28 Eylül 2011 Çarşamba

Yasak Kelimeler: resesyon, Goldman Sachs












Kaynak: Youtube

Dün BBC'ye çıkan genç bir trader, üç yıldır resesyon beklediğini ve dünyayı hükümetlerin değil Goldman Sachs'ın yönettiğini söyleme gafletinde bulunmuş. Dünden beri tüm internet medyası bununla çalkalanıyor. Hani, Tanzimat'tan sonra Osmanlı'da "gavura gavur demek" yasaklanmış ya, bugünlerde benzer bir şeyi finansal piyasalarda yapılan öngörülerde yaşıyoruz. O zamanlar yurdum insanı "ama o gavur, neden gavur diyemeyecek mişiz ki?" diye bu yasağa hayret ederken, bugünlerde de finansal piyasalardaki bu manzarayı ve mevcut verilerin işaret ettiği gidişatın resesyondan da öte depresyon, hatta "total crash" olduğunu düşünenler, bu görüşleri istediği kadar sağlam verilerle desteklensin, bunları açıkça dile getiremiyorlar. Dile getirilerse de söyleyenin burnundan getiriliyor.

Mevzuyu biraz açalım: Londra'da yaşayan Alessio Rastani isimli (anlaşılan çok kültürlü, +1 puan!) 34 yaşında bir trader önceki gün (26 Eylül 2011) BBC'ye çıkmış ve üç buçuk dakikalık bir videoda, bir trader olarak ekonominin gidişinin kendisi için önemli olmadığı, doğru yönde işlem yapılırsa düşüş dönemlerinde de para kazanılabileceği, üç yıldır resesyon beklediği, dünyayı hükümetlerin değil, Goldman Sachs'ın yönettiği türünden ifadeler sarfetmmiş.


Traderın söylediklerinden, özellikle "üç yıldır resesyon bekliyorum" ve "dünyayı Goldman Sachs yönetiyor" ifadeleri cımbızla seçilerek internet medyasında onu itibarsızlaştırmak için hızla kullanılmaya başlanmış. Adeta dünyadaki krizin (Rubini'den sonraki) en büyük müsebbibi olmuş bir anda. Anlaşılan birilerini çok rahatsız etmiş bu kelimeler.


Videoda söylediği "çöküş geliyor" ve "dünyayı Goldman yönetiyor" cümlelerine BBC'nin sessiz kalmasından dem vuranlar mı istersiniz, Alessio rastani piyasalar hakkında konuşmaya yetkin biri mi? diye BBC'ye kızan mı,


yoksa, bunları söyleyenin asında trader olmadığı, BBC'yi kandıran biri (hoax) olduğunu söyleyenler olduğunu aktaran mı,


hatta bu kişi ile "trader mı yoksa prankster mı?" diye röportaj yapan mı istersiniz. Ya da onu sosyopat hatta psikopat olarak niteleyen mi?


Trader da sonunda pes edip başka bir İngiliz kanalına verdiği röportajda, "kendisinin aslında trader olmadığınuı, sadece dikkat çekmeye çalışan biri olduğunu" söylemek zorunda kalmış! Bu da "bak gördünüz mü, bu adam trader falan değil, sırf dikkat çekmek için yalan söylemiş" diye pazarlanıvermiş! Böylece çöküş geleceği ve dünyayı Goldman'ın yönettiği ifadeleri de yalancı, birinin söylediği itibar edilmeyecek cümleler haline gelmiş. Her ne kadar dikkat çekmeye çalışan biri olduğunu söylediği röpörtajda "yine de söylediği her söylediği cümlenin arkasında olduğunu" belirtse de, manşete bu iafedeler değil, diğeri çıkarılmış, sözünüğn arkasında olduğu ifadesi ise, haberin en son cümlesi olarak, eğer o raya kadar okumaya devam edenler olursa sadece onların görmesi için bırakılmış.


