümit vericidir. Zira Tobin Vergisi de yıllarca küçümsenmiş, ancak şartlar o verginin ciddiye alınmasını gerektirmeye başlayınca durum değişmiştir. Nitekim on yıl önce Tobin vergisi hakkında yazılan doktora tezinin başındaki verilen, "büyük fikirlerin benimsenmesi yıllar, bazan yüzyıllar alır"cümlesi, bugün aynen kanıtlanmış olmaktadır!

Bugünkü ateşli tartışmalara rağmen Tobin Vergisi ancak ikinci en iyi çözüm olabilir. Asıl köklü çözüm Tek Paradır.

Dün Tobin Vergisini küçümseyenler, bugünlerde de Tek Para fikrini küçümsemekle meşguller. Ama eminim ki Tek Paranın da vakti gelecek (bakınız: yukarıda koyu-italik yzılan cümle!) ve bugün ciddiye almayanlar o gün Tek Para hakkında bizden çok ahkam kesecekler. Aynen bugün herkesten fazla ahkam kestikleri Tobin vergisi konusunu yıllarca küçümsediklerini unuttukları gibi...

Çok ibretlik günlerden geçiyoruz, çok!

16 Temmuz 2010 Cuma

İran petrolü BAE Dirhem'i ile satmayı düşünüyor!

Benim Business Intelligence- Middle East sitesinde okuduğum, onun Bloomberg'e, Bloomberg'in de Int. Oil Daily sitesine dayandırdığı habere göre, Iran petrolü Birleşik Arap Emirliklerinin (BAE) para birimi Dirhem ile satmayı düşünüyormuş!

Malum, İran zaten uzun zamandır petrolü USD yerine Euro ile satıyor, zaten ABD karşısında en büyük suçu da bence bu! Hatta petrolün euro ile işlem göreceği bir petrol borsası kurma çalışması yapıyordu ama ertelemişti. Şimdi de petrolü sattığı para birimini yine değiştirmeyi düşünüyormuş. Habere göre bunda etkili olan faktör, Batı'nın yeni yaptırımlar getirme planlarıymış. Bence bu kararda euronun "dengesizliği" de önemli bir faktördür.

Yalnız alternatif ararken Dirhemin tercih edilmesi enteresan. Zira mevcut yapısıyla Dirhem, USD'ye peg'li bir para, yani dolaylı olarak İran petrolünü yine dolar üzerinden satmış oluyor! İran'ın bu tercihi yapmasında Körfez Para Birimi yaratma çabalarının payı olabileceğini düşünüyorum. Nasıl olsa yakında yeni ortak para birimi yatarılacak, o zamana kadar Dirhem olsun, yenisi başlayınca da El-Haliç'e geçeriz, hatta belki İran bile kendi parasından vazgeçip o para birliğine geçmeyi düşünebilir, kim bilir? Bu da yaptırımları kırmanın bir yolu olur!

Diğer taraftan, alternatif para ararken TL'nin gündeme gelmemesi üzücü. Bizim Dışilerine söylesek, ekonomi bakanlarından daha fazla asılırdı muhtemelen petrol satışlarının TL ile yapılması konusuna ve öyle bir şey mümkün olsa TL gerçekten sınıf atlamış olurdu. Belki de Batı'nın yaptırım teşebbüsünde Türkiye'nin yeterince sağlam duramayacağını düşünerek TL'yi tercih etmemiştir.

Kimbilir belki ileride o da olur, İran petrolünü TL ile satar! Bugünlerde yaşanan olayların yaşanabileceğini daha bir kaç sene öncesine kadar kim tahmin edebilirdi ki? Yarın yaşanacakları da bugün doğru tahmin edemiyor olmamız insan psikolojisine gayet uygun bir durum! Bir bakımışız İran petrolü TL iloe satıyor, hatta İran-Türkiye ortak para birliği yaratıyor! Fazla mı hayal?

Ama nereden bakılırsa bakılsın, İran'ın bu kararı enteresan ve global ekonomideki mutlak hakimetin bir kez daha sorgulanmasını gerektiren bir şey.

23 Haziran 2010 Çarşamba

Blog 1 yaşında!

Bana göre yazmak, bardak dolduktan sonra taşan kısımdır. Bardak dolmadan sırf taşırmak için çalkalanırsa, taşan kısım bulanık olur. Bu düşünce doğrultusunda, yazmak için hiç acele etmedim şimdiye kadar. Onun yerine bardağı doldurmaya çalıştım daima. İnancım, bardak dolduğu takdirde zaten kolayca taşacağı yönündeydi.

Ancak, her gün bi şeyler okudukça hoşuma gidenleri not almak ve ters bulduklarıma tepki vermek için bi şeyler yazma isteği eskiden beri aklımdaydı ama biraz tembellik biraz da yukarıdaki anlayış buna izin vermiyordu! Geçen yıl bir Haziran günü okuduğum bir yazının ardından, "bi yerden başlamak lazım, ya da ortalığı dolduran kerameti kendinden menkul tiplerin saçmalamalarına kızmamak lazım" diyerek yazmaya başladım. Bu blog sayfasını ani bir kararla bi kaç saat içinde açıverdim. İlk zamanlarda hedefim, her gün okuduğum şeylerin özetini ya da (olumlu veya olumsuz) en çok iz bırakanı niteliğinde bi şeyler yazmak ve tepkimi tarihe not düşmekti. Bir de sağ kolondaki favori bloglar listesinden takip etmek istediğim yazıları günlük düzenli takip edebileceğim bir ortam hazırlamaktı. Aylık hedefim 20 civarında (işgünü sayısı) entry girmekti. İlk zamanlarda hızımı alamayıp çok daha fazla girdiğim günler oldu ama özelikle yılın son aylarında motivasyonumu bozan önemli bi olay sonrasında girişler azaldı.

Düzenli update edilmemesine rağmen ve okunmak amacıyla değil, sadece deşarj olma, tarihe not düşme ve içini boşaltma amaçlı yazılmasına rağmen, bu dönemde 20'den fazla ülkeden 1700'den fazla (günlük dörtten fazla!) ziyaretçi toplaması başlangıçtaki tahminimin ötesinde. Şunu da farkettim ki, düzenli yazsam ve bazı rating yapan konulara değinsem bu blogun ziyaretçi sayısı çok daha fazla olabilirmiş. Zira ziyaretçilerin çoğu Hz. Google aracılığıyla, bazı anahtar kellimeler aranırken gelmiş! Zaten bi kaç yakınım dışında kimse böyle bir blog yazdığımı dahi bilmiyor, biraz reklamını yapsam çok daha fazla ziyaretçi olabilirmiş, onu farkettim!

Bu bir yılın ardından, bu sayfaya geçerken uğrayanlar dahil, "acaba ne yazmış?" diye merak edip bakan herkese teşekkür etmek lazım sanırım!

7 Haziran 2010 Pazartesi

"Euro beş yıl içinde ölecek"

The Telegraph'da bugün rastladığım bir haberin başlığı, yukarıdaki ifadenin ingilizcesi idi.

Üstelik bu önemli ifade tek kişinin iddiası değil, Sunday Telegraph tarafından çok sayıda Avrupalı iktisatçı arasında yapılan bir anketin sonucuymuş! Tarih de verilmiş Euronun vefatı için: Mevcut AB parlamentosunun görev süresi sona ermeden önce!

-----------------------------------------
Euro 'will be dead in five years'
The euro will have broken up before the end of this Parliamentary term, according to the bulk of economists taking part in a wide-ranging economic survey for The Sunday Telegraph.

By Edmund Conway
Published: 10:23PM BST 05 Jun 2010
------------------------------------------


Bu makale, aklıma Robert Mundell'in bundan on küsur sene önce, Tek Dünya Parası bağlamında söylediği bir sözü hatırlattı:

"Bundan yirmi sene sonra dünya üzerinde daha az çeşit mi yoksa daha çok çeşit mi para olacağı hususu, Euro'nun başarısına bağlı" demiş, taa o tarihlerde, Mundell.

Son zamanlarda Avrupadan gelen haberlere bakılırsa, anlaşılan önümüzdeki dönemde dünya üzerindeki para birimi sayısı TDP istikametinde azalmadan önce, biraz artacak.

