Dolara bi şey olmaz abicim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Dolara bi şey olmaz abicim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Eylül 2011 Çarşamba

Çin'de ilk "altın bankomatı" faaliyete geçmiş.

Kaynak: news.asiaone.com

Businessinsider'da yer alan habere göre, Çin'de ilk altın bankomatı faaliyete geçmiş.

Haber, (muhtemelen ABD'de yer alan) iPhone bankomatından daha ilginç bir bankomat türü olması kapsamında ele alınmış.

Haberin kaynağını oluşturan asiaone'daki haber daha fazla detay içeriyor.

Çin'in başkentinin populer bir caddesinde geçtiğimiz Cumartesi günü faaliyete geçen bu bankomattan, kredi kartı veya nakit karşılığı, piyasa fiyatı üzerinden 2.5 kg'a kadar altın satın alınabilecekmiş. Bu bankamotalrı yerleştiren banka güvenli noktalara başka bankomatlar daha koyacağını açıklamış ama sayısını söylememiş.

Haberde ayrıca, Çin'de ilk kez faaliyete geçen bu altın bankomatının örneklerinin daha önce İngiltere, ABD, Ortadoğu ve Avrupa'da bulunduğu belirtiliyor. Bildiğim kadarıyla Türkiye'de en az bir katılım bankasının bankamatiklerinden altın satış yapılıyor ve başka bankalar da bu konuda çalışma yapıyor.

Diğer taraftan, yukarıdaki haberi okuduğum gün bizim medyada da "çeyrek altının yarısı (0.125'lik altın) üretilecek" şeklinde haberlerin (örneğin; Zaman, finansgundem.com) çıkması da ilginç bir tesadüf oldu. Çeyrek altının bile 188 TL'ye ulaşması nedeniyle düğünlerde altın takamayanlara yardımcı olmak için, Meclis'ten gerekli onay alındıktan sonra Darphane Genel Müdürlüğü tarafından onun da yarısı üretilecekmiş. Böylece düğünlerde 80-90 TL karşılığı altın takma imkanı bulunabilecekmiş.

Bu haberlerin benim ilgili olduğum tarafı şu: Koskoca FED başkanının "altın para değil" dediği günlerde (ona göre sadece boyalı kağıtlar paraymış!), birçok merkez bankası rezervlerini FED başkanına göre para olmayan sarı metale yatırıken, para olmayan o ürünün dünya üzerindeki talebi hızla artıyor, öyle ki bankamatiklerden bile satın alınabiliyor, altına özel bankomatlar bile üretiliyor. Hatta daha küçük paralarla satın alınabilmesin diye küçük altının daha da küçükleri, diğer bir ifadeyle "yeni kupürleri" üretiliyor.

Bütün bu gelişmeler neden acaba? O yeşil boyalı kağıtların miadının yaklaşmasından olmasın?



16 Aralık 2010 Perşembe

Mundell: "21. yy'da daha az para bölgesi lazım"

Geçen hafta perşembe günü İMKB'nin 25. kuruluş yıldönümü müsnasebetiyle yapılan törenler kapsamında Nobel'li İktisatçı Robert Mundell Haliç Kongre Merkezinde bir konuşma yapmıştı.

Gerek programın "iki saat kadar" sarkması sonucu Mundell'in konuşmasının öğle yemeğini bile geciktirecek bir saate denk gelmesi ve gerekse Mundell'in artık yaşının "kemale" ermesinin ya da onun için yeterince önem verdiği bir konuşma olmamasının etkisiyle tekrarlara düşmesi nedeniyle o kadar heyecan verici geçmese de, konuşmasının sonunda bana göre önemli üç mesaj verdi:

1- Daha az sayıda para bölgesi, daha çok sayıda para bölgesine göre daha iyidir. Meali: para birimi çeşidinin azalması lazım.

2- 21. yüzyılda uluslararası bir lender of rlast resort ihtityacı var. Meali: dolar nihayet bir ülkenin milli para birimi ve kendi ülkesinin işine geldiği şekilde kullanılan bir para. Güzel havalarda verilen şemsiye, yağmur yağarken ROW'a verilmeyebilir, ABD'nin keyfine kalmış ve şimdiye kadarki bazı tecrübeler bunun öyle olduğunu, dahası, giderek daha fazla öyle olacağını gösteriyor.

3- 21. yüzyılda yeni bir rezerv para birimine ihtiyaç var. Meali: dolar görevini layıkıyla yerine getirmiyor. Onu işten atıp işe başkasını almak lazım!

Euro'nun fikir babası olan Mundell'in Euro'nun bugünlerde geldiği noktadan memnun olması veya projeksiyonlarına eskisi kadar rahat itibar edilmesi konjonktürel olarak zor olsa da, bu üç husus not edilmesi gereken önemde bence.

23 Mart 2010 Salı

"Altın Standardının da aslında itibari kağıt paradan farkı yok"

1970'lerden beri "Modern" finans, ya da "finansal terör" çağında altın standardı neredeyse unutulmuştu. Bugünlerde "Modern" karşılıksız paralar yavaş yavaş çuvalladıkça, altın standardı yine tartışılmaya başlandı. Ancak alışkanlıklardan vazgeçmek, paradigma değiştirmek kolay değil! Yazıda, altın standardına genelde ekonomiler çuvalladıktan, iyice çöktükten sonra geçilmesi, sanki altın standardının bir suçu, eksikliğiymiş gibi pazarlanıyor. Oysa o kötü durumdan bir kurtuluş çaresi olarak görülmesi nedeniyle o durumlarda altın standarına başvurulmuş olmuyor mu?

Yazının başında itibari paraya (fiat currency) ilişkin (bu satırların yazarı gibi) "munafıklar" tarafından yapıldığı belirtilen benzetmeler hoş:

"hoş kağıt parçaları",
"renkli konfetiler",
"yasal kalpazanlık",
"kurumsal dolandırıcılık"

Karşılıksız basılan kağıt paralar için (başkaları tarafından) bu benzetmelerin yapıldığı belirtildikten sonra, aslında altın standardının da farklı olmadığı anlatılmaya çalışılıyor.

Oysa altın standardının da öyle olması, ancak yukarıdaki yöntemlerin altın standardında da uygulanmasına bağlı. Yani bir kağıt üzerine "bu kağıdın karşılığı şu kadar gram altındır" dedikten sonra, mevcut altın miktarından çok daha fazla o kağıtlardan basılması gibi! E onun ne farklı kaldı ki itibari paradan?

The Gold Standard: Solid as the Paper It's Written On



10 Şubat 2010 Çarşamba

Dolar kullanımı neden yavaş azalıyor?

Rakamların vehametine bakılırsa, dünyada dolar kullanımının çok hızlı bir şekilde azalması lazım. Ama azalış o kadar hızlı olmuyor. Bunun bir nedeni, zihni bulanıklaşmamış iktisatçıların sayısının azlığı ve onların da sesinin fazla çıkmaması (mikrofonun onlara tutulmaması) nedeniyle mevcut manzara hakkındaki genel bilginin yetersizliği olabilir.