BBC de ders almıştır, bundan sonra "piyasalar düşecek" diyen birini kolay kolay konuşturmaz! Zira piyasalar hakkında yorum yapmaya yetkin olanlar, sadece "yükselecek" diyenlerdir! Düşecek diyenlerin "piyasalar hakkında konuşmaya yetkin olup olmadığı" hemen tartışma konusu yapılıverir! Hatta bundan sonra BBC, TV'ye çıkaracağı kişilerin oturduğu evin kendisine ait olup olmadığını da kontrol eder belki. Zira Rastani'yi itibarsızlaştırma çalışmaları kapsamında, 34 yaşındaki bu gencin Londra'da kızarkadaşı ile birlikte yaşadığı ve oturdukları evin de kızarkadaşına ait olduğu da belirtilme ihtiyacı hissedilerek, "kendisine ait bir evde oturmayan biri finans piyasaları hakkında yorum yapabilir mi?" demeye getirilerek eleştirilmiş. (Oysa Batı'da gayrimenkul piyasaların gidişatını doğru öngören biri için rasyonel davranış, varsa sahip olduğu konutu satmak olmalıdır. İngiltere'de konut fiyat endekslerinin gidişatına bakan biri, konut sahibi olmanın o kadar da karlı bi şey olmadığını görebilir. Ama niyet bağcı dövmek olunca o bile gerekçe olabiliyormuş.)


Aslında bu kişi, "leading trader" adıyla bir web sitesi ve YouTube sayfası da olan ve buradaki yorum ve değerlendirmelerinden piyasaları yakından takip ettiği anlaşılan biri.


Bütün itibarsızlaştırma çabalarına rağmen bu videodan sonra "Londra'dan tanınmış kişi" olarak Facebook sayfasını bir günde 6 binden fazla kişi beğenmiş, Twitter'daki takipçileri 82 bin kişiye ulaşmış.


Google'a "Alessio Rastani BBC video" diye sorunca, bu sabah itibariyle 124.000 sonuç geliyor. Eminim, önümüzdeki günlerde bu sayı daha da artacak.


Aynen, Nesim Talib'in Siyah Kuğu'da bahsettiği durum gerçekleşiyor, Alessio Rastani için bugünlerde. Bakalım daha neler göreceğiz.


Oysa eleştirenler, Rastani'nin söylediğinin piyasa kurallarına gayet uygun olduğuna dikkat etmiyor . Söyledikleri gayet basit, "trader, sadece kazancına bakar. Yükselirken alarak, düşerken de satarak para kazanabilir" demiş. Zaten özellikle son 40 yılda "rasyonal insan" safsatasıyla pompalanan ekonomik davranış şekli bu değil mi?


Hani, hakim iktisat paradigmasına göre açgözlülük (greed) iyiydi. Herkes kendi kazancını maksimize etmeye çalışırsa toplam fayda da max. olurdu! N'oldu neoklasik iktisatın temel varsayımlarına? Rastani sadece Neoklasik iktisadın gerektirdiği şekilde davranıyor. Ama demek ki piyasacıların işine gelmiyor bugünlerde! Ne güzel serbest rekabet değil mi? Yükseliş demek serbest, düşüş demek yasak! Bakalım ne zaman ve kim "kral çıplak!" diyecek!


Demokrasinin ABD'de liberalizmin beşiği sayılan New York'da bugünlerde Wall Street'e karşı barışçıl gösteri yapmanın bile yasaklanmasına şaşırmamalı. Wall Street'te gösteri yapan onlarca kişinin gözaltına alınması ile piyasalar düşecek diyen kişinin tefe konulması aynı güç odaklarının icraatı netekim.


Wall Street'te bugünlerde neler olduğunu merak edenler OccupyWallstreet sitesinden takip edebilirler. Bugün bi yerde "Wall Street herkese karşı" diyordu. Çok doğru. "Bu bir sınıf savaşıdır" diyen ünlü finansçı da haklı çıkacak, malesef.

Çin'de ilk "altın bankomatı" faaliyete geçmiş.

Kaynak: news.asiaone.com

Businessinsider'da yer alan habere göre, Çin'de ilk altın bankomatı faaliyete geçmiş.

Haber, (muhtemelen ABD'de yer alan) iPhone bankomatından daha ilginç bir bankomat türü olması kapsamında ele alınmış.

Haberin kaynağını oluşturan asiaone'daki haber daha fazla detay içeriyor.

Çin'in başkentinin populer bir caddesinde geçtiğimiz Cumartesi günü faaliyete geçen bu bankomattan, kredi kartı veya nakit karşılığı, piyasa fiyatı üzerinden 2.5 kg'a kadar altın satın alınabilecekmiş. Bu bankamotalrı yerleştiren banka güvenli noktalara başka bankomatlar daha koyacağını açıklamış ama sayısını söylememiş.