Hani İngilizce'de pek sevilen bi ifade vardır, "iyi lolacak ama iyileşmeye başlamadan önce daha kötü olacak" mealinde.. Anlamı, daha dip falan bulunmadı, yakın zamanda daha kötüye gidecek, ancak uzun vadede, önce iyice bi kötüleştikten sonra yükselmeye başlayacak" şeklindedir. Ama algıdaki seçicilik nedeniyle bu ifade olumlu algılanır, sadece cümlenin olumlu kısmı dikkate alınarak (Psikolojide bunun bi adı vardı ama hatırlayamadım!)

Tek Dünya Parası konusu da, Euronun basiretsizlikleri nedeniyle, ancak daha uzun vadede ve daha sıkıntılı olarak gündeme gelebilecek. Ama böylesi daha ikna edici olacaktır. Bugünlerde kendi saçmaları sonucu yaşadıkları ekonomik sıkıntıların yegane faili olarak Euroyu görenler, ortada euro değil de minik milli paralar olsa bu kafa ve bütçe yapılarıyla daha iyi durumda olamayacaklarını anladıkları zaman, TDP daha güçlü bir şekidle akla gelebilecektir.... Euro tecrübesi, uzun vadede TDP'nin öneminin idrakine yardımcı olacaktır. Tabi ki sıkıntısız olmayacaktır bu, hayatın temel kuralı gereği!

Zira insanoğlu mantıklı ama maliyetli şeyleri iyice zora düşüp mecbur kalmadan yapmaz! TDP de öyle olacaktır. Önce dibi bulmak lazım, TDP'nin öneminin herkes tarafından idrak edilebilmesi için...

4 Haziran 2010 Cuma

PIGS yetmedi, PIGSHIT yapalım!

Yunanistan'ın sendelemeye başladığı günlerde aynı ekibin (akıbetin?) diğer elemanlarını da ifade etmek üzere PIGS kısaltması türetilmişti:

Portugal
Ireland (and Italy?)
Greece
Spain

Bugün itibarıyla Macaristan'ın da kokusunun çıkmasıyla, anında kısaltma da revize edilmiş, PIGSHIT şeklinde.

Portugal
Ireland
Greece
Spain
Hungary
Italy
Turkey!

Hadi üsttekiler neyse de Türkiye'nin ne işi v ar o listede?
Acaba (ve temennimiz) bu kadar anlamlı bir kelime bir harf yüzünden eksik kalmasın diye mi?
Atalarımızın "shit yoluna kurban gitmek" dedikleri bu olmalı!

1 Haziran 2010 Salı

New Normal: Kriz'in rutinleştirdiği hareketler

"Normal-normal" zamanlarda garip gelebilecek baı hareketler, yaşadığımız (ama okyanus içindeki baklık misali çoğumuzun farkında olmadığı) bu "kriz-normali", ya da bazılarının ifadesiyle "yeni normal" (new normal) dönemlerde kanıksadığımız ve rutine dönen bazı hareketler de görüyoruz.

Mesela, son dönemde ABD'nin TMSF'si FDIC'nin her cuma günü akşamüstü rutin haline getirdiği hareketi, bir kaç bankayı daha kapatmak! Eskiden bu kapatma haberleri "FDIC şu kadar bankayı kapattı" diye verilirdi, artık ya hiç haber yapılmıyor ya da kıyıda köşede "FDIC Florida'da, California'da, şurada burada banka kapattı" diye özellikle toplam rakam zikredilmeden veriliyor (siz de dikkat edin!). Allah için FDIC durumu iyi idare ediyor. Hem kasadaki para suyunu çektiği için, hem de krize karşı psikolojik harekat çerçevesinde banka kapatmaları sayı ve haber olarak minimum seviyede tutuyor, mızrağı çuvala sığduırmaya çalışıyor, kendi çapında.

Krizin ilk zamanlarında başka bir rutin hareket de, zarar açıklaması gereken ABD'li banka yöneticilerinin ilk uçakla Arap şeyhlerinin kapısına koşması ve batık bankalarına ortak olmaları için onları ikna ettikleri ölçüde zararları yazmaları idi (O konuda da en başarılı operasyonu Citi yapmıştı, bugün itibarıyla tuvalet kağıdı fiyatına yaklaşan hisseleri çok iyi fiyattan bazı Arap şeyhlerine geçirmeyi başarmıştı).

O dönemdeki ABD'de banka bilançolarının açıklanmasına ilişkin haberlerin biçimlerine dikkat eden oldu mu bilmem. Mesela, "banka son çeyrekte 4 milyar dolar zarar etti ama 4.5 milyar sermaye buldu" türünden haberler ile, zarar var ama merak etmeyin onu kapatacak kadar sermaye kondu mesajı verilmeye çalışılıyordu. Banka 10 milyar sermaye bulabilse 9'unun zarar yazılabileceğini, 5 yerine diyelim 2 milyar sermaye bulmuş olsa da 4 yerine 1-2 milyarının zarar yazılmış olacağını pek kimse düşünmediğinden, durum idare edilmiş oluyordu.

Son dönemdeki ABD kaynaklı ekonomi haberlerinde rutin hale gelen bir şey de, ABD piyasalarındaki düşüşün yabancı faktörlere bağlanması. Eğer ABD borsaları düşmüşse, sorumlusu mutlaka yabancı ülkelerdeki gelişmelerdir! Örneğin;

- Yunanistanın notu indirildiği için Dow düştü,
- Kuzey-güney kore gerginliği yüzünden Dow düştü,
- Çin Avrupa tahvillerini azaltabilirim dediği için Dow düştü,
- en son geçenlerde İspanya'nın notu indiği için Dow (İspanya piyasalarından da fazla!) düştü,
- bu sefer de eminim ki, bugün henüz açılmamış olan ABD borsaları bugün de düşerse, yarınki MarketWatch haberlerinde "İsrail, Türk yardım gemisine saldırıp Türk vatandaşlarını öldürdüğü için" Dow düşmüş olacak. Oysa bu kriz ortamında şirketleri batan, halkı işsiz ama gırtlağına kadar borçlu ABD'de borsalarının düşmesi için hiç bir neden yok!

Tamam, yukarıda sayılan yabancı faktörlerin piyasada etkisi olmaz demiyoruz, ama dikkat ediyor musunuz bilmem, piyasaların düşmesinde ABD kaynaklı hiç bir kötülük dillendirilmiyor, kendileri her daim masum, orada her şey güllük gülistanlık, ama hep başkaları yüzünden ABD borsaları düşüyor!.. Zavallı onlar!

Haberlerin bu şekilde mazeretlendirilmesinin gayet masum olduğunu, bunun da ABD'de krizle psikolojik mücadelenin bir yöntemi olmadığını düşünen var mı bilmiyorum. Eğer hala o kadar naif olmayı başarabilenler varsa, tedavi amaçlı günde üç öğün MarketWatch başlıklarına göz atmaları tavsiye edilebilir!

Krizin son dönemde Avrupadaki rutini de her haftasonu (pazartesi günü piyasalar açılmadan hemen önce) "ekonomik tedbir-destek paketi açıklamak"! Şimdiye kadar bu yöntemi bi kaç kez uyguladılar ama bakalım papaz daha kaç defa pilav yiyecek.

Gerçekten çok tarihi bir dönemden geçiyoruz. Henüz oturmamış bir disiplin olan iktisat disiplininin sonuçta ayaklarının yere değeceği bir süreci yaşıyoruz.

Mesela özellikle son dönemdeki icraatlarıyla her taraflarından "kredibilite" akan rating şirketlerinin bazı not artış-azaltış haberlerini gün içinde verirken bazılarını gün sonunda vermesinin nedenlerinin de sorgulanacağını ümit ediyoruz bu dönem sonunda. Şayet hala o rating şirketleri "sağ-salim" kalırlarsa, o çok titiz olduklarını beyan ettikleri notların açıklanma zamanlarında da bundan sonra titiz olmalarını sağlayacak düzenlemeler gelebilecektir o süreç sonunda. Ne demek istediğimi, o şirketlerin bazı ülkelerin notlarını açıklama zamanlarına ve ardından global piyasalarda yaşanan hareketlere göz atanlar daha iyi anlayabilir.

Tabi bahsettiğim o türden bir düzenleme yapılana kadar öncelikle ratingciler ve global manipülatör çetesinin (nam-ı diğer PPT ve saz arkadaşları) çabasıyla işin abartılarak tutarsızlıkların ayyuka çıkarılması lazım ki henüz o dönemi yaşıyoruz!