Aşağıdaki çalışmada ise, dolar kullanımının bir süre daha devam edecek olması bir anlamda geleneklere ve alışkanlıklara bağlanıyor. Bu da homo economicus'un o kadar rasyonel yaratıklar olmadığının yeni bir göstergesi olarak düşünülebilir. Zira bir durum irrasyonelise, sadece alışklanmlıklar nedeniyle sürdürülmeye devam edememesi lazım, değil mi?


Memory and the dollar
Rebecca Hellerstein
William Ryan
6 February 2010



23 Aralık 2009 Çarşamba

Arapların rüyası: petrolü "GULFO ile fiyatlamak"

Eliottwave sitesinde, Arapların ortak para birimi yaratma ve petrolü bununla fiyatlama çalışmalarına eleştiren bi yazıya rastladım.

Yazıda özetle, Arapların yeni bir bölgesel para birimi yaratma ve petrolü bununla fiyatlama düşüncelerinin bir hayalden ibaret olduğunu, doların alternatifininin bulunmaması nedeniyle (ABD'deki sorunlara rağmen) öngörülebilir bir gelecekte hakim para olarak kalmaya devam edeceğini söylüyor.

Yazar, dolara bişey olmaz abicim derken bunu alternatifsizliğe bağlıyor. Yani ABD istediği kadar doları istismar etsin, dünyanın geri kalanının eli mecbur, keklenecekler demeye getiriyor. (ROW'u aptal yerine koymanın kibarcası!)

Araplar ortak bölgesel para birimi yaratamaz derken de gerekçelerini, Arapların yaşadığı bölgedeki kabile güvensizlikleri, sınır tartışmaları ve petrol üretim kotalarına riayet etmeme gibi sorunlar nedeniyle biraraya gelemeyen Arap ülkelerinin ne kadar dağınık olduklarının Dubai konusunda bile ortaya çıktığını, bu tiplerin bi araya gelerek ortak para yaratmalarının mümkün olmadığını söylüyor.

Doğrusu tespitlerin bu kısmına haksız demek kolay değil! Yegane güvence, ortada "para"nın olması ve para kazanma-kaybetme duygusunun ortak aklı harekete geçirmesi!

Pricing Crude Oil in "Gulfos"? In Their Dreams
The Wave Principle tells us that the time to be a contrarian is when emotions run high
By Bill Fox, Senior Bonds AnalystMon, 21 Dec 2009 11:30:00 ET

11 Aralık 2009 Cuma

Euro neden (dolardan sonra) gelecek rezerv para olamaz?

Peterson Enstitüsü sitesinde rastladığım şu değerlendirme, Euro'nun neden doların yerini alamayacağına ilişkin argümanları açıklıyor.
Değerlendirmede biraz dolara bi şey olmaz abicim havası olsa da, euronun yetersizlikleri konusundaki tespitlere yanlıs demek mümkün değil.

Why the Euro Is Not the Next Global Currency
by Jean Pisani-Ferry, Bruegeland Adam S. Posen, Peterson Institute for International Economics
Op-ed in the Financial TimesOctober 19, 2009
© Financial Times

24 Eylül 2009 Perşembe

DGokce: "dolar hala önemli mi?"

Gokce'nin dünkü yazısında ananosu yapılan "tabi ki dolar hala önemli. alın işte rakamlarla kanıtı" konulu bugünkü yazısı, aynen beklediğim gibiydi. Oysa yeni bi şey öğreniriz, yeni bir bakış açısı yakalarız ümidi taşıyodum dünden beri.

Dünden anonsu yapılarak merak uyandırılan "doların krallığının devam edeceğine ilişkin rakamsal kanıtların" ana fikri şöyle bir cümleymş:


"Peki global döviz rezervlerinin ne kadarı dolar cinsinden?

IMF verilerine göre 2007 yılı sonunda resmi döviz rezervlerinin yüzde 64 kadarı dolar cinsinden tutulmakta. Bu sayı 1990'lı yıllarda yüzde 66 civarında idi. Az bir düşüş var, ama önemli boyutta sayılmaz."

Bu ifadenin doların geleceği açısından anlamı şu olabilir:


"Haziran-Ağustos aylarında hava sıcaklığı 25 derecenin üzerindeydi. Eylül
ayında da sıcaklık 20-22 derece civarında. Demek ki Kasım, Aralık, Ocak
aylarında da sıcaklık düşmeyecek."


Bu cümle ne kadar anlamlıysa, doların 1990'lardaki ya da 2007'ye kadarki kullanım oranına bakarak "dolara bişey olmaz abicim" sonucuna varmak için kullanılan yukarıdaki rakamlar da aynı derecede anlamlıdır. Zira 1990'lar ve 2000'lerin başı ABD iktisadi krallığının zirvede olduğu yıllardı. Hatta 2007 "zirve" idi ve kriz 2008'de patladı.

Rakamlarla belgelenerek kendi çapında kanıtlanan "dolara bişey olmaz abicim" kanaatinin tutarlıığı için aynı mantık silsilesini kullanan şöyle bir örnek de verilebilir:


"İngiltere 19 uncu yüzyılın ikinci yarısında üzerinde güneş bakmayan imparatorluk olarak dünyanın hakimi idi. Yirminci yüzyılın başında da dünyaya İngiltere'nin hakim konumu fazla değişmedi. Demek ki 20 nci yüzyılın sonunda ve 21 inci yüzyılda da İngiltere dünyanın hakimi olmaya devam edecek"

Aynı cümleyi Osmanlı, Roma İmparatorluğu, Cengiz Han... gibi bi çok mazdide kalmış dünya hakimi için tekrarlayabilirsiniz. Nasıl ki onların geçmişte, tarihin bir döneminde "kral" olmaları, dünyaya yön vermeleri ilelebet payidar kalmalarına yetmediyse, doların da hakimiyetinin tartışma konusu olmadığı döneme ilişkin rakamlara bakarak gelecekte de her şeyin aynen devam edeceğini iddia etmek, Cengiz Han ölmeyecek demek kadar anlamlıdır.

Ama anlaşılan o rakamlar fiilen bozulana kadar o nakaratları dinlemek zorunda kalacağız. Aynen resesyonun teknik tanmımının gecikmeli gelmesi nedeniyle bazılarının resesyonu kabulü gecikmeli olduğu gibi, doların krallığına iman edenlerin jetonları da ancak doların krallığı iyice bittikten sonra mümkün olacak. O vakte kadar imanları gereği doları kanının son damlasına kadar, hatta bazı Amerikalılardan bile fazla savunanlar olacaktır.

23 Eylül 2009 Çarşamba

DGokce: "Dolara dayalı sistem kalkar mı?"

Uzun zamandır "dolara bi şey olmaz abicim" kıvamında yazı okumadıysanız tavsiye ederim.

Gokce bugünkü köşe yazısında -elbette- "dolara dayalı sistem kalkmaz" diyor. Yarın da rakamlarla bunu kanıtlayacakmış. Sabırsızlıkla bekliyorum!

Herhalde dünkü Vatan'da İran'ın petrolü euroyla satacağı ve Ahmedinejat'ın dolar rezervlerinin euroya çevrilmesi yönünde talimat verdiği konusunu işleyen "dolara kötü haber" başlıklı haberlerin üzerine bir de Ali Ağaoğlu'nun yine dünkü Vatan'daki köşe yasısında "Dolar kalesine vuran vurana" diye yazması refleksif tepki verme ihtiyacı yarattı anlaşılan!