Haberde ayrıca, Çin'de ilk kez faaliyete geçen bu altın bankomatının örneklerinin daha önce İngiltere, ABD, Ortadoğu ve Avrupa'da bulunduğu belirtiliyor. Bildiğim kadarıyla Türkiye'de en az bir katılım bankasının bankamatiklerinden altın satış yapılıyor ve başka bankalar da bu konuda çalışma yapıyor.

Diğer taraftan, yukarıdaki haberi okuduğum gün bizim medyada da "çeyrek altının yarısı (0.125'lik altın) üretilecek" şeklinde haberlerin (örneğin; Zaman, finansgundem.com) çıkması da ilginç bir tesadüf oldu. Çeyrek altının bile 188 TL'ye ulaşması nedeniyle düğünlerde altın takamayanlara yardımcı olmak için, Meclis'ten gerekli onay alındıktan sonra Darphane Genel Müdürlüğü tarafından onun da yarısı üretilecekmiş. Böylece düğünlerde 80-90 TL karşılığı altın takma imkanı bulunabilecekmiş.

Bu haberlerin benim ilgili olduğum tarafı şu: Koskoca FED başkanının "altın para değil" dediği günlerde (ona göre sadece boyalı kağıtlar paraymış!), birçok merkez bankası rezervlerini FED başkanına göre para olmayan sarı metale yatırıken, para olmayan o ürünün dünya üzerindeki talebi hızla artıyor, öyle ki bankamatiklerden bile satın alınabiliyor, altına özel bankomatlar bile üretiliyor. Hatta daha küçük paralarla satın alınabilmesin diye küçük altının daha da küçükleri, diğer bir ifadeyle "yeni kupürleri" üretiliyor.

Bütün bu gelişmeler neden acaba? O yeşil boyalı kağıtların miadının yaklaşmasından olmasın?



21 Eylül 2011 Çarşamba

S&P TR'nin "yerli para" cinsinden notunu artırmış!




Dün Standart and Poors, yıllardan beri dillendirilip durulan TR'nin kredi notunun yükseltilmesi konusunda bir "hareket" yapıp, TR'nin yerli para cinsinden notunu hem de iki kademe birden artırmış. Eksik olmasın! S&P'nin bu hareketine en güzel başlığı bugün Hürriyet atmış:

"S&P, gözümüzü boyamayı seçti TL notumuzu ‘A-3’e yükseltti"



S&P'nin yaptığı gerçekten göz boyama. Felsefede safsata denen kavramın, artık cılkı çıkan rating alemindeki karşılığı olmaya aday bir hareket. "Aslında anlamlı bi şey yapmadığı halde, sanki anlamlı bi şey yapıyomuş gibi görünme" çabası. Bu tavrı tanımlamak üzere ratingleme diye bir kavram türetilebilir sanıyorum. Hani manipülasyonda "gerçek anlamda mülkiyet değişikliği yaratmayan işlem" vardır ya, bu da onun gibi, "gerçekte pek anlam ifade etmeyen not artırımı"!



Sahi, TR'nin not artırımı beklemesinin nedeni neydi? "Batı"daki büyük fonların kendi mevzuatlarındaki kısıtlama nedeniyle TR'ye girmesini engelleyen "yatırım yapılabilir ülke" statüsünün tam da sınırında yıllardır sürünen, dolayısıyla sadece spekülatif, vur-kaççı yabancıların girebildği ama sağlamcı emeklilik fonları gibi yabancı kurumsal yatırımcıların kendi mevzuatlarında yer alan"ülke ratingi yatırım yapılabilir statüde olmayan yerlere yatırım yapamaz" hükmü nedeniyle bir türlü Türkiye'ye gelemeyen büyük yabancı kurumsal yatırımcıların da TR'ye gelmesini sağlayacağı ümidi ile bu artırım istenmiyor muydu? Ama ne oldu? S&P sadece TR'nin "yerli para" notu artırdı, yabancı yatırımcılar için asıl önemli olan yabancı para notunu ise hiç değiştirmedi! Yani, beklenen o yabancılar bu "not artırımı"na rağmen Türkiye'ye yine gelemeyecek! Ama nedense dün bizim piyasalar pek bi sevindi bu not artırımı haberine! Yakında jeton düşer, ikinci perdeyi görürürüz!