21 Mayıs 2010 Cuma

Hardy Schloer: Gerçek kriz henüz başlamadı, 2012'de başlayacak!

İstanbul'da dün ve bugün yapılan Forum İstanbul 2010 konferansında konuşan Schloer Consulting Group Başkanı Hardy Schloer'ın konuşması bana göre en önemlilerinden biriydi.

Schloer'in anlattıklarına göre, kurucusu olduğu danışmanlık firması, her gün 7 milyon datayı analiz ederek insanların nasıl davranacaklarını tahmin etmeye çalışıyormuş. Bu datanın büyük kısmı ise rakam değil, kelimelerden oluşuyormuş. Her gün internette 700 bin web sitesini, TV kanalını falan tarıyorlarmış.

Analiz ettikleri datanın ne kadar kapsamlı olduğuna ilişkin biraz bilgi verdikten sonra, bu analizleri çerçevesinde ulaştıkları öngörülere ilişkin bir kaç hususu belirtti Schloer.

Schloer'e göre;

- Gerçek ekonomik kriz (real economic crisis) henüz başlamadı! ''Asıl kriz 2012'de başlayacak, 2015'e kadar sürecek. İkinci kriz ise 2018'den 2025'e kadar devam edecek''. Büyük nüfus hareketleri olacak.

- Son yüzyılın para sistemi olan fractional reserve ve fiat currency sistemleri sürdürülebilir değil. İhtiyaç duyulan şey, gerçek varlıklara dayanan bir rezerv sistemi.

- Rezerv para konusunda köklü değişim olacak, 15-20 yıl içinde Tek Dünya Parası gelecek!

- Türkiye hedeflerine ulaşmak için her türlü hammaddeye (araca) sahip. On yıl önce yayınladığımız bir raporda Türkiyeyi dünyayı yönetecek beş ülkeden biri olarak gösterilmişti, bu öngörü hala gerçekçi.

Schloer'in söyledikleri özetle böyle. Bugünkü gazetelere baktım da, sadece AA'nın Forum Istanbul 2010 hakkında geçtiği genel haber arasında ve sadece "gerçek ekonomik kriz henüz gelmedi" kısmı bahse değer bulunmuş. Oysa benim için en önemli kısmı, Tek Dünya Parası fikrinin aynı ifade ile yer almasıydı.

Panelden sonra Schloer ile tanışarak, Tek Paradan bahsettiğ için teşekkür ettim. O ise Tek Para kavramını bilen (dahası bu öneriyi küçümsemeyen) birisine rastladığı için şaşırdı!

Schloer abimiz, bugüne kadar tanımadığım ama bugünden sonra Tek Para kapsamında takip etmeye çalışacağım kişiler arasına girdi. Schloer'in provokatif konuşmalarının bazılarının videolarına şirketinin web sitesinden ulaşmak mümkün. Belki dünkü konuşmasını da sitesine eklerler.

13 Mayıs 2010 Perşembe

Rogers: Paket Euro`yu öldürecek

Yorumlarını genelde beğendiğim "ayı yatırımcı"larıdan Jim Rogers, bizim internet sitelerinden birine de tercüme edilerek konulan bir değerlendirmesinde, başlıktaki cümleyi sarfederek, AB ülkelerinin geçtiğimiz hafta başında sabaha karşı açıkladıkları "paket"in euroyu öldüreceğini söylemiş.

yorumun bir kısmı şöyle:

"Rogers, 'Şoke oldum. Bu, eurodan umudu kestiklerini gösteriyor, güçlü bir para birimleri olmasını önemsemiyorlar, bütün bu ülkeler sahip olmadıkları paraları harcıyor ve bu durum devam edecek.' şeklinde bir açıklamada bulundu.

'Kimse güçlü para birimine sahip olmanın ardındaki ekonomik gereklilikleri önemsemiyor.' diyen Rogers, euro birliğinin dağılabileceği imasında da bulundu."


Söyledikleri doğru. Ancak sadece euro için mi doğru? Yukarıdaki cümlelerde euro ibaresi yerine dolar ibaresini koyunca da aynı durum geçerli değil mi?

Bugünlerde tüm dikkatler euro üzerinde olduğu için dolar "Abdurrahman Çelebi" pozisyonunda, pek makbul. Yarın bir gün pat diye "aaa meğer dolar da aynı durumdaymış! ABD de sahip olmadığı paraları harcıyormuş! ABD de güçlü bir paraya sahip olmanın gerisindeki ekonomik gereklilikere dikkat etmiyormuş..." diye birden mevcut durumun farkına varılınca ne olacak?

Bugün eurdan kaçan dolara koşuyor. O gün nereye koşulacak?

ABD'nin yeni 1 Cent'i!

Kaynak: Pennies.org

Bir alttaki yazıyı yazdıktan hemen sonra Internet'te dolaşmaya devam edince, meğerse ABD'nin 1 cent'i (nam-ı diğer Penny) değiştirmek için daha geçtiğimiz Şubat ayında açıklamayı yaptığını farkettim! "Yeni dizaynı" 11 Şubat 2009'da kamuya açıklanan yeni 1 cent yukarıdaki gibi olacakmış. Rengini tutturmuşlar ama metal içeriği çok daha ucuz olacak tabi. Böylece ABD Hükümeti para basarak para kazanmaya devam edebilecek! Ama nereye kadar?
Önceki yazıda da belirttiğim üzere, bu yeni centler de uzun ömürlü olamayacak!
Konuya ilişkin önceki yazılarımda (Bkz. bir, iki ve üç), müstakbel ABD enflasyonundan korunmak için mevcut tedavüldeki madeni paraların alınmasını önermiştim. Bu değiştirilecek madeni paralar özellikle penny, maden içeriğinden arbitraj yapmak için uygun olma özelliğini kaybedecek olsa da hala cazip! Bilhassa numismatikler için! Zira yeni basılacak 1 centler maden içeriği olarak değersiz olsa da, uzun ömürlü olamayacağı için koleksiyonerler için önemli olacak! "Bir zamanlar ABD'nin "penny" adı verilen "1 cent"lik madeni paraları vardı" diye sonraki nesillere birer tarihi eser 0larak gösterilebilir, miktar bolluğu nedeniyle antika fiyatında kısa sürede büyük değer artışı olmasa da, "tarihi eser" niteliği nedniyle, satın alma değerinin düşeceği fiili değerden her halükarda daha yüksek olacaktır!

Aaa, ABD madeni paralarını da değiştiriyormuş. Hayret! (Ben daha geçen sene demedim mi İbrahim?)

Ben demiştim demeyi sevmiyorum ama fazla tevazunun da gerçek sayıldığını farkedeli beri vazgeçtim o tavırdan..

Blog arşivine bakarsanız, 31 Ağustos 2009 tarihili "En sağlam Amerikan parası: nickel ve cent" başlıklı yazımda, şu öngörüde bulunduğum yazılıdır:

Neyse efendim. İddiam odur ki, önümüzdeki bir kaç yıl içinde Amerika madeni paralarını değiştirecek! Zira mukadder enflasyon dönemi başlayınca özellikle içinde bakır bulunan centin maden değeri üzerindeki değeri aşacak. Esasen şimdiden aşmış durumda da, pek millet farkında değil. ABD Darphanesi ise, paniğe neden olmamak için olsa gerek, hiç ses çıkarmıyor! Ama Amerika'da bugünlerde olan bir çok şey gibi bu da sürdürülebilir bir şey değil. Mutlaka değişecektir.

Dün okuduğum bir haber, yukarıdaki yazıda "önümüzdeki bir kaç yıl içinde" dediğim gelişmenin, üzerinden daha bir yıl bile geçmeden gerçekleşeceğini gösteriyordu!

WSJ'deki haberde, mevcut metal fiyatlarıyla 1 cent basmanın ABD Darphanesine maliyetinin 2 cent, 5 cent (nickel) basmanın maliyetinin ise 9 cent olduğu belirtiliyordu! Dolayısıyla zaten sıkıntıda olan ABD hükümeti bir de para basarak para kaybetmek istemiyordu. (Zira ABD genelde para basmaktan kazanmaya alışıktır!) ABD hükümeti madeni paraların metal içeriğini değiştirip daha "cost-effective" metalleden üreterek, yılda 100 milyon dolar tasarruf etmeyi planlıyormuş!