18 Eylül 2009 Cuma

"Tek Para efsanesi üzerine..."

BM'nin doların yerine uluslarüstü rezerv para birimi lazım diyen 7 Eylül 09 tarihli raoporu birini çok kızdırmış, "About That Myth Of A Global Currency" diye bildik şeyleri yazmış.

Tamam, dolar şimdiye kadar kraldı ama krallar da ölür!

Bir kişinin dün sağ ve sağlıklı olması, yarın hastalanmayacağının, ya da trafik kazasında ölmeyeceğinin garantisi olabilir mi?

22 Temmuz 2009 Çarşamba

İ. Altınbaş: "Altın için 1000 dolar bile fazla"

Bugün CNBC-e'de Yatırımcı Kliniği'nin (11:10) konuğu olan Altınbaş Kuyumculuk'un patronu;

"Altın 1000 doları aşmaz. Bu seviye bile altın için çok yüksek. Olması gereken 600-700 dolar civarında" mealinde açıklamalar yaptı. Spiker geçtiğimiz günlerde, "altının önümüzdeki yıl içinde 3-4 kat artabileceğini" öngören Amerikalı stratejistin öngörüsünü hatırlattığında da, "internette ahkam kesmek bedava, her türlü saçmalık söylenebilir. Ağzı olan konuşuyor" türünden bi yorum yaptı.

Kıymetli maden sektörünün içinden önemli bir oyuncu sıfatıyla "altının 1000 doları aşmayacağı" kehanetini yaparken dayandığı mantık;

"Eğer altın 1000 doları aşarsa kimse altın alıp satmaz, dünyada altın piyasası 3-4 büyük oyuncunun elinde, hatta %50-60'ı tek oyuncunun kontrolünde. İşlemleri tümüyle durduracak fiyatları istemezler. Onun için fiyatların işlemden caydırıcı, ticareti öldürücü seviyelere yükselmesine izin vermezler" şeklindeydi.

Esasen, "altın fiyatlarının işlemden caydıracak, ticareti öldürecek seviyeye kadar yükselmemesi" gerekçesi mantıklı. Ama bu, "altın 1000 doları aşamaz" demek için yeterli değil ki! Zira altın asla 1000 doları aşamaz demek, doların satınalma gücünün bugünkü seviyede sabit kalacağı varsayımıyla anlamlı olabilir. Peki ya dolar bugünkü satınalma gücünü yarın kaybederse?

İkincisi, dünyada altın piyasasının 3-4 büyük oyuncunun kontrolünde olması nedeniyle arz bakımından oligopol piyasasından bahsedilmesi, konunun sadece tek (=ARZ) tarafı ile ilgilidir. Oysa bilindiği üzere fiyatı sadece arz belirlemez, fiyat seviyesinin belirlenmesnde TALEP de önemlidir. Malum, fiyat; arz ile talebin buluştuğu noktada oluşur. Arz tarafını 3-4 oyuncu belirliyor olabilir ama talep tarafında 6 milyarlık dünya nüfusu var! Talep tarafını oluşturan dünya nüfusunun gittikçe daha büyük kısmı (bütün somut göstergeler aksini işaret etse de) "değerli" olduğu iddia edilen yeşil boyalı kağıtlar yerine artık sarı madeni daha çok tercih etmeye başladığında arz tarafındaki oligopolün "aman fiyat artmasın" diye uğraşmasına gerek var mıdır? Emtia fiyatlarında geçen yıl yaşanan balondan sonra 1-2 kıymetli maden dışında hepsinin fiyatı gerilerken sadece sarı ve parlak madenin fiyatının gerilememesi yeşil kağıttan kaçmaya çalışan birilerinin yönelmesi nedeniyle değil midir?

Bugün CNBC-e'de o yorumları seyrederken onu düşündüm. Kuyum sektörünün içindekiler altın fiyatına sadece "ticareti durduracak seviye" ekseninden (tek boyuttan) baktıkları için o yorumları yapıyorlar. Ama bakmadıkları eksen daha var: ölçü biriminin büyüklüğündeki muhtemel değişim ve altının talep tarafındaki değişim.. Ya bugün "100 cm" olan metre yarın "10 cm" uzunluğunda olursa? Yarın 10 cmlik çıtalara "1 metre" denmeye başlarsa o zaman "o günkü metreyle" çarpılan rakamlar ne olur?

Kıymetli maden ve döviz piyasasını en iyi "okuduğu" varsayılan ve (açığa satış, future, opsiyon gibi) ileri finansal işlemleri OTC olarak kendi aralarında büyük miktarlarla yapabilen bazı Kapalıçarşı esnafının nasıl battığını anlamazdım. Bugün altın fiyatlarına ilişkin değerlendirmeleri seyrederken, eğer bizim Kapalıçarşı ile özdeşleşen kuyum sektörünün tüm mensupları altın fiyatlarına bu şekilde tek boyuttan, "doların ölçü değerinin sabit kalacağı" varsayımıyla yaklaşıyorlarsa, önümüzdeki dönemde bu sektörden bir çok ciddi tacirin, firmanın battığına şahit olabiliriz diye düşünüp, üzüldüm!

Zira altın 3000 dolara çıksa bile o fiyat ticareti öldürecek bir fiyat olmayabilir, hatta TL karşılığı pek değişmeyebilir bile. Hatta ve hatta o günkü 3000 dolarlık altın bugünkü 900 dolarlık altından reel anlamda daha ucuz bile olabilir! Basit çarpma işlemi denklemi. İşte hazırlıklı olmamız gereken bu. Denklemin sadece tek tarafının (çarpılanın) değil çarpanın da değişebileceği durum!




13 Temmuz 2009 Pazartesi

E. Şahinöz: ""Felaket senaristleri" yine iş başında"

Geçtiğimiz hafta gazete yazısını buraya (ve ti'ye) aldığımız arkadaş aynı mealde bir yazıyı Para dergisindeki haftalık köşesine de almış. (Para Haftalık Ekonomi Dergisi 12-18 Temmuz 2009)

Özetle, "dolara bi şey olmaz abicim. Hatta orta vadede dolar yükselecek" diyor. Argümanları önceki gazete yazyısıyla aynı olduğu için tekrara gerek yok. Biz de tarihe not düşüyoruz.

Yazıda sadece "felaket senaristi" kavramı yeni:

"Kronik "felaket senarist"leri yine iş başında. Bunlar doların çok büyük değer kayıplarına uğrayacağını, hatta dolarda yaşanacak sert kayıpların yeni bir küresel krizi tetikleyeceği görüşünde. Hatta doların gelecekte rezerv para statüsünü kaybedeceğini olanların da küçümsenmeyecek kadar çok olduğunu gözlemliyoruz."

Böylece ben de ne olduğumu da öğrenmiş oldum. Eğer tanımı yukarıdaki cümlelerde anlatıldığı gibi ise, ben "felaket senaristi" olduğumu grururla kabul edebilirim.