Nitekim, bu not artırımın hedef kitlesi olan yabancı kurumsal yatırımcıların organizasyonu olan EMTA (Emerging Market Trading and Investment Community) web sitesinde, bizim piyalasaları dün %10 zıplatacak kadar önemli görülen bu "yerli para cinsinden not artırımı" hikayesi haber dahi olmamış! Yani, bu artırımdan etkilenmesi beklenen asıl muhataplar dikkate almamış ama alakasızlar pek sevinmiş!



Bugünkü gazetelerde ve internet medyasında bu konuya ilişkin bi sürü haber var. Onları tekrar etmenin alemi yok. Ben başka bi noktaya dikkat çekmek istiyorum. Dün not artırımı, TR saati ile 14:37:59'da bizim veri yayın kuruluşlarının ekranlarına düşmüş (mükemmel derecede etkin borsamızın açıklama öncesi dakikalardaki işlem hacmine bakılırsa, tabi ki "hareket" daha haber düşmeden başlamış!). Yabancı veri yayın kuruluşlarının ekranlarında da 11:35:59 GMT'de görülmüş. Yani bu tek cümlelik haberin İngilizce'den tercümesi tam iki dakika sürmüş. Bu ratingi veren kuruluşun merkezinin New York'ta olduğu düşünülürse, orada saat sabah 07:30 civarı oluyor.



Merak ediyorum:




* S&P NY ofisinde mesai sabah saat kaçta başlıyor? Her gün 07:00 civarı ofise gidip çalışmaya başlayıp 07:30'da açıklama yapıyorlar mı?



* Sabah piyasalar açılmadan hberi verelim demiş olabilirler. Ama haberin ilgili olduğu piyasa ABD değil ki, TR. O saat de TR'de gün ortasına, yai piyasaların açı olduğu bir zamana tekabül ediyor.



* S&P şimdiye kadar diğer ülkelerin not açıklamalarını hangi zamanlarda yapmış? Mesela diğer ülkelerin not açıklamaları günün hangi saatinde yapılmış? Diğer ülkelerin notları kendi piyasaları açıkken mi açıklanmış, yoksa kapalı iken mi?



Mesela Aynı S&P, aynı gün, TR'nin not açıklamasından sadece bir kaç saat önce (TR saati le 01:00 civarı) İtalya'nın notunu İtalya ve ABD piyasaları kapalı iken düşürmüştü. O saatte TR'nin notunun artırılacağı belli değil miydi? Neden TR'nin not açıklaması da aynı saatte (ABD, Avrupa ve TR piyasaları kapalı iken) yapılmadı da, öğleden sonra 14:30 civarı gibi, tam da gün ortasında yapıldı?



Gerçekten merak ediyorum. Benim halim yok araştırmaya ama güzel bir araştırma konusu olur, Rating firmalarının ülke notlarını açıklama saatlerindeki tavırları ve bu açıklamaların piyalar üzerindeki etkileri. Mesela dün bu "uyduruktan"not artırımı gün ortasında geldiği için bizim piyasalar, özellikle VOB 10 bin puan artıp ardından 5 bin puan düşmüş. Yani S&P'nin açıklaması ardından bir anda %10'dan fazla artıp ardından da %5'den fazla düşmüş. Özellikle kaldıraçlı piyasalarda bu oranda dalgalanmalar öldürücüdür. Etkin piyasa şövenistlerine ithaf olunur!



Bu arada haberin yayınlama saati konusunda "tamamen tesadüf" ya da "öküz altında buzağı aramayın, Batılı abilerimiz her şeyi, her zaman mükemmel yapar" diye düşünecek naiflere de geçmişten bir kaç örnek hatırlatmak faydalı olabilir. Tevellüdü müsait olanlar bilir, Türkiye'de 2001 Krizi, sırf bu ABD ile TR arasındaki saat farkı nedeniyle derinleşmişti! TR'de o günlerde piyasalar cayır cayır yanarken, ABD'deki IMF yetkilileri tatlı uykularında olduğu için onları uyandırıp icazetleri alınamadığından, teoride lender of last resort olan TCMB'nin piyasaya likidite vermesi mümkün olmamış, Demirbank ve diğerleri o ortamda "rahmetli " olmuştu.



Diğer taraftan, Roubini veya başka bazı Amerikalı otoritelerin TR hakkındaki açıklamalarının kamuya duyurulma saatlerine bakmak da çok enteresan sonuçlar verecektir. Mesela, TR piyasalarında derin dalgalanmalar yaratan bazı yabancı "otorite"lerin TR hakkındaki açıklamalarının medyaya düştüğü saatlere bakılırsa, bu kişiler ABD'de gece uyurken kalkıp TR hakkında bir açıklama patlatıp, sonra uykularına devam ettiği görülür! Onlar misyonlarını yerine getirip uyumaya devam ederken ise TR'de "etkin piyasalar" çalışmaya devam eder! Aynen dün olduğu gibi.