Ama bu o kadar da kolay değil anaşılan, on kadar baskı gurubu, Obama'nın madeni para politikasını yakından izliyormuş. Mesela otomatik makinalardan ürün satışı işiyle uğraşanlar çok karşıymış, bu reseyon ortamında bize ek maliyet çıkarmasınlar diyormuş!

1974'de bakır fiyatları yükselince Nixon 1 centin içeriğinin değiştirilmesini ve daha hafif ve ucuz olan aluminyuımdanyapılmasını önermiş ama beceremeden aynı yıl istifa etmiş! (Habere bu bilginin de eklenmesi, sanırım Obama'ya bir mesaj, bu işler sakat konular, aman bulaşmayasın deniyor herhalde!)

Ama madeni paraların içeriğinin değiştirilmesi için öne sürülen mazeretlerin en güzeli, allerjiyle ilgili. Bazı vatandaşların çinkoya falan allerjisi varmış da, eğer madeni paralar plastik gibi (iyice uyduruk!) bi maddeden yapılırsa, bu vatandaşlar allerji olmaktan kurtulurmuş! Mazeretlerini sevsinler! Şimdiye kadar paranın maden içeriğinden allerji olmayan vatandaşlar, metal fiyatları yükselince mi allerji olmaya başlamışlar? Ayrıca bazı vatandaşların da plastiğe karşı allerji yok mu? Plastik allerjisi olan vatandaşları düşünen yok mu?

Tamam, çinko allerjik bir metaldir ama eskiden madeni paralarda çinko yoktu ki, altın ve gümüş vardı! Daha ucuzuna kaçmak için çinko tercih edildi. Madem şimdi çinko allerji nedeniyle değiştirilecek, yine allerjik olan plastiğe değil de, hem çinkodan hem de plastikten çok daha az allerjik olan ve zaten o sikkelerin orijinali olan altına ve gümüşe neden geçilmiyor? "Çok pahalı, olur mu öyle saçma şey" değil mi? Ben de tam onu diyorum ya, böyle saçma metallerle olur mu öyle afaki değerler? "Artık metal sistemi yok, paraların değeri piyasada belirleniyor" gibi süper ekonomik bilgi derinliği ifade eden mazeretler de ileri sürülebilir. Bu blog sayfasının oluşturulma nedeni zaten hakim iktisat paradigmasındaki bu büyük yanılgı! Bu kafayla gidilmeye devam edildiği takdirde, çok geçmeden bu "çok derin iktisat bilgisi"nin nasıl çuvalladığını yaşayacağız, malesef!

"Will Nickel-Free Nickels Make a Dime's Worth of Difference?
Plan to Mint Cheaper Coins Tests Mettle of Laundromats, Zinc Lobbyists
"

ABD'de madeni paraların hepsinin birer nick'i vardır. mesela 10 cent'e "dime" derler. 5 cent'in adı da içeriğinden dolayı "nickel"dir! Aslında başlangıçtaki içerik zamanla değiştirldiği için şu an bile 5 centin içindeki bakır miktarı nickelden fazlaymış ama, nickel fiyatları çok arttığı çin artık "nickel" adlı 5 centlik madeni paranın içinde nickel hiç olmayacakmış! Ne güzel! Maddi acizlik böyle bi şeydir işte, bi sürü tutarsızlıklar yaratır! Türkiye çok yaşadı, yaşıyor, biraz da başkaları yaşasın diyesi geliyor insanın içinden...

Şimdi yeni iddiamı yazıyorum: önümüzdeki bir iki yıl içinde ABD madeni paralarının içeriğini değiştirdikten sonra, yine bir kaç yıla kalmadan 1 cent'in (penny) iyice değersiz kaldığı için tedavülden kaldırılmasını tartışmaya başlayacak ve sonuçta 1 centin maden içeriği değiştirilip plastikten basılsa bile değerini kurtarmayacağı için önce 1 centlik birim, sonra sırayla mevcut diğer madeni para kupürleri tedavülden kaldırılacak.

Türkiye gibi enflasyon laboratuvarı bir ülkede, hem de bu deneyin gerçekleştirildiği yıllarda ekonomi okumuş, biraz da ekonomi tarihini ve önceki nesillerin tecrübelerini incelemeyi seven bir kişi olarak, bugün "iddia" seviyesindeki bu durumun da gerçekleşeceğinden zerre kadar endişem yok. Sadece biraz zaman meselesi! Her şeyi doğru yaptıkları varsayılan o yabancıların dediği gibi, "only a matter of time!"

Bu arada, penny'nin enflasyona karşı hedge olduğunu gayet haklı bir şekilde savunan "Americans for Common Cents" gruplar da varmış:

Talk like that worries Americans for Common Cents, a group that has for years lobbied on behalf of the penny. "The penny is a hedge to inflation," says Mark Weller, executive director of the group, which is funded in part by the zinc industry. Without it, he argues, merchants would round up to the nearest nickel.


In 2006, when surging metal prices prompted Congress to consider eliminating the penny, the group released a study under the title, "Lincoln Penny Still America's Sweetheart Even Though It Doesn't Make Cents."


Katılıyorum ama kaybetmeye mahkumlar, malesef!


Nitekim 31 Ağustos 2009 tarihli yazıdan sadece 10 gün sonraki "COIN-flation" başlıklı diğer bi yazımda da konunun devamını yazmıştım.

Bence ikisi de eğlenceli yazılar. Tekrar okuyunca kendim bile beğendim!
Ama biz yerli şeylere itibar etmeyiz, aynı şeyi yabancılar söyleyince inanırız diyenelr şu siteyi takip etmelerini öneririm:

http://www.coinflation.com/

Bu siteden, ABD madeni paralarının içeriğindeki metal değerlerine göre günlük değerleri yakından takip edilebilir.

En başta referans verdiğim yazıdaki ana fikri tekrar hatırlatmak gerekirse, günümüzde en değerli ABD parası, madeni olanlar, içerikleri ABD Darphanesi tarafından değiştirilmeden acele edip elindeki kağıt dolarları satıp madeni olanlarına geçmelerini öneririm, hala dolara güvenenlerin!

Örneğin bugün itibarıyla en değerli ABD parası 1 centlik sikkelermiş, maden içeriğinin değeri %210 kadarmış, bugünkü piyasa fiyatlarıyla. 5 centlik sikkenin maden içeriğinin değeri ise % 108 imiş! Yani bu iki madeni paradan toplayıp eriterek satanlar için arbitraj imkanı var!

***

Blog yazdıkça farkediyorum ki, aslında bugünlerde Türkiye'de gazetecilik yapmak da, iktisatçılık yapmak da çok kolay! Eski paradigmaya koşulsuz bağlılığın yaygınlığından olsa gerek, pek çok şey gecikmeli idrak edildiği için, artık yoluna girmiş olayların gerçekleşeceğini söylemek bile çok şaşırtıcı olabiliyor! Örneğin doların akıbeti ve Amerikan paralarının kupürleri hakkındaki öngörülerim aynen öyle! Konuya ilişkin önceki iki yazım (Bkz. bir ve iki) ile bu yazıyı buraya kadar sabırla okuyanlar eğer çok afaki şeylerden bahsettiğimi düşünüyorlarsa, yanılıyorlar! Burada yazdıklarım, mesela hamile birisinin çocuk doğuracağını söylemek kadar düz mantık ürünü. Bir kaç ay sonra çocuk doğduğunda şaşıranlar olursa, sadece hamilelik durumunu bilmedikleri ve sadece kilo aldığını sandıkları içindir!

Bu kadar ahkamı yine iddialı bi cümleyle bitirmek gerekirse, ABD doları birçok şeye gebedir. Mevcut durumu basit bir kilo alma gibi görenler, doğum gerçekleştiğinde çok şaşıracaklardır!

Vay be, ne laflar ettim bugün!

12 Mayıs 2010 Çarşamba

Petrolün USD ile fiyatlanması devam edebilecek mi?