Evet, ben de;
1- doların çok büyük değer kaybına uğrayacağını,
2- hatta dolarda yaşanacak değer kaybının (yeni değil, zira o sorun çözülmeden küresel krizden çıkış mümkün değil ki!) mevcut küresel krizde yeni bir safhayı tetikleyeceğini (yeni ve uzun bir "tünel"e daha girileceğini!)
3-Hatta doların gelecekte rezerv statüsünü kaybedeceğini,
düşünüyorum. Felaket sebnaristi olmanın gerek ve yeter koşulu bunları düşünmek ise, evet ben tam da oyum!

Hatta bununla da kalmıyorum, bütün göstergeleri ve genel gidişatı hiçe sayarak, anakronik gerekçelerle ABD ve dolar hayranlığının bu seviyesini gösterebilenleri hayretle de seyrediyorum!
İnşallah sağ olursak, kimin ne kadar haklı olduğunu ömür aralığımızda yaşayacağız. Hoş, haklı çıkmak (yani öngörülen felaketin tahakkuku) hiçkimse için hoş olmasa da!.. Ama kötü de olsa olacakları öngörebilmek, cahilce ve sarhoş bir şekilde hız yapmaktan daha iyi değil mi? En azından tedbir alabilir insan bu sayede...

Ya "dolara bi şey olmaz abicim" diyerek hiç bi tedbir almayan, sırtını dolara dayamaya devam edenler ne olacak? Üzülüyorum.



O Erdoğan: "Dolar ne kadar güçlü?"

Pazar günü (12.07.09) Habertürk gazetesinde (HT'nin hala web sitesi yok!) O Erdoğan dostumuz "dolar ne kadar güçlü?" diye sormuş ve "En az ABD kadar" diye cevaplamış. "ABD kadar güçlü" kısmını anlarım da, ABD'den de fazla olabilecekkısmını anlayamıyorum, neyse...

"G-8 toplantısı ile görüldü ki, dolara alternatif rezerv bir paranın, bazı ülkelerin bi araya gelerek birkaç günde ulaşacağı bir karar ile tanımlanamayacağıdır."
(cümle düşüklüğü benim değil!)

Oral dostumuz kusura bakmasın ama, alternatif rezerv paranın sadece bazı ülkelerin bi araya gelmesiyle ve birkaç günde alınacak bir karar ile oluşturulabileceğini iddia eden var mı? Eğer varsa da ben ve bu yönde anlamlı bulduğum çalışmaları yapan hiç kimse bu şekilde olacak demiyor.

Bilakis, "TekPara"cıların temel argümanı, bir sonraki rezerv para biriminin sadece bir ülkenin (ya da birkaç ülkenin) milli para birimi deği, tüm ülkelerin katılımını ve ortak kullanımını gerektiren global bir uluslar-üstü para birimi olmasıdır. Dolayısıyla tanımı gereği sadece (G-8 gibi) bazı ülkelerin değil, tüm ülkelerin katılımını, en azından icazetini gerektirir.

İkinci olarak, farklı bir rezerv para birimine (Tek ParaY) geçişin sadece bir toplantıda alınacak tek bir kararla sağlanabileceğini iddia eden de yoktur. O nedenle tek paraya geçişin 2024 yılında (BW anlaşmasının 80'inci yılı, ve Eliott cycle teorisine göre de döngünün yaklaşık tamamlandığı yıl) olabileceği gerçekçi bir argüman olarak savunulmaktadır. Bu kapsamda, o zamana kadar gerekli hazırlıkların tamamlanması için çalışmalara gecikilmeden başlanması gerektiği öngörülmekte ve 2024'e kadar her yıl New Hampshire'da BW anlaşmasının imzalandığı Mount Washington otelinde yıllık konferansların yapılması öngörülmektedir.

Başka bir ifade:
"Tarih 9 Temmuz 2009; Yer: Prag merkez; 1 Euro alış 19.75 CZK ve 1 Euro satış 26 CZK. Alış ve satış arasında bu kadar fark olan bu kadar haksız rant sağlanılan, arbiraj yapılan bir piyasada etkinlik kesinlikle sağlanmamıştır."

Öncelikle, fiyatların böyle oluştuğu bir piyasada etkinlik olmadığı konusunda şüphe yok.
Ama sadece bu örneğe bakarak euronun rezerv para niteliği konusuna çıkarsama yapmaya gelince durmak lazım. Hele akademik olarak!..

Birincisi, rantın haksız olduğu nereden çıkıyor? "haklı rant" için bir ölçü var mı? (TR'deki kotasyon farkları temel kriter mi? Belki bizimki fazla etkindir! En azından bi de işlem hacmine bakmak gerekmez mi?) Belki de o "haksız rant"ı pek elde edemiyordur Prag'lı döviz büfeleri. Şayet mecbur kalan bi kaç turist dışında kimse o fiyatlardan işlem yapmıyorsa, ortada ciddi bir spread olsa da ciddi birkazanç olmayabilir. Eğer ciddi bişlem hacmi geçmiyorsa o fiyatlardan, bu da farkın geniş olmasını açıklayan bi unsur değil mi? Zira o kadar dükkan işleten, adam istihdam eden Prag'ı döviz büfeleri, arada bir Türkiye'den bi kaç turist gelecek de 3-5 dolar/euro bozduracak diye o kadar düşük marjla o işi devam ettiremeyebilirler!

Doğru "para ticareti" için alıştığımız spreadlere göre biraz geniş ama Oral hoca'nın orada şahit olduğu kotasyonları bütün AB geneline teşmil etmek mümkün mü? Hatta Prag'a bile teşmil etmek mümkün mü? Belki o mesai saatleri dışında (TR'de de aralık hep genişler) gördü o rakamları? Belki gün içinde çok daha düşüktü!
Belki o döviz büfesinde yüksekti, bankaya gitse daha düşüktü!
Belki o gün olağanüstü bir gündü. Malum bazı günler aralıklar açılır ama piyasalar "normal"e dönünce de daralır.
Belki Prag'da öyle ama AB'nin başka şehirlerinde hiç de öyle değil!
Diyelim AB'nin diğer şehirlerinde de öyle, internette marjların o kadar açık olmadığını biliyoruz. En azından euro ve doları bizim büfelerden ya da kapalıçarşı esnafından alırlar, TR'nin kan ağlayan döviz büfeleri de bu vesileyle köşe olur!
Özetle ihtimaller dünya kadar.

Şu ifade de enteresan:

"Çin parası Renminbi (halk dilinde Yuan) de global rezerv para olmaya aday olarak tartışılıyor. Kanaatimizce bu da öngörülebilir bir sürede, tahminen 20 yıl, imkân dahilinde değil. Aslında gözardı edilen durum, renminbi'nin bırakın rezerv para olmayı, öncelikle global işlem gören para olması gerekliliğidir."

Öncelikle bu vesileyle Renminbi-Yuan farkını açıkalayayım: Çin'de (bir çok sosyalist ülkede olan gelenek ile) halkın kullandığı para birimi ile turistlerin kullandığı para birimi farklı. Nedeni basit.