Bakalım ne zaman anlaşılacak bu büyük manipülasyonun boyutu?




Edit (22.09.2011): Dün S&P'nin TR ile ilgili "analist"lerinden biri, "not artırımında İMKB'nin performansı da etkili oldu" buyurmuş! Allah Allah.




1- Yumurta tavuk gibi değil mi bu? Not artacak diye borsa yükselir, sonra borsa yükseldi diye not artar. Kendi kendini doğrulayan kehanet. Bu mantıkla Cem YILMAZ'ın tabiriyle "limit gökyüzü"!



2- Aynı gün içinde sadece anlamsız bir not artışı yüzünden 2 dakikada %10 artan ve ardından %5 düşen bir borsa da "yatırım yapılabilir" statüsüne pek yakışır doğrusu!



3- Bazıları, "rating önemli değil, boşver. Kimse ciddiye almıyor nasıl olsa" diyebilir. Ama o itibarsız ratingcilerin verdikleri itibarsız notlar yıllık faizlerin %10'un altında olduğu bir ülkede borsa endeksleri gün içinde %10 artıp %5 düştüğünde, "not arttı" gerekçesiyle yapılan bu hareketin "birilerine" verdiği kazanç ve başka birilerine verdiği kayıp ise gerçek!



4- Bu arada not artrırımı sonrası TR'nin (ülke riskinin spekülasyon aracı olan) CDS fiyatlarına bakan oldu mu bilmem. Notu artan TR'nin CDS'leri yükseliyor. Not artırımı sırasında 255 civarı olan TR CDS'leri, iki gün sonra 295 civarında seyrediyor. Allah Allah, notu artan ülkenin riski azalmamış mıydı? Neden risk primi artıyor? Hem de iki günde %13'den fazla!



5- Keza USD/TRY de bu not artırımını yükselerek "kutluyor"! Notun "artırıldığı" sırada 1.78 olan USD/TRY, not artırımı açıklamasının üzerinden 48 saat bile geçmeden 1.84'ü gördü. "Ne olmuş yani, altı kuruş artmış önemli mi?" diye düşünebilecek iyimserlere hatırlatmak gerekir ki, dolar/TL'de 1.82 tüm zamanların zirvesi idi! Yoksa daha çok gelecek diye ümitlendiğimiz yabancılardan mevcut olanları bile paraları dolara çevirip kaçıyor mu yoksa? Daha da kötüsü, bu not artırımını kaçmak ve kaçarkan de ellerindeki yerlilere yıkmak için mi yaptırdılar? Etkin piyasa şövenistlerine göre "olmaz öyle şey" di mi? Tabi, tabi...

6- TR'nin yerli para cinsinden notu yükseldiğine göre, demek ki Türkiye'nin DİBS'lerini ödeyememe sorunu yok (aaa sahi mi?) Peki öyleyse, piyasada TL tahvil faizleri neden düşmüyor? Not artırımından sonra (teori gereği) tahvil faizlerinin düşmesi beklenir ama iki gündür o da yükseliyor! Hayırlısı olsun bakalım.

6 Eylül 2011 Salı

Flash haber: İsviçre Frankı Euro'ya sabitlenmiş!

Az önce geçen bir habere göre, İsviçre Merkez Bankası (SNB), Euro/İsviçre Frankı kurunu 1.2'de sabitlemiş. Bu haberin ardından kurlar ve piyasalar hızla dalgalanmış. Zaten piyasalar son zamanlarda her vesileyle dalgalanıyor. Bir fazla, bir az farkletmez. Ama en azından bundan sonra EUR/CHF kuru istrikrarlı kalır, inşallah!

FT, SNB'nin bu hareketine "Euroquake" adını takmış! FED harıl harıl para basarken diğerlerinin boş durması ayıp oluyordu. Şimdi SNB'nin de karşılıksız Frank basmak için yeni bir mazereti oldu. "Napalım, pariteyi 1.20'de tutmak için "ne gerekiyosa yapıcam" diye söz verdim, onun için basıyorum valla billa" diyerek basabilir karşılıksız frankları.