Resource investor sitesinde, Türkçesi "şok edici gelişmeler ve altın" başlıklı bi makalede her şeyin güllük gülistanlık olduğunun düşünüldüğü ve en kötünün geçildiğine inananların sayısının arttığı şu dönemde pek dikkate alınmayan bazı ciddi olaylar hatırlatılmış. Bahsedilen "şok edici" gelişmeleden sadece dolara ilişkin olan paragrafı aşağıya aldım. (Diğer başlıkları ve açıklamalarını merak edenler şuradan okuyabilir)


REJECTION OF PETRO-DOLLAR & REVOLT

Last May 2009, the Saudis with Russians and Chinese at their sides announced the eventual end to payments for crude oil to be honored in USDollars. The concept was endorsed by Japan and Germany, whose counselors from Berlin might be far more integral in reshaping the global landscape than the US-UK aging power merchants are willing to concede. The disrespect shown the USDollar has turned to revolt, seen in G-7 Meetings. In fact, the G-7 has morphed into a country club meeting for former power brokers. The new G-20 Meeting is the forum of substance, where the Chinese, Russians, Indians, and Brazilians can have a voice and no longer sit in the hallways while decisions are made. The USDollar is on the butt end of a Global Paradigm Shift with extreme force. The beleaguered buck will limp along until alternatives in the planning stage are launched. That is soon, really soon, like before 2011 is too far along. Gold will compete well with both the USDollar and any newly launched currency alternative.


Petrolün dolarla fiyatlanmasının dolar için taşıdığı hayati önem hep söylenir ve petrol dolarla fiyatlandığı sürece doların sırtının yere gelmeyeceği hususu, doların istikbalinin karanlık olduğunu düşünenlere hemen hatırlatılır. Ama gördüldüğü gibi giderek daha çok ülke (hatta Suudiler ve Japonlar gibi farklı ses çıkarmasına alışık olmadığımız müttefikleri bile) buna itiraz ediyor ve US-UK'nin "yaşlanan gücü" zayıflıyor! Global paradigma kayışı yaklaşıyor.

Bu arada aklıma geldi. bir ay kadar önce sanırım çelik üreticileri çeliğin uluslararası ticarette fiyatlanmasına ilişkin yıllardır kullanılan yöntemi terketti. Bu değişiklik ihtiyacının nedeni, spot ve vadeli piyasalardaki dalgalanmalardan üreticilerin zarar görmesi olarak açıklandı. Ancak büyük resimde asıl neden, doların rezerv para olarak ölçme fonksiyonunu layıkıyla yapamamasıdır. İleride bu durum daha iyi açıklanacak. Bi ara keyfim olursa onun da detayını yazarım!

30 Nisan 2010 Cuma

Dow, son 54 günün 41'inde artmış!

Az önce CNBC-e'de Selim ATALAY'dan duydum, tarihe not düşmek adına hemen yazayım dedim.

ABD'de Dow jones endeksi, son 54 işgünün 41'inde yükselmiş! Bu durum, son 70 yılda üçüncü kez gerçekleşiyormuş, insanın "maaşallah, maaşallah" diyesi geliyor!

İşin daha ilginç tarafı, bu üç rekorun da son üç yılda gerçeklemiş olması. Yani "tarihin en büyük krizi" sırasında, borsa tarihi yükseliş trendini yaşıyormuş!

Dünya borsalarını "makineye" bağlayarak krizi tedavi edeceğini sananlar, yarın işler terse dönüp bu sefer "overshooting" etkisini görünce, "aslında ipuçları varmış" diyecekler. İşte ipuçlarından biri. Ama bu ipucu şu an: "demek ki piyasalar çok güçlü daha da yükselecek" diye tercüme ediliyor!

Allah selamet versin!

21 Nisan 2010 Çarşamba

James Turk: the dollar reaches its 'Havenstein moment'

Hiperenflasyon beklentilerinin kötümserliği karşılaştırıldığında bu satırlarının yazarının adeta Polyanna kalacağı kişilerden biri olan James Turk, son altın-para raporunda, doların "Havenstein zamanı"na ulaştığını söylemiş.

ABD'de yeni dolar banknotlarının basılması ve fakat eskilerin de (güvensiz denmesine rağmen) tedavülde bırakılması (bkz. bir alttaki yazı) gibi fiilen tedavüldeki para arzının artırılması anlamına gelen hareketler de Havenstein noktasına (ROW'daki insanların finansal cehaleti ya medyanın bilgileri çarpıtma gücü nedeniyle) henüz gelinmemişse de çok yaklaşıldığının göstergelerinden değil midir?

Hyperinflation Watch – April 20, 2010
Hyperinflation Looms – The Dollar Arrives at Its ‘Havenstein Moment’

Rudolf von Havenstein, Weimar Almanyasında, hiperenflasyona neden olan "para politikasını" yürüten (yani karşılıksız markları basan) kişi.


James Turk dışında da Havenstein'i adını hatırlayanların sayısı artmış son günlerde. (Google'deki basit aramada 22.400 geri dönüş geldi az önce. FED'in politikaları ile paralellikler kuruldukça, eminim sayı önümüzdeki günlerde daha da artacak.)

Başka bir yazının başlığı da şöyle:

Is Ben Bernanke The Second Coming Of Rudolf von Havenstein, The Central Banker Responsible For Germany’s Hyperinflationary Collapse (And Ostensibly WWII)?

Mealen, Bernanke İkinci Havenstein mi? diye soruyor yazının başlığı. Hani şu Almanya'nın hiperenflasyon ile çöküşüne ve devamında ikinci Dünya Savaşına neden olan adam!

Bence de Greenspan'ın ardından Bernanke'nin bu politikaları sadece ABD'yi batıracak kadar basit değil, o kadar büyük maestrolara daha büyük sonuçlar doğurmak yakışır!

"Havenstin anı", ya da "Henstein noktası" güzel olmuş, finansal literatüre katkı anlamında. Keza İkinci Havenstein de. Nasıl ki Charles K. Ponzi'nin marifetleri "Ponzi finans" veya Ponzi oyunu" kavramlarının türetilmesini sağladıysa, Havenstin ve takipçileri de finans literatürüne yeni kavramlar kazandırmayı hak ediyorlar.

ABD tüm banknotların dizaynını değiştiriyormuş!

Bugün Bugün'de okuduğum bi habere göre, ABD tüm banknotların dizaynını değiştiriyormuş ve yeni tasarımlar bugün (21 Nisan 2010) 25 dilde tüm dünyaya duyuruluyormuş!

Habere göre, ABD banknot kupürlerininnın dizaynlarının değiştirilmesinin nedeni, "sahtekarlığı engellemek ve halkı korumak için" imişl.

Bu hikayeyi inandırıcı kılmak için olsa gerek, yeni paraların halka tanıtımını yapacak kişiler olan Geitner ve Bernanke'nin yanına "ABD Gizli Servis Direktörü" de konulmuş! Yani "bak biz gerçekten güvenlik endişesiyle bu işi yapıyoruz" diye mesaj verilmeye çalışıyorlar!

Bu hikayedeki "halkı korumak için" saiki "1984"ü hatırlattı bana. Kitabını okuyanlar bilir, orada da herşey halk için yapılırdı! FED de "halkı korumak için yeni dolarlar basıyor!

Bu arada ABD dolarlarının büyük kısmı ABD dışında ROW'da olduğuna göre, ABD hazinesi işini gücünü bıraktı, bu toz duman arasında yabancı ülkelerin dolar aşığı halklarını korumaya çalışıyor. Göz yaşartıcı! "ABD bizi seviyi".

Ama benim favorim şu cümle:

"Yeni banknot dolaşıma girdiğinde, eskisinin yenisi ile değiştirilmesi zorunlu olmayacak. Bütün ABD paraları, çıkarılış tarihlerine bakılmaksızın kullanımda kalacak."

Nası yani? Eğer eskilerde sahtekarlık riski varsa ve o nedenle yenileri basılıyorsa, eskiler tedavülde olduğu sürece o sahtekarlık riski devam etmeyecekmi? O durumda "halkı" nasıl koruyacak? Buccümlenin pratik anlamı şu, kalpazanların eski dolar kalıplarını değiştirmesine gerek yok, hala eski kalıplarla dolar basıp piyasaya sürebilirler. Zira çıkarılış tarihlerine bakılmaksızın eskileri de tedavülde kalmaya devam edecek!