Yıllar önce bizim müzelerin birinde çekilmiş, internette "geyik" mahiyetinde dolaşan bir fotoğraf vardı Fotoğrafı çekilen tabelada, "Giriş: 1 TL, Entance: 2 TL" diye yazıyordu. Bizim bazı uyanık taksicilerimiz de araçlarına binen turistlere her halükarda "gece tarifesi" açarak bu sisteme uyum sağlarlar! Bu farklılaştırmayı köklü olarak yapmanın en iyi yolu, yabancıların (efektif kullanımı sözkonusu olduğuna göre ülkeye gelen turistlerin) farklı bir para birimi kullanmasını sağlamaktır. Bu şekilde dual-ekonomi yaratılabilir. Lafı uzatmayayım, işte Çin'de Renminbi yabancıların kullandığı para, Yuan ise halkın kullandığı paradır! Bu paralar sadece değer ve kağıt olarak farklılaşmaz, üzerlerindeki resimler ve yazılar da farklıdır. Örneğin Renminbi'de Çin'in doğal güzelliklerinden örnekler yabancılara gösterilmeye çalışılırken, Yuan'da sosyalizmin ne faziletli bi şey olduğu Çin'in yerli halkına çizim ve ifadelerle gösterilmeye açlışılır! Keza Renminbiler (daha az sirküle ettiği için belki) daha temiz (koleksiyoncu ifadesiyle "uncirculated-mint" kondisyonda iken, Yuan'lar yıpranmış, yırtık, eskidir. Neyse, konuyuı dağıtmayalım.

Oral dostumuz Yuan'ın önümüzdeki 20 yıl rezerv para niteliği kazanamayacağı kehanetinde bulunmuş. Acaba bu iddialı cümleyi son 1-2 yılda, hatta son 1-2 ayda yoğunlaşan gelişmeleri bilerek ve buna rağmen mi söylemiş, yoksa basitçe "dolara bişey olmaz abicim" kolaycılığı ve izleyen cümledeki "hele bi önce konvertibl olsun, rezervlik geri kalsın" küçümseyici düşüncesiyle mi?

Doğru, henüz Yuan konvertibl değil. Ama Çin'in o konuda son zamanlarda ciddi çalışmaları var ve hukuki bi konvertibilite olmasa da fiilen bi sürü merkez bankası ile ikili swap anlaşmaları ile dış ticarette Yuan kullanımını artırma çalışmaları ve hepsinden önemlisi iradesi çok belirgin değil mi? Dolayısıyla, henüz konvertibl değil ama önce konvertibl olur, sonra da rezerv! Neden olmasın? diyenlere Oral Hoca'nın cevabı ne olur? Zira sadece Yuan'ın henüz konvertibl olmamasına bakarak rezerv olamaz demek, henüz ilkokula devam eden başarılı bir öğrenci "ben büyüyünce doktor olacağım" dediğinde, "hele sen liseyi bitir!" diye terslemek gibi değil mi? Sanki o bilmiyor mu önce liseyi bitirmesi gerektiğini? Ya da, ne olacak önce ilkokulu, sonra liseyi, ardından üniversiteyi bitirir, ondan sonra da doktor olur. Henüz ilkokulda olması "doktor olamayacağı" anlamına gelmez ki! Sadece sürecin nasıl işleyeceğini gösterir, o kadar!

Nedense son zamanlardaki tartışmalarda doları savunanlar sadece değişim sürecinin zaman alacağına ya da değişimin zor olacağına bakarak (aksi yöndeki tüm çabaları gözardı ederek), bu nedenle hiç olmayacağı sonucuna varabiliyorlar. Enteresan değil mi?

Anlamadığım diğer bir cümle:

"SDR'ın öne çıkması ise, yine doların gücüne işaret edecektir."

Allah allah. Neden ki? Daha önce pazarın tamamına sahip (tekel) olan biri daha sonra sadece bir kısmına razı olunca bu güç gösterisi mi oluyor, yoksa güç kaybının kabulü mü?
Kaldı ki, SDR next rezerve currency olsun diyenler "SDR'ın mevcut komozisyonu aynen korunsun, o şekilde rezerv olsun" mu diyorlar? Çin'in önerisi Yuan'ın DA SDR'a dahil edilmesi ve her biri %20paya sahip 5 para biriminden oluşması değil mi? Eğer SDR'da doların payı "SDR rezerv olsun" diyenlerce önerildiği gibi diğer 4 birim gibi %20 olacaksa, bu dolar için güç gösterisi mi olacaktır?

Bu arada, Oral Hoca yakın tarihte Prag'a gitmiş, hayırlı işler!


8 Temmuz 2009 Çarşamba

"Dolar 'rezerv para' statüsünü kaybeder mi?"

Bugünkü Takvim'de E. Şahinöz "doalr rezerv niteliğini kaybeder mi sorusunu başlığa almış ve yazısını "orta vadeli yatırımlarınızı euro yerine dolara yapın, kredilerinizi euro alın" diye bağlamış!

Öncelikle yazarın kastetiği anlamda "orta vade"nin ne olduğunu bilmek lazım. Zira bazılarına göre orta vade 1 hafta ya da 1 ay, bazılarına göre ise 2-3 hatta 5 yıl olabilir. Yazar orta vade ile hangisini kastediyor?

Yazının aşağıdaki cümleleri dikkat çekici:

"2004-2005 dönemini hatırlıyoruz. O zaman da doların geleceğine yönelik kaygılar ve benzer konular gündemdeydi. Bu konu belli aralıklarla ısıtılıp ısıtılıp sofraya getirilmeye devam edecek gibi görünüyor. Biz, bu görüşün aksine, doların orta vadede euro ve pounda karşı genel olarak değerlenme eğilimi içinde olacağı görüşümüzü koruyoruz."

Bu ifadedeki mantığa göre; "daha önce yapılan bir öngörü henüz gerçekleşmemişse, bundan sonra da gerçekleşemez!"
* 2004-2005'deki kaygılar hemen ertesi gün (ya da sadece 2006) için miydi de gerçekleşmeyince iptal oldu? Nasıl buıgün kendisi doların değer kazanacağına ilişkin "orta vadeli" tahmin yapıyorsa, 2004-2005'de "doların geleceğine yönelik kaygı" beyan edenler uzun vadeli (yani henüz tamamlanmamış) bir döneme ilişkin öngörüde bulunmuş olmasınlar?
* 2004-2005'de o kaygılar dile getirildiğinde doların değerliolmasını sağlayan ABD ekonomisi ile bugünkü ABD ekonomisi aynı mı? Ekonomik koşullar 2004-2005'e göre iyileşti mi de "o zaman söylediler gerçekleşmedi, hala ısıtılıp ısıtılıp getiriliyor" mealinde durum küçümseniyor. O zaman gerçekleşmemiş olsa da, o günden beri hemen bütün iktisadi göstergeler, rakamlar hızla kötüleşti. Bütün rasyolar tepetaklak giderken bu kaygıları dile getirmek "ısıtıp ısıtıp söylemek" midir? Yoksa bütün o göstergelere rağman gözlerini kapayıp klasik Batı hayranlığı ile dayanaksız hegemonyanın devamına çanak tutmak iktisatçılık mıdır?