Peki bu karşılıksız frankları ne için basacak? Karşılıksız basılmış euro ve dolarları elinden çıkarmak isteyenlerin verecekleri başka kağıt paraları almak çin! O kağıt paraları alınca ne yapacak? Gidecek İtalya, İspanya, hatta Yunanistan gibi ülkelerin bastıkları devlet tahvillerini (yani başka kağıt parçalarını!) satın almak için kullanacak. Yeterince kafa karıştırucı mı? Kısaca, herşeyin kağıttan (kağıttan kaplan, kağıttan ev, kağıttan yangın merdiveni...) olduğu bi dünya düşünün, aynen öyle bir şey! almanya'da 1923-24'deki hiperenflasyon sırasında memlekette para basacak kağıt kalmadığı söylenir. Yine öyle bi döneme mi gidiyoruz yoksa?

Bu arada, dünyanın rezerv parası hala, her şeye rağmen USD iken ve EUR için bazı malum AB ülkeleri yüzünden bi sürü kişi "gidici" gözüyle bakarken, neden Euro'ya peglemiş ki, dolar dururken! Tamam AB ile ekonomik ilişkileri daha fazla ama eğer Euro gidici ise, bunu bile bile yapılacak hareket mi? Yoksa "gidici" olduğu mu abartılıyor?

Ayrıca hani esnek döviz kuru her derdin devası idi, kutsaldı. İsviçre'nin bu yaptığı caiz midir, Neoklasik iktisatın kitabında? Bu gidişle, 20. yy hakim iktisat teorisinin tabularına aykırı daha çok hareket göreceğiz gibi görünüyor. Şu ekonomi bilimi hakikaten ilginç bir dönemden geçiyor. "Güvenli liman" diye dolar ve eurodan kaçanlar CHF'ye sığınıyordu. Şimdi onun da sahibi "1.20 kuru korumak için ne gerekirse yapıcam" diyor. Herşeyin kağıttan üretildii bir ortamda iddialı bir laf! Değerlerin kağıt üzerine yazarak "yaratılabildiği" bir ekonomik sistemde "piyasa"lar sever bu tür lafları yedirmeyi. İzleyelim!

Darısı USD/EUR başına!

Henüz bu çok uzak görünüyor. Zira her gün global piyasalarda triyonlarlarca dolar işlem yapılıyor bu pariteler üzerine. Birileri batarken sınırlı sayıda birileri köşe oluyor. Ama bu seviyede dalgalanmalara uzun süre zavallı dünya ekonomisinin dayanması mümkün değil. Bakalım ne zaman göreceğiz, USD/EUR sabitleme çalışmalarını.

Nitekim USD/EUR sabitliği, Robert Mundell'in global piyasaların istikrarı için son yıllarda defalarca dile getirdiği bir durum. Belki sonund aklı selim galip gelir. ama o zamana kadar çok canların/ekonomilerin yanması gerekecek anlaşılan...

ILO: "Ücret artışı oluyor ama deflasyon riski berdevam"


Kaynak: Reuters.com

Reuters'de aylar önce geçmiş bir haber yeni dikkatimi çekti. Yazı şu:

Wage growth recovering, deflation risk remains - ILO
Wed Dec 15, 2010 10:21am EST
* Global real wage growth in 2009 only 1.6 pct

Yukarıdaki haritanın da eklendiği sözkonusu haberde özetle; Birleşmiş Milletler (UN) Çalışma Teşkilatı'nın (ILO) yayınladığı bir rapora göre, ücretlerde iyileşme varmış ama hala birçok ülke için deflasyon riski devam ediyormuş.

İktisadi hastalıkların sadece enflasyon ya da deflasyndan ibaret olduğunu düşünmeyenler için, iktisatta bu durumun bir adı var aslında: STAGFLASYON!

Raporda, resesyonun, sadece işini kaybeden milyonlar için kötü olmadığını, işini kaybetmese de alımgücü gerileyen çalışan kesim için de kötü olduğu belirtiliyormuş. İşte stagflasyonun en kötü tarafı bu. Bir tarafta işini kaybedenler artarken, iş sahibi olanlar bile fakirleşirler.

Her ne kadar mainstream medya ve kanaat önderleri nezdinde henüz bu kelime tabu olsa da, fiiliyatta adım adım yaklaşıyoruz. Malesef!
Clicky Web Analytics Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-Noncommercial-Share Alike 3.0 United States License.