Diğer taraftan, eskiler için bir geri çekiş programı olmazsa, yeniler nasıl tedavüle verilecek? Her harcama yenilerle yapıldı diyelim. Bunun anlamı da piyasadaki para arzının çıkarılan yeni banknotlar kadar artması anlamına gelmiyor mu? Sahi bu çıkarılan yeni banknotların karşılığı ne? Hadi eskilerin hepsinin karşılığının olduğunu varsayalım!


Özetle, değişiklik gerekçesi olarak açıklanan maksat ile uygulanan yöntem arasında tutarsızlık var. Peki asıl gerekçe ne? Sıkı durun açıklıyorum, dünya medyasında ilk defa, burada!

Malum, banknotlar üzerinde birer seri numarası bulunur. Tedavüldeki banknot miktarı arttıkça da o seri numaraları büyür. (Bizde enflasyonun ve emisyonun yüksek olduğu dönemde tedavül eden TC Merkez Bankasının 7. Emisyon banknotlarını hatırlayalım!) Yakın zamanda değişik ülkelerin banknotları ile ABD dolarlarının üzerindeki seri numaralarını karşılatıran veya ABD doalrı üzerindeki digitlerin rakam olarak kaç milyar adete tekabül ettiğini hesaplamaya kalkan oldu mu bilmiyorum ama bu satırların yazarı yaptı o işi ve dolar üzerindeki seri numaralarının digit sayısı şaşırttı! Bu trend devam ederse dolarların üzerinde rakamları sığdıracak yer kalmayacak adeta! O zaman napmak lazım? Yeni dizaynla yeni paralar basarsın, eskiler de devam eder, böylece seri numaralarını sıfırlama şansı olur!

ABD doları dünyanın rezerv parası, digit sayısının diğer ülke paralarından fazla olması normal diyenler olabilir. Tamam da o doalrların karşılığı ne? Batık AIG mi? CITI mi, GM mi?

Aslında daha iyi bi çözüm de vardı bu konuda, Almanlar 90 sene kadar önce uygulamışlardı, hiperenflasyon döneminde: banknotların üzerine seri numarası hiç basmazsınız, böylece kimse tedavülde ne kadar banknot olduğunu bilmez! Belki ileride o aşamaya da geçilebilir ama kaydi ve elektronik para imkanlarının bulunduğu mevcut teknoloji ortamında ona şimdilik gerek duymayabilirler!

Ha, eskiler bir gün tedavülden kaldırılacak ama onun zamanlaması ve yöntemi de öyle bir seçilecek ki, kimse elindekini değiştirmeye fırsat bulamayacak ya da eskiler sahte muamelesi görecek. Böylece ABD 'de ROW'a olan IOU'larının bir kısmından bu şekilde geçersiz kılarak kurtulmuş olacak. İtalya sınırında Japonların valizinde yakalanan "sahte" ABD tahvilleri olayını hatırlayalım!

Bunlar şimdilik "komplo teorisi" diye geçiştirilecek şeyler. Ama sağ olanlar yaşayıp görecek olacakları!

19 Nisan 2010 Pazartesi

Goldman, SEC ile neden uzlaşmayı tercih etmedi?

Geçtiğimiz Cuma akşamı bizim piyasalar kapandıktan sadece beş dakika sonra (yoksa bizim piyasalar yabancılar için tahmin ettiğimizden daha fazla mı önemli?) ABD'de piyasalara bomba düştü. SEC, mortgage işlemlerinde kendi müşterilerini kazıkladığı iddiasıyla Goldman Sachs aleyhine dava açacağını açıklamış!
(Bu konuda istenmediği kadar haber var cumadan beri. Mesela;

Charges against Goldman Sachs & Co. likely to kick off a torrent of bank lawsuits)

Başta ABD tüm dünya borsaları cuma günü düşerken, bu hareketi mukadder çöküşün triggerı olarak yorumlayanlar var. Naçizane görüşümüz, bu davanın şişman kadın olamayacağı, şişman kadının henüz sahneye çıkmadığı yönünde!

Doğası itibarıyle beklenen türden büyük bir çöküş için iyi haber gerekir, Goldman'a dava açılması türünden kötü haberle büyük çöküş başlamaz ki! Kötü haberler zaten her gün geliyor ama "bi şekilde" iyi yorumlanabiliryor! Böyle durumlarda kötü haber (iyi haberle çöküş başladıktan sonra,) ikinci aşamada, başlayan süreç içinde yavaş yavaş ortaya çıkar!..
Neyse, bunlar işin felsefesi.

SEC düzenlemelerine göre, SEC'in tespit ettiği tüm usulsüzlüklerin mutlaka mahkemeye gitmesi şart değil. Arada -bizdeki düzenlemelere anzaran- çok geniş uzlaşma imkanları var. Eğer şüpheli şirket belli bi tazminatı ödemeye razı olursa, soruşturmanın uzatılmadan kısa yoldan kapatılması mümkün.

Hikaye "1-2 milyar dolarlık" bir suiistimal imiş ki, özellikle Lehman biraderleden sonraki ortamda neredeyse Wall Street'in yegane hakimi durumuna gelen Goldman için bu rakamlar hiç sorun değil! Adeta bahşiş mahiyetinde ödenebilecek bi tutar. Ama buna rağmen neden mesele bu noktaya getirilmeden halledilmedi? asıl merak ettiğim nokta bu.

Aklıma iki gerekçe geliyor, Goldman'ın SEC ile uzlaşıp hikayeyi kapatmak yerine, sonunda hapis cezasına kadar gidebilecek dava açılması sürecine izin vermesi konusunda.

1- GS, masumiyetinden çok emindir. SEC'in bu soruşturmasından bi şey çıkmayacağını düşünmektedir. O nedenle uzlaşmaya gerek görremiştir. Nitekim "Sec vs. GS" sürecinde "SEC'in elinin pek de kuvvetli olmadığnı yazan" tiplere şimdiden rastlanıyor.

2- Diğer ihtimal, özellikle son bir yılda FED'den aldığı gazla (ya da ileride bir gün ortaya çıkacak olan "talimat"la) piyasayı istediği gibi yönlendirme gibi önemli bir "kamu görevi" yapıyor olmanın özgüveniyle, nasıl olsa bize bu görevi verenler, o türden "basit nedenlerle" başımızın belaya girmesine izin vermezler diye düşünüyor ve SEC'i küçümsüyor olabilirler. Zira kendileri SEC'in de ağababalarının emanetçisi oldukları için, "SEC de kimmiş? vız gelir, tırıs gider" diye düşünüyor olabililer. SEC de bu küstahlığın sonucunda "ben sana gösteririm" noktasına gelmiş olabilir!

Zaten daha bir iki hafta önce algoritmalı işlemlerin daha yakından takibi için düzenleme değişikliğine gideceği haberleri gelmişti. Üstelik SEC ile CFTC arasındaki genetik idrar yarışı SEC'in kılıcını çıkarmasının gerekçeleri arasından yer alabilir.

Bu arada GS'nin bu tavrı, bizim Kurtlar Vadisinde karikatürize edilen "devlete hizmet eden" tosunları hatırlatmıyor mu? Onlar da kendilerine bazı kişlerce verilmiş bazı "kamu görevleri"nin verdiği cür'etle mafiatik tarafta istedikleri gibi at koşturmuyorlar mı? Tabi ki tamamen hayal ürünü olarak!..

Sahi, GS neden SEC ile uzlaşmadı? Ecelinin gelmiş olmasından kaynaklanan bir cami duvarı civarında dolaşma sendromu olabilir mi? Çok entersan!..



16 Nisan 2010 Cuma

Çin ticaret açığı vermiş!

Benim Source: The Economist April 15, 2010

Çin altı yıl sonra ilk kez Mart 2010'da dış ticaret açığı vermiş! Bunu the Economist gibi ciddi bilinen bi yayın bile, kısmen de olsa "artan commodity fiyatlarına" bağlamış.
Esasen pek dillendirilmeyen asıl gerekçe ise, rezerv para birimine olan güvensizliktir. Çin daha fazla dolar biriktirmemenin yolunu, yaptığı ihracak karşılığında yeşil boyalı kağıtlar yerine daha reel hammaddeler satın alarak bulmuş! Bir nevi barter yani! Hatta elindeki yeşil kağıtları da her türlü hammadde alarak harcamaya çalışıyor, gayet akıllıca bir kararla. Bu şekilde ihracatı karşılığında elinde yeşil boyalı kağıtlar biriktirmek yerine altın, gümüş, bakır çinko... gibi kokmaz, bulaşmaz, değeri sıfırlanamaz, hatta reel anlamda değer kaybetmez hangi hammadde varsa, Allah ne verdiyse onları biriktiriyor. zaten onlar yarın üretim yapmak için fabrikalarına lazım. Sadece biraz depolama sorunu oluyormuş ama yeşil kağıtların yarın birden pul olması riski dikkate alındığında önemli bir maliyet denemez ona da!
Bu şekilde davranarak Çin bir taşla iki kuş vurmuş oluyor. Dış ticareti fazlası verdiği için ABD'nin "Renminbi'yi değerlendir de biz açığımızı kapatalım, yoksa kendimiz beceremiyoruz" baskılarından da "bak ben de açık veriyorum, demek ki ticarek hadleri benim lehime değil" mazeretini üretme şansına da kavuşuyor!