Yazının devamında, "ABD gücünü korur" alt başlığı ile maddeler halinde gerekçeler sıralanmış:

"1. Uluslararası ticaret dolar cinsinden yapılıyor. Ekonomik dengelerde çok büyük değişimler yaşanmadığı ve ABD dünya ekonomisi içindeki önemini yitirmediği sürece, doların ticaretteki dominant para özelliğini yitirmesi çok zor."
* Birinci cümleye itiraz yok, fiili durumu anlatıyor.
* Devamında ise iki tane koşullu ifade var (aynen geçtiğimiz haftalar ABD'nin ratinginin korunması şartlarını anlatan ifade gibi. Acaba oradan mı esinlenildi?)
- "ekonomik dengelerde çok büyük değişimler yaşanmadığı" sürece (peki ekonomik dengelerde büyük değişimler yaşanmıyor mu bugünlerde? FED bilançosu ayyuka çıktı, Lehman Kardeşler, Chrysler hatta GM bile battı. "onlar yerel banka" diye küçümsense de ABD'de her hafta bir kaç banka kapanıyor... Daha kötüsü batışların bittiğini, "bundan sonra ABD'de başka batacak şirket, banka kalmadığını" iddia edecek bir babayiğit var mı ortalıkta? O zaman doların rezerv niteliğini korumasının birinci şartı olarak sayılan "ekonomik dengelerde büyük değişim olmaması" şartı sağlanamıyor!
- İkinci şart olarak "ABD dünya ekonomisindeki değerini yitirmediği sürece" de dolar rezerv kalabilir diyor. Doğru. Ama acaba ABD dünya ekonmisi içinde öenmini yitirmiyor mu? Son bi kaç yıldaki ekonomik ve politik gelişmelere bakarak "Evet yitirmiyor" diyebilecek babayiğit var mı? Daha önce kimseyi iplemeyen, "ben patroınum benim dediğim olur, o kadar" diyen ABD'nin şimdilerde halkla ilişkiler çabalarına girmesi acaba dünya genelinde yitirilmeyen önem nedeniyle mi? Sonuç olarak, doların değerinin korunmasının ikinci şartı da sağlanamıyor!

Bu durumda çıkan nihai sonuç ne? "doların değeri düşmez" denilirken ileri sürülen "doların değerini koruma şartları", esasen doların değerinin düşeceğinin de kanıtı değil mi?

Yazıda maddeler halinde (kimisi tekrar olan) bi kaç tane daha şartlı ifade var.
Mesela birinci maddede:
"1. Uluslararası ticaret dolar cinsinden yapılıyor."
dendikten sonra ikinci maddede yine:
"2. Başta petrol olmak üzere emtiaların çoğunluğu uluslararası piyasalarda, dolar cinsinden fiyatlanmakta ve işlem görmekte."
Birinci madde ile ikinci maddenin farkını açıklayacak bir Türkçe hocası var mı?

gelelim aynı numaralı maddelerin ikinci cümlelerine:
(1...) "Ekonomik dengelerde çok büyük değişimler yaşanmadığı ve ABD dünya ekonomisi içindeki önemini yitirmediği sürece, doların ticaretteki dominant para özelliğini yitirmesi çok zor."
(2...) "Bu dengelerin bozulması, ABD ekonomisi genel gücünü kaybetmediği sürece çok zor."

Vay be! İki madde halinde ne derin analizler yapılmış!
Ben de aynı bilimsellikle, birinci madde için söylediklerimi ikinci madde için tekrar ediyorum:
Evet, ABD gücünü kaybetmezse, denge bozulmaz. (insan ölü değilse demek ki sağdır!)
- Ama ya ABD gücünü kaybederse? --> O zaman denge bozulur!
- Peki ekonomik göstergeler, politik gelişmeler, ve nihai trendler neyi işaret ediyor? ABD'nin gücünü koruduğunu mu? Eğer gelişmeler gücünü koruduğunu işaret etmiyorsa demek ki ne olacak? Dolar da gidecek! Mantık gayet basit değil mi?
Acıyorum, bu kadar sığ bi ve kısa bi yazıya bu kadar uzun açıklama yazmaya harcadığım zaman için..

Dolar 'rezerv para' statüsünü kaybeder mi?
http://www.takvim.com.tr/Yazarlar/Erkin_Sahinoz/2009/07/08/dolar_rezerv_para_statusunu_kaybeder_mi






7 Temmuz 2009 Salı

Eski TCMB Başkanı:"Dolar hala sağlam"

Eski MB başkanı Habertürk gazetesinindeki köşesinde "Dolar hala sağlam" demiş (06.07.09)
(Gazete Habertürk'ün web sitesi olmadığı için link veremedim!)

Kendi çapında belki haklı. Ama ortada aksi yönde o kadar gelişme varken ve her gün daha ileri gelişmeler ortaya çıkarken onların hiçbirini dikkate almayıp, sadece "bugün için alternatifi yok" argümanına sığınılarak o sonuca varulacaksa, en azından "hala" sağlam diyerek "bi şey olmaz abicim" papağanları korosuna katılmak yerine, hiç olmazsa "henüz" ya da "şimdilik" sağlam" denebilirdi. Ya da "hala sağlam" denildikten sonra "ama..." gibi üçnoktalı bir "ama" eklemek manzarayı daha iyi tanımlamaz mıydı? Global ekonomideki gelişmelerin tüm boyutlarını takip eden (ve bilgilerini başkalarına aktaran) birinin bu objektifliği gösterme zorumluluğu yok mudur?

Zira bütün ölüler ölmeden bir gün önce sağdı! Hatta bazıları 1 gün önce gayet de sağlıklı görünüyorlardı. Ölmeden 1 gün önce sağ olmaları, ertesi gün ölmelerinin önüne geçemedi! Bugün etraftaki onca gelişmeyi (hepsi bir tarafa sadece ABD'nin makro verilerinin trendini) dikkate almadan sadece "ŞU AŞAMADA doların yerini alabilecek para yok" mazeretiyle dolara methiye düzenler, kendilerinin şu an dikkate almadığı gelişmeler sonucunda YARIN alternatifler olgunlaşınca, (aynen davul zurna çalarak gelmesine rağmen öngöremedikleri global krizden sonra olduğu için) "çevir kazı yanmasın" diyerek ahkam kesmeye yine devam edecekler! Hata ileride dolar çökünce, yazılan yazının başlığını ve savunulan argümanlar unutulup, "zaten ben zamanında tek para önermiştim" bile denebilir!

Aynı yazıya göre doların sağlam olduğu iddiasının (hatta bold karakterle yazılan) başka bi kanıtı da, "bu kolay değişecek bir yapı değil." Doğru. Kolay değişecek bir yapı değil, ama mevcut yapının irrasyonelliği nedeniyle değişmek zorunda olan, bu kafayla ve bu trendle sürdürülebilir olmayan bir yapı! Dolayısıyla, kolay olmayacak, ama mutlaka değişecek bir yapı! Bir şeyin "zor" olması, olmayacağı anlamına gelmez ki, sadece zor olacağı (ama gerekirse olacağı!) anlamına gelir, değil mi?

Nitekim yazının devamında Volcker'in görüşü olarak açıklanan ve yazının sonunda da kendi önerisi olarak tekrar edilen çözüm, (aynen bu satırlarının yazarının bu blogu oluşturma gerekçesi olduğu üzere);
"gerçek ve pragmatik yaklaşım, bir dünya parası yaratmak için kararlı ve emin bir biçimde çalışmalara başlanmasıdır."
Aynen biz de onu söylüyoruz! Altına ben de imza atarım. Ama yazının başlığı neydi? Dolar hala sağlamsa, Tek Para çalışmasına başlamanın gereği ne? Eğer Tek Para çalışması yapılması ihtiyacı varsa dolar nasıl sağlam olur?

Koca emekli bürokratın yazdıklarını eleştirmek hoş değil ama koca emekli bürokratların da daha dikkatli, daha tutarlı olması gerekmez mi?

Dolara bişey olmaz abicim diyenlerin sürekli statükoyu referans göstermeleri, her gün akan dataları dükkate almamaları, bana bazı iktisatçıların pek sevdiği "akım değişken" "stok değişken" ayrımını hatırlatıyor. Bi ara detaylandırırım.


Bu arada HTnin web sitesindeki bi habere göre:

"Dolar rezerv para olarak kalacak
Almanya Maliye Bakanı Peer Steinbrueck, doların uluslararası rolünü yitirmesini olası görmediğini söyledi."
http://www.haberturk.com/ekonomi/haber/157479-Dolar-rezerv-para-olarak-kalacak.aspx

evet de hangi vadeye kadar?
Aynen, "öldüğü güne yaşayacak" demek gibi.
Keza aynı sitedeki diğer bir habere göre:

Doların kaderini belirleyecek zirve
Gelişmiş ülkeler yeni bir rezerv para belirleyecek mi?
07 Temmuz 2009 Salı, 00:03
http://www.haberturk.com/ekonomi/haber/157426-Dolarin-kaderini-belirleyecek-zirve.aspx



6 Temmuz 2009 Pazartesi

Reuters: "Çin Doların durumu hakkında güven verdi" (!)

Az önce reuters'den geçen haber aşağıda.
Benim tercümem: Çin henüz pozisyonunu sağlama alamadığı için bu tartışmaların ayağa düşmesini istemiyor. Çalkantı, gürültü olmadan sadece kapı arkasında ilgililerle kavga etmek istiyor.


13:52 06Jul2009 Çin, G8 zirvesi öncesinde doların konumu hakkında güven verdi
ROMA/AIX-EN-PROVENCE, Fransa, 6 Temmuz (Reuters) - Fransa ve Rusya, dünya rezerv para birimlerinin değerlendirilmesi hakkında tartışma çağırısında bulunurken, Çin doların üstünlüğünün "uzun yıllar daha" devam edeceğini kaydetti. Yetkililer, global bir rezerv para biriminin doların yerini alması fikrini gündeme taşıyan Çin'in konuyu bu hafta İtalya'da yapacak olan G8 zirvesinde görüşmek istediğini belirttiler. Ancak Çin Dışişleri Bakan Yardımcısı He Yafei, gazetecilere yaptığı ve ABD yönetimine güven aşılayıcı açıklamasında "Dolar günümüzün en kuvvetli para birimidir, bu durumun uzun yıllar süreceğine inanıyoruz ... Akademik çevrelerde uluslarüstü bir para biriminin geliştirilmesi gerektiği yönünde görüşler duymuş olabilirsiniz. Bana göre bu akademisyenler arasında bir tartışmadır. Çin hükümetinin görüşü değildir" dedi. Çin merkez bankası başkanı, Mart ayında Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) hesap birimi SDR'ın ileride doların yerini alabileceği yönünde açıklamaları ile rezerv para birimi tartışmalarını başlatmıştı. Doların rezerv para birimi statüsü hakkındaki tartışmalar özellikle dolar cinsinden varlıkların değerini doğrudan etkilemesi açısından finans piyasalarını yakından ilgilendiriyor. Bankacılar Çin'in 1.95 milyar dolar değerindeki resmi döviz rezervinin yüzde 70 kadarının dolar cinsinden olduğunu tahmin ediyorlar. Daha önce de gelişmekte olan piyasa ülkeleri de doların rolünün gözden geçirilmesi gerektiğini ve uluslararası para piyasası sisteminin çeşitlendirilmesi gerektiğini söylemişti. Rusya Devlet Başkanı Dmitry Medvedev İtalyan basınında yer alan bir söyleşide, "Dolar veya dolar ile euro üzerinden çalışan bir sistemin sorunlu olduğu görüldü. Buna rağmen gerçekçiyim, şu anda dolar ve euroya alternatif yok" dedi. "Daha fazla rezerv para birimi olması gerekiyor. Bölgesel rezerv para birimlerinin oluşturulmasını düşünmemiz gerekiyor."
Haberin orijinali için tıklayınız: [ID:nL691330] ÖNEMLİ: Bu haber, linkleri yukarıda belirtilen haber ya da haberlerden derlenmiştir. Tam çevrilmiş metin olmayabilir.
(Haberi yazan Silvia Aloisi; Haberi derleyen Can Sezer; Redaksiyon Nevzat Devranoğlu) ((can.sezer@reuters.com; +90 212 350 7000, Reuters Messaging: can.sezer.reuters.com@reuters.net))

ABD'de ilk 6 ayda batan banka sayısı: 52!

Daha geçen hafta 40'ı geçtiğini söylediğimiz batan banka saysı biz tatildeyken 52'ye ulaşmış bile!

Seven banks bring 2009 U.S. failures total to 52
Six Illinois banks go under; day's tally on insurance fund more than $300 millio
http://www.marketwatch.com/story/illinois-banks-become-46th-47th-48th-failures

Şubat 2009 tarihli aşağıdaki habere bakılırsa, 3-5 yıl içinde ABD'de batacak banka sayısı 1000'i geçebilirmiş! Yalnız bu öngörünün 5 ay önceye dayanması önemli. Zira o öngörüden 5-6 ay önceki tahminler "sadece" 200-300 bankanın batacağı şeklinde imiş! Yani daha yakın tarihlilerde bu rakamın daha yukarılara revize edilmesi mümkün. Rastlarsam belirtirim.

Feb 9, 2009, 2:29 p.m. EST
More than 1,000 banks may fail, analyst estimates
RBC's Cassidy sharply raises gloomy view, urges avoiding banking stocks
http://www.marketwatch.com/story/more-1000-banks-may-fail-coming

Bu arada, 2009'un ilk 6 ayında 52 banka battıysa yıl sonuna kadar (basit bi içler-dışlar çarpımıyla) "100 civarı banka batar" demek yanıltıcı olur. Benim (aynen bi çok iktisatçının yaptığı gibi!) hiç bi somut dataya dayanmayan, sadece hislerle söyleyeceğim şeyler:
1- 2009 sonunda batan banka sayısının 100'ün en az iki kat üzerinde olacağı,
2- 2010'da batacak banka sayısının da 2009'un üzerinde olacağı,
yönünde.
"ABD'ye bişey olmaz abicim" ekolündeki arkadaşların şimdiden "Yok deve!" demelerine gerek yok. Acele hakaret etmeyelim, 6 aya kadar saç düşer, kel görünür.