"Kızarmış tavuk indikatörü" henüz çıkışı onaylamıyormuş!

Bugünlerde adeta "data-maniac" olan millet, ABD'nin açıklanan datalarını zorlama iyimser yorumlarla krizin bittiği şeklinde algıla-t-mak için çırpınırken, bugün bi yazıda rastladığım değişik bi indikatör, çıkışın henüz başlamadığını gösteriyormuş! Kızarmış tavuk indikatörü!
Eğer ABD krizden çımışsa daha çok kızarmış tavuk yemesi lazımmış ama henüz yemiyormuş!

Bence bu haberin en ilginç tarafı kızarmış tavuktan ekonomik indikatör yapılması değil, bu dönemde bullish olmayan bi haberin MarketWatch'da yer alabilmesi bence! Heralde millet nasılolsa ciddiye almaz diye düşünerek yer vermekte sakınca görmemeişlerdir!


April 16, 2010, 12:01 a.m. EDT · Recommend · Post:
Fried-chicken indicator isn't bullish
Commentary: Despite cheering, economy has a long way to go

8 Nisan 2010 Perşembe

SEC, "makine"nin otomatik işlemlerini takip edecekmiş!

ABD piyasalarına 5-6 bin km öteden bakan birinin bile bariz bir şekilde görebildiği üzere, "serbest piyasa"larının mevcut hali, 1-2 bankanın yönlendiriği "otomatik pilot" (bzılarının ifadesiyle "makine") sayesinde fezaye yönelmiş durumda. Hiç bir temel gösterge ve indikatör desteklemediği halde ABD borsaları komik işlem hacimleriyle ve tüm dünyayı hayrete düşürerek ısrarla yükselmeye devam ediyor.

Bloomberg'deki bir habere göre SEC, "yüksek hızlı işlem" diye ifade edilen bu "otomatik pilot" işlemlerinin emirlerini takip etmek amacıyla bazı ilave yükümlülükelr getirecekmiş, bu emirlerin elektronik izlerini takip edebilmek için...

Yukarıdaki Bloomberg haberine ilişkin GATA web sitesindeki bir yorumda konuya ilişkin enteresan detaylar var. Mesela;

- Bu tür "otomatik" işlemlerin toplam işlem hacmi içindeki payının %60 civarında olduğu (daha iki yıl kadar önce %30 civarındaydı)

- Bu tür işlemlerde iki büyük bankanın hakim olduğu, hatta büyük ölçüde tek bankanın yönlendirdiği,

- Şu cümle güzel:

"... a bank with the closest connections to the U.S. Treasury Department and Federal Reserve Board,

a bank whose connections give it access to infinite money of the electronic and paper kind.

An entity with access to infinite money can control any market."


Türkçe meali: "... ilişkileri sayesinde sınırsız paraya (ister elektronik, isterse kağıt türünden) ulaşabilen bir banka. Sınırsız paraya ulaşma olan herkes, her piyasayı kontrol edebilir."

Haberde tabi ki o bankanın kim olduğu açıkça yazılmamış ama bilen herkes biliyor ki, o bankalar GSacs ve JPMorgan. Bilhassa GSacs.

- Şu da güzel:

"Of course when 60 percent of a market is being run not on the basis of any fundamental valuation but only on the basis of brief price movements engineered by traders to get a millisecond edge on other traders, there really isn't a market at all but just a giant manipulation."

Bunun da meali şöyle: "Piyasadaki işlemlerin %60'ının temel değerlemelere göre değil, diğer traderlerin işlemlerine milisaniye içinde cevap veren otomatik fiyat hareketlerinden oluştuğu bir ortamda, orada bi piyasa yoktur, sadece devasa bir manipülasyon vardır"

- Aynı durumun altın ve gümüş piyasaları için de geçerli olduğu belirtilmiş.

- CFTC'nin ise bunları bildiğini ama açıklama yapmasının yasak olduğunu, aslında CFTC istese Kongre'den bu traderlerin kimliklerinin tespiti ve açıklamanmasını öngören bir yasa değişikliği isteyebileceğini (benim tercümem, SEC daha objektif, CFTC ise "araziye uymuş" demeye getiriyo! Nitekim CFTC en azından derivativelerde pozisyon limitlerini ayarlayarak bu tür bir hakimiyete izin vermeyebilir.)
- SEC'in bu durumdan rahatsız olduğu ve işlem yapanların takibi amacıyla yeni düzenleme yapmayı düşündüğü, SEC'in bu yeni düzenlemesi yürürlüğe girerse, bazı işlemlerin karlı olmaktan çıkacağı ve ABD borsalarının bundan olumsuz etkileneceği,
bilgileri verilmiş.
Sadece bu son cümle nedeniyle bile, bu düzenlemenin böyle bir ortamda çıkarılamayacağını öngörmek mümkün!
Amaa şayet çıkarsa, işte o zaman bi şeyler değişiyor demektir ki piyasalar sadece o nedenle bile "dönebilir".

23 Mart 2010 Salı

"Altın Standardının da aslında itibari kağıt paradan farkı yok"

1970'lerden beri "Modern" finans, ya da "finansal terör" çağında altın standardı neredeyse unutulmuştu. Bugünlerde "Modern" karşılıksız paralar yavaş yavaş çuvalladıkça, altın standardı yine tartışılmaya başlandı. Ancak alışkanlıklardan vazgeçmek, paradigma değiştirmek kolay değil! Yazıda, altın standardına genelde ekonomiler çuvalladıktan, iyice çöktükten sonra geçilmesi, sanki altın standardının bir suçu, eksikliğiymiş gibi pazarlanıyor. Oysa o kötü durumdan bir kurtuluş çaresi olarak görülmesi nedeniyle o durumlarda altın standarına başvurulmuş olmuyor mu?

Yazının başında itibari paraya (fiat currency) ilişkin (bu satırların yazarı gibi) "munafıklar" tarafından yapıldığı belirtilen benzetmeler hoş:

"hoş kağıt parçaları",
"renkli konfetiler",
"yasal kalpazanlık",
"kurumsal dolandırıcılık"

Karşılıksız basılan kağıt paralar için (başkaları tarafından) bu benzetmelerin yapıldığı belirtildikten sonra, aslında altın standardının da farklı olmadığı anlatılmaya çalışılıyor.

Oysa altın standardının da öyle olması, ancak yukarıdaki yöntemlerin altın standardında da uygulanmasına bağlı. Yani bir kağıt üzerine "bu kağıdın karşılığı şu kadar gram altındır" dedikten sonra, mevcut altın miktarından çok daha fazla o kağıtlardan basılması gibi! E onun ne farklı kaldı ki itibari paradan?

The Gold Standard: Solid as the Paper It's Written On



ABD artık petrol fiyatlarını kontrol edemiyor!!

ABD'nin artık petrol datalarını bile doğru dürüst açıklayamadığını, bi sürü hata bulunduğunu beelirten WSJ'deki bir habere dayanan bir blog yazısında, ABD'ni n dolar fiyatı üzerindeki kontrol gücünü kaybettiği tartışılmış!

Dolara bişey olmaz abicim, çünkü petrol dolarla fiyatlanıyor diyenlere ithaf ediyorum!

http://gregor.us/oil/lost-force-of-our-demand-the-us-no-longer-controls-the-price-of-oil/



22 Mart 2010 Pazartesi

ABD HAzinesinin faizi Berkshire'in tahvil faizinden yüksek!