Ayrıca şunu da belirtmek gerekir ki, "olsun sayı önemli değil, zaten onlar küçük yerel bankalar. ABD ekonomisiiçin çerez. Onlardan ABD'de daha binlerce var" demek de teselli verici değil. Zira şimdiye kadar kapatılanlar en küçüklerdi. Yavaş yavaş sıra daha büyüklere gelecek ve onların etkisi doğal olarak daha büyük olacak. Zavallı ABD TMSF'si, hangi parayla finanse edecek? Zaten mevcudunun çoğunu şimdiden tüketti...

Bu vesileyle İngilizce yazılarda daha çok rastladığım (Bizim Türkçe'de o kadar başarılı kullanmayı akıl edemediğimiz) bir "ifade manipülasyonu" yöntemine de bu vesileyle değineyim. Yöntem şu:
Eğer istatistikler işinize gelmiyorsa dönemi kısaltıp söylersiniz, herkes sadece son rakamı bilir, toplam rakamı hiç zikretmezsiniz! Mesela ABD'de batan banka sayısı konusunda neredeyse standartlaşan ifade yöntemi, "en son şu kadar daha kapatıldı, yılbaşından bu yana da sayı şu oldu" şeklinde. Oysa kriz nedeniyle batmalar sadece bu yıl olmadı! "Krizin başından beri batan banka sayısı" türünden haberlere nadiren rastlanır.

Siz de dikkat ediyor musunuz bilmiyorum, aynı "rakamsal bilgilendirme yöntemi" Irak'ta ölen-yaralanan ABD askerleri için de geçerli. Bilgiler ya "ay başından bu yana ölen asker sayısı", ya da "yılbaşından bu yana..." şeklinde veriliyor. Oysa orada 2003'den beri her gün birileri ölüyor. Toplam rakamın kaç olduğunu bilen kaç kişi var? Herkes sadece "son olayda" ya da "son bir ayda"ki rakam konusunda haberdar. Başarılı bir "bilgilendirme yöntemi" değil mi?

25 Haziran 2009 Perşembe

K. İlkorur: "Dolar Önemini Yititir mi?"

Genelde yazılarını beğenerek okuduğum Korkmaz İlkorur Radikal'deki köşesinde bugün "Dolar Önemini Yititir mi?" diye sormuş ve "biraz zor" sonucuna varmış.
Zor olacağı kesin, ama olmayacağı anlamına gelmiyor bu malesef.


http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=RadikalYazarYazisi&ArticleID=942084&Yazar=KORKMAZ%20İLKORUR&Date=25.06.2009&CategoryID=101

24 Haziran 2009 Çarşamba

Ege Cansen: "Krizin nedeni Paradır. Diğerleri ara sonuçtur."

Ege Cansen'in bugünkü Hürriyet'teki yazısı yine harikaydı. (Bu vesileyle, Ege Cansen'i dilime doladığım ve böyle malzeme vermeye devam ederlerse tekrardan vazgeçmeyeceğim "köşeli iktisatçılar" tanımı kapsamında değerlendirmediğimi not düşmeliyim.) Krizin asıl sebebinin parasal olduğunu söylüyordu. Bu blogun ana fikrinin kavranması bakımından okunmalı.

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/11931017.asp?yazarid=260&gid=61
Yazının ilk paragrafı:
"Yaşanmakta olan küresel iktisadi bunalım son tahlilde bir para krizidir. Bunun dışında söylenenler, sebep değil ara sonuçlardır. Bilimsel düşünmenin esası sebep sonuç ilişkisini çözmektir. Ancak bu ilişki çoğu kez "bir sonuç-bir sebep" şeklinde kendini göstermez. Bırakın bir olayın birden çok sebebi olmasını, bir sebebin de birden çok sonucu vardır. Sebep ve sonuçlar karmaşık zincirler oluşturur. Bu yüzden bu kriz için "ipotekli kredilerden" veya "finansal piyasalardaki denetimsizlikten" çıktı demek çocuksu bir açıklama olmaktan ileri gidemez. Analizin nihai amacı "kök sebebi" bulmaktır. Krizin kök sebebi "para sistemi"dir. Yani "küresel ekonomi-ulusal para birimleri" uyuşmazlığıdır. "

23 Haziran 2009 Salı

134 Milyar dolarlık sahte ABD tahvili!

Geçtiğimiz hafta basına yansıyan haberlere göre, İtalya'dan İsviçre'ye tren yoluyla geçmeye çalışan iki Japon'un valizlerinde toplam nominal değeri 134 milyar dolara ulaşan ABD tahvili ele geçirilmiş! ABD Hazinesi, ele geçirilen tahvillerin "sahte" olduğunu açıklamış!
Kriz dönemlerinde absürdlüklere rastlanır da, bu olay inanmak için fazla absürd değil mi?
(Bizde albayın hazırladığı raporun sahteliğinin tartışıldığı günlerde başkaları da 134 milyar dolarlık ABD hazine bonosunun sahteliğini tartışıyor!)

İngiliz gazetesi the Telegraph'da yazan Edmund Conway, 20 haziran 2009 tarihli yazısında bu konuya değinmiş ve Rus bonoları değil de Amerikan bonolarının sahtesindin yapılmış olmasına dayanarak, demek ki ABD bonoları daha değerli diyerek "dolara bi şey olmaz abicim" sonucuna ulaşmış. "Milyonlu yıllarda" bile sahte TL'lerin üretildiğini düşünerek biz de sevinmeliyiz sanırım. Demek ki TL o yıllarda bile kalpazanlık için kredibilitesi olan bir paraymış! O yıllarda dolar yerine TL'nin sahtesini bastıklarına göre!..

Yazının tamamını buraya almak isterdim ama çok uzun. Linki aşağıda:

http://www.telegraph.co.uk/finance/economics/5586543/Is-this-the-death-of-the-dollar.html

Yazı dışında yazıya yapılan okuyucu yorumlarını da okumanızı tavsiye ederim. Nedense son zamanlarda yazılardan çok commentler hoşuma gidiyor!

Bu arada insanın aklına gelmiyor değil: Acaba ABD 10 trilyon dolara ulaşan Hazine borcunun 134 milyar dolarlık kısmından bu şekilde yırtmış olabilir mi? Eğer "sahte" tahvili elinde bulunduranlar haberlerde yeraldığı gibi mafya ise, (aslında haberde yer almasına bile gerek yok. Olayların gidişatından kolayca tahmin edilemez mi?) tahvili kaptıranlar bu tahvilleri edinecek parayı nasıl bulduklarını açıkça ifşa etmeyeceklerine, ettikleri takdirde suç geliri olarak müsadere edilecek parayı kurtaramayacakları gibi bir de diğer suçlardan cezalandırılmaları sözkonusu olacağına göre, sahtelik iddiasıyla konu üstüne gidilmeden kolayca kapatılabilir, ABD Hazinesi de dev borcunun hiç olmazsa bu kadarlık kısmından kurtulmuş olur. Nasıl teori ama?

19 Haziran 2009 Cuma

"Dolar neden rezerv para?"

Bu blogda değinilen çoğu yabancı çalışmaları bi çırpıda silip "dolara bi şey olmaz abicim" diye düşünenler için güzel bi yazı.
Ben bu yazıya ibretlik olduğu için değinme gereği duydum. Hesap günü geldiğinde hatırlamak için...

http://www.dunya.com/yazar.asp?authId=114
Clicky Web Analytics Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-Noncommercial-Share Alike 3.0 United States License.