Bloomberg'deki bir habere göre, tahvil piyasası, Berkshire şirketinin ABD HAzinesinden daha risksiz olduğunu düşünüyor! Çünkü Berkshire tahvillerinin faiz oranı Şubat ayında ABD hazinesinin altında kalmış! Yani tahvil yatırımcıları Warren Buffet'e Obamadan daha fazla gğveniyorlar!

Aynı konuya değinen Business Pundit sitesindeki habere göre, AAA ratingine sahip ülkeler arasında ABD İngiltere'dsen sonra en büyük oranda vergi, gelirlerini faiz ödemelerine tahsis eden ülkeymiş. ABD'nin Vergi gelirlerinin 2010'da %7'si, 2013'de ise %11'i faiz gelirlerine gidecekmiş!

Ve bu ülkenin milli parası, bu kadar açığa rağmen dünyanın rezerv para birimi olmaya devam edecek!..

Bunu bi de bizdeki koşulsuz ABD hayranları anlayabilse!..



Çin Mart 2010'da Ticaret Açığı Verecekmiş!

China Daily'deki bir habere göre, bu yıl Mart ayında Çin'in (Mayıs 2004'den sonra ilk kez ) dış ticaret açığı vermesi bekleniyormuş! Allah Allah, ABD ve AB ülkeleri açık verirken, eğer Çin de açık verirse kim fazla verecek? Yani şimdi Çin de ABD ile aynı duruma düşecek?

Bazı blog sitelerine göre, Çin'in bu hamlesi, ABD'nin Yuan'ın değerinin artırılması yönündeki baskılarına karşı bir savunmaymış. Çok mantıksız değil. Ama Çin'in bu hareketle tek kuşu vurduğunu söyleemek de mümkün değil. Çin'in açık vermesi neden olabilir? Hammadde ithalatı arttığı için. Mesela kıymetli madenler de ithalatı artan hammaddeler arasında olabilir mi? Böylece hem "fazla verip bizim açığa sebep oluyosun" baskısından kurtulurken, hem de reel fazlayı ("yarın" değerinin ne olacağı bilinmeyen yeşil boyalı kağıtlara yatırmak yerine) reel varlıklara yatırmış oluyor, ABD tahvillerine yatırmak zorunda kalacağı fazla tutarı azalmış oluyor! Buygün alınan hammaddeler, ne olursa olsun yarın işe yarar. Ama fazşla verdiği takdirde alacağı yeşil kağıtlar, bir anda paçavraya düştüğünde ne işe yarayacak?

Bu da Dolara güvenin geldiği seviyeyi göteren yeni ve anlamlı bi gösterge!




21 Mart 2010 Pazar

GCC Ülkeleri Yeni Paralarını (El-Haliç) Basmış!




Kaynak: Buj Al Arab

Körfez İşbirliği Teşkilatı (GCC) üyesi ülkelerin Ortak Para Birliği kurma çalışmalarından daha önce bahsetmiştim.
Uygulamaya geçtiğinde Euro bölgesinden sonra dünya üzerindeki en geniş para birliği olacak olan bu para birliği uygulaması, doların hegemonyasına (hem de tartışmasız müttefiklerinden) vurulacak ciddi bi darbe olacağı için bu satırların yazarı tarafuından dikkatle izlenmektedir.

Az önce bi blog sayfasında bu yeni para biriminin (El-Haliç) ilk örneklerine rastladım, unutmadan not düşeyim istedim.


3 Mart 2010 Çarşamba

Soros: "Wall Street'in hedge fundcıları euroyu bitirmek için operasyon kararı aldı"

Basına yansıyan başlıktaki haber bazılarını çok kızdırmış. Ancak hiç şaşırtıcı değil bence!

Bkz.

SOROS'TAN BÜYÜK İDDİA!!!
Ünlü yatırımcı Soros’un “Wall Street’te ‘Euro’nun ölümü’ için yemekli toplantı yapıldı” iddiası şok etti"

Soros’tan bomba gibi iddia
Dünyanın en etkili para piyasacısı ve piyasa oyuncusu bir başka deyişle spekülatörü George Soros geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklama ile piyasaları şaşkına çevirdi


Durum sıkıştıkça, ileride daha ne iddialar, ne komplo teorileri duyacağız kim bilir!..

Bir iddia da benden: Soros'un bahsettiği o toplantı sadece hedge fundcıların kendi inisiyatifiyle ve sadece spekülatif kazanç amaçlı bir toplantı değildir! Arkasında, doların gittikçe azalan rezerv para rolünün ve doların değerinin tartışma konusu yapılması çabalarını baltalama amaçlı "derin" destek de vardır.

Yoksa durum ciddi! Zaten Çin de dolar varlıklarını nominal olarak bile azaltmaya başlamış, son açıklanan aylık verilere göre. Böyle bi ortamda euronun alternatif olarak algılanması riskini yol yakınken bertaraf etmek gerekir. Hoş, euro'Nun doların yerini alabilecek çapı gerçekte yok ama denize düşen yılana sarılır. Hazır Yunanistan vakası ve İspanya, Portekiz, İtalya söylentileri çıkmışken, düşene iyi bi tekme vurup sağlam yere sermek, yine tek tabanca kalıp köpeksiz köyde değneksiz dolaşmak (istediği kadar karşılıksız dolar basıp piyasaya sürebilmek!) için iyi fırsattır.

Zira artık eskisi kadar o yeşil boyalı kağıtları almıyor ROW. Onlara; "bakın alternatifiniz yok, bu yeşilleri almayıp da Avrupa'nın paçavrasını mı alacaksınız?" diyebilmenin şartıdır, bu bahsedilen türden toplantılar ve devamındaki hareketler!..

İzleyip görelim..

James Turk: "Dolar emisyonu düşük gösteriliyor"

Kaynak: fgmr.com

Kendisinden daha önce de bahsettiğim James Turk, son "altın-para raporu"nda dolar emisyonu hacminin büyük ölçüde eksik gösterildiğini "iddia" etmiş.

Bugünlerde Yunanistan'ın Euro'ya geçtiği dönemden beri mali durumunu olduğundan daha iyi göstermek için bazı bilgileri gizlediği, bazılarını da "makyajladığı" yönündeki haberler çarşaf çarşaf yayınlanıyor.

Mevcut havaya bakınca, sadece Yunanistan bu işleri çevirmiş. Yunanistanla dalga geçenlerin, hatta hesap soranların sanki hepsi sütten çıkmış ak kaşık! Özellikle İngiliz ve İspanyol yetkililerin bugünlerde Yunanistan hakkındaki yorumlarına çok gülüyorum. Kesip saklanası haberler!

İnsanların günü kurtarmaya, yarın mahcup olacakları kesin olduğu halde bugünün tadını çıkarmaya bu derece hevesli olmaları benim bi türlü anlayamadığım bir şey. (Belki de o nedenle "demode"yiz! Bugün elma, yarın armut diyenler, dün ne dediğini unutup bugün tam tersini söylemekten gocunmayanlar daha makbul yaratıklar "bu" dünyada...) Carpe diem, make my day gibi deyimlerin tam çevirisi de o nedenle yapılamıyor herhalde... Belki de bu krizin iyi tarafı, o tipleri madara ederek o kültürün hakimiyetini de bitirmesi olacak!

Neyse efendim, Yunanistan haberleri arasında James Turk'un bahsettiğim "iddia"sı pek manidar göründü bana.
Gerçek dolar emisyonunun, FED'in açıkladığının neredeyse iki katı kadar olduğunu ve hiper enflasyon sınırına yaklaştığını söylüyor. Hesaplama detayları izlenen mantık silsilesi makalede var.
Herhangi bi hesaba dayanmamakla birlikte, dolar arzının eksik gösterilmekte olduğunu hissi olarak zaten bu satırların yazarı da uzun zamandır düşünüyor. En azından, PPT'ye global piyasaları manipüle etmesi için tevdi edilen paranın M1 ve M2'nin neresinde gösterildiğini uzun zamandır merak ediyorum! Araba henüz devrilmediği için de şimdilik öğrenemeyeceğiz sanırım!
Bakalım FED'in de (aynen Yunanistan ve diğer saz arkadaşları gibi!) bazı dataları çarpıttığı ne zaman ortaya çıkacak?
Free Gold Money Report
by James Turk
Clicky Web Analytics Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-Noncommercial-Share Alike 3.0 United States